KOLONYA VE BENZERİ SIVILAR NECİS MİDİR?
Kolonya genellikle
içine hafif koku karıştırılmış tuvalet ispirtosundan ibarettir. Karıştırılan
kokuya göre, «Limon Kolonyası» «Lavanta Çiçeği Kolonyası» gibi adlar alır.
Almanya'nın Köln (Kolonya) şehrinde «Hoş Lavanta
Suyu» adıyla geliştirilip piyasaya sürüldüğü ve çok geçmeden
yaygınlaştığı için imal edildiği şehrin ismini almıştır.
İspirtoya gelince :
Etil Alkol'e halk arasında verilen bir isimdir. İçki, tıbbî malzeme, kolonya,
DDT ve ETER gibi maddelerin yapımında kullanılmaktadır. Gerek ham, gerekse saf
ispirtoda sarhoş edici, kanı zehirleyici alkol vardır ve bunda asla şüphe
yoktur.
Kur'ân'da bu nitelikte olan yani şuuru örtüp kanı zehirliyen içkilerin tümüne- Şafiî içtihadına göre- Hamr denilmiş ve bu nedenle de içilmesi kesinlikle haram
kılınmıştır. Peygamber (A.S.) Efendimizden rivayet edilen Sahih Hadîsler bu
tabire açıklık getirmiş,
«Her sarhoş eden harâdım.»[1]
«Çoğu sarhoş edenin
azı da haramdır» hükmünü koymuştur.[2]
Müctehid İmamların ilgili âyet ve hadîsler üzerindeki ictihad ve istinbatları az da
olsa farklılık arzetmektedir. îmam Ebû Hanîfe'ye göre, Kur'ân'da geçen hamr tabiri,
üzümden elde edilen şarap has ismidir. Diğer sarhoş edici maddeler ise aynen
değil de sarhoş ettiklerinden dolayı buna kıyas edilerek içilmeleri haram
kabul edilmiştir. İmam Ebû Hanife'nin
bu mesele hakkındaki içtihadı bu ölçü ve anlamdadır. «Her sarhoş eden
haramdır.» mealindeki hadis de bu kıyasın doğruluğunu ortaya koymakta ve genel
bir kaide sunmaktadır.
Üzümden elde edilen şarab, hamr tabiriyle anılmış ve nass-ı Kur'ân ile ayninin necis olduğu belirtilmiştir. Bu bakımdan katresi-ne bile cevaz verilmemiştir. Bunun dışındaki
alkollü maddelerin içilmesi kıyas ve hadîsin genel kaidesi uyarınca haramdır,
fakat aynı necis değildir, çünkü bu hususta nass-ı Kur'ân mevcut değildir.
O halde Nass-ı Kur'ân üzümden elde edilen
şarabın hürmeti yani harâmlılığı hakkında kesindir. Diğer alkollü maddeleri
kapsaması ise lafız yönünden değil, sarhoş ediciliği hikmeti ve illeti
sebebiyledir.
Böylece üzümden elde
edilen alkollü maddenin hem ayni necis-tir, hem de
içilmesi kesinlikle haramdır. Bunun inkârı küfrü gerektirir. Çünkü hakkında Kur'ân'm açık ve kafi beyanı vardır.
Diğer alkcllü içkilere gelince, onların ayninin necis sayılıp sayıl-mıyacağı
farklı görüşlere sebep olmuştur. Bu bakımdan şüphelidir. îmam Ebû Hanife'ye göre, onların ayni necis değildir. Dokunduğu yeri necis
yapmaz. Diğer imamlar bunu şüpheli karşılamıştır.
O halde İspirto, İmam Ebû Hanife'nin içtihadına göre, necis değildir, dokunduğu yeri murdar yapmaz. Çünkü
üzümden elde edilen hamr değildir. Demek oluyor ki, Kur'ân'daki bu tabirin genel mânaya hamli caizse de has
mânaya hamli kadar kesin ve açık değildir. îmamm bu
yoldaki içtihadını dikkate alarak, İslâm Dininde sarhoşluk veren her içkinin
içki olarak kullanılması haram; üzümden elde edilen şarabın ise hem ayni necis, hem de içilmesi haramdır.
Üzüm şarabından başka
içkilerin ayni necis sayılmamış, sadece içki olarak
kullanılması haram kabul edilmiştir.
îmam Şafiî ve
arkadaşları ise, Kur'ân'daki hamr
tabirini se-kir = sarhoşluk veren bütün içkilere
şâmil bir isim olarak yorumlamışlardır. Bu bakımdan üzüm şarabı dahil bütün
içkilerin yani al-ikollü maddelerin necis olduğu gibi içki olarak kullanılması da kesinlikle
haramdır. îmam Şafiî, haber-i vâhid yani tek kanaldan
Rivayet yoluyla sabit olan sahih hadisleri de içtihadına dayanarak ve sened olarak almış, hamr
kelimesinin bütün içkilere verilen genel bir isim olduğuna şu hadîsi delil
göstermiştir :
«Doğrusu üzümden bir hamr, hurmadan bir hamr, baldan
bir hamr, buğdaydan bir hamr
ve arpadan da bir hamr vardır.»
Nitekim hamr hakkındaki Kur'ân yasağı
indiğinde sözü edilen bu beş şeyden içki imal ediliyor ve kullanılıyordu.
O halde konuyu özetliyecek olursak, diyebiliriz ki .
Amelde Hanefi
Mezhebine bağlı olanların büyük imamı kabul edilen İmam Ebû
Hanife'ye göre, üzüm şarabının hem ayni necistir, hem içilmesi, içki olarak kullanılması haramdır.
Çünkü hamr'in necis olduğu
hakkında Kur'ân'm kesin beyanı vardır. Diğer
içkilerin alkol nisbeti ne olursa olsun, necis oldukları hakkında kesin beyan vaki olmamıştır.
İçilmeleri kıyas ve hadîsin taşıdığı genel hüküm gereğince haramdır. Ama
dokunduğu yerin necis olduğu söylenemez.
Çünkü İslâm Dininin haram
ve helâl hükümlerinin ana tema'sı-nı, Celb-Î Menfaat, Def'i Mazarrat teşkil f-der. Bunların içilmesinde
mutlak anlamda zarar söz konusudur. Çünkü bir milimetre küp alkol bir
santimetre küp kanı zehirler, bu kesindir. Ayrıca insan şerefini zedeler, aklî
dengeyi bozar, çocukların sakat doğmasına neden olur, ömrü kısaltır, malın
gereksizden de öte çok zararlı bir yolda harcanmasına sebep olur. Bu sebeplerle
içkilerin hepsi haram kılınmıştır.
Ama ikinci gruba giren
İspirto, içilmediği takdirde tababette birçok faydalı yerlerde
kullanılmaktadır. Bu bakımdan Celb-İ Menafi'
kaidesine girmektedir. Ayrıca antiseptik bir özellik taşıdığı bilinmekte ve bu
açıdan yaraları temizlemede, iğne ve benzeri deri altına zerkedilen
ilâçların zerkedildiği yeri mikroptan arındırmada
yararlıdır.
İmam Şâfü ve arkadaşları ise mesned
olarak seçtikleri hadîsi de dikkate alarak HAMR tabirini bütün içkiler hakkında
cins isim olarak kabul etmiş ve böylece hepsinin de aynlerinin
necis olduğunu ve katrelerinin
bile içilemiyeceğini hükme bağlamışlardır.
Ancak Şafii fukahası bu içtihadı ve sonuçlandırdığı hükmü dar bir
çerçeve içinde tutmamışlar, necis sayılmakla beraber
ilâçlara katılan, güzel kokularla birleştirilen İspirto ve benzeri sıvıların
yararlı hale getirildiğini dikkate alarak kolonya ve ispirto karışık ilâçları
Ma'fuvattan saymışlardır. Bunu, peyniri faydalı hale
sokmak için kullanılan ve necis olduğu bilmen dana ya da buzağının KIrkbayırı'ndan
elde edilen mayaya kıyas etmişlerdir.[3]
Hamr Ve Kolanyo hakkındaki içtihad, istinbat, kıyas ve deliller
bu olunca, İmam A'zanı gibi büyük bir müctehidin ümmete kolaylık sağladığında şüphe yoktur.
Dinde iki şey arasında muhayyerlik söz konusu olunca, en kolay olanını seçmek
evlâdır. O halde özellikle Hanefî Mezhebine salik
olanların kolonyayı necis saymalarının hakh bir yanı yoktur. Kaldı ki tababette her gün
kullanılmakta ve birçok yararı bilinmektedir. Hamr'i
cins isim kabul eden Şafiîler bile bu hususları dikkate alarak ispirto ve
kolonya gibi, tababette ve güzel kokularda kullanılan maddeleri ma'fuvvat kapsamına aldıklarını görüyoruz.
Sonuç olarak şunu
belirtelim ki: Dinî meseleleri önüne gelen çözmeye kalkışır ve ilmihal
bilgisiyle hüküm çıkarıp fetva vermeye kalkışırsa, bunun gibi birçok zorluklar
ortaya çıkar ve Müslüman halkın i'tikadı sarsılır,
kime nasıl inanacaklarında şüpheler meydana gelir. İşi, meseleyi, konuyu
ehline bırakmak en sağlıklı yoldur. Kur'ân tefsir
usûlünü, mukaddem ve muahhar olan hükümleri, hükümler arasındaki münasebeti, Kur'ân'ı açıklayan, onun icmalini tefsir eden hadîsleri,
hadîslerin rivayet yollarını ve kronolojik seyrini, hadîs usûlünü ve bütün
bunlarla beraber ictihad ve istinbat
yollarını müctehid imamların dayanaklarını, Kur'ân Arapçasmm bütün gramatik inceliklerini bilmiyen
kişilerin ortaya çıkıp ahkâm kesmesi çok düşündürücüdür.
Oysa her işi ve konuyu
ehline vermek bir emr-i ilâhidir. Bu emre uymak her Müslümana fazdır.
Bütün bunları dikkate
alan İslâm bilginleri, fetva yollarını bilmiyen,
kaynak eserlerden hüküm çıkarmasını beceremiyen, kendi
înantığma göre fetva veren kişilerin müfti
olamıyacağını, şayet bu »lçüde
olduğu halde o makamı işgal etmişse, görevinden derhal alın-nasını
önermişlerdir.
Konuyu Resûlüllah (A.S.)
Efendimizin bizi uyarır
mahiyetteki ki hadislerinin mealini sunmakla bağlıyorum :
«Şüphesiz ki bu ilim
(benim getirdiğim bilgi hazinesi) sizin di~ ıinizdir.
O halde dininizi kimden alıyorsanız ona çok dikkat edin..»[4]
«Allah ilmi
göğüslerden çekip kopararak almaz, belki onu, âlimlerin ruhunu almakla çekip
alır. O kadar ki yeryüzünde (başvurulacak bilgili ilim adamları çok azalıp bir
bakıma» kimse kalmaz. Halk câhilleri başlarına geçirirler de, onlardan bir
şeyler sorulur, onlar da gerdikleri fetvalarla hem kendileri sapıtır, hem de
başkalarını saptırırlar.»[5]