Tarifi: Sâri'in,
kat'iyyet ifade etmeyen bir üslub ile terkini talep ettiği şeydir[1]
Kerahet ya "Allah analara âsi olmayı, kız çocuklarım diri diri toprağa
gömmeyi ve vermesi vacib olanı vermemeyi hakkı olmayanı istemeyi haram kıldı.
Ve üç şeyi de size mekruh kıldı: Kîl ü kâl, çok suâl sorma ve mal zayi
etme.", "Allah (c.c.) in en çok gazabını celbeden helal
talaktır" hadisi şeriflerinde olduğu gibi kerahete delâlet eden bir fiil
siğasıyle veya "Açıklanırsa hoşunuza gitmeyecek şeyleri sormayın"
(Maide: 5/101) ayet-i kerimesinde olduğu gibi kerahete delâlet eden bir karine
ile varid olan nehiy siğasıyle anlaşılır. Burada nehyi kerahete çeviren karine
"Eğer Kur'an indirilirken onu sorarsanız size açıklanır. Allan onları
affetmiştir. Allah çok bağışlayıcıdır, aceleci değildir" mealindeki
yukarıdaki ayetin devamıdır. Yine "sarahate hamledilir, çünkü mesele
bizatihi açık değildir; "haram" veya "helal" ile tavsif
olunmaz.
Hükmü: Mekruhu işleyen
ikâba müstehak olmaz ancak levm ve itaba maruz kalabilir.
Hanefîlere göre mekruh
iki kısımdır[2]
1 - Tahrimen mekruh:
Şâri'in haberi vâhid gibi zannî bir delil ile kat'î şekilde terkini talep
ettiği şeydir. Meselâ, başkasının pazarlığı üstüne pazarlığa girmek, birisinin
dünürü üstüne dünüre gitmek gibi. Bu iki fiil, âhâd tarikiyle haklarında nehiy
varid olduğu için her ilcisi de mekruhtur.
Haram ile tahrîmen
mekruh farklıdır. Şöyle ki: Haram, Kur'andan veya mütevâtir veya meşhur
sünnetten kat'î bir delil ile sabit olmuştur, inkar eden küfre girer. Meselâ:
Hırsızlık, faiz, zina, içki, erkeklerin ipek giymesi, altın
takması bu
cümledendir. Tahrimen mekruhu inkar eden ise küfre girmez. Ebu Hanife ve Ebu
Yusuf un dediği gibi aslında tahrimen mekruh harama daha yakındır.
2- Tenzîhen mekruh: Bu
şâri'in kat'î olmayan bir ifade ile terkedilmesini talep ettiği şeydir.
Savaşlarda kullanıldığı için at eti yemenin mekruh olması, kedinin ve yırtıcı
kuşun artığı su ile abdest almanın mekruh olması, sünneti müekkede ve diğer
sünnetlerin terki bu cümledendir.
Hükmü: Tenzihen
mekruhu işleyen ne ikâba ne de zemme maruz kalmaz. Ancak efdal ve evlâ olanın
aksine hareket etmiş olur.
Buna göre Hanefî
mezhebinde teklîfî hüküm yedi kısım, cumhura göre beş kısım olmaktadır. Râcih
olan cumhurun mezhebidir.