
ŞÂBAN-I ŞERİF
Şâban ayı, Resûlüllah (s.a.v.)
Efendimiz’in ayıdır. Bu itibarla salavât-ı şerifeye çok devam etmek lâzımdır.
Yine mümkün oldukça istiğfar, salavât-ı şerife, İhlâs-ı Şerif okumalı, teheccüd
ve tesbih namazları kılmalı ve hatm-i enbiyâ yapmalıdır.
Şâban ayı, “Şerefli, ulvî, berâta erdirici, ilâhî ihsâna kavuşturucu, mü’minlere
rahmet ve kâfirlere gazap olan ilâhî nûra nâil edici” bir ay olarak târif
edilmiştir.
Bu ayın birinci gecesinde, yani salıyı çarşambaya bağlayan gece, her rek’atte
bir Fâtiha üç Âyetü’l-Kürsî ile bir tesbih namazı kılınır. (Duâ ve İbâdetler,
Fazilet Neşriyat)
Hergün 100 defa "Kevser Sûresi" okunmalidir.
10 gün 100 defa "Yâ Latîf (c.c)"
10 gün 100 defa "Yâ Rezzak (c.c)"
10 gün 100 defa "Yâ Azîz (c.c)" okunmalidir.
Berâ(e)t Gecesi: Saban ayinin 15.nci gecesidir. Gündüzü oruçlu, gecesi ibadet ve
zikirle geçirilmelidir.
TESBİH NAMAZININ FAZİLET VE EHEMMİYETİ
Tesbih namazı; tevbenin, istiğfârın en büyüğü ve bütün vücutla yapılanıdır.
Sünen sahipleri Hz. İkrime’den, o da İbn-i Abbas (r.a.)’tan rivâyet etmişlerdir
ki; Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz muhterem amcaları Hz. Abbas (r.a.)’a şöyle
buyurmuşlardır:
“Ey amca, sana on haslet haber vermekle ikrâm etmiş olayım ki, onu işlediğin
vakit günahının evveli ve âhiri, yenisi ve eskisi, hatâen ve kasten yapılanı,
küçüğü ve büyüğü, gizlisi ve âşikâr olanı mağfiret edilmiş olsun...
“Dört rek’at namaz kılarsın; her rek’atte Sûre-i Fâtiha’yı ve diğer bir sûreyi
okursun. Fâtiha okumadan evvel on beş kere, ‘Sübhânallâhi velhamdülillâhi velâ
ilâhe illallâhü vallâhü ekber. Velâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyil
azıym’ dersin. Zamm-ı sûreden sonra dahî on kere ‘Sübhânallâhi velhamdülillâhi...’
deyip rükûa varırsın.
“Rükûda olduğun halde on kere, rükûdan doğrulduktan sonra on kere, secdeye
vardığında on kere, iki secde arasında on kere, ikinci secdede dahî onları on
kere okursun; tamamı her rek’at için yetmişbeş’tir. Bunu rek’atlerin dördünde
dahî yaparsın. (Dört rek’atin tesbihlerinin tamamı üçyüzdür.)”
Dört rek’atin ‘Sübhâne rabbiyel azıym ve sübhâne rabbiyel â’lâ...’ tesbihleri,
bundan ayrı olarak önce okunur. (Hasan Arıkan, Muhtasar İlmihal, Fazilet
Neşriyat, PK. 175 Sirkeci - İSTANBUL |

ŞABAN
Kamerî ayların sekizincisi.
Ayın hareketlerine göre hesaplanan Arabî ayların ilki Muharrem, sonuncusu da
Zilhiccedir. Şaban, Receb ile Ramazan ayları arasında yer alır. Şaban ayının
Araplar arasındaki eski adı Azil idi.
Araplar, Şaban ayına "şehrullâh-i muazzam", "şehru'l-kerâme" ve "şehru'l-kasîr"
de derler. Böyle demelerinin sebebi, bu ayda bostanlara çıkıp,
beraberlerinde götürdükleri yemek ve diğer şeyler pişinceye kadar gezip
eğlenmeyi âdet edinmeleriydi. Medineliler, bu ayın on beşinci gecesine "leyletü'l-helva"
(helva gecesi) derler. Araplar, o gece evlerinde, durumlarına göre tatlılar
pişirip yerler ve yedirirlerdi. Eskiden bizim toplumumuzda da, hemen her
kandil gecesi bir helva gecesiydi. Fakir-zengin akrabaya, komşuya helva
dağıtmak âdetti. Ülkemizin bazı yörelerinde bu âdetin günümüzde de devam
ettiği görülmektedir.
Şaban ayını önemli kılan özelliklerden biri, "şühûr-i selâse" denilen "üç
aylar"ın ikincisi olmasıdır. Bilindiği gibi, üç ayların ilki Receb, üçüncüsü
de Ramazandır. Şaban ayının önemli bir hususiyeti de, "Beraat gecesi"nin bu
ayın on beşinci gecesine tesadüf etmesidir. Beraat gecesi, meleklerin
inmesi, duaların kabul olunması, duaların geri çevrilmemesi gibi birçok
fazilete sahip olduğu için, bulunduğu ayı da değerli kılmıştır (M. Zeki
Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, İstanbul 1983, III,
302).
İbn Mâce, Şaban ayı ve özellikle Beraat gecesi hakkında rivayet edilen şu
iki hadisi kaydeder:
"Şaban ayının yarısı (Beraat gecesi) gelince; gecesini namazla, gündüzünü
oruçla geçiriniz. Şüphesiz ki Allah, o gece güneşin batmasıyla dünya göğüne
iner ve şöyle der: Benden af dileyen yok mu? Onu affedeyim! Rızık isteyen
yok mu? Rızık vereyim! Şifa dileyen yok mu? Şifa vereyim!" (Sünen, İkâmetü's-Salât,
191).
"Allah Teâlâ, Şabanın on besinci gecesi (Beraat gecesi) tecelli eder ve
ana-babaya asî olanlarla Allah'a ortak koşanlar dışında bütün kullarını
bağışlar” (Sünen, İkâmetü's-Salât, 191)
Peygamber Efendimiz, bu ayda mümkün olduğu kadar oruç tutardı. Hz. Âişe,
O'nun bu davranışını şu sözleriyle ifade eder: "Rasûlüllah'ın (s.a.s) Şaban
ayındaki kadar çok oruçlu olduğu bir ay görmedim" (Tecrid-i Sarîh Tercümesi,
IV, 295).
Şaban ayı, İslam tarihinde bazı önemli olayların gerçekleşmesi açısından da
önemlidir. Bunlar arasında, hicretin ikinci yılına rastlayan
Şaban ayı ortalarında nâzil olan âyetle kıblenin Mescid-i Aksâ'dan Mescid-i
Haram'a çevrilmesi ve diğer bir âyetle de Ramazan orucunun farz kılınması
sayılabilir.
Mefail HIZLI
|