İbadet
Neye Denir
İbadet, Allah'a tâzim ve saygı göstermek ve O'nun verdiği nimetlere karşı şükran
borcunu yerine getirmektir.
Niçin
İbadet Ediyoruz
Bizi yoktan var eden ve yaşatan Allah'tır. Yüce Allah; Vücudumuzu, gören gözler,
işiten kulaklar ve konuşan dil gibi mükemmel organlarla donattı. Diğer canlılardan
farklı olarak bize akıl verdi ve varlıklar arasında seçkin bir duruma yükseltti.
Bunlardan başka, yaşayabilmemiz için teneffüs ettiğimiz havadan, içtiğimiz suya
kadar sayısız nimetler verdi.
Ayrıca bizi yalnız bırakmadı, Peygamberler ve kitaplar göndererek dünyada ve
ahirette mutlu olmanın yollarını gösterdi. Bütün bu iyiliklere karşılık Allah
bizden kendisini tanımamızı ve ona ibadet etmemizi istemektedir. Şöyle bir düşünelim:
Çok iyiliğini gördüğümüz bir büyüğümüze karşı saygı gösterir iyiliklerine teşekkür
ederiz. Bize bir görev verse seve seve yaparız değil mi?
Öyle ise, bizi yoktan var eden ve sayılamayacak kadar nimetler veren Yüce Allah'a
karşı teşekkür etmek ve emrettiği ibadetleri seve seve yapmak gerekmez mi?
Elbette gerekir.
Yaradılışımızın gayesi Allah'ı tanımak ve ona ibadet etmektir. İbadet görevlerini
yaptığımız takdirde hem Allah'ın verdiği nimetlere karşı teşekkür borcunu yerine
getirmiş oluruz, hem de O'nun sevgisini kazanırız. Eğer biz Allah'a karşı ibadet
vazifelerini yerine getirir, O'nun sevgisini kazanırsak, Allah, bize dünyadaki
nimetlerinden çok daha fazlasını ahirette verecek ve bizi cennette sonsuz mutluluğa
kavuşturacaktır.
İbadet
Çeşitleri
İbadetler üç çeşittir:
1– Beden ile Yapılan İbadetler: Namaz kılmak, oruç tutmak gibi.
Beden ile yapılan ibadetleri her müslümanın kendisi yapması gerekir. Başkasını
vekil etmesi caiz değildir. Bir kimse başkasının yerine namaz kılamaz, oruç
tutamaz.
2– Mal İle Yapılan İbadetler: Zekât vermek ve kurban kesmek gibi.
Bir kimse mal ile yapılan ibadetlerde başkasını vekil edebilir.
3– Hem Mal, Hem de Beden İle Yapılan İbadet: Hac vazifesi böyle bir ibadettir.
Parası olduğu halde hacca gidemiyecek derecede sakat, hasta ve çok yaşlı kimseler,
kendi yerine bir başkasını bedel olarak hacca gönderebilir.
İbadetin
Faydaları
Bedenimizin gerekli gıdalara ihtiyacı olduğu gibi rûhumuzun da gıdaya ihtiyacı
vardır. Rûhun gıdası iman ve ibadetlerdir. İbadet, rûhumuzu yükseltir, bizi
kötülüklerden sakındırır, ahlâkımızı olgunlaştırır, en değerli varlığımız olan
imanımızı korur.
Hayatta insanın çeşitli sıkıntılarla karşılaşıp ümitsizliğe ve bunalıma düştüğü
zamanlar olur. Böyle durumlarda insan ibadetle bunalımdan kurtulur. Çünkü insan
ibadet sayesinde Allah'a yaklaşır. O'nun rahmetine sığınır ve huzura kavuşur.
İbadetlerin, rûhumuza olduğu gibi bedenimize de birçok faydası vardır.
Namaz kılan insan abdest almak zorundadır. Abdest almak, günde birkaç defa temizlenmek
demektir. Temizliğin ise sağlığımız için ne kadar yararlı olduğunu hepimiz biliriz.
Namaz kılarken yapılan belirli hareketlerin, oruçta sindirim sistemi ile bazı
organların dinlenmesinin vücut sağlığına önemli faydalar sağladığı bir gerçektir.
Zekât ibadetinin sosyal yardımlaşma yönünden topluma kazandırdığı birçok yararları
vardır.
İman
İle İbadet Arasındaki İlişki
Bir müslüman, dinin hükümlerini inkâr etmedikçe ve kalbinde iman bulunduğu sürece
ibadet yapmasa bile dinden çıkmaz, kafir olmaz, yine müslümandır. Ancak, Allah'ın
emri olan ibadet görevlerini yerine getirmediği için günah işlemiş ve cezayı
hak etmiş olur.
İbadetler, imanın olgunlaşmasını ve güçlenmesini sağlar. Ahirette cezadan kurtulmamıza
ve cennet nimetlerine kavuşmamıza vesile olur. Sade bir imanla yetinip ibadetleri
terketmek imanın zayıflamasına ve giderek iman nurunun sönmesine sebep olur.
İbadet yapılmadığı takdirde, iman ışığı açıkta yanan lamba gibi korumasız kalır.
Günün birinde sönebilir. İmanın yok olması, müslümanın cennetin anahtarını kaybetmesi
demektir. Bu sebeple ibadetlerin, imanımızın korunmasında ve cennette sonsuz
hayata kavuşmamızda çok önemli yeri vardır.
İbadet
Yerleri
Câmi: Müslümanların topluca ibadet ettikleri yapılara câmi denir.
Mescid: Namaz kılınan yer anlamındadır. Bazen câmi yerine mescid kelimesi de
kullanılır.
Câmiler müslüman toplumların ayrılmaz parçası, müslümanlar arasında kardeşlik
duygularının pekiştiği, birlik ve beraberliğin güçlendiği önemli yerlerdir.
Câminin Bölümleri:
Camilerde genellikle şu bölümler bulunur:
Mihrab: Câmilerde kıble yönünde bulunan ve imamın namaz kıldırırken durduğu
girintili bölümdür.
Minber: Câmilerde imamın cuma ve bayram hutbelerini okuduğu yüksekçe
merdivenli yerdir.
Kürsü: Câmelirde vaaz verilen yüksekçe oturma yeridir.
Minare: Câmilerin bitişiğinde ezan okumak için yapılan kule şeklinde
yüksek yapıya denir.
Şerefe: Minarelerde çepeçevre ve çıkıntılı olarak yapılan ezan okuma
yeridir. Buraya minarenin içindeki basamaklarla çıkılır. Minarelerde genellikle
bir şerefe bulunur. Birden fazla şerefeli minareler de vardır.
Alem: Minarenin tepesine yerleştirilen hilâl (ay) şeklindeki tepeliğe
denir.
İslâm'da
Kutsal Olan Üç Büyük Mescid
1- Mescid-i Haram
Mekke'de Kâbe'yi çevreleyen câmidir. Kâbe bu mescid'in ortasında bulunmaktadır.
Kâbe Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail tarafından yapılmıştır. Kâbe Allah'a ibadet
amacıyla yeryüzünde yapılan ilk ibadethanedir.
Kâbe müslümanların kıblesidir. Dünyanın neresinde olursa olsun bütün müslümanlar
Kâbe'ye yönelerek namaz kılarlar.
2- Mescid-i
Aksa
Kudüs mescididir. Buna «Beyt-i Makdis» de denilir. Süleyman (a.s.) tarafından
yaptırılmıştır. Dünyada yapılan ikinci mesciddir. Mescid-i Harama bir aylık
uzaklıkta olduğu için ona «çok uzak mescid» anlamında «Mescid-i Aksa» denilmiştir.
3- Mescid-i
Nebi
Medine'de Peygamberimiz tarafından yaptırılan câmidir. Peygamberimizin kabri
bu mescidin içindedir. Bu mescid daha sonra değişik tarihlerde genişletilmiş
ve bu günkü şeklini almıştır.
Yahudilerin ibadethaneleri sinagog'dur. Bunlara Havra da denilmektedir.
Hristiyanların
dini âyinlerini yaptıkları binalara kilise denir. Dini yönetim bölgesinin merkezinde
bulunan görkemli büyük kilise'ye ise Katedral denir.
İSLÂM
İslâm
Ne Demektir
İslâm: Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) in Allah tarafından getirip
tebliğ ettiği şeyleri kabul etmek, Allah'a ve peygambere itaat ederek bunları
kabul ettiğini göstermektir. Kısaca: İslâm, inandığını yaşamak demektir.
İslâm'ın
Temel Esasları
İslâmın esasları beştir:
1) Kelime-i Şehadet Getirmek:
Kelime-i Şehadet, "Eşhedü enlâ ilâhe illellâh ve eşhedü enne Muhammeden
abdühû ve rasûlüh." cümlesini söylemektir.
Anlamı: "Ben şahitlik ederim ki, Allah'tan başka Tanrı yoktur, ve
yine şahitlik ederim ki, Hz. Muhammed (s.a.s.) Allah'ın kulu ve peygamberidir."
2) Namaz Kılmak:
Günde beş vakit namaz kılmaktır.
3) Oruç Tutmak:
Her yıl Ramazan ayının tamamında oruç tutmaktır.
4) Zekât Vermek:
Dinimizce zengin olanların mal ve paralarının belirli bir miktarını her yıl
fakirlere vermesidir.
5) Hacca Gitmek:
Dinimizce gücü yetenlerin ömründe bir defa hacca gitmesidir.
İslâm'ın bu beş esasına İslâm'ın şartları da denir.
Mükellef
Kime Denir
Erginlik çağına gelen akıllı insanlara mükellef denir.
Mükellef, dinin emirlerini yapmak ve yasaklarından sakınmakla sorumludur. Mükellef
sayılmak için insanda iki şartın bulunması gerekir;
1– Akıllı olmak,
2– Erginlik çağına gelmek.
Akıllı olmayan deliler ile erginlik çağına gelmemiş çocuklar mükellef değildirler.
Erginlik (büluğ) çağı, çocukların vücut yapılarına ve iklim şartlarına göre
değişir. Erginlik erkek çocuklarında oniki ile onbeş, kız çocuklarında dokuz
ile onbeş yaşları arasında olur. Onbeş yaşını bitirdiği halde kendisinde erginlik
belirtileri görülmeyen çocuklar erkek olsun, kız olsun erginlik çağına gelmiş
sayılır ve dinin emir ve yasaklarına uymakla sorumlu olurlar.
Mükellefle
İlgili Hükümler
Mükellefle ilgili hükümler sekizdir. Bunlara "Ef'al-i Mükellefin"
denir:
1) Farz:
Dinimizce, yapılması kesinlikle emredilen şeye farz denir. Namaz kılmak, oruç
tutmak ve zekât vermek gibi.
Farzın Hükmü: Farz olan görevleri yapan, karşılığında sevab kazanır.
Özürsüz olarak yapmayan azabı hak etmiş olur. Farzı inkâr eden dinden çıkar.
Farz İki Çeşittir:
a) Farz-ı Ayın: Her mükellefin yapması gereken farz demektir. Beş vakit
namaz kılmak gibi.
b) Farz-ı Kifaye: Bazı mükelleflerin yapması ile diğerlerinin yapması
gerekmeyen farz demektir. Cenaze namazı kılmak gibi. Bazı müslümanlar bir ölünün
cenaze namazını kılarsa farz olan görev yerine getirildiğinden, diğer müslümanların
ayrıca o ölü için cenaze namazı kılmaları gerekmez.
2) Vacib:
Farz kadar kesin olmamakla beraber kuvvetli bir delil ile yapılması emredilen
şeye vacib denir. Bayram namazı kılmak, fıtır sadakası vermek ve kurban kesmek
gibi.
Vacibin Hükmü: Vacipleri yapan sevab kazanır. Özürsüz olarak yapmayana
azap gerekir.
3) Sünnet:
Farz ve vacipten başka Peygamberimizin ibadet niyetiyle yaptığı şeye sünnet
denir.
Sünnet İkiye Ayrılır:
a) Sünnet-i Müekkede: Peygamberimizin çoğu zaman yaptığı, pek az terkettiği
sünnete Sünnet-i Müekkede denir. Sabah, öğle ve akşam namazlarının sünnetleri
gibi.
b) Sünnet-i Gayri Müekkede: Peygamberimizin ara sıra yaptığı sünnete
Sünnet-i Gayri Müekkede denir. İkindi namazının sünneti ile yatsının ilk sünneti
gibi.
Sünnetin Hükmü: Sünnetleri yapan sevab kazanır. Peygamberimizin şefaatine
nâil olur. Sünneti bile bile terk edenler azarlanır.
4) Müstehab:
Peygamberimizin bazen yapıp, bazen de yapmadığı şeye Müstehab denir. Kuşluk
namazı kılmak gibi.
Müstehabın Hükmü: Müstehab olan şeyleri yapan sevab kazanır, yapmayan
azarlanmaz.
5) Mübah:
Mükellefin yapıp yapmamakta serbest olduğu şeylere mübah denir. Oturmak, yürümek
ve uyumak gibi.
Mübah'ın Hükmü: Mübah'ı yapan sevap kazanmaz, yapmayan da günah işlemiş
olmaz.
6) Haram:
Dinimizce yapılması kesin olarak yasaklanan şeye Haram denir. Haksız yere adam
öldürmek, hırsızlık yapmak, içki içmek, kumar oynamak, domuz eti yemek, anne
ve babaya karşı gelmek gibi.
Haramın Hükmü: Haramı işleyen kimse ceza ve azabı hak etmiş olur. Allah
korkusundan dolayı haramdan kaçınan sevab kazanır. Haramı inkâr eden dinden
çıkar.
7) Mekruh:
Haram kadar kesin olmamakla beraber, dinimizce yapılmaması istenen şeye mekruh
denir.
Mekruh İkiye Ayrılır:
a) Kerahet-i Tahrimiyye=Harama Yakın Mekruh: Vacipleri yerine getirmemek
gibi.
Hükmü: Böyle bir mekruhu işlemekten sakınan sevab kazanır. Yapan günah
işlemiş olur.
b) Kerahet-i Tenzihiyye=Helâla Yakın Mekruh: Sünnet ve müstehapları yapmamak
gibi.
Hükmü: Bu gibi mekruhlardan sakınanlar sevab kazanır, işleyenlere ceza
gerekmez.
8) Müfsid:
Başlanmış olan bir ibadeti bozan şeylere denir. Namaz kılarken konuşmak, oruçlu
iken bilerek yiyip içmek gibi. Konuşmak namazı,yiyip içmek de orucu bozar.
Hükmü: Özürsüz olarak ve bile bile ibadeti bozmak azabı gerektirir.
TEMİZLİK
İslâm'ın
Temizliğe Verdiği Önem
İslâm dini temizlik üzerine kurulmuştur. Müslüman demek temiz insan demektir.
Temiz olanları hem Allah, hem de insanlar sever. Yüce Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de
şöyle buyuruyor :
"Şüphesiz ki Allah, çokça tevbe edenleri ve iyice temizlenenleri sever."
(32)
Allah'ın sevdiği kişilerden olabilmemiz için temizliğe dikkat etmemiz gerekir.
Sevgili Peygamberimiz: "Temizlik imanın yarısıdır." (33) buyurarak
dinimizin temizliğe verdiği önemi belirtmiştir.
Müslüman namaz kılarken Allah'ın huzurunda bulunur. Allah'ın huzuruna çıkmak
için beden, elbise ve namaz kılınacak yerin temiz olması gerekir. Dinimiz iç
temizliğine de büyük önem vermiştir. Müslümanın dışı temiz olduğu gibi kalbi
ve rûhu da temiz olmalıdır.
Beden
ve Ruh Temizliği
Namazın şartlarından birisi de abdest almaktır. Abdest almakla belirli organlar
hergün birkaç defa yıkanmış olur. Bundan başka namaz kılan kimsenin bedeni,
elbisesi ve namaz kılacağı yerin de temiz olması gerekir.
Gusül yapmak yani bütün vücudu yıkamak, gerekli hallerde farzdır. Gerekli olmadığı
zamanlarda en az haftada bir defa vücudu yıkayıp temizlemek Peygamberimizin
emridir. Peygamber Efendimiz, dişlerin temizliği üzerinde önemle durmuş ve «Misvak
(diş fırçası) hem ağzı temizler, hem de Allah'ın rızasını kazandırır.» (34)
buyurmuştur.
Peygamberimiz «Din temizlik üzerine kurulmuştur.» (35) sözleri ile dinin
temelinin temizlik olduğunu bildirmiştir.
Dinimiz, dış temizliğinde olduğu gibi ruh temizliğine de büyük önem verir. Ruh
temizliği, gönlümüzü her türlü kötü duygu ve düşüncelerden arındırmak ve bunların
yerine iyi duygular yerleştirmektir.
Böyle temiz bir kalb ve kötülüklerden arınmış bir ruhla Allah'ın huzuruna çıkanlar
kurtuluşa ereceklerdir.
Peygamberimize, insanların en üstün olanı kimdir? diye soruldu, Peygamberimiz
bu soruya şu cevabı verdi:
«Kalbi temiz, sözü doğru olandır.» Gerçek müslüman, içi ve dışı temiz
insan demektir.
Çevre
Temizliği
Temizlik sadece vücut, elbise ve evlerin iç temizliğinden ibaret değildir. Dinimizde
temizliğin alanı çok daha geniştir. Bu sebeple çevre temizliği üzerinde ayrıca
durmamız gerekir. Çünkü çevre temizliği yalnız kendimizi değil, başkalarını
da ilgilendiren bir konudur. Çevreyi kirletmek başkalarını rahatsız etmek, diğer
insanlara zarar vermek demektir. Halbuki müslüman başkalarına zarar vermeyen,
hiç bir canlıyı incitmeyen insandır.
Peygamber Efendimiz: "Avlularınızı temizleyiniz." (36) buyurarak
evlerin çevresinin de temizlenmesi gerektiğini bildirmiştir.
Temiz olan çevreyi pisletmek çok kötü bir iş ve müslümana yakışmayan çirkin
bir davranıştır.
Peygamber Efendimiz: "Lânete uğramışlardan olmaktan sakının"
buyurdu.
Bunun üzerine Ashap:
– Bunlar kimdir. Ya Rasûlellah? diye sorunca, Peygamberimiz:
– "Halkın gelip geçtiği yolu ve gölgelendikleri yerleri kirletenlerdir."
(37) buyurdu.
İnsanların gelip geçtiği yolları, oturup kalktıkları ve dinlendikleri yerleri
kirleterek başkalarının rahatsız edilmesi İslâm ahlâkı ile bağdaşmaz. Müslüman
diğer insanları rahatsız eden davranışlarda bulunmaz, bulunmamalıdır.
Peygamberimiz; mescidin duvarında gördüğü tükrüğü bir taş parçası ile bizzat
kazıyıp ortadan kaldırmıştır. Bu, onun çevre temizliğine ne kadar önem verdiğini
göstermektedir.
Peygamberimiz, yerlere tükürmeye bile izin vermezken, bir müslüman nasıl olurda
çevreyi kirleterek insanları rahatsız edebilir. Nasıl olur da başkalarının zarar
görmesine sebep olacak davranışlarda bulunabilir?
Allah Tealâ Kur'an-ı Kerimde, temizliğe riayet edenleri sevdiğini bildiriyor.
Öyle ise temiz olalım, çevremizi temiz tutalım ki Allah'ın sevdiği kullardan
olalım. Temiz olanları insanlar da sever. Çevreyi kirleterek başkalarının nefretini
değil, temizliğe dikkat ederek sevgisini kazanmaya çalışalım.
ABDEST
Abdest, belirli organları usulüne uygun olarak yıkamak ve meshetmek suretiyle
yapılan bir temizliktir.
Abdestin Farzları Dörttür:
1) Yüzü yıkamak,
2) Elleri dirseklerle beraber yıkamak.
3) Başı meshetmek.
4) Ayakları topuklarla beraber yıkamak.
Bu farzlardan biri eksik olursa abdest sahih olmaz.
Abdest Nasıl
Alınır
Önce kollar dirseklerin yukarısına kadar sıvanır. Mümkünse kıbleye karşı dönülür.
"Niyet ettim Allah rızası için abdest almaya" diye niyet
edilir ve "Eûzü billâhimineşşeytanirracîm, bismillâhirrahmânirrahim"
okunur.
Sonra sırasıyla:
Eller bileklere kadar üç kere yıkanır, parmaklarda yüzük varsa oynatılır ve
yüzüğün altının yıkanması sağlanır.
Bundan sonra sağ avuç ile ağıza üç kere ayrı ayrı su alınıp her defasında güzelce
çalkalanır. Sonra yine sağ avuca ayrı ayrı su alınarak buruna üç kere su çekilir
ve sol el ile sümkürülerek burun temizlenir.
Sonra yüzün her tarafı üç kere yıkanır. Bundan sonra evvela sağ kol üç defa
dirseklerle beraber, sonra da sol kol yine üç defa dirseklerle beraber yıkanır.
Bundan sonra eller yeni bir su ile ıslatılır, sağ elin içi ve parmaklar başın
üzerine konularak en az dörtte biri meshedilir. Sonra eller ıslatılarak sağ
elin şehadet parmağı ile sağ kulağın içi, baş parmağı ile de kulağın dışı; sol
elin şehadet parmağı ile sol kulağın içi,baş parmağı ile de kulağın dışı, meshedilir.
Ellerin geriye kalan üçer parmağının dışı ile de boynun arkası meshedilir.
Bundan sonra evvelâ sağ ayak, sonra sol ayak topuklarla beraber üçer defa yıkanır.
Ayaklar yıkanırken: Sağ ayağın küçük parmağından, sıra ile büyük parmağa doğru,
sol ayağın büyük parmağından da sıra ile küçük parmağa doğru yıkamak uygun olur.
Ayaklar yıkanırken parmak aralarının iyice temizlenmesine dikkat edilir.
Abdest bitince kıbleye karşı Kelime-i Şehadet okunur. Farzları, sünnetleri ve
adâbı yerine getirilerek alınan eksiksiz bir abdest böyle olur. Abdest alınırken
okunan dualar vardır. Bunların okunması çok güzeldir. Okunmasa da abdest tamamdır.
(38)
Abdesti Bozan
Şeyler
Abdestli olan bir kimsede aşağıdaki hallerden biri meydana gelirse abdesti bozulur:
1) Vücudun herhangi bir yerinden kan, irin ve su çıkmak,
2) Ağız dolusu kusmak,
3) Tükürdüğü zaman tükrüğünün yarısı veya daha fazlası kan olmak,
4) Küçük veya büyük tuvalet yapmak, arkadan yel çıkmak,
5) Bayılmak ve sarhoş olmak,
6) Namazda gülmek (namaz dışında gülmek abdesti bozmaz),
7) Uyumak.
Abdestsiz Yapılamayan
Şeyler
a) Namaz kılınmaz.
b) Kur'an-ı Kerim'e el sürülmez,
c) Tilâvet secdesi yapılmaz,
d) Kâbe tavaf edilmez. (Kabeyi tavaf için abdestli olmak vaciptir)
GUSÜL
(BOY ABDESTİ)
Kuru hiç bir yer bırakmamak üzere bedenin her tarafını yıkamaya gusül denir.
Gusül yapmayı gerektiren haller:
1) Cünüplük Hali:
a) Erginlik çağında olan kadın ve erkeğin cinsi ilişkide bulunması
b) Uykuda veya uyanıkkken kadın veya erkeğin belirli organlarından bilinen sıvının
gelmesi.
2) Her ay belirli zamanlarda kadınlarda görülen âdet hâlinin bitmesi,
3) Doğum yapan kadınlarda lohusalık hâlinin sona ermesi.
Bu durumda olanların gusül yapmaları farzdır.
Gusülsüz Yapılamayan
İşler
Gusül yapması farz olan kimse yıkanmadıkça şunları yapamaz:
1) Namaz kılamaz.
2) Kur'an okuyamaz.
3) Kur'an'a el süremez.
4) Kâbeyi tavaf edemez.
5) Bir zorunluluk olmadıkça câmiye giremez.
Ayrıca kadınlar, âdet gördükleri günlerde ve lohusalık hallerinde oruç tutamazlar.
Gusül yapmayı gerektiren haller bulunmadığı zaman bile cuma ve bayram namazları
için gusletmek (yıkanmak) sünnettir.
Guslün Farzları
Guslün Farzları Üçtür:
1) Ağıza su alıp boğaza kadar çalkalamak,
2) Buruna su çekip yıkamak,
3) Bütün vücudu (iğne ucu kadar kuru yer bırakmıyarak) yıkamak.
Gusül Nasıl
Yapılır
Gusül yapacak olan bir kimse önce besmele okur ve yıkanmaya niyet eder. Ellerini
bileklere kadar yıkadıktan sonra edep yerlerini yıkayıp temizler.
Bundan sonra sağ avucu ile ağzına üç kere su alır ve her defasında boğazına
kadar ağzının içini iyice çalkalar. Oruçlu ise boğazına su kaçmamasına dikkat
eder, sonra sağ avucu ile burnuna üç kere su çekip her defasında sol eli ile
sümkürür ve burnunu temizler.
Bundan sonra yukarıda anlattığımız gibi abdesti tamamlar. Abdest bitince evvelâ
üç defa başına, daha sonra üç defa sağ omuzuna, üç defa da sol omuzuna su dökerek
yıkanır. Suyu her döküşte ellerinin erebildiği yere kadar vücudunu oğuşturur.
İğne ucu kadar kuru yer bırakmamak üzere vücudun her tarafını üç defa iyice
yıkar.
Yıkanırken:
Göbek boşluğu, kulakların iç kıvrımları, küpe delikleri, diş araları, bıyık,
saç ve sakal ile bunların diplerinin ıslanmasına özellikle dikkat edilir. Gusülde
dua okunmaz, üzerinde bir örtü yoksa kıbleye dönülmez ve gereksiz yere konuşulmaz.
İşte farzlarına ve sünnetlerine riayet edilerek yapılan gusül budur.
Gusül yapması gereken bir kimse, ağzına ve burnuna su alıp iyice çalkaladıktan
sonra akar bir suya, denize veya büyük bir havuza girerek vücudunun her tarafını
ıslatırsa gusül yapmış olur.
TEYEMMÜM
Teyemmüm Nedir
Niyet ederek, temiz toprak veya toprak cinsinden bir şeye, ellerini vurup yüzünü
ve kollarını meshetmeye teyemmün denir. Abdest almak veya gusül yapmak için
su bulunmadığı veya su bulunsa bile kullanılması mümkün olmadığı zaman teyemmüm
etmek, abdest ve gusül yerine geçer.
Teyemmümün Farzları
Teyemmümün farzları ikidir:
1) Niyet etmek,
2) Elleri temiz bir toprağa veya toprak cinsinden bir şeye iki defa vurup, birinci
vuruşta yüzleri, ikincisinde kolları meshetmek.
Teyemmüm Nasıl
Yapılır
Kollar dirseklerin yukarısına kadar sıvanır. Ne için teyemmüm edilecekse ona
niyet edilir. Parmaklar açık bir halde eller temiz toprağa veya toprak cinsinden
bir şeye bir defa vurulur. Eller fazla tozlanmış ise yan yana getirilerek birbirine
hafifçe vurulup tozlar silkelenir.
Sonra ellerin içi ile yüzün tamamı bir kere meshedilir.
Eller tekrar toprağa vurularak sol elinin içi ile sağ kol dirseklerle beraber;
sağ elin içi ile de sol kol dirseklerle beraber meshedilir.
Teyemmümü Bozan
Şeyler
1) Abdesti bozan şeyler teyemmümü de bozar,
Ayrıca;
2) Abdest ve gusül için su bulunur ve bu suyu kullanmak mümkün olursa teyemmüm
bozulur,
3) Bir yara veya özürden dolayı vücuduna su dokundurmadığı için teyemmüm etmek
zorunda kalan kimsenin özürü ortadan kalkınca teyemmüm bozulur.
Namazın
Önemi
İslâmın beş şartından ikincisi namaz kılmaktır. İnsanların ilk görevi,
Allah'ın varlığına ve birliğine, Hazreti Muhammed (s.a.s.)'in peygamberliğine
inanmaktır. İmandan sonra farzların en önemlisi namazdır. Beş vakit namaz, hicretten
bir buçuk yıl önce Mîrac gecesinde farz kılınmıştır.
Namaz, rûhu temizleyen, kalbi aydınlatan, insanı Allah'ın huzuruna yükselten
bir ibadettir.
Sevgili Peygamberimiz: "Namaz dinin direğidir." (39) buyurarak,
namazın dinimizde çok önemli bir ibadet olduğunu belirtmiştir. Namaz, bize beden
ve ruh temizliği kazandıran bir nurdur. Bu sayede müslüman günah kirlerinden
arınır ve cennete girmeye lâyık temiz bir kul olur.
Peygamberimiz (s.a.s.) efendimiz bu konuda şöyle buyurdu:
"Sizden herhangi birinizin kapısı önünde bir nehir bulunsa, ve o kimse
nehirde günde beş defa yıkansa kendisinde kirden birşey kalır mı?"
Dinleyenler:
"Hiç kir kalmaz Ya Rasûlellah!" diye cevap verdiler.
Peygamberimiz:
"İşte beş vakit namaz da buna benzer, Allah namazla günahları siler."
(40) buyurdu.
Namaz, kalplere Allah korkusunu yerleştirerek insanı günah işlemekten korur.
Bu gerçek Kur'an-ı Kerim'de şöyle bildirilmektedir:
"Sana vahyolunan kitabı oku, namazı dosdoğru kıl. Gerçekten namaz, hayasızlıktan
ve fenalıktan alıkoyar." (41)
Müslüman kişi namaz kılmakla mükellef olduğu gibi, çocuklarına da namazı öğretmek
zorundadır. Sevgili Peygamberimiz şöyle buyuruyor: "Çocuklarınıza yedi
yaşına gelince namaz kılmasını emredin." (42)
Anne ve baba yedi yaşına giren çocuklarına namaz kılmayı öğretirse çocuklar
erginlik çağına gelince namaza iyice alışmış olurlar.
Namaz Kimlere Farzdır
Bir insana namazın farz olması için üç şartın bulunması gerekir:
1) Müslüman olmak.
2) Erginlik çağına gelmiş olmak.
3) Akıllı olmak.
Namaz
Vakitleri
Günde beş vakit namaz vardır. Bunlar: Sabah, öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarıdır.
Bu namazların her birinin belirli vakitleri vardır. Her namazın kendi vaktinde
kılınması şarttır. Vaktinden önce bir namazı kılmak caiz olmadığı gibi özürsüz
olarak namazı vaktinden sonraya bırakmak da büyük günahtır. Kur'an-ı Kerim'de
şöyle buyurulmuştur:
"Şüphesiz namaz; mü'minler üzerine belirli vakitlerde farz kılınmıştır."
(43)
Sabah Namazının Vakti: Sabaha karşı tan yerinin ağarmaya başlamasından,
güneşin doğmasına kadar olan zamandır.
Öğle Namazının vakti : Güneş tam tepemize gelip, gölge, doğu tarafına
uzanmaya başladığı vakitten itibaren -güneş tepe noktasında iken var olan gölge
müstesna- herşeyin gölgesinin bir veya iki misli oluncaya kadar devam eden zamandır.
İkindi Namazının Vakti: Öğle namazı vaktinin bitiminden güneş batıncaya
kadar olan zamandır.
Akşam Namazının Vakti: Güneş battıktan sonra başlayıp güneşin battığı
yerde meydana gelen kızıllık kayboluncaya kadar olan zamandır.
Yatsı Namazının Vakti: Akşam namazının vakti çıktıktan sonra başlayıp
sabah namazının vakti girinceye kadar devam eden zamandır.
Vitir Namazının Vakti: Vitir namazının vakti de yatsı namazının vaktidir.
Ancak vitir namazı, yatsı kılındıktan sonra kılınır.
Cuma Namazının Vakti: Öğle namazının vaktidir.
Teravih Namazının Vakti: Yatsı namazının vaktidir.
Bayram Namazının Vakti: Bayram günleri sabahleyin güneşin doğuşundan
yaklaşık 50 dakika geçtikten sonra başlayıp güneşin tepe noktasına gelmesine
kadar devam eden zamandır.
Namaz Kılınmayan
Vakitler
Günün bazı vakitlerinde hiçbir namaz kılınmaz. Namaz kılınması câiz olmayan
vakitler üçtür:
1) Güneş doğarken.
2) Güneş tam tepe noktasına gelip batı tarafına geçmeden.
3) Güneş batarken.
Sadece o günün ikindi namazının farzı kılınmamış ise güneş batarken de kılınır.
Ezan
Beş vakit namaz ile cuma namazı için ezan okumak sünnettir. «Ezan» namaz vakitlerini
ilan eden bir duyurudur. Ezan'la hem namazın kılınacağı hem de namazın kurtuluşa
vesile olacağı bildirilmekte ve Allah'ın birliği ile Hz. Muhammed (s.a.s.)'in
peygamberliği duyurulmaktadır.
Ezan cümleleri şunlardır:
Allâhü ekber-
Allâhü ekber
Allâhü ekber- Allâhü ekber
Eşhedü enlâ ilâhe illellah
Eşhedü enlâ ilâhe illellah
Eşhedü enne Muhammeden Rasûlüllah
Eşhedü enne Muhammeden Rasûlüllah
Hayye ale's-salâh, Hayye ale's-salâh
Hayye ale'l-felâh, Hayye ale'l-felâh *
Allâhü ekber, Allâhü ekber
Lâ ilâhe illellah
İkamet
Farz namazlarda ayrıca «ikamet» getirmek erkekler için sünnettir.
İkamet cümleleri şunlardır:
Allâhü ekber-
Allâhü ekber
Allâhü ekber- Allâhü ekber
Eşhedü enlâ ilâhe illellah
Eşhedü enlâ ilâhe illellah
Eşhedü enne Muhammeden Rasûlüllah
Eşhedü enne Muhammeden Rasûlüllah
Hayye ale's-salâh, Hayye ale's-salâh
Hayye ale'l-felâh, Hayye ale'l-felâh
Kad Kameti's-salâh
Kad Kameti's-salâh
Allâhü ekber, Allâhü ekber
Lâ ilâhe illelllah
Namaz
Çeşitleri
Namazlar başlıca üç çeşittir:
1) Farz namazlar,
2) Vacib namazlar,
3) Nâfile namazlar.
A– Farz Namazlar:
Bunlar beş vakit namaz ile Cuma ve cenaze namazıdır.
Beş Vakit namaz:
1) Sabah Namazı: 4 Rek'attır.
2 Rek'at sünnet,
2 Rek'at farz.
2) Öğle Namazı:
10 Rek'attır.
4 Rek'at ilk sünnet,
4 Rek'at farz
2 Rek'at son sünet.
3) İkindi Namazı:
8 Rek'attır.
4 Rek'at sünnet
4 Rek'at farz.
4) Akşam Namazı:
5 Rek'attır.
3 Rek'at farz,
2 Rek'at sünnet.
5) Yatsı Namazı:
10 Rek'attır.
4 Rek'at ilk sünnet,
4 Rek'at farz,
2 Rek'at son sünnet.
Beş Vakit Namazdan
Başka Farz Olan Namazlar:
1) Cuma Namazı: 10 Rek'attır.
4 Rek'at ilk sünnet,
2 Rek'at farz,
4 Rek'at son sünnet
2) Cenaze Namazı: Farz-ı Kifayedir.
B– Vacip Namazlar:
1) Vitir Namazı: 3 Rek'attır.
2) Ramazan Bayramı Namazı: 2 Rek'attır.
3) Kurban Bayramı Namazı: 2 Rek'attır.
C– Nâfile Namazlar:
Farz ve vaciplerden başka kılınan namazlara "Nafile Namazlar"
denir.
Nafile Namazlar
İkiye Ayrılır:
1) Farz namazlarına bağlı olarak kılınan nafile namazlar:
Bunlar, farzlardan önce ve sonra kılınan sünnetler ile Ramazan gecelerinde kılınan
ve Müekked bir sünnet olan teravih namazıdır.
2) Farz namazlarına bağlı olmayarak kılınan nafile namazlar:
Bunlara Müstehab veya Mendup namazlar da denir. Bunlar, bazı vakitlerde sevab
kazanmak niyetiyle kılınan namazlardır.
Namazın Farzları
Namazın farzları 12'dir. Bunlardan altısı namazın dışındadır, bunlara "Namazın
Şartları" denir. Altısı da namazın içindedir. Bunlara da "Namazın
Rükünleri" denir.
Namazın sahih olabilmesi için oniki farzın eksiksiz olarak yerine getirilmesi
gerekir.
Namazın Şartları:
1) Hadesten Taharet: Hades denilen manevî kirin giderilmesi için, abdest
almak, gerekli hallerde gusül yapmaktır.
2) Necasetten Taharet: Namaz kılacak kişinin, bedeninde, üzerindeki elbisede
ve namaz kılacağı yerde pislik varsa bunları temizlemektir.
3) Setr-i Avret: Namaz kılacak kişinin vücudunda örtünmesi gereken yerleri
örtmesi demektir.
Erkeklerin: Göbek ile diz kapağı arasını (dizkapağı dahil),
Kadınların: Yüz, el ve ayaklardan başka vücudunun her tarafını örtmeleri
gerekir.
4) İstikbal-i Kıble: Namazı kıbleye dönerek kılmaktır. Kıble, Mekke şehrindeki
kutsal bina olan Kâbe yönüdür. Kâbe, Hz. İbrahim ve Hz. İsmail tarafından yapılmıştır.
5) Vakit: Namazları kendi vakitleri içinde kılmaktır.Vakti gelmeden bir
namazı kılmak caiz değildir.
6) Niyet: Hangi namazı kıldığını bilmek ve kalbinde hatırlamaktır. Niyetin
dil ile söylenmesi sünnettir.
Namazın Rukünleri:
1) İftitah Tekbiri: Namaza başlarken tekbir almak demektir.
2) Kıyam: Namazda ayakta durmak demektir.
3) Kıraat: Namazda ayakta iken biraz Kur'an okumaktır.
4) Rükû': Namazda eller diz kapağına erişecek kadar eğilmektir.
5) Sücûd: Rükû'dan sonra ayaklar, dizler ve ellerle beraber alnı yere
koymaktır.
6) Ka'de-i Ahîre: Namazın sonunda "Ettehiyyatü" okuyacak kadar
oturmak demektir.
Namazın Vacibleri
1) Namaza "Allahu Ekber"sözü ile başlamak.
2) Farz namazların ilk iki rek'atında, nafile namazların her rek'atında Fatiha
suresini okumak.
3) Farz namazlarının ilk iki rek'atında, vitir ve nafile namazların her rek'atında
Fatihadan sonra sûre veya ayet okumak.
4) Fatihayı sureden önce okumak.
5) Secdede alın ile beraber burnu da yere koymak.
6) Üç ve dört rek'atlı namazların ikinci rek'atında oturmak (Buna ka'de-i ûlâ=birinci
oturuş
7) Namazlardaki birinci oturuş ile son oturuşlarda ettehiyyatü'yü okumak.
8) Cemaatle kılındığı zaman sabah, cuma, bayram, teravih ve vitir namazlarının
her rek'atında, akşam ve yatsı namazlarının ilk iki rek'atında imamın fatiha
ve sureyi açıktan, öğle ve ikindi namazlarında ise, gizlice okuması.
9) İmama uyan cemaatin fatiha ve sureyi okumayıp susması.
10) Vitir namazında kunut tekbiri almak ve kunut dualarını okumak.
11) Bayram namazlarında alınan ilâve tekbirler.
12) Ta'dili erkân, yâni ayakta iken dosdoğru, rükûda dümdüz olmak (Kadınlar
biraz meyilli dururlar), rükûdan kalkınca iyice doğrulmak, iki secde arasında
tam oturmak.
13) Namazın sonunda sağa ve sola selâm vermek.
14) Namazda yanılma olursa sehiv secdesi yapmak.
(Namazda, farz veya vacip olan şeylerden birinin geciktirilerek yapılması yahut
vaciplerden birinin unutularak terkedilmesi halinde sehiv secdesi yapmak gerekir.
Vacib, bile bile yapılmazsa namazın yeniden kılınması lâzımdır.)
Namazı Bozan
Şeyler
1) Namazda konuşmak.
2) Birşey yemek veya içmek.
3) Kendi işiteceği kadar gülmek (yanındakilerin işiteceği kadar gülerse abdesti
de bozulur.)
4) Birine selâm vermek veya verilen selâmı almak.
5) Göğsünü kıbleden çevirmek.
6) Dünyaya âit bir şeyden veya bir ağrıdan dolayı ağlamak "ah" demek.
(Allah korkusundan dolayı ağlamak namazı bozmaz.)
7) Öksürüğü yok iken öksürmeye çalışmak. (Elde olmayarak normal gelen öksürük
namazı bozmaz.)8) Namazda bir iş yapmaya çalışmak.
9) Bir şeye üflemek.
10) Kur'an'ı, manası bozulacak şekilde yanlış okumak.
11) Ayeti mushaf'a bakarak (yüzünden) okumak.
12) Namazda abdesti bozulmak.
13) Teyemmüm eden kimsenin namazda suyu görmesi, mesh müddetinin namazda bitmesi
14) Sabah namazını kılarken güneşin doğması.
15) Cemaatle namazda kadınlarla erkeklerin arada bir perde olmadan yanyana bir
safta kılması.
16) Namazda örtünmesi gereken yerlerin açılması ve bu açılmanın bir rükûn yapacak
kadar süre devam etmesi.
Namazın
Kılınışı
Namazın tam ve dinî hükümlere uygun bir namaz olabilmesi için farzları, vacibleri
ve sünnetleri yerli yerinde yapmak, namazı bozan ve namazda mekruh olan şeylerden
dikkatle sakınmak gerekir.
Sabah Namazı
İkisi sünnet, ikisi de farz olmak üzere dört rek'attır. Önce sünneti, sonra
da farzı kılınır.
Sabah Namazının Sünnetinin Kılınışı:
Birinci Rek'at:
1) Ayakların arası dört parmak açıklıkta ve parmak uçları kıbleye doğru gelecek
şekilde ayakta kıbleye dönülür.
Niyet:
2) "Niyet ettim Allah rızası için bugünkü sabah namazının sünnetini
kılmaya" diye niyet edilir.
İftitah Tekbiri:
3) "Allâhü ekber" diyerek iftitah tekbiri alınır.
(Erkekler tekbir alırken; ellerin içi kıbleye karşı ve parmaklar
normal açıklıkta bulunur. Başparmaklar, kulak yumuşağı hizasına gelecek şekilde
eller yukarıya kaldırılır.)
(Kadınlar tekbir alırken; ellerin içi kıbleye karşı, parmaklar
normal açıklıkta ve parmak uçları omuz hizasına gelecek şekilde ellerini yukarıya
kaldırırlar.)
Kıyam:
4) Tekbirden sonra eller bağlanır. Ayakta iken secde edilecek yere bakılır.
(Erkekler; sağ elin avucu, sol elin üzerinde ve sağ elin baş ve
küçük parmakları sol elin bileğini kavramış olarak ellerini göbek altında bağlarlar.)
(Kadınlar; sağ el sol elin üzerinde olacak şekilde ellerini göğüs
üstüne koyarlar. Erkeklerde olduğu gibi sağ elin parmakları ile sol elin bileğini
kavramazlar.)
Kıraat:
5) Ayakta sırasıyla; a) Sübhaneke, b) Eûzü-Besmele,c) Fatiha sûresi, d) Kur'an'dan
bir sûre okunur. (44)
Rükû:
6) "Allâhü Ekber" diyerek rükûa varılır ve burada üç defa "Sübhâne
Rabbiye'l-azim" denilir. Rükûda iken ayakların üzerine bakılır.
(Erkekler, Rükûda, parmakları açık olarak elleri ile dizlerini
tutup sırtını dümdüz yaparlar. Dizlerini ve dirseklerini dik tutarlar)
(Kadınlar, Rükûda, sırtlarını biraz meyilli tuturak erkeklerden
daha az eğilirler. Ellerini (parmaklarını açmayarak) dizleri üzerine koyarlar
ve dizlerini biraz bükük bulundururlar.)
Rükûdan Kalkış:
7) "Semiallâhü limen hamideh" diyerek rükûdan kalkılır
ve ayakta "Rebbenâ leke'l-hamd" denilir.
Secde:
8) "Allâhü Ekber" diyerek secdeye varılır. Secdeye inerken
önce dizler, sonra eller, daha sonra da alın ve burun yere konur. Secdede baş
iki elin arasında ve hizasında bulunur. Secdede iken ayaklar kaldırılmaz. Secdede
burun kenarlarına bakılır. Burada üç kere "Sübhâne Rabbiye'l-â'lâ"
denilir.
(Erkekler; secdede dirseklerini yanlarından uzak, kollarını yerden
kalkık bulundururlar. Ayaklar parmaklar üzerine dik tutulur ve parmak uçları
kıbleye gelecek şekilde yere konur.)
(Kadınlar; secdede kollarını yanlarına bitişik halde bulundururlar.
Ayaklar parmaklar üzerine dik tutulur ve parmak uçları kıbleye gelecek şekilde
yere konur.)
İki Secde Arası
Oturuş:
9) "Allâhü Ekber" diyerek başını secdeden kaldırıp diz
üstü oturulur. Otururken, parmaklar dizlerin hizasına gelecek şekilde eller
uylukların üzerine konur ve kucağa bakılır. Burada "Sübhânellâh"
diyecek kadar kısa bir an oturulur.
(Erkekler; sol ayağını yere yayarak onun üzerine oturur, sağ ayak,
parmakları kıbleye yönelmiş durumda dik tutulur.)
(Kadınlar; ayaklarını yatık olarak sağ tarafına çıkarır ve öylece
otururlar.)
10) "Allâhü Ekber" diyerek ikinci defa secdeye varılır
ve üç kere "Sübhâne Rabbiye'l-â'lâ" denilir.
11) "Allâhü Ekber" diyerek secdeden ayağa (ikinci rek'ata)
kalkılır ve eller bağlanır.
Secdeden kalkarken; önce baş, sonra eller, daha sonra eller dizler üzerine konularak,
dizler yerden kaldırılır.
İftitah tekbirinden itibaren buraya kadar yapılanlara "Bir Rek'at"
denir.
İkinci rek'at:
1) Ayakta sırasıyla; a) Besmele, b) Fatiha sûresi, c) Kur'an'dan bir sûre okunur.
2) Birinci rek'atte olduğu gibi "Allahü Ekber" diyerek
rükûa varılır ve üç kere "Sübhâne Rabbiye'l-azim" denilir.
3) "Semiallâhü limen hamideh" diyerek ayağa kalkılır
ve ayakta "Rabbenâ leke'l-hamd" denilir.
4) "Allahü Ekber" diyerek secdeye varılır. Burada üç
kere "Sübhâne Rabbiye'l-â'lâ" denilir.
5) "Allahü Ekber" diyerek secdeden kalkılıp dizler üzerine
oturulur. Burada "Sübhânellâh" diyecek kadar kısa bir
an oturulur.
6) Sonra "Allahü Ekber" diyerek ikinci defa secdeye
varılır ve üç kere "Sübhâne Rabbiye'l-â'lâ" denilir.
Ka'de-i Ahîre
(Namaz'ın Sonunda Oturuş):
7) "Allahü Ekber" diyerek secdeden kalkıp oturulur.
Otururken, el parmakları dizler hizasına gelecek şekilde eller uylukların üzerine
konur ve kucağa bakılır.
(Erkekler, sol ayağını yere yayarak onun üzerine oturur, sağ ayak
parmakları kıbleye yönelmiş durumda dik tutulur.)
(Kadınlar, ayaklarını yatık olarak sağ tarafa çıkarır ve öylece otururlar.)
8) Oturuşta sırasıyla; a) Ettehiyyatü, b) Allahümme salli, c) Alla-hümme barik,
d) Rabbenâ âtinâ.. duaları okunur.)
Sağ tarafa selâm
verilişi:
9) Önce başını sağa çevirerek "Esselâmü aleyküm verahmetullah"
denir. Selâm verirken omuzlara bakılır.
Sol tarafa selâm
verilişi:
10) Sonra başını sola çevirerek "Esselâmü aleyküm ve rahmetullah"
denilir. Böylece iki rek'at namaz tamamlanmış olur.
Sabah Namazının
Farzının Kılınışı :
Sabah namazının farzı da sabahın iki rek'at sünneti gibi kılınır. Ancak sünnetten
farkı; farza niyet edilmesi ve erkeklerin ikamet getirmesidir.
Sabah Namazının farzına şöyle niyet edilir:
"Niyet ettim Allah rızası için bugünkü sabah namazının farzını kılmaya"
(45)
Öğle Namazı
Öğle namazı, dördü ilk sünnet, dördü farz ve ikisi de son sünnet olmak üzere
on rek'attır.
Öğle Namazının
ilk Sünnetinin Kılınışı:
Birinci Rek'at:
1) "Niyet ettim Allah rızası için bugünkü öğle namazının sünnetini
kılmaya" diye niyet edilir.
2) "Allahü Ekber" diyerek iftitah tekbiri alınıp eller
bağlanır.
3) Ayakta sırasıyla; Sübhaneke, Eûzü-Besmele, Fatiha ve bir sûre okunur.
4) "Allahü Ekber" diyerek rükûa varılır ve üç kere "Sübhâne
Rabbiye'l-azim" denilir.
5) "Semiallâhü limen hamideh" diyerek kalkılır ve ayakta
"Rabbenâ leke'l-hamd" denilir.
6) "Allahü Ekber" diyerek secdeye varılır ve üç kere
"Sübhâne Rabbiye'l-â'la" söylenir.
7) "Allahü Ekber" diyerek secdeden kalkılıp oturulur.
8) Yine "Allahü Ekber" diyerek ikinci defa secdeye varılır
ve üç kere "Sübhâne Rabbiye'l-â'lâ" denilir.
9) "Allahü Ekber" diyerek ayağa (ikinci rek'ata) kalkılır
ve eller bağlanır.
İkinci Rek'at:
1) Ayakta sırasıyla: Besmele, Fatiha ve bir sûre okunur.
2) "Allahü Ekber" diyerek rükûa varılır ve üç kere "Sübhâne
Rabbiye'l-azim" denilir.
3) "Semiallâhü limen hamideh" diyerek kalkılır ve ayakta
"Rabbenâ leke'l-hamd" denir.
4) "Allâhü Ekber" diyerek secdeye gidilir ve üç kere
"Sübhâne Rabbiye'l-â'lâ" denilir.
5) "Allahü Ekber" diyerek secdeden kalkılıp oturulur.
6) Yine "Allahü Ekber" diyerek ikinci defa secdeye gidilir
ve üç kere "Sübhane Rabbiye'l-â'lâ" denilir.
7) "Allâhü Ekber" diyerek oturulur ve "Ettehiyyâtü"
okunur. (Buna birinci oturuş denir.)
8) "Allahü Ekber" diyerek ayağa (üçüncü rek'ata) kalkılır
ve eller bağlanır.
Üçüncü Rek'at:
1) Sırasıyla: Besmele, fatiha ve bir sûre okunur.
2) "Allahü Ekber" diyerek rükûa varılır ve üç kere "Sübhâne
Rabbiye'l-azim'"denilir.
3) "Semiallahü limen hamideh" diyerek rükû'dan kalkılır
ve ayakta "Rabbenâ leke'l-hamd" denilir.
4) "Allahü Ekber" diyerek secdeye gidilir ve burada
üç kere "Sübhâne Rabbiye'l-â'lâ" denilir.
5) "Allahü Ekber" diyerek secdeden kalkılıp oturulur.
6) Yine "Allahü Ekber" diyerek ikinci defa secdeye gidilir
ve üç kere "Sübhâne Rabbiye'l-â'la" denilir.
7) "Allâhü Ekber" diyerek ayağa (dördüncü rek'ata) kalkılır
ve eller bağlanır.
Dördüncü Rek'at:
1) Ayakta sırasıyla: Besmele, fatiha ve bir sûre okunur.
2) "Allahü Ekber" diyerek rükûa varılır ve üç kere "Sübhâne
Rabbiye'l-azim" denilir.
3) "Semiallâhü limen hamideh" denilerek rükûdan kalkılır
ve ayakta "Rabbena leke'l-hamd" denilir.
4) "Allahü Ekber" diyerek secdeye varılır ve üç kere
"Sübhâne "Rabbiye'l-â'lâ" denilir.
5) "Allâhü Ekber" diyerek secdeden kalkılıp oturulur.
6) Yine "Allahü Ekber" denilerek ikinci defa secdeye
varılır ve üç kere "Sübhâne Rabbiye'l-â'lâ" denilir.
7) "Allahü Ekber" diyerek oturulur.
8) Otururken sırasıyla: Ettehiyyatü, Allahümme salli, Allâhümme bârik
ve Rebbenâ âtina... duaları okunur.
9) Önce başını sağa çevirerek "Esselâmü aleyküm ve rahmetullâh"
denir. Sonra başını sola çevirerek "Esselâmü aleyküm ve rahmetullâh"
denir.
Öğle Namazının
Farzının Kılınışı:
Birinci Rek'at:
1) İkamet getirilir. (Erkekler için)
2) "Niyet ettim Allah rızası için bugünkü öğle namazının farzını
kılmaya" diye niyet edilir.
3) "Allâhü Ekber" diyerek iftitah tekbiri alınıp eller
bağlanır.
4) Sırasıyla: Sübhaneke, Eûzü-Besmele, fatiha ve bir sure okunur.
5) "Allâhü Ekber" diyerek rükûa varılır ve üç kere "Sübhâne
Rabbiye'l-azim" denilir.
6) "Semiallâhü limen hamideh" diyerek ayağa kalkılır
ve ayakta "Rabbenâ leke'l-hamd" denir.
7) "Allâhü Ekber" diyerek secdeye varılır ve üç kere
"Sübhâne Rabbiye'l-â'lâ" denilir.
8) "Allâhü Ekber" diyerek secdeden kalkılıp oturulur.
9) Yine "Allâhü Ekber" diyerek ikinci defa secdeye varılır
ve üç kere "Sübhâne Rabbiye'l-â'lâ" denilir.
10) "Allâhü Ekber" diyerek ayağa (ikinci rek'ata) kalkılır
ve eller bağlanır.
İkinci Rek'at:
1) Ayakta sırasıyla: Besmele fatiha ve bir sûre okunur.
2) "Allahü Ekber" diyerek rükûa varılır ve üç kere "Sübhâne
Rabbiye'l-azim" denilir.
3) "Semiallahü limen hamideh" diyerek rükû'dan kalkılır
ve ayakta "Rabbenâ leke'l-hamd" denilir.
4) "Allahü Ekber" diyerek secdeye gidilir ve üç kere
"Sübhâne Rabbiye'l-â'lâ" denilir.
5) "Allahü Ekber" diyerek secdeden kalkılıp oturulur.
6) Yine "Allahü Ekber" denilerek ikinci defa secdeye
gidilir ve üç kere "Sübhâne Rabbiye'l-â'la" denilir.
7) "Allâhü Ekber" diyerek oturulur.
8) Oturuşta, "Ettehiyyatü" okunur.
9) "Allâhü Ekber" diyerek ayağa (üçüncü rek'ata) kalkılıp
eller bağlanır.
Üçüncü Rek'at:
1) Ayakta: Besmele ile fatiha okunur.
2) "Allahü Ekber" diyerek rükûa varılır ve üç kere "Sübhâne
Rabbiye'l-azim'"denilir.
3) "Semiallahü limen hamideh" diyerek rükû'dan kalkılır
ve ayakta "Rabbenâ leke'l-hamd" denilir.
4) "Allahü Ekber" diyerek secdeye varılır ve burada
üç kere "Sübhâne Rabbiye'l-â'lâ" denilir.
5) "Allahü Ekber" diyerek kalkılıp oturulur.
6) Yine "Allahü Ekber" diyerek ikinci defa secdeye varılır
ve üç kere "Sübhâne Rabbiye'l-â'lâ" denilir.
7) "Allâhü Ekber" diyerek ayağa (dördüncü rek'ata) kalkılır
ve eller bağlanır.
Dördüncü Rek'at:
1) Ayakta: Besmele ile fatiha okunur.
2) "Allahü Ekber" diyerek rükûa varılır ve üç kere "Sübhâne
Rabbiye'l-azim" denilir.
3) "Semiallâhü limen hamideh" diyerek kalkılır ve ayakta
"Rabbenâ leke'l-hamd" denilir.
4) "Allahü Ekber" diyerek secdeye gidilir ve üç kere
"Sübhâne Rabbiye'l-â'lâ" denilir.
5) "Allâhü Ekber" diyerek secdeden kalkılıp oturulur.
6) Yine "Allahü Ekber" diyerek ikinci defa secdeye gidilir
ve üç kere "Sübhâne Rabbiye'l-â'lâ" denilir.
7) "Allahü Ekber" denilerek kalkılıp oturulur.
8) Bu oturuşta sırasıyla: Ettehiyyatü, Allahümme salli, Allâhümme bârik
ve Rebbenâ âtina,... duaları okunur.
9) Önce başını sağa çevirerek "Esselâmü aleyküm ve rahmetullâh"
denilir. Sonra başını sola çevirerek "Esselâmü aleyküm ve rahmetullâh"
denilir.
Böylece öğlenin farzı bitmiş olur.
Bundan sonra: "Allahümme entesselâmü ve minkesselâm. Tebârekte
yazel'celâli vel'ikram" denilir ve son iki rek'at sünnet kılınır.
Öğle Namazının
Son Sünnetinin Kılınışı:
"Niyet ettim Allah rızası için bugünkü öğle namazının son sünnetini
kılmaya" diye niyet edilir.
Niyetten sonra aynen sabah namazının iki rek'at sünneti gibi kılınır.
İkindi Namazı
İkindi namazı, dördü sünnet, dördü de farz olmak üzere sekiz rek'attır.
İkindi Namazının
Sünnetinin Kılınışı:
Birinci Rek'at:
1) "Niyet ettim Allah rızası için bugünkü ikindi namazının sünnetini
kılmaya" diye niyet edilir.
2) "Allahü Ekber" diyerek iftitah tekbiri alınır ve
eller bağlanır.
3) Ayakta sırasıyla; Sübhaneke, Eûzü-Besmele, fatiha ve bir sûre okunur.
4) "Allahü Ekber" diyerek rükûa varılır ve üç kere "Sübhâne
Rabbiye'l-azim" denilir.
5) "Semiallâhü limen hamideh" diyerek kalkılır ve ayakta
"Rabbenâ leke'l-hamd" denir.
6) "Allahü Ekber" diyerek secdeye varılır ve burada
üç kere "Sübhâne Rabbiyel-â'lâ" söylenir.
7) "Allahü Ekber" diyerek secdeden kalkılıp oturulur.
8) "Allahü Ekber" diyerek ikinci defa secdeye gidilir
ve üç kere "Sübhâne Rabbiyel-â'lâ" denilir.
9) "Allahü Ekber" diyerek ayağa (ikinci rek'ata) kalkılır
ve eller bağlanır.
İkinci Rek'at:
1) Ayakta sırasıyla: Besmele, fatiha ve bir sure okunur.
2) "Allahü Ekber" diyerek rükûa gidilir ve üç kere "Sübhâne
Rabbiyel-azim" denilir.
3) "Semiallahü limen hamideh" diyerek rükûdan kalkılır
ve ayakta "Rabbenâ leke'l-hamd" denilir.
4) "Allahü Ekber" diyerek secdeye varılır ve burada
üç kere"Sübhâne Rabbiye'l-â'lâ" söylenir.
5) "Allahü Ekber" diyerek secdeden kalkılıp oturulur.
6) Yine "Allahü Ekber" diyerek ikinci defa secdeye varılır
ve üç kere "Sübhâne Rabbiyel-â'lâ" denilir.
7) "Allahü Ekber" diyerek kalkıp oturulur.
8) Oturuşta sırasıyla: Ettehiyyatü, Allahümme salli, Allâhümme barik okunur.
9) "Allahü Ekber" diyerek ayağa (üçüncü rek'ata) kalkılıp
eller bağlanır.
Üçüncü Rek'at:
1) Ayakta sırasıyla: Sübhaneke, Eûzü-Besmele, fatiha ve bir sûre okunur.
2) "Allahü Ekber" diyerek rükûa varılır ve üç kere "Sübhâne
Rabbiye'l-azim" denilir.
3) "Semiallahü limen hamideh" diyerek rükûdan kalkılır
ve ayakta "Rabbenâ leke'l-hamd" denilir.
4) "Allahü Ekber" diyerek secdeye varılır ve burada
üç kere "Sübhâne Rabbiye'l-â'lâ" denilir.
5) "Allahü Ekber" diyerek secdeden kalkılıp oturulur.
6) "Allahü Ekber" diyerek ikinci defa secdeye varılır
ve üç kere "Sübhâne Rabbiye'l-â'lâ" denilir.
7) "Allahü Ekber" diyerek ayağa (dördüncü rek'ata) kalkılır
ve eller bağlanır.
Dördüncü Rek'at:
1) Ayakta: Besmele, fatiha ve bir sûre okunur.
2) "Allahü Ekber" diyerek rükûa varılır ve burada üç
kere "Sübhâne Rabbiye'l-azim" denilir.
3) "Semiallahü limen hamideh" diyerek rükûdan kalkılır
ve ayakta "Rabbenâ leke'l-hamd" denilir.
4) "Allahü ekber" diyerek secdeye varılır ve burada
üç kere "Sübhâne Rabbiyel-â'lâ" denilir.
5) "Allahü Ekber" diyerek secdeden kalkılıp oturulur.
6) "Allahü Ekber" diyerek ikinci defa secdeye varılır
ve üç kere "Sübhâne Rabbiyel-â'lâ" denilir.
7) "Allahü Ekber" diyerek secdeden kalkılıp oturulur.
8) Bu oturuşta sırasıyla; Ettehiyyatü, Allâhümme salli, Allâhümme barik
ve Rabbenâ âtina... duaları okunur.
9) Önce başını sağa çevirerek: "Esselâmü aleyküm ve rahmetullah"
denir. Sonra başını sola çevirerek "Esselâmü aleyküm ve rahmetullah"
denir.
Öğle namazının dört rek'at ilk sünneti ile ikindi namazının dört rek'at sünneti
arasındaki fark:
Öğlenin ilk sünneti, "Sünnet-i Müekkede"dir. Bunun ikinci
rek'atındaki oturuşta sadece Ettehiyyatü okunur ve üçüncü rek'ata kalkılınca
Besmele ile fatiha ve bir sûre okunur.
İkindinin sünneti "Sünnet-i Gayr-i Müekkede"dir. Bunun
ikinci rek'atındaki oturuşta, Ettehiyyatü, Allâhümme salli ve Allâhümme barik
okunur, üçüncü rek'ate kalkınca önce sübhaneke okunur, sonra Eûzü-Besmele ile
fatiha ve sure okunur.
İkindi Namazının
Farzının Kılınışı:
1) İkamet getirilir. (Erkekler için)
2) "Niyet ettim Allah rızası için bugünkü ikindi namazının farzını
kılmaya" diye niyet edilir.
İkindi namazının farzı aynen öğlenin dört rek'at farzı gibi kılınır. Aradaki
fark sadece niyetin değişik olmasıdır.
Akşam Namazı
Akşam namazı üçü farz, ikisi sünnet olmak üzere beş rek'attir. Önce farzı kılınır.
Akşam Namazının
Farzının Kılınışı:
Birinci Rek'at:
1) İkamet getirilir. (Erkekler için)
2) "Niyet ettim Allah rızası için bugünkü akşam namazının farzını
kılmaya" diye niyet edilir.
3) "Allâhü ekber" diyerek iftitah tekbiri alınıp eller
bağlanır.
4) Ayakta sırasıyla: Sübhaneke, Eûzü-Besmele, fatiha ve bir sure okunur.
5) "Allahü Ekber" diyerek rükûa varılır ve üç kere "Sübhâne
Rabbiye'l-azim" denilir.
6) "Semiallâhü limen hamideh" diyerek rükûdan kalkılır
ve ayakta "Rabbenâ leke'l-hamd" denilir.
7) "Allahü Ekber" diyerek secdeye gidilir ve burada
üç kere "Sübhâne Rabbiye'l-â'lâ" denilir.
8) "Allahü Ekber" diyerek secdeden kalkılıp oturulur.
9) Yine "Allahü Ekber" diyerek ikinci defa secdeye varılır
ve üç kere "Sübhâne Rabbiye'l-â'lâ" denilir.
10) "Allâhü Ekber" diyerek secdeden ayağa (ikinci rek'ata)
kalkılır ve eller bağlanır.
İkinci Rek'at:
1) Ayakta: Besmele, fatiha ve bir sûre okunur.
2) "Allahü Ekber" diyerek rükûa varılır ve burada üç
kere "Sübhâne Rabbiye'l-azim" denilir.
3) "Semiallâhü limen hamideh" diyerek kalkılır ve ayakta
"Rabbenâ leke'l-hamd" denir.
4) "Allahü Ekber" diyerek secdeye varılır üç kere "Sübhâne
Rabbiye'l-â'lâ" denilir.
5) "Allahü Ekber" diyerek secdeden kalkılıp oturulur.
6) Yine "Allahü Ekber" diyerek ikinci defa secdeye varılır
ve üç kere "Sübhâne Rabbiye'l-â'lâ" denilir.
7) "Allahü Ekber" diyerek secdeden kalkılıp oturulur.
8) Oturuşta, "Ettehiyyatü" okunur.
9) "Allahü Ekber" diyerek ayağa (üçüncü rek'ata) kalkılır
ve eller bağlanır.
Üçüncü Rek'at:
1) Ayakta: Besmele ile fatiha okunur.
2) "Allahü Ekber" diyerek rükûa varılır ve üç kere "Sübhâne
Rabbiye'l-azim" denilir.
3) "Semiallâhü limen hamideh" diyerek kalkılır ve ayakta
"Rabbenâ leke'l-hamd" denir.
4) "Allahü Ekber" diyerek secdeye varılır üç kere "Sübhâne
Rabbiye'l-â'lâ" denilir.
5) "Allahü Ekber" diyerek secdeden kalkılıp oturulur.
6) Yine "Allahü Ekber" diyerek ikinci defa secdeye varılır
ve üç kere "Sübhâne Rabbiye'l-â'lâ" denilir.
7) "Allahü Ekber" diyerek kalkılıp oturulur.
8) Bu oturuşta: Ettehiyyatü, Allâhümme salli, Allahümme bârik ve Rabbenâ
âtina... duaları okunur.
9) Önce başını sağa çevirerek "Esselâmü aleyküm ve rahmetullah"
denir. Sonra başını sola çevirerek "Esselâmü aleyküm ve rahmetullah"
denir.
Akşam Namazının
Sünnetinin Kılınışı:
"Niyet ettim Allah rızası için bugünkü akşam namazının sünnetini
kılmaya" diye niyet edilir. Akşam namazının sünneti de tıpkı sabah
namazının iki rek'at sünneti gibi kılınır.
Yatsı Namazı
Yatsı namazı dördü ilk sünnet, dördü farz ve ikisi de son sünnet olmak üzere
on rek'attır.
Yatsı Namazının
İlk Sünnetinin Kılınışı:
"Niyet ettim Allah rızası için bu gecenin yatsı namazının sünnetini
kılmaya" diye niyet edilir.
Niyetten sonra aynen ikindinin sünneti gibi kılınır. Her ikisi de sünnet-i gayri müekkededir. Aralarındaki fark sadece niyetlerin değişik olmasıdır.
Yatsı Namazının
Farzının Kılınışı:
1) İkamet getirilir. (Erkekler için)
2) "Niyet ettim Allah rızası için bu gecenin yatsı namazının farzını
kılmaya" diye niyet edilir.
Niyetten sonra aynen öğlenin farzı gibi kılınır.
Yatsı Namazının
Son Sünnetinin Kılınışı:
"Niyet ettim Allah rızası için bu gecenin yatsı namazının son sünnetini
kılmaya" diye niyet edilir.
Niyetten sonrası sabah namazının sünneti gibi kılınır.
Vitir Namazının
Kılınışı
Yatsı namazından sonra kılınan üç rek'atlı vitir namazında diğer namazlara göre
bir değişiklik vardır. O da, üçüncü rek'atta fatiha ve sure okunduktan sonra
hemen rükûa gidilmez. "Allahü Ekber" denilerek eller yukarı kaldırılıp
tekrar bağlanır ve Kunut duaları okunur. Bundan sonra rükûa varılır.
Bu açıklamadan sonra vitir namazının nasıl kılındığını görelim:
Birinci Rek'at:
1) "Niyet ettim Allah rızası için bu gecenin vitir namazını kılmaya"
diye niyet edilir.
2) "Allahü Ekber" diyerek iftitah tekbiri alınır ve
eller bağlanır.
3) Ayakta sırasıyla: Sübhaneke, Eûzü-Besmele, fatiha ve bir sure okunur.
4) "Allahü Ekber" diyerek rükûa varılır ve üç kere "Sübhâne
Rabbiye'l-azim" denilir.
5) "Semiallâhü limen hamideh" diyerek ayağa kalkılır
ve ayakta "Rabbenâ leke'l-hamd" denilir.
6) "Allahü Ekber" diyerek secdeye gidilir, üç kere "Sübhâne
Rabbiye'l-â'lâ" denilir.
7) "Allahü Ekber" diyerek secdeden kalkılıp oturulur.
8) Yine "Allahü Ekber" diyerek ikinci defa secdeye gidilir
ve üç kere "Sübhâne Rabbiye'l-â'lâ" denilir.
9) "Allahü Ekber" diyerek secdeden ayağa (İkinci rek'ata)
kalkılıp eller bağlanır.
İkinci Rek'at:
1) Ayakta sırasıyla: Besmele, fatiha ve bir sure okunur.
2) "Allahü Ekber" diyerek rükûa varılır ve üç kere "Sübhâne
Rabbiye'l-azim" denilir.
3) "Semiallâhü limen hamideh" diyerek rükûdan kalkılır
ve ayakta "Rabbenâ leke'l-hamd" denir.
4) "Allahü Ekber" diyerek secdeye varılır ve üç kere
"Sübhâne Rabbiye'l-â'lâ" denilir.
5) "Allahü Ekber" diyerek secdeden kalkılıp oturulur.
6) Yine "Allahü Ekber" diyerek ikinci defa secdeye gidilir
ve üç kere "Sübhâne Rabbiyel-â'lâ" denilir.
7) "Allahü Ekber" diyerek oturulur.
8) Bu oturuşta, "Ettehiyyatü" okunur.
9) "Allâhü Ekber" diyerek ayağa (üçüncü rek'ata) kalkılıp
eller bağlanır.
Üçüncü Rek'at:
1) Ayakta: Besmele, fatiha ve bir sûre okunur.
2) "Allahü Ekber" diyerek eller yukarıya kaldırılır
ve tekrar bağlanır.
3) Kunut duaları okunur. (Kunut dualarını bilmeyen, onların yerine: "Rabbenâ
âtinâ fiddünya haseneten ve fil'âhireti haseneten ve kınâ azabennâr"ı
okur.
4) "Allahü Ekber" diyerek rükûa varılır ve üç kere "Sübhâne
Rabbiye'l-azim" denilir.
5) "Semiallâhü limen hamideh" diyerek rükûdan ayağa
kalkılır ve ayakta "Rabbenâ leke'l-hamd" denilir.
6) "Allahü Ekber" diyerek secdeye varılır ve üç kere
"Sübhâne Rabbiye'l-â'lâ"denilir.
7) "Allahü Ekber" diyerek secdeden kalkılıp oturulur.
8) Yine "Allahü Ekber" diyerek ikinci defa secdeye varılır
ve üç kere "Sübhâne Rabbiye'l-â'lâ"denilir.
9) "Allahü Ekber" diyerek secdeden kalkılıp oturulur.
10) Bu oturuşta sırasıyla: Ettehiyyatü, Allahümme salli, Allahümme barik
ve Rabbenâ âtina.. duaları okunur.
11) Önce başını sağa çevirerek "Esselâmü aleyküm ve rahmetullah"
denir, sonra başını sola çevirerek "Esselâmü aleyküm ve rahmetullah"
denir.
Sehiv
Secdesi
Sehiv Secdesi Hangi Hallerde ve Ne Zaman Yapılır
a) Namazda farzlardan birinin unutularak geciktirilmesi.
b) Vaciblerden birinin unutularak geciktirilmesi veya unutularak yapılmaması
hallerinde sehiv secdesi yapılır.
Namazdaki bu eksikliği gidermek için namazın sonunda sehiv secdesi yapmak vacibtir.
Farzlardan birinin unutularak veya bile bile yapılmaması hâlinde namaz bozulacağı
için sehiv secdesi ile tamamlanamaz, namazın yeniden kılınması gerekir. Vaciblerden
herhangi birinin bilerek terkedilmesi durumunda sehiv secdesi yapılmaz, namazın
yeniden kılınması gerekir.
Sehiv
Secdesi Nedir, Nasıl Yapılır?
Namazın sonunda iki defa secde yapıp oturmak ve bu oturuşta Ettehiyyatü, Allahümme
salli ve Allahümme barik'i okuyup selâm vermeye sehiv secdesi denir. Sehiv secdesi
şöyle yapılır:
Namazın son oturuşunda yalnız Ettehiyyatü okunarak sağ tarafa selam verildikten
sonra: "Allahü Ekber" diyerek secdeye varılır. Burada
üç kere "Sübhâne Rabbiye'l-â'lâ" denilir. Sonra "Allahü
Ekber" denilerek kalkılıp oturulur, tekrar "Allahü Ekber"
diyerek ikinci defa secdeye varılır ve üç kere "Sübhâne Rabbiye'l-â'lâ"
söylenir ve "Allahü ekber" diyerek kalkılıp oturulur.
Bu oturuşta, "Ettehiyyatü, Allahümme salli, Allahümme bârik ve Rabbenâ
âtinâ..." duaları okunarak önce sağa, sonra sola selâm verilir.
Buna sehiv secdesi denir.
Câmi
ve Cemaat Âdabı
Câmiler, müslümanların Allah'a ibadet ettikleri yerlerdir. Yeryüzünün en şerefli
yerleri olan câmilere "Allah'ın evi" denilmektedir.
Câmiye ibadet için giden mü'min Allah'ın ziyaretçisi ve misafiri durumundadır.
Ev sahibi, evine gelen misafirlerine ikramda bulunduğu gibi câmiye giden mü'minlere
de Yüce Allah büyük mükâfat verecektir.
Peygamber Efendimiz bu konuda şöyle buyurmuştur: "Evinde güzelce abdest
alıp câmiye giden kimse Allah'ın ziyaretçisidir. Ziyaret edene Allah ikramda
bulunacaktır." (46)
Camilere saygı göstermek her müslümanın vazifesidir. Bu vazifeler kısaca şunlardır:
1) Câmiye abdestli olarak, temiz elbise ve düzgün kıyafetle girilmelidir.
2) Câmiye, önce sağ ayağını atarak girmeli ve girerken Peygamberimize salevat-ı
şerife okunmalıdır.
3) Câmiden çıkarken önce sol ayağını dışarı atmalıdır.
4) Ayakları ve çorapları kirli olarak câmideki halı ve kilimlere basmamalıdır.
5) Bir özürü yoksa câmide ayaklarını uzatarak oturmamalı, bağırıp çağırmak,
gürültü etmek ve dünyaya ait şeyleri konuşmak gibi saygısız davranışlardan sakınmalıdır.
6) Soğan, sarmısak yiyerek ağzının kokusu ile câmiye gidip cemaati rahatsız
etmek, geğirmek ve yanındakileri iğrendirecek davranışlarda bulunmaktan kaçınmalıdır.
Câmide Kur'an okunuyor veya va'z yapılıyorsa dikkat ve saygı ile dinlemeli,
câmiye geç gelenler boş bulduğu yerde oturmalı, ön saflara geçmek için cemaati
rahatsız etmemelidir.
Namazın
Cemaatle Kılınışı
İmama uyarak cemaatle namaz kılan kimse hem kılınacak namaza, hem de imama uymaya
niyet eder. Örnek olarak öğle namazının farzının nasıl kılınacağını görelim:
1) Şöyle niyet eder: "Niyet ettim Allah rızası için bugünkü öğle
namazının farzını kılmaya, uydum imama"
Cemaatle kılınan bütün namazlarda imama uyan kimse niyetin sonuna "uydum
imama" cümlesini ilâve eder.
2) İmam tekbir alınca cemaat da hemen onun peşinden tekbir alarak ellerini bağlar
ve gizlice "Sübhaneke"yi okuyup susar. Cemaat bundan
başka rek'atların hiç birinde ayakta bir şey okumaz. Sadece İmam fatihayı bitirince
gizlice âmin der.
3) Rükûa varınca cemaat burada, üç kere "Sübhâne Rabbiye'l-azim"
der. İmam,"Semiallâhü limen hamideh" diyerek ayağa kalkınca
cemaat ayakta "Rabbenâ leke'l-hamd" der.
Secdelerde de üçer kere "Sübhâne Rabbiye'l-â'lâ" söyler.
4) Oturuşlarda imamla birlikte cemaat da "Ettehiyyatü, Allâhümme
salli, Allâhümme barik, Rabbenâ âtina ve Rabbenağfirlî" dualarını
okur ve yine imamla beraber selâm verir.
İmamın peşinde cemaatle namaz kılan kimse, tekbir alırken, rükûa varırken, rükûdan
ayağa kalkarken, secdeye giderken, secdeden kalkarken ve selâm verirken imamı
takibedecek, ondan öne geçmeyecektir.
Bir rek'atın rükûunda yani imam rükûdan henüz doğrulmadan niyet edip tekbir
alan ve rükûda imama uymuş olan kimse o rek'ata yetişmiş sayılır.
Cuma
Namazı
Cuma namazı, dördü ilk sünnet, ikisi farz ve dördü de son sünnet olmak üzere
on rek'attır.Cuma günleri öğle vaktinde kılınır ve o günün öğle namazının yerine
geçer. Cuma namazının farzı cemaatle kılınır. Tek başına kılınmaz.
Cuma Namazı
Kimlere Farzdır
Cuma namazının bir kimseye farz olması için, müslüman, akıllı ve erginlik çağına
gelmiş olmaktan başka altı şartın daha bulunması gerekir.
Cuma Namazının
Farz Olmasının Şartları:
1) Erkek olmak (Kadınlara farz değildir.)
2) Hür ve serbest olmak.
3) Mukîm olmak. (Yani misafir olmamak)
4) Sağlıklı olmak. (Cuma namazına gidemeycek şekilde hasta olmamak)
5) Kör olmamak.
6) Ayakları sağlam olmak
Bu şartlar kendisinde olmayan kişiye cuma namazı farz değildir. Ancak bu durumda
olan bir kimse câmiye gidip cumayı kılarsa o günün öğle namazının yerine geçer.
Cuma namazının sahih olması için de altı şart lâzımdır.
Cuma Namazının
Sahih Olmasının Şartları :
1) Cumanın öğle vaktinde kılınması.
2) Namazdan önce hutbe okunması.
3) Cuma kılınan yerin herkese açık olması
4) İmamdan başka en az üç erkek cemaat bulunması.
5) Cuma namazını kıldıranın, devletin (yetkili makamın) görevlendirdiği veya
izin verdiği bir kişi olması.
6) Cuma kılınacak yerin şehir veya şehir hükmünde olması.
Cuma Namazı
Nasıl Kılınır
Cuma günü öğle vakti ezan okunduktan sonra, önce dört rek'at olan ilk sünneti
kılınır. Bunun niyeti şöyledir: "Niyet ettim Allah rızası için bugünkü
cuma namazının ilk sünnetini kılmaya."
Cumanın ilk sünnetinin kılınışı aynen öğle namazının dört rek'at sünneti gibidir.
Sünnet kılındıktan sonra câminin içinde bir ezan daha okunur ve imam minbere
çıkarak hutbe okur. Hutbe bitince ikamet getirilir ve cumanın iki rek'at farzı
cemaatle kılınır. İmamın arkasındaki cemaat şöy le niyet eder: "Niyet
ettim Allah rızası için bugünkü cuma namazının farzını kılmaya, uydum imama."
Farzdan sonra cumanın dört rek'at son sünneti kılınır. Bunun kılınışı da cumanın
ilk sünneti gibidir. Niyeti şöyledir: "Niyet ettim Allah rızası için
cumanın son sünnetini kılmaya."
Cuma namazı böylece tamamlanmış olur.
Bundan sonra dileyen dört rek'at "Zuhri Âhir=son öğle" ile iki rek'at
da vakit sünneti kılar.
Son öğle namazına: "Niyet ettim Allah rızası için vaktine yetişip
henüz kılamadığım son öğle namazını kılmaya" diye niyet edilir.
Bu son öğle namazı, öğlenin dört rek'at farzı gibi kılınmakla beraber sünnetlerde
olduğu gibi dört rek'atın hepsinde fatihadan sonra sûre okunması daha iyidir.
İki rek'at vakit sünnetine de şöyle niyet edilir: "Niyet ettim Allah
rızası için vaktin sünnetini kılmaya." Bu namaz da sabah namazının
sünneti gibi kılınır.
Teravih
Namazı
Teravih namazı yirmi rek'attır. Erkekler ve kadınlar için sünnet-i müekkededir.
Ramazan ayında kılınır. Hastalık veya yolculuk sebebiyle oruç tutamayan kimselerin
de teravih namazını kılmaları sünnettir. Teravih namazının câmide cemaatle kılınması
sünnettir ve sevabı çoktur. Evde de tek başına veya cemaatle kılınabilir. Ancak
câmide kılmak daha faziletlidir. Peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur:
"Faziletine inanarak ve mükâfatını umarak Allah rızası için Ramazan gecelerini ibadetle geçiren (teravih namazını kılan) kimsenin geçmiş günahları bağışlanır." (47)
Teravih Namazının
Kılınışı:
Teravih namazı yatsı namazından sonra kılınır. Yatsıdan önce kılınması caiz
değildir. Vitir namazı Ramazan ayında teravihten sonra kılınır. Teravihden önce
de kılınabilir.
Yirmi rek'at olan teravih namazı her iki rek'atın sonunda selâm verilerek kılındığı
gibi, dört rek'atta bir selâm verilerek de kılınır. Her iki durumda da namaza
devam edilir ve yirmi rek'at tamamlanır.
İki Rek'atta
Bir Selâm Verilerek Teravihin Cemaatle Kılınışı:
Yatsı namazının farzı ve son sünneti kılındıktan sonra teravih namazına başlanır.
Namaz kıldıracak imam: "Niyet ettim Allah rızası için teravih namazını
kılmaya, bana uyanlara imam oldum" diye niyet ederek iftitah tekbirini
alıp ellerini bağlar.
İmam'ın arkasında kılan cemaat da "Niyet ettim Allah rızası için
teravih namazını kılmaya, uydum imama" diyerek niyet eder ve imamın
tekbirinden sonra "Allahü Ekber" diyerek tekbir alır
ve ellerini bağlar.
Bundan sonra imam ve cemaat gizlice "Sübhâneke"yi okur.
Sübhaneke'nin okunması bitince, (Cemaat ayakta başka bir şey okumaz) imam gizlice
Eûzü-Besmele, açıktan fatiha ve bir sûre okur. Cemaatle birlikte rükû ve secdeleri
yaptıktan sonra ikinci rek'ata kalkılır.
Burada yine imam gizlice Besmele, açıktan da fatiha ve bir sûre okuyup cemaatle
birlikte rükû ve secdeleri yaparak oturulur.
Bu oturuşta imam ve cemaat "Ettehiyyatü, Allâhümme salli, Allâhümme
bârik ile Rabbenâ âtina..." duasını okuyarak selâm verirler. Böylece
iki rek'at kılınmış olur.
Ayağa kalkılarak tarif ettiğimiz şekilde ikişer rek'at kılınmaya devam edilerek
yirmi rek'at tamamlanır. Bundan sonra üç rek'atlı vitir namazı da cemaatle kılınır.
İki Rek'atte
Bir Selâm Verilerek Teravihin Tek Başına Kılınışı:
"Niyet ettim Allah rızası için teravih namazını kılmaya"
diyerek niyet edilir ve aynen sabah namazının iki rek'at sünneti gibi kılınır.
Yirmi rek'at tamamlanıncaya kadar ikişer rek'at kılmaya devam edilir, teravih
bitince de vitir namazı kılınır.
Dört Rek'atta Bir
Selâm Verilerek Teravihin Cemaatle Kılınışı:
Namazı kıldıracak imam ve cemaat yukarıda tarif ettiğimiz gibi niyet ederek
iftitah tekbirini alır ve ellerini bağlar. İmam ve cemaat gizlice Sübhaneke'yi
okuduktan sonra (Cemaat başka birşey okumaz) imam gizlice Eûzü-Besmele, açıktan
fatiha ve bir sûre okuyup rükû ve secdeleri yaparak ikinci rek'ata kalkılır.
Burada imam gizlice Besmele'yi, açıktan fatiha ve bir sûre okuyup rükû ve secdeleri
yapar ve otururlar. İkinci rek'atın sonundaki bu ilk oturuşta imam ve cemaat
"Ettehiyyatü, Allâhümme salli ve Allâhümme barik" okur
ve üçüncü rek'ata kalkarlar.
Üçüncü rek'atın başında hem imam, hem de cemaat gizilce Sübhaneke'yi okur. Sonra
imam gizlice Eûzü-Besmele, açıktan fatiha ve bir sure okur. Sonra rükû ve secdeleri
yaparak dördüncü rek'ata kalkarlar.
İmam gizlice Besmele'yi, açıktan da fatiha ve bir sure okuyarak yine rükû ve
secdeler yapılıp oturulur.
Bu oturuşta da imam ve cemaat "Ettehiyyatü, Allâhüme salli, Allâhümme
barik, Rabbenâ âtina...." okuduktan sonra selâm verirler. Böylece
teravih namazının ilk dört rek'atı kılınmış olur.
Bundan sonra ayağa kalkılarak tıpkı tarif ettiğimiz gibi dörder rek'at kılınmaya
devam edilerek yirmi rek'at tamamlanır.
Sonra da cemaatle vitir namazı kılınır.
Dört Rek'atta
Bir Selâm Verilerek Teravihin Tek Başına Kılınışı:
"Niyet ettim Allah rızası için teravih namazını kılmaya"
diye niyet edilir ve aynen ikindi namazının sünneti gibi kılınır. Aradaki fark
sadece niyetin değişik olmasıdır. Böylece dörder rek'at kılınarak yirmi rek'at
tamamlanır. Bunun peşinden de vitir namazı kılınır.
Bayram
Namazları
Müslümanların yılda iki dinî bayramı vardır:
1) Ramazan Bayramı.
2) Kurban Bayramı
Cuma namazı farz olan kimselere, bayram namazlarını kılmak vacibdir. Bayram
namazı iki rek'attır. Cemaatla kılınır. Bayram namazlarında ezan okumak, ikamet
getirmek yoktur. Bayram hutbesi sünnettir ve namazdan sonra okunur. Cuma hutbesi
ise farzdır namazdan önce okunur.
Diğer namazlardan farklı olarak bayram namazlarının birinci rek'atında üç, ikinci
rek'atında da üç kere olmak üzere fazladan altı tekbir alınır. Bunlara "Zevaid
tekbirleri" denir.
Bayram Namazlarının
Kılınışı
Ramazan Bayramı Namazı:
Birinci rek'at:
1) Cemaat düzgün sıralar hâlinde imamın arkasında yer alır ve "Niyet
ettim Allah rızası için Ramazan Bayramı namazını kılmaya, uydum imama"
diye niyet eder.
2) İmam "Allahü Ekber" deyip ellerini yukarıya kaldırınca,
cemaat de imamın peşinden "Allahü Ekber" diyerek ellerini
yukarıya kaldırıp göbeği altına bağlar.
3) Hem imam, hem de cemaat gizlice "Sübhâneke"yi okur.
Bundan sonra üç kere tekbir alınır. Tekbirlerin alınışı şöyledir:
Birinci Tekbir: İmam yüksek sesle, cemaat da onun peşinden gizlice "Allahü
Ekber" diyerek (iftitah tekbirinde olduğu gibi) ellerini yukarıya
kaldırıp sonra aşağıya salıverirler. Burada kısa bir süre durulur.
İkinci Tekbir: İkinci defa "Allahü Ekber" denilerek
eller yukarıya kadırılıp yine aşağıya salıverilir ve burada da birincide olduğu
kadar durulur.
Üçüncü Tekbir: Sonra yine "Allahü Ekber" denilerek
eller yukarıya kaldırılır ve aşağıya salıverilmeden bağlanır.
4) Bundan sonra imam, gizlice "Eûzü-Besmele", açıktan
fatiha ve bir sûre okur. (Cemaat bir şey okumaz, imamı dinler.)
5) Rükû ve secdeler yapılarak ayağa (İkinci rek'ata) kalkılır ve eller bağlanır.
İkinci Rek'at:
6) İmam gizlice Besmele, açıktan da fatiha ve bir sûre okur. Sûre bitince imam
yüksek sesle, cemaat da içinden (birinci rek'atta olduğu gibi) üç kere daha
tekbir alır, üçüncü tekbirden sonra eller bağlanmadan, dördüncü tekbir ile rükûa
varılır sonra da secdeler yapılarak oturulur.
7) Oturuşta, imam ve cemaat, "Ettehiyyatü, Allâhümme salli, Allâhümme
bârik ve Rabbenâ âtina..." duasını okuyarak önce sağa, sonra sola
selâm verip namazı bitirirler. Namazdan sonra hutbe okunur.
Kurban Bayramı
Namazı:
1) "Niyet ettim Allah rızası için kurban bayramı namazını kılmaya,
uydum imama" diye niyet edilir.
2) İmam "Allahü Ekber" diyerek iftitah tekbirini alınca
arkasındaki cemaat da "Allâhü Ekber" deyip ellerini
yukarıya kaldırdıktan sonra göbeği altına bağlar.
Niyetten sonrası aynen Ramazan bayramı namazı gibi kılınır. Namaz bitince hutbe
okunur.
Bayramda Görevlerimiz:
Bayram sabahı erkenden kalkmak, yıkanmak, dişleri temizlemek, en iyi elbiseleri
giymek ve güzel kokular sürünerek câmiye gitmek, din kardeşlerimizin bayramını
tebrik etmek, büyükleri ziyaret etmek, ölülerimiz için sadaka vermek, Kur'an
okuyup dûa etmek, küskünlükleri bırakmak, dargınları barıştırmak, çocukları
hediyelerle sevindirmek bayramlarda yapılması gereken belli başlı görevlerdir.
Yolcu
Namazı
Yaklaşık 90 kilometrelik bir yere gitmek için köyünden, kasabasından çıkan kimselere
misafir (yolcu) denir.
Oturduğu köy veya kasabadan yola çıkan kimse varacağı yere gidinceye kadar misafir
olduğu gibi, gittiği yerde 15 günden az kalmaya karar vermişse yine misafir
sayılır. Gittiği yerde onbeş gün veya daha fazla kalmaya niyet ederse misafirlikten
çıkar.
Dinimiz, misafir
(yolcu) olanlar için bazı kolaylıklar getirmiştir:
Yolcu, dört rek'atlı farz namazları iki rek'at kılar. Sabah namazının iki rek'at
farzı ile akşam namazının üç rek'at farzını ve vitir namazını tam olarak kılar.
Yolculuk sırasında vakit müsait ise, sünnetler kısaltma yapılmadan kılınır.
Misafir olan bir kimse, misafir olmayan imama uyarsa imam ile beraber farzı
dört rek'at kılar. Misafir yolculuk sırasında geçirdiği dört rek'atlı namazları
yolculuktan sonra da iki rek'at olarak kaza eder. Misafir abdest ile giydiği
mestler üzerine üç gün üç gece meshedebilir.
Misafir, Ramazanda dilerse orucunu tutar, dilerse sonraya bırakıp memleketine
dönünce tutar. Oruç tutmasında bir zorluk yoksa orucu tutması daha hayırlıdır.
Misafir cuma ve bayram namazlarını da kılmayabilir. Ancak kılarsa namazı olur.
Cuma namazını kılamazsa öğle namazını kılar.
İşte bunlar yolculuğun sıkıntıları dikkate alınarak dinimizin misafire tanıdığı
kolaylıklardır.
Kaza
Namazı
Bir namazı vaktinde kılmaya "Eda", vakti çıktıktan sora kılmaya
da "Kaza" denir. Namazı bile bile, özürsüz olarak vaktinden
sonraya bırakmak büyük günahtır. Namaz, kaza edilmekle yerine getirilmiş olur.
Ancak vaktinden sonraya bırakıldığı için Cenab-ı Haktan af dilemek lâzımdır.
Beş vakit namazın farzları ile vitir namazı kaza edilir, vakit çıktıktan sonra
sünnetler kaza edilmez. Yalnız sabah namazını vaktinde kılamayan kimse, aynı
gün büyük kuşluk vaktine kadar farz ile birlikte sünneti de kaza eder. Kaza
namazı kılmak için belirli bir vakit yoktur. Gündüz ve gece her zaman kılınır.
Yalnız üç mekruh vakitte, yani güneş doğarken, güneş tam tepe noktasında iken
ve güneş batarken kılınmaz.
Geçmiş namazları kaza ederken hangi günün hangi vaktinin namazı olduğunu bilemezse:
"Niyet ettim Allah rızası için kazaya kalan ilk sabah namazının farzını
kılmaya" diye niyet eder, diğer namazlar için de, kazaya kalan
ilk öğle, ilk ikindi, ilk akşam, ilk yatsı, ilk vitir namazı diye niyet eder.
Cenaze
Namazı
Cenaze namazı, farz-ı kifayedir. Ölü için duadır. Din kardeşinin günah ve kusurlarının
bağışlanmasını Allah'tan dilemek, ona son vazifeyi yapmaktır.
Kimlerin Cenaze
Namazı Kılınır:
Bir ölünün cenaze namazının kılınabilmesi için altı şartın bulunması gerekir.
Bu şartlar şunlardır:
1) Ölünün müslüman
olması,
2) Temiz olması (Yani yıkanıp temiz bir kefene sarılması)
3) Cemaat önünde olması.
4) Ölünün tamamı veya bedeninin yarıdan fazlası, yahut başı ile beraber yarısının
bulunması.
5) Cenaze namazını kılacak kişinin (özürlü değilse) ayakta kılması.
6) Cenazenin yerde olması, omuzda veya hayvan üzerinde bulunmaması.
Cenaze namazı farz-ı kifaye olduğundan bazı müslümanlar bu namazı kılarsa başkalarının
kılmasına gerek kalmaz. Diğer namazları bozan şeyler, cenaze namazını da bozar.
Namaz kılınması mekruh olan üç vaktin dışında her zaman cenaze namazı kılınır.
Cenaze namazının rükûnleri, dört tekbir ile kıyamdır. Selâm vermek vacibdir.
Cenaze namazında rükû ve secde yoktur.
Cenaze Namazının
Kılınışı
Cenaze yıkanmış ve kefene sarılmış olarak namazın kılınacağı yerde "Musallâ"ya
konulur. Cenaze cemaatin önünde bulunur. Namazı kıldıracak imam ölünün göğsü
hizasında durur. Cemaat ayakta ve kıbleye karşı imamın arkasında saf bağlar.
Niyet ederken ölünün erkek veya kadın, erkek çocuğu veya kız çocuğu olduğu belirtilir.
Namazı kıldıran imam: "Niyet ettim Allah rızası için hazır olan cenaze
namazını kılmaya (ölü erkek ise) şu erkek için duaya'"diye niyet
eder.
Ölü kadın ise: "Şu kadın için dûaya"
Ölü erkek çocuğu ise: "Şu erkek çocuğu için duaya"
Ölü kız çocuğu ise: "Şu kız çocuğu için duaya" denilir.
İmamın arkasındaki cemaat: "Niyet ettim Allah rızası için hazır olan
cenaze namazını kılmaya (ölü erkek ise) şu erkek için duaya, uydum
imama" diye niyet eder.
Cenaze kadın ise: "Şu kadın için duaya"
Cenaze erkek çocuğu ise: "Şu erkek çocuğu için duaya"
Cenaze kız çocuğu ise: "Şu kız çocuğu için duaya" denilir.
Cemaaattan biri ölünün erkek mi, kadın mı olduğunu bilmezse, şöyle niyet eder:
"Niyet ettim Allah rızası için imamın namazını kılacağı şu cenaze
namazını kılmaya , ölü için duaya, uydum imama"
Niyet ettikten sonra imam yüksek sesle, onun peşinden cemaat gizlice "Allahü
Ekber" diyerek birinci tekbiri alıp diğer namazlarda olduğu gibi
ellerini kulak hizasına kaldırır ve göbek altına bağlar.
İmam ve cemaat gizlice sübhaneke'yi okurlar. Sübhaneke'de diğer namazlarda okunmayan
"ve celle senâük" cümlesi de okunur.
Sübhaneke okunduktan sonra eller kaldırılmadan imam açıktan, cemaat da gizlice
"Allahü Ekber" diyerek ikinci tekbiri alırlar. Hem imam,
hem de cemaat gizlice "Allâhümme salli ve Allâhümme barik"i
okur.
Sonra eller kaldırılmaksızın yine "Allahü Ekber" denilerek
üçüncü tekbir alınır ve cenaze duası okunur. Cenaze duasını bilmeyen onun yerine
Kunut dualarını okuyabilir. Kunut dualarını da bilmeyen "Rabbenâ
âtinâ fiddünyâ haseneten ve fil'âhireti haseneten ve kınâ azâbennâr"
ayetini okur.
Bundan sonra eller kaldırılmadan tekrar "Allahü Ekber"
denilerek dördüncü tekbir alınır ve bir şey okunmaksızın önce baş sağ tarafa
çevrilerek "Esselâmü aleyküm ve rahmetullah" denilir.
Sonra baş sol tarafa çevrilerek "Esselâmü aleyküm ve rahmetulah"
denilir ve böylece cenaze namazı bitirilmiş olur.
Orucun
Önemi
İslâmın beş şartından üçüncüsü Ramazan ayında oruç tutmaktır. Ramazan
orucu, hicretin ikinci yılında farz kılınmıştır.
Oruç, niyet ederek tanyerinin ağarmaya başlamasından itibaren, akşam güneş batıncaya
kadar yememek, içmemek ve karı-koca ilişkisinde bulunmamaktır.
Ramazan ayı, müslümanlar için kutsal ve çok mübarek bir aydır. İslâm güneşi
bu ayda doğmuş, dünyayı aydınlatan Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerim bu ayda inmeye
başlamıştır. Bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesi bu ayın içindedir. İçimizi
kötü düşüncelerden, dışımızı çirkin davranışlardan temizleyen oruç bu ayda tutulmaktadır.
Yüce Allah şöyle buyuruyor: "Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere
farz kılındığı gibi, size de farz kılındı. Ola ki, korunup sakınırsınız."
(48)
Oruç, bizi dünyada kötülüklerden sakındıran, ahirette cehennemden koruyan ve
günahlarımızın bağışlanmasına vesile olan önemli bir ibadettir. Sevgili Peygamberimiz
şu müjdeyi veriyor: "Kim inanarak ve mükâfatını Allah'tan bekleyerek
Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır." (49)
Orucun Faydaları
a) Oruç Ahlâkımızı Güzelleştirir
Oruç, bize daima Allah'ı hatırlatır, sorumluluk duygusunu geliştirir. Kalbimizi
kötü duygu ve düşüncelerden temizler, başkalarına fenalık yapmaktan korur. Oruç,
bize en güzel ahlâkî davranışları kazandırarak adeta melekleştirir.
Orucun farz olmasındaki hikmet, Allah'a karşı kulluk görevini yerine getirmek
ve kötülüklerden sakınmaktır.
b) Oruç, Merhamet
ve Yardım Duygularını Geliştirir
Hayatında açlık nedir bilmeyen varlıklı bir kimse, yoksulların çektiği açlık
ve sıkıntıyı gereği gibi anlayamaz. Fakat bu kişi oruç tutarsa açlığın ne olduğunu
anlar ve yoksulların sıkıntılarını yüreğinde daha iyi hisseder, onlara karşı
şefkat ve merhamet duyguları uyanır. Bunun sonucu olarak da yoksullara yardım
elini uzatır, sıkıntılarını gidermeye çalışır.
c) Oruç Tutmak
İnsanı Sağlıklı Yapar
Bu konuda Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Oruç tutunuz, sıhhat
bulursunuz."(50)
Senenin onbir ayında yorulan sindirim organları oruç sayesinde dinlenir. Bilim
adamları, orucun sağlık yönünden vücudumuza bir çok faydaları olduğunu belirtmişlerdir.
Nobel tıp armağanı kazanan ünlü Fransız bilim adamı Doktor Aleksi Karel oruç
hakkında şunları söylüyor: "Oruç sırasında vücutta depo edilmiş besin
maddeleri harcanır, sonradan bunların yerine yenileri gelir, böylece vücutta
bir yenilenme olur. Oruç sağlık bakımından çok faydalıdır."(51)
d) Oruç İnsana
Sabırlı Olmayı Öğretir
Oruç tutmakla, belirli bir zaman yeme, içme arzusuna karşı koyan kişi, hayatta
karşısına çıkabilecek güçlüklere kolaylıkla sabreder, acılarave sıkıntılara
dayanır, iradesi güç kazanır. Gerektiğinde düşmanla savaşmaktan yılmaz, bu uğurda
karşısına çıkabilecek zorluklara dayanmasını bilir.
Oruç
Kimlere Farzdır
Orucun Farz Olmasının Şartları Şunlardır:
1) Müslüman olmak,
2) Akıllı olmak,
3) Erginlik çağına gelmiş olmak.
Erginlik çağına gelen ve akıllı olan her müslüman erkek ve kadına Ramazan ayında
oruç tutmak farzdır. Allah'ın kesin emridir. Erginlik çağına gelmeyen çocuklara
oruç tutmak farz değildir. Ancak bünyelerine zarar vermeyecek şekilde çocukları
da yavaş yavaş oruca alıştırmak uygun olur.
Kadınlar, lohusalık ve adet görme hallerinde oruç tutamaz, namaz kılamaz. Bu
halleri geçtikten sonra tutamadıkları oruçları kaza ederler, yani gününe gün
tutarlar. Fakat kılamadıkları namazları kaza etmezler.
Sahur
Oruç, tan yerinin ağarmaya başladığı imsak vaktinin girmesi ile başlar. Bu vakitten
sonra yemek yenmez, her hangi bir şey içilmez ve orucu bozan şeyler yapılmaz.
Bu sebeple oruç tutacak olan kimse, imsak vaktinden önce yemeğini yemelidir.
İmsaktan önceki bu yemeğe «sahur» denilir.
Sahurda kalkıp yemek müstehabdır. Sevgili peygamberimiz: "Sahurda yemek
yeyiniz, çünkü sahur yemeğinde bereket vardır."(52) buyurmuştur. Sahur
yemeği, oruca dayanma gücü verir. Duaların kabul edildiği vakitlerden biri de
sahur zamanıdır. Sahura kalkan bir oruçlu, dilekleri için dua etmeli ve Allah'tan
günahlarının bağışlanmasını istemelidir.
Oruç ibadetini tamamlayıp iftar vaktine yetişen kimse bundan büyük bir mutluluk
ve sevinç duyar. Tuttuğu orucun mükâfatını almak üzere, kıyamet gününde Allah'ın
huzuruna vardığı zaman en büyük sevinci tadacaktır.
Peygamberimiz şöyle buyuruyor: "Oruçlu için iki sevinç vardır: Biri
iftar ettiği vakit, diğeri de Allah'a kavuştuğu zamandır." (53) İftar
vakti yapılan duaların geri çevrilmeyeceğini, Allah tarafından kabul edileceğini
Peygamber Efendimiz bildirmiştir.
İftar
İmsak vaktinde başlayan oruç, akşam güneş batıncaya kadar devam eder. Güneş
batınca yemek ve içmek suretiyle oruç açılır. Orucu açmaya «iftar» denir.
İftar Duası:
İftar vaktinde şu duayı okumak sünnettir:
"Allahümme leke sumtü, ve bike âmentü, ve aleyke tevekkeltü, ve alâ
rızkıke eftartü, ve savmel'ğadi min şehri ramazane neveytü, fağfir lî ma kaddemtü
ve mâ ahhartü"
Anlamı: "Allahım, senin rızan için oruç tuttum, sana inandım,
sana güvendim, senin rızkınla orucumu açtım. Ramazan ayının yarınki orucuna
da niyet ettim. Artık benim geçmiş ve gelecek günahlarımı bağışla!"
Oruca
Ne Zaman ve Nasıl Niyet Edilir
Orucun sahih olması için niyet etmek şarttır. Niyetsiz oruç makbul değildir.
Ramazan orucuna, akşamdan itibaren kuşluk vaktine kadar niyet edilebilir. Şöyle
ki:
Normal olarak oruca, sahur yemeğini yedikten sonra niyet edilir. Ancak sahurda
uyanamayıp yeme içme zamanının bittiği imsak vaktinden sonra kalkan bir kimse,
güneş doğmuş olsa bile, kuşluk vaktine kadar o günün orucuna niyet edebilir.
Yeter ki, imsak vaktinden sonra orucu bozacak bir şey yapmasın.
Sahura kalkmak istemeyen bir kimse, akşamdan sonra yarının orucuna niyet edebilir,
geceleyin kalkıp tekrar niyet etmesi gerekmez. Ramazan ayında tutulamayan orucu,
başka günlerde kaza ederken niyetin geceleyin «tan yeri ağarmadan önce» yapılması
gerekir. Keffaret oruçları da böyledir. Bu oruçlara imsaktan sonra niyet edilmez.
Niyet esasen kalp ile olur. Yani geceleyin, yarın oruç tutacağını kalbinden
geçiren kimse niyet etmiş demektir. Oruç tutmak düşüncesi ile sahur yemeğine
kalkan kimsenin bu düşüncesi de niyettir. Oruca kalp ile niyet etmek yeterlidir.
Ancak kalp ile yapılan bu niyeti dil ile söylemek daha iyidir. Bu sebeple, oruç
tutacak olan kimse, hem içinden niyet etmeli, hem de dili ile: "Niyet
ettim Ramazan-ı şerifin yarınki orucuna" diye söylemelidir.
Oruç
Nasıl Tutulur
Oruç, imsâk vaktinde başlar. Oruca niyet eden kimse bu vakitten itibaren herhangi
bir şey yiyemez, içemez ve orucu bozan şeyleri yapamaz. Bu durum akşam güneş
batıncaya kadar devam eder. Güneş battıktan sonra yiyip içmek sûretiyle orucunu
açar. İşte niyet ederek, imsâk vaktinden akşam güneş batıncaya kadar yememek,
içmemek, ve orucu bozan şeylerden sakınmakla bir günlük oruç tutulmuş olur.
Orucu
Bozup Hem Kaza, Hem de Keffareti Gerektiren Şeyler
Oruçlu olduğunu bildiği halde kasden;
1) Yemek, içmek, (ister gıda maddesi, isterse ilaç olsun)
2) Cinsi ilişkide bulunmak,
3) Sigara içmek.
Orucu bozar, kaza ve keffareti gerektirir.
Kaza: Bozulan orucun yerine gününe gün oruç tutmaktır.
Keffaret: Bozulan bir gün orucun yerine iki ay veya altmış gün peşpeşe
oruç tutmaktır.
Ramazan ayında niyet ederek oruca başlayan bir kimse özürsüz olarak bile bile
yiyip içse veya cinsi ilişkide bulunsa orucu bozulur. Bozulan bu orucun gününe
gün kaza edilmesi, ayrıca oruç özürsüz olarak ve bile bile bozulduğu için de
keffaret tutması gerekir.
Başlanan bir orucu bilerek bozmanın dünyadaki cezası keffarettir. Yani altmış
gün birbiri ardınca oruç tutmaktır. Herhangi bir sebeple keffaret orucuna ara
verilir veya eksik tutulursa yeniden başlayıp altmış günü kesintisiz tamamlamak
lazımdır. Kadınlar keffaret orucu tutarken araya giren âdet günlerini tutmazlar,
âdet halleri bitince ara vermeden temiz günlerinde oruca devam ederek altmış
günü tamamlarlar.
Orucu
Bozup Yalnız Kazayı Gerektiren Şeyler
1) Yenmesi mutad olmayan ve ilaç olarak da kulanılmayan şeyleri yutmak, (toprak,
kağıt, pamuk gibi)
2) Buruna ilaç çekmek,
3) Kulağın içine yağ damlatmak,
4) Abdest esnasında ağzına ve burnuna su alırken kendi elinde olmayarak boğazına
su kaçmak,
5) Ağzına aldığı renkli ipliğin boyası tükrüğe geçip, boyanan bu tükrüğü yutmak,
6) Zorla orucu bozulmak,
7) Ağız dolusu kusmak, (Kendi isteği ile)
8) Akşam vakti girmediği halde, akşam oldu zannederek iftar etmek,
9) İmsak vakti geçtiği halde, İmsak'a daha vardır zannederek yemek.
Orucu
Bozmayan Şeyler
1) Oruçlu olduğunu unutarak yemek, içmek, (unutarak yiyip içerken oruçlu olduğunu
hatırlarsa hemen ağzını yıkayıp oruca devam eder, oruçlu olduğunu hatırladıktan
sonra boğazından aşağıya bir şey geçerse orucu bozulur.)
2) Kulağına su kaçmak,
3) Göze ilaç damlatmak,
4) Gece yıkanması gerekirken sabahleyin yıkanmak,
5) Kendi isteği olmayarak kusmak,
6) İhtilâm olmak, (yani uyurken cünüplük hali meydana gelmek)
7) Kan aldırmak,
8) Kendi isteği olmayarak boğazına toz , duman girmek,
9) Ağzındaki tükrüğü yutmak.
Oruçluya
Mekruh Olan Şeyler
1) Bir şeyin yutmadan tadına bakmak, (eğer kadının kocası, yemeğin tuzundan
dolayı karısına anlayışsız davranır, huzursuzluk yaparsa, kadın yutmadan yemeğin
tuzuna bakabilir.)
2) Tükrüğünü ağzında biriktirip yutmak, (eğer ağzında biriktirdiği tükrüğü dışarı
çıkardıktan sonra yutarsa orucu bozulur.)
3) Kendini zayıf düşürecek derecede kan aldırmak, ağır işlerde bulunmak.
Oruçluya Mekruh
Olmayan Şeyler
1) Gül ve misk gibi şeyleri koklamak,
2) Dişlerini fırçalamak,
3) Ağzına su alıp çalkalamak,
4) Burnuna su çekmek,
5) Yıkanmak,
Fıtır
Sadakası
Borcundan ve aslî ihtiyaçlarından başka en az nisab miktarı malı (80.18 gr.
altın) veya onun değerinde parası olan müslümanın fıtır sadakası vermesi vacipdir.
Buna kısaca "Fitre" denilir. Fıtır sadakasının vacip olması için zekâtta
olduğu gibi malın üzerinden bir yıl geçmesi ve artıcı nitelikte olması şart
değildir.
Fitre, Ramazan ayında fakirlere verilen bir sadakadır. Bayramdan önce verilmesi
iyidir. Bayram günü veya daha sonra da verilebilir. Dini ölçülere göre zengin
olan kimsenin, hem kendisinin, hem de erginlik çağına gelmemiş olan çocuklarının
fitrelerini vermesi vaciptir.
Fitre Şu Dört Cins Yiyecek Maddesinden Aşağıdaki Miktarlarda Verilir:
Cinsi:
Miktarı:
1– Buğday
1460 Gram
2– Arpa
2920 Gram
3– Kuru üzüm
2920 Gram
4– Hurma
2920 Gram
Bu gıda maddelerinin
kendileri verilebileceği gibi para olarak değerleri de verilir. Hangisi fakirin
yararına ise onu vermek daha uygundur. Bir fitre yalnız bir fakire verilir,
ikiye bölünmez. Bir fakire birden fazla fitre verilebilir. Fitre niyet edilerek
verilir. Ancak bunun fitre olduğunu fakire söylemek gerekmez. İçinden niyet
etmesi yeterlidir.
Zekât hangi fakirlere verilirse fitre de onlara verilir. Bir özürden dolayı
ramazanda oruç tutmayanlar da, nisap miktarı mal veya paraya sahip iseler fitrelerini
vermekle yükümlüdürler.
Varlıklı müslümanlar fitre vermek suretiyle fakirlere bayram sevincini tattırırlar.
Böylece, hem borcunu ödemiş, hem de sevap kazanmış olurlar. Fitre vermek, orucun
kabul edilmesine, ölümün şiddetinden ve kabir azabından kurtulmaya vesile olur.
Türkiye'de
Ramazan Yaşantısı
Onbir ayın sultanı olarak nitelenen mübarek Ramazan ayı yurdumuzda büyük bir
coşku ve manevi heyecan içinde çok şerefli bir misafir gibi karşılanır. Sahur
ve iftar için farklı ve özel yemekler hazırlanır.
Pek çok şehirde iftar vakti, top sesleri ile duyurulur. Bu, Ramazan ayına milletçe
verilen önemin bir göstergesidir. İftar vakti cadde ve sokaklar boşalır. Çünkü
o saatte hemen herkes iftar sofrasındadır.
Zengin yemek çeşitleri ile donatılan iftar sofralarına zaman zaman dost ve akrabalar
dâvet edilerek yemekler toplu olarak yenir. İftar sofralarında ibadet görevini
yapmış olmanın sevinci yaşanır.
Bazı kişi ve kuruluşlarca daha büyük kalabalıklara verilen iftar yemekleri dostluk
ve kardeşlik duygularını güçlendirir. Teravih namazlarında câmiler dolup taşar,
anne ve babaları ile birlikte câmiye giden çocuklar bir çiçek gibi câmileri
süsler, Pırıl pırıl gençler Ramazan ayına ayrı bir güzellik katar, büyüklerin
geleceğe olan ümidini artırır.
Bu ayda câmilerde güzel sesli hafızlar tarafından okunan Kur'an-ı Kerim cemaat
tarafından huşu içinde dinlenir. Kur'an-ı Kerim, sadece camilerde değil evlerde
de okunur.
Radyo ve Televizyonlarda iftar ve sahur vakitlerinde yayınlanan özel proğramlar
ilgi ile izlenir.
Minarelerin şerefelerindeki kandiller, Ramazan geceleri devamlı olarak yanar.
Bunlar sadece çevrelerini aydınlatmakla kalmaz, kalpleri de huzurla doldurur.
Birden fazla minaresi bulunan câmilerde minareler arasına ışıklı yazıların yer
aldığı "mahya"lar asılır. Bu yazıları çok uzaklardan bile okumak mümkündür.
Minarelerdeki kandiller ve mahyalarla süslenen câmiler, ülkenin görüntüsüne
başka bir güzellik verir.
Ramazan gecelerindeki coşku Kadir Gecesinde zirveye ulaşır. Câmilerin içi ve
dışı cemaatle dolar. Bu mübarek gecenin bereketinden yararlanmak için müminler
bu geceyi ibadet ve dualarla geçirir. Ruhlar iyice arınır, gönüller huzurla
dolar Kadir Gecesinde.
Ramazan ayının özelliklerinden biri de zengin müslümanların zekat ve fitrelerini
bu ayda vermesidir. Verilen zekat ve fitrelerle fakir ve kimsesizlerin ihtiyaçları
karşılanır. Yoksulların sevindirilmesi bu aya başka bir anlam kazandırır. Zengin
fakir kaynaşmasına vesile olur.
Ramazan coşkusu bayrama kadar devam eder. Bayram yaklaşınca çarşı ve pazarlar,
bayram hediyelikleri için yapılan alışverişlerle iyice hareketlenir.
Kalabalık cemaatlerle kılınan bayram namazının ardından müslümanlar birbirleri
ile bayramlaşır.Bu bayramlaşma dost, hısım ve akrabaların evlerde birbirlerini
ziyareti ile devam eder, bu ziyaretlerde misafirlere genellikle, şeker, çikolata
ve tatlı ikram edilir. Bayramda çocuklar hediyelerle sevindirilir. Yoksullara
yardım edilerek gönülleri hoş edilir. Dargınlar barıştırılır. Ölülerin kabirleri
ziyaret edilerek ruhları için Kur'an okunur ve dua edilir.
Müslüman bir ülke olan Türkiyede bu manevi havayı camilerden sokak ve caddelere
kadar her yerde hissedersiniz.
Zekâtın
Önemi
İslâmın beş şartından dördüncüsü zekât vermektir. Hicretin ikinci yılında
oruçtan önce farz olmuştur. Mal ile yapılan ibadettir.
Zekât, dini ölçülere göre zengin olan müslümanların seneden seneye malının ve
parasının kırkta birini fakir olan müslümanlara vermesidir. Zekât, Kur'an-ı
Kerim'de namaz ile birlikte otuzyedi yerde geçmektedir. Zekâtın üzerinde bu
kadar çok durulması onun dinimizde büyük önem taşıdığını göstermektedir.
Zekâtın
Faydaları
Zekât, kalbi cimrilik hastalığından, malı fakirin hakkından temizleyen, zenginlerde
şefkat ve merhamet duygularını geliştiren bir ibadettir. Zekât sayesinde fakirlerin
kalbindeki haset ve kıskançlık ortadan kalkar. Kendilerine yardım eden zenginlere
karşı sevgi ve saygı meydana gelerek toplumda birlik ve kardeşlik kuvvetlenmiş
olur.
İslâm Dini, toplumun dertlerini tedâvi eden, ihtiyaçlarını karşılayan birçok
esaslar getirmiştir. Allah'ın emri olan zekât, bir sosyal yardımlaşma sistemidir.
Zekât malın büyümesini ve bereketlenmesini sağlar. Zekâtı verilen serveti, yok
olmaktan, kötü insanların zararından Allah korur. Sevgili Peygamberimiz şöyle
buyuruyor: "Mallarınızı zekât ile koruyunuz." (54)
Zekâtı
Kimler Verir
Aşağıdaki şartları taşıyan kimseler zekât vermekle mükellef olur:
1) Müslüman olmak,
2) Akıllı olmak,
3) Erginlik çağına gelmiş olmak,
4) Hür olmak,
5) Dinen zengin (yani aslî ihtiyaçlarından ve borçlarından başka "nisab"
miktarı mala veya paraya sahip) olmak,
6) Zekâtı, verilmesi gereken mal veya para:
a) Nisab miktarına (yani 80.18 gr. Altın değerine) ulaşmış olmak,
b) Sahibinin elinde tam bir kamerî yıl kalmış olmak,
c) Hakikaten veya hükmen artıcı nitelikte olmak gerekir,
Zekât
Kimlere Verilir
Zekât verilecek kimseler şunlardır:
1) Fakirler: Dini ölçülere göre zengin sayılmayan, nisab miktarı malı olmayan
kimselerdir.
2) Yoksullar: Hiçbir şeyi olmayanlar.
3) Borçlular: Borcundan fazla nisab miktarı mala sahip olmayanlar.
4) Yolcu: Memleketinde malı olduğu halde yolda parasız kalan, elinde bir şey
bulunmayan kimselerdir. (Bunlara memleketlerine varacak kadar zekât verilebilir.)
5) Allah Yolundakiler: Bunlar cihad veya hac için yola çıkıp parasız kalanlar
ile işini gücünü bırakıp kendisini ilme vermiş olan kimselerdir.
Zekât Verirken
Şu Sırayı Gözetmeli:
Önce kardeşler, kardeş çocukları, amca, hala, dayı ve teyze, sonra diğer akraba
ve komşular, bunlardan sonra mahallesinde ve oturduğu memleketteki fakirler.
Aldığı zekât parasını günah yolunda harcayacak veya israf edecek olan kimselere
değil, gerçek ihtiyaçları için harcayan fakirlere vermek daha iyidir.
Zekât
Kimlere Verilmez:
1) Ana, baba, büyük ana ve büyük babalara,
2) Oğluna, oğlunun çocuklarına,kızına, kızının çocuklarına ve bunlardan doğan
çocuklara,
3) Zenginlere,
4) Müslüman olmayanlara,
5) Karı-koca birbirlerine.
HAC
Hac
ve Önemi
İslâm şartlarının beşincisi hac'dır. Hac,belli zamanda, belirli yerleri
özel bir şekilde ziyaret etmektir.
Hicretin dokuzuncu yılında farz olmuştur. Hac hem mal, hem de beden ile yapılan
bir ibadettir. Belirli şartları taşıyan müslümanların ömründe bir defa hacca
gitmesi farzdır. Allah'ın her emrinde olduğu gibi haccın farz kılınmasında da
bir çok hikmetler ve faydalar vardır.
Çeşitli ülkelerden mukaddes topraklara gelen, dilleri ve renkleri ayrı olan
müslümanların tek gaye etrafında bir araya gelmesi ve hep birlikte Allah'a yönelmesi
İslâm kardeşliğini güçlendirir. Müslümanların birbiri ile tanışmalarını, birbirlerinin
dert ve sıkıntılarına çare bulmalarını sağlar.
Zengin-fakir her seviyede müslümanın ihrama girerek aynı kıyafet içinde bulunması
insanlara eşitlik fikrini aşılar, mahşer gününü hatırlatır.
Sevgili peygamberimizin doğup büyüdüğü, İslâm dini'nin cihana yayılmaya başladığı
kutsal yerleri görmek ruhlara manevi bir heyecan verir, dini duyguları kuvvetlendirir.
Kutsal yerlerde insan kendisini Allah'a daha yakın hisseder, yaptığı ibadetlere
kat kat fazla sevab verilir. Allah rızası için hac vazifesini yapan ve insanlara
kötülük etmekten sakınanların (kul hakları hariç) birçok günahı bağışlanır.
Bu konuda peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur:
«Kim Allah için hacceder de kötü söz ve davranışlardan sakınırsa, annesinin
onu doğurduğu günkü gibi günahlarından arınmış olarak döner.» (55)
Hac
Kimlere ve Ne Zaman Farzdır
Aşağıdaki şartları taşıyanlara hacca gitmek farz olur:
1) Akıllı olmak,
2) Erginlik çağına gelmiş olmak,
3) Müslüman olmak,
4) Hür olmak,
5) Haccın farz olduğunu bilmek. (Bu şart müslüman olmayan ülkelerde müslümanlığı
kabul edenler içindir. İslâm ülkelerinde yaşayan müslümanlar için haccın farz
olduğunu bilmemek özür değildir.)
6) Zorunlu ihtiyaçlardan başka hacca gidip dönünceye kadar kendisinin ve bakmakla
yükümlü olduğu aile fertlerinin geçinebileceği maddi güce sahip olmak.
7) Durumuna uygun bir vasıta ile hac yolculuğunu yapabilmesi için vasıta ve
yol masraflarını karşılayacak parası olmak.
8) Hac vazifesini yapabilecek zamana yetişmiş olmak.
Saydığımız bu şartlardan başka hac vazifesini bizzat yapmak için şu şartların
da bulunması gerekir. Bunlara haccın edasının şartları denir.
Haccın Edasının
Şartları:
1) Vücutça sağlıklı olmak, (Kör, kötürüm ve hac yolculuğuna dayanamayacak derecede
hasta ve yaşlı olmamak.)
2) Hacca gitmesine bir engel bulunmamak, (Hapiste olmak gibi)
3) Yol güvenliği olmak,
4) Kadının yanında kocası veya evlenmesi caiz olmayan bir mahremi bulunmak,
(56)
5) Kocası ölmüş veya boşanmış olan kadınların iddet süreleri bitmiş olmak.
Bu saydığımız şartlara sahip olan bir kimsenin önündeki ilk hac mevsiminde hacca
gitmesi farz olur.
Umre
Umre, belirli bir zamana bağlı olmadan usulüne göre ihrama girdikten sonra tavaf
etmek, sa'y yapmak ve traş olmaktan ibarettir.
Umre sünnettir. Umre için belirli bir zaman yoktur. Arefe ve onu izleyen kurban
bayramı günleri olmak üzere yılda beş günün dışında her zaman umre yapılabilir.
KURBAN
Kurban
ve Önemi
Kurban, ibadet niyeti ile belirli vakitte kurbanlık hayvanı kesmektir.
Kurban kesmek mal ile yapılan bir ibadettir ve vacibdir. Hicretin ikinci yılında
emredilmiştir. Kurban, Allah yolunda gösterilen bir fedakârlık, O'nun verdiği
nimetlere karşı şükran borcunu yerine getirmektir.
Zenginlerin, kestikleri kurban etlerinden fakirleri yararlandırması, müslümanlar
arasında sevgi ve kardeşlik duygularını güçlendirir. Varlıklı insanlarla birlikte
yoksullar da sevinir. Kurbanla gelen bu sevinç toplumun huzur ve mutluluğunu
artırır.
Sevgili peygamberimiz: «Kim (mal) genişliği bulur da kurban kesmezse bizim
mescidimize yaklaşmasın.» (57) buyurarak kurban kesmenin zenginler için
önemli bir görev olduğunu belirtmiştir.
Kimler
Kurban Keser
Aşağıdaki şartları taşıyan kimselerin kurban kesmesi vaciptir:
1) Müslüman olmak,
2) Akıllı olmak,
3) Erginlik çağına gelmiş olmak,
4) Hür olmak,
5) Mukim olmak (Yani misafir olmamak),
6) Nisab miktarı mal veya paraya sahip olmak. (Kurban nisabında mal ve paranın
üzerinden bir senenin geçmesi şart değildir.)
Kurban kesiminin vakti, kurban bayramının birinci, ikinci ve üçüncü günüdür.
Üçüncü günün akşamından sonra kurban kesilmez.
Hangi
Hayvanlar Kurban Edilir
Hayvanlardan sadece koyun, keçi, sığır,manda ve deve kurban edilir. Bunlardan
koyun ile keçi bir yaşını, sığır ve manda iki yaşını, deve beş yaşını bitirmiş
olmalıdır. Ancak, koyun altı ayını tamamladığı halde bir yaşını doldurmuş gibi
gösterişli olursa kurban edilebilir. Keçi için böyle bir durum yoktur, bir yaşını
doldurması şarttır.
Koyun ve keçi bir kişi için kurban olur. Sığır, manda ve deve birden yedi kişiye
kadar ortaklaşa kurban edilebilir. Bu hayvanların boynuzsuz olması, boynuzunun
biraz kırık bulunması, dişlerinden birazının dökülmesi ve topal olması kurban
olmalarına engel değildir. (Ayağının üzerine basamayacak kadar topal olursa
kurban edilmez.)
Cuma
Günü
Cuma günü müslümanlar için bir bayram günü demektir. Cuma namazı cemaatle kılınır.
Bu sebeple müslümanlar bir araya gelerek birbirleri ile yakından tanışmak ve
görüşmek imkânı bulurlar. Her hafta müslümanların böyle bir araya gelmesi aralarındaki
dostluğu artırır, birlik ve beraberliği güçlendirir.
Cuma, önemli olayların meydana geldiği çok hayırlı ve faziletli bir gündür.
Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
«Üzerine güneşin doğduğu en hayırlı gün cuma günüdür. Adem (a.s.) o gün yaratılmış,
o gün cennete konulmuş ve o gün cennetten çıkarılmıştır.» (58)
«Cuma gününde bir saat vardır ki, hangi mü'min o saatte Allah'tan bir dilekte
bulunursa Allah onun dileğini kabul eder.» (59)
Ramazan
ve Kurban Bayramları
Yılda iki dini bayramımız vardır:
1– Ramazan bayramı.
2– Kurban bayramı.
Bayram sevinç günü demektir. Ramazan ayında oruç tutarak Allah'ın emrini yerine
getiren, Kurban Bayramında kurban keserek Allah yolunda fedâkârlık gösteren,
bayram namazlarını topluca kılan müslümanlar görevlerini yapmış olmanın sevinç
ve mutluluğunu yaşarlar.
Bayramlarda anne, baba ve büyükler ziyaret edilir, dargınlar barışır, hısım
ve akrabalar arasında karşılıklı hediyeleşmeler dostlukları pekiştirir.
Bayramlarda mü'minler birbirleri ile bayramlaşır, uzakta olanlara tebrikler
gönderilerek gönülleri alınır. Kabirler ziyaret edilerek ölüler için dua edilir.
Kur'an okunarak ve sadaka verilerek ruhları şad edilir.
Bayramlar, Allah'ın mü'min kullarına birer ziyafet günleridir. Bu günler, Allah'ın
rızasına uygun davranışlarla değerlendirilmelidir.
Mevlid
Kandili
İnsanlığın kurtuluşu için gönderilen son ve en büyük peygamber, bizim Peygamberimiz
Hz. Muhammed (s.a.s.) 571 yılında Kameri aylardan Rebiü'l-evvel ayının 12. gecesi
doğmuştur. Bu mübarek geceye "Mevlid Kandili" denir.
O'nun doğduğu çağda dünyanın her tarafında cehalet, zulüm ve ahlâksızlık almış
yürümüş, Allah inancı unutulmuş, insanlık korkunç ve karanlık bir duruma düşmüş,
dünya yaşanmaz hale gelmişti.
Sevgili Peygamberimizin tebliğ ettiği İslâm dini ile dünya aydınlandı, tek Allah
inancı ile kalpler nurlandı. Eşitlik, adalet ve kardeşlik geldi. O'na inanan
toplumlar gerçek huzura kavuştu. O'nun doğduğu gece, insanlığın kurtuluşu için
çok hayırlı ve mübarek bir başlangıçtır.
Bu gece, müslümanlar arasında yüzyılllardan beri büyük bir coşku ile kutlanmakta,
Sevgili Peygamberimiz derin bir saygı ile anılmaktadır. Büyük Türk Alimi Süleyman
Çelebi tarafından yazılan ve asıl adı "Vesiletün'necat" olan
mevlid kitabı O'nun doğumunu, üstünlüğünü ve mucizelerini en güzel bir şekilde
dile getiren değerli bir eserdir.
Peygamberimizin doğum yıldönümlerinde okunan mevlidleri saygı ile dinlemek,
O'nun mübarek ruhuna salât ve selâm okumak hiç şüphesiz büyük milletimizin Sevgili
Peygamberimize olan engin sevgi ve bağlılığının bir ifadesidir.
Bununla beraber, O'nun ahlâk ve fazilet dolu hayatını öğrenmek ve kendimize
örnek almak başta gelen görevlerimizdendir. Asıl o zaman O'nun sevgisini ve
hoşnutluğunu kazanmış oluruz.
Regaib
Gecesi
Üç aylar diye bilinen Recep, Şaban ve Ramazan ayları manevi bakımdan diğer aylardan
daha üstün ve daha bereketlidir. Recep ayı gelince Peygamberimiz şöyle dua ederdi:
«Allah'ım bize Receb ve Şabanı mübarek eyle ve bizi Ramazana ulaştır.»
(60)
Recep ayının ilk cuma gecesi "Regaib Gecesi" dir. Bu gece, Allah'ın
rahmet ve bağışlamasının bol olduğu, duaların kabul edildiği mübarek bir gecedir.
Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur:
«Beş gece vardır ki, onlarda yapılan dualar geri çevrilmez (yâni kabul
edilir). Bunlar:
– Recebin ilk cuma gecesi,
– Şabanın onbeşinci gecesi,
– Cuma geceleri,
– Ramazan bayramı gecesi,
– Kurban bayramı gecesi'dir.» (61)
Mi'rac
Gecesi
Allah,'ın dâveti üzerine Sevgili Peygamberimiz bir gece Mekke'deki Mescid-i
Haramdan Kudüs'teki Mescid-i Aksa'ya götürülmüş, oradan Cebrâil ile birlikte
bütün gökleri aşarak "Sidretül'münteha" denilen makama yükselmiştir.
Peygamberimiz (s.a.s.) buradan daha ileriye gitmiş ve vasıtasız olarak Yüce
Allah ile görüşmüştür.
Bu mukaddes yolculuğun Mekke'den Kudüs'e kadar olan bölümüne İsra, Kudüs'ten
itibaren devam eden bölümüne de Mi'rac denir. Peygamberimiz, beş vakit namazı
ümmetine Mirac hediyesi olarak getirmiştir.
Mirac olayı Peygamberimizin en büyük mucizelerinden biridir. Hicretten bir buçuk
yıl önce Receb ayının 27. gecesinde meydana gelmiştir.
Berat
Gecesi
Şaban ayının onbeşinci gecesi "Berat Gecesi"dir. Borçtan, suç ve cezadan
kurtulmak anlamını taşıyan Berat, günahlardan kurtuluş gecesi demektir.
Bu gece yüce Allah'ın, kendisine yönelip af dileyen mü'minleri bağışlayarak
kurtuluş beratı verdiği bir gecedir. Bu geceyi şuurlu bir halde geçirerek dileklerimizi
Allah'a sunmamızı isteyen Sevgili Peygamberimiz şöyle buyuruyor:
«Şaban ayının onbeşinci gecesi olduğu zaman, o geceyi ibadetle geçirin, gündüzünü
de oruç tutunuz. Çünkü, Allah Teâlâ, o gece güneş doğuncaya kadar, dünyaya rahmetle
tecelli ederek şöyle buyurur:
– Yok mudur bağışlanmak isteyen, bağışlayayım?
– Yok mudur rızık isteyen,rızıklandırayım?
– Yok mudur dert ve musibete yakalanan, şifa vereyim?
– Daha ne gibi dilekleri olan varsa istesinler vereyim.» (62)
Öyle ise Rabbimizin müjdesine kulak vererek bizlere tanınan bu fırsatlardan
yararlanmalıyız.
Kadir
Gecesi
Ramazan ayının 27. gecesi "Kadir Gecesi"dir. İnsanlara dünyada ve
ahirette mutlu olmanın yollarını gösteren dinimizin kutsal kitabı Kur'an-ı Kerim
Peygamberimize Ramazan ayı içinde Kadir Gecesinde inmeye başlamış, Hz. Muhammed
(s.a.s.)'e peygamberlik görevi bu gecede verilmiş ve İslâm güneşi bu gecede
doğmuştur. İşte bu önemli olaylar Kadir Gecesine büyük bir şeref vermiş, üstün
bir değer kazandırmıştır.
Kadir gecesinin bin aydan daha haylırlı olduğu Kur'an-ı Kerim'de açıkça bildirilmiştir.
Sevgili Peygamberimiz de bu gecenin fazileti hakkında şöyle buyurmuştur:
«Kim ki, faziletine inanarak ve mükâfatını Allah'tan bekleyerek Kadir Gecesini
ibadetle geçirirse geçmiş günahları bağışlanır.» (63)
Kadir Gecesi biz mü'minlere Allah Teâlanın büyük bir lütfu ve sonsuz rahmetinin
eseridir. Bu geceyi Allah rızası için namaz kılarak, Kur'an okuyarak ve dûa
ederek en iyi bir şekilde değerlendirmeliyiz.
Hz. Aişe bir gün
Peygamberimize:
–«Ya Rasûlellah: Kadir Gecesine rastlarsam nasıl dua edeyim?»
diye sordu.
Peygamberimiz şöyle buyurdu:
–«De ki: Ya Rab; sen çok affedicisin, affetmeyi seversin, beni afffet.»
(64)
Sevgili Peygamberimizin öğrettiği bu duayı, biz de Kadir Gecesinde tekrar edelim.
Kandil gecelerini; Allah rızası için namaz kılmak, Kur'an okumak, Peygamberimize
salât ve selâm okumak, günahlarımızın bağışlanması için Allah'tan af dilemek,
dünya ve ahirete ait dileklerimiz için dua etmek ve yapacağımız yardımlarla
yoksulları sevindirmek suretiyle değerlendirmeliyiz.
(32)
Bakara sûresi, 222.
(33) Meşariku'l-Envar, c. II, s. 107.
(34) Neseî Tahare
(35) Meşarık, c. II, s. 107
(36) Tirmizi, Edeb
(37) Riyazu's-Sâlihîn, c. III, s. 282.
(38) Resimlerle abdestin alınışı kitabın sonuna konulmuştur,
oraya bakınız.
(39) Keşfu'l-Hafa, c. II, s. 31
(40) Buhari, c. II, s. 475
(41) Ankebût sûresi, 45.
(42) Keşfu'l-Hafa, c. II, s. 203
(43) Nisa sûresi, 103
* Sabah ezanında Hayye ale'l-felâh'tan sonra iki kere, "Essalâtü
hayrun minennevm" okunur.
(44) Namazda okunan dualar ve bazı sûreler kitabın sonuna konulmuştur.
(45) Sabah namazının farzının resimlerle kılınışı kitabın sonundadır,
oraya bakınız.
(46) et-Terğib, ve't-Terhib, c. I, s. 214.
(47) Riyazü's-Salihin, c. II, s. 467
(48) Bakara sûresi, 183
(49) Riyazü's-Salihin, c. II, s. 489
(50) Keşfu'l-Hafa, c. II, s. 33.
(51) Hayat Ansiklopedisi, Oruç Maddesi.
(52) Riyazü's-Salihin, c. II, s. 495.
(53) et-Terğib ve't-Terhib, c. II, s. 81.
(54) et-Terğib ve't-Terhib, c. I, s. 520
(55) Riyazü's-Salihin, c. II, s. 521.
(56) Şafi Mezhebine göre; yanında kocası veya mahremi olmayan
kadın, güvenilir iki veya daha fazla kadınla birlikte farz olan haccını yapar
(57) et-Terğib ve't-Terhib, c. II, s. 155.
(58) Riyazü's-Salihin, c. II, s. 439.
(59) a.g.e., c. II, s. 444.
(60) Câmiu's-Sağir, c. V, s. 131.
(61) Câmiu's-Sağir, c. III, s. 454
(62) et-Terğib ve't-Terhib, c. II, s. 119
(63) et-Terğib ve't-Terhib, c. II, s. 119.
(64) Riyazü's-Salihin, c. II., s. 467.