NAMAZDA
KIRAAT
Hz. Peygamber (s.a.v.) duanın ardından
şu sözlerle Allah’a sığınırdı:
أَعُوذُ
باِلله ِمنَ
الشَّيْطاَنِ
الرَّجِيمِ
مِنْ
هَمْزِهِ وَ
نَفْخهِ وَ
نَفَثِهِ.
“Kovulmuş şeytandan, onun sıkıştırmasından (hemz), üfürmesinden (nefh) ve üflemesinden (nefs) Allah’a sığınırım.”[1]
Bazen bunu şu şekilde okurdu:
أَعُوذُ
باِللهِ
السَّمِيعِ
الْعَليِم ِمِنَ
الشَّيْطاَنِ...
“...şeytan’dan, her şeyi işiten ve her şeyi
bilen Allah’a sığınırım.”[2]
Ardından:
بِسْمِ
اللهِ
الرَّحْمَنِ
الرَّحِيمِ
“Bismillahirrahmanirrahim (Rahmân Rahîm Allah’ın adıyla)”
der; fakat bunu açıktan okumazdı.[3]
Âyet
Âyet Okumak
Besmelenin
ardından Fâtiha sûresini okur; bunu da her bir âyetinden sonra bir miktar
durarak yapardı.بِسْمِ
اللّهِ
الرَّحْمَنِ
الرَّحِيم [dedikten sonra bir süre bekler, sonra] الْحَمْدُ
للّهِ رَبِّ
الْعَالَمِين [der, bir süre bekler; sonra] الرَّحِيمِ الرَّحْمنِ [derdi. Aynı şekilde bir süre bekler, sonra]
مَالِكِ
يَوْمِ
الدِّينِ
derdi. Sûreyi sonuna kadar bu şekilde okurdu. Bütün okuyuşları bu şekildeydi;
âyet başlarında durur, ayeti bir sonraki âyete bağlamazdı.[4]
Bazenمَالِكِ
يَوْمِ
الدِّينِ ayetini uzatmaksızın, مَلِكِ
يَوْمِ
الدِّين biçiminde okurdu.[5]
Fâtiha’nın
Namazın Rüknü Olması ve Fazileti
Hz. Peygamber (s.a.v.) bu sûrenin şanını yüceltmiş, şöyle buyurmuştur:
“[Namazda] Fâtihatü’l-kitab’ı [ve başka sûreleri]
okumayan kişinin namazı yoktur.”[6]
Başka bir rivayette ise şöyle buyurmuştur:
“Kişinin Fâtihatü’l-kitab’ı okumadığı namaz kabul
olmaz.”[7]
Hz. Peygamber bazen de şöyle buyuruyordu:
“Kim namaz kılar
da içinde Fâtihatü'l-kitabı okumazsa, o namaz eksiktir, o namaz eksiktir, o namaz eksiktir; tamam
değildir.”[8]
Başka bir hadiste
ise şöyle buyurmaktadır:
“Yüce Allah şöyle
buyurdu: “Ben
namazı[9] kulumla aramda ikiye böldüm: Yarısı benim, yarısı da kulumundur. Kuluma istediği
verilecektir.” Rasûlullah
(s.a.v.) “Onu (Fâtiha’yı) okuyun”
dedi ve şöyle devam etti:
“Kul: “el-Hamdü lillâhi rabbil-âlemin” der. Allah:
“Kulum bana hamdetti” der. Kul: “er-Rahmâni’r-rahîm” der. Allah: “Kulum beni
övdü” der. Kul: “Mâliki yevmi’d-dîn” der. Allah: “Kulum beni yüceltti” der.
Kul: “İyyâke na’budu ve iyyâke nesteîn” der. Allah: “İşte bu, kulumla benim aramdadır; kuluma istediği verilecektir”
der. Kul: “İhdina’s-sırâta’l-mustakîm, sıratallezîne en’amte aleyhim ğayri’l-mağdûbi aleyhim vela’d-dâllîn” der. Allah: “İşte bu, kulumundur,
kuluma istediği verilecektir” der.”[10]
Hz. Peygamber (s.a.v.) bir hadisinde de şöyle buyurur:
“Allah Teâlâ, ne Tevrat’ta ne de İncil’de Ümmü’l-Kuran[11] gibi bir sûre indirmemiştir. O, sürekli tekrarlanan yedi (es-Seb’u'l-mesânî)[12]
[ve bana verilmiş olan Yüce Kur’an’dır].”[13]
Namazını düzgün kılmayan
kimseye de namazında Fâtiha sûresini okumasını emretmiştir.[14]
Fâtiha’yı ezberleyemeyen birine ise şöyle
demiştir: “Sen namazında:
سُبْحَانَ
اللَََّهِ،
وَالْحَمْدُ
اللَّهِ، وَلاَ
إِلَهَ إَِلا
اللَّهُ،
وَاللَّهُ
أَكْبَرُ، وَلاَ
حَوْلَ وَلاَ
قُوَّةَ
إلاَّ
بِاللّهِ.
“Allah’ı her türlü noksanlıktan tenzih ederim. Bütün övgüler Allah’adır. Allah’tan başka
ilâh yoktur. Allah
çok büyüktür. Güç ve kuvvet ancak Allah’tandır.”[15]
duasını oku."
Namazını düzgün kılmayan
kimseye ise şunu söylemiştir: “Eğer ezberinde Kur’an(dan âyetler) varsa, onları oku; ezberinde Kur’an’dan hiçbir şey yoksa,
“el-Hamdülillah, Allahu ekber, Lâ ilâhe illallah” de.”[16]
İmam
Sesli Okuduğunda Cemaatin Susması
Rasûlullah (s.a.v.) imamın açıktan okuduğu
namazlarda imama uyan cemaate de
Fâtiha’yı okuma izni vermişti. Bu izin şöyle
gelmişti: Bir gün “sabah namazında Kur’an
okuyor; fakat okumakta zorlanıyordu. Namazı
bitirince cemaate dönerek:
“Sanırım, imamınızın arkasında
siz de okuyorsunuz?” diye
sordu. Biz: “Evet, ey Allah’ın Rasûlü! Hızlı bir şekilde okuyoruz.” diye cevap verdik.
Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Böyle yapmayın. [Siz
sadece] Fâtiha’yı okuyun; çünkü onu okumayanın namazı yoktur.”[17]
Hz. Peygamber (s.a.v.) daha sonra imamın açıktan
okuduğu namazlarda cemaatin okumasını yasaklamıştır. Bu yasak şöyle meydana gelmişti: “Hz. Peygamber (s.a.v.) açıktan
okuduğu bir namazı (bir rivâyette:
Hz. Peygamber (s.a.v.), imamın okuyuşunu
dinlemek için susmayı da imama uymanın gereklerinden kabul etmiş ve şöyle
buyurmuştur:
“İmam, kendisine uyulmak için imam yapılmıştır. O, tekbir aldığında siz de
tekbir alın; okuduğunda susup, dinleyin.”[20]
Hz. Peygamber (s.a.v.), imamı dinlemenin, arkasındaki cemaatin kıratının da yerine geçeceğini bildirerek, şöyle buyurmuştur “Her kim imama uyarsa, imamın okuması onun okuması yerine de geçer.”[21]
Bu imamın açıktan
okuduğu namazlarda böyledir.
İmamın Açıktan Okumadığı Namazlarda Cemaate Kıraatın
Farz Olması
Hz. Peygamber (s.a.v.) imamın açıktan
okumadığı namazlarda arkasındaki cemaatin okumasını onaylamıştır. Cabir (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
“Öğle ve ikindi namazlarını kılarken, imamın
arkasında, ilk iki rekâtta Fâtihayı ve bir sûreyi, son iki rekâtta da sadece
Fâtiha’yı okurduk.”[22]
Hz. Peygamber (s.a.v.) kendisi açıktan okurken,
cemaatin de okuyarak, zihnini dağıtmalarını hoş karşılamamıştır. “Bir gün
ashabına öğle namazını kıldırdı. Ardından şöyle dedi: “سَبِّحِ
اسْمَ
رَبِّكَ
الْأَعْلَى sûresini hanginiz okudu?” Bir kişi: “Ben okudum; [fakat hayırdan
başka bir amacım yoktu.]” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.): “Hakikaten
anladım ki, biriniz bunu benim ağzımdan çekip aldı.”[23] Başka
bir hadiste ise şöyle geçer: “Hz. Peygamber’in (s.a.v.) arkasında okuyorlar
[ve bu okuyuşu açıktan yapıyorlardı]. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.)
şöyle buyurdu: “Okuduğum Kur’an’ı karıştırmama sebep oldunuz.”[24]
Bir başka
hadiste ise Hz.
Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurur: “Namaz kılan kimse, Rabbiyle gizlice konuşuyor demektir. Rabbiyle neler konuştuğuna dikkat etsin! Kur’an okurken birbirinizi şaşırtacak şekilde açıktan okumayın.”[25]
Diğer bir hadiste de Hz. Peygamber (s.a.v.)
buyurur ki: “Allah’ın Kitabı’ndan bir harf okuyana bu harf karşılığında bir
iyilik yazılır. İyilik ise, on misliyle karşılık görür. Ben الۤم (elif, lâm, mim) bir tek harftir demiyorum;
bilakis “elif” bir harf, “lâm” bir harf ve “mim” de bir harftir.”[26]
Namazda
Âmin Demek ve
İmamın
Bunu Açıktan Söylemesi
“Hz. Peygamber (s.a.v.)
Fâtiha’yı okumayı bitirince sesli olarak ve uzatarak “âmîn” derdi.”[27]
Cemaate de imam âmin dedikten
kısa bir süre sonra âmin demelerini emretmiş, şöyle buyurmuştur:
“İmam “
غَيرِ
المَغضُوبِ
عَلَيهِمْ
وَلاَ الضَّالِّينَ “ deyince siz de âmin deyin. [Çünkü melekler de âmin derler,
imam da âmin der]. (Bir rivayette: İmam âmin dediğinde siz de âmin deyin) Kimin
âmini, meleklerin âminine denk gelirse, (başka bir rivayette: Sizden birisi
namazda âmin der, melekler de gökte âmin derler. İki âminin biri diğerine denk
gelirse,) o kişinin geçmiş günahları bağışlanır.”[28]
Başka bir hadiste Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurur:
“Siz âmin deyin ki; Allah duanızı kabul etsin.”[29]
Bir diğer
hadiste de Hz.
Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurur:
“Yahudiler, sizi selâmınız ve [imamın arkasında]
âmin demeniz sebebiyle kıskandıkları
kadar başka bir şey
için kıskanmazlar.”[30]
Hz. Peygamber’in
Fâtiha’dan Sonraki Kıraatı
Hz. Peygamber (s.a.v.) Fâtiha’dan sonra başka bir
sûre daha okurdu. Bu sûreyi bazen uzun tutar; bazen de yolculuk, öksürük, hastalık
veya çocuk ağlaması gibi sebeplerden dolayı kısa tutardı.[31] Enes b. Malik (r.a.) şöyle
anlatır: “Rasûlullah (s.a.v.) bir gün
Bir başka hadiste Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurur:
“Ben, bazen namaza başlarım ve namazı uzatmak isterim.
Derken bir çocuğun ağlama sesini duyarım. Annesinin onun ağlamasından dolayı
aşırı şefkat ve üzüntü duyacağını bildiğimden namazı kısa tutarım.”[33]
Hz. Peygamber (s.a.v.) sûrenin başından başlar ve
genellikle başladığı sûreyi sonuna kadar okurdu.[34]
Şöyle buyururdu: “Her sûreye rükû ve secdeden payını
veriniz.”[35]
(Bir diğer rivayette: “Her sûrenin bir rekâtı vardır.”)[36]
Bazen bir sûreyi iki rekâta böler,[37]
bazen de aynı sûreyi tamamıyla ikinci rekâtta tekrar ederdi.[38]
Bazen de bir rekâtta iki veya daha fazla sûre okurdu.[39]
“Ensârdan bir adam (Kuba) Mescidi’nde halka imamlık yapıyordu.
Namazda her rekâtta zammı sûreden önce
“Kul huvellahu ahad”i okuyor, sonra onunla birlikte başka bir sûre daha okuyordu. Bunu her rekâtta tekrarlıyordu. Arkadaşları bu konuda onu ikaz ederek şöyle dediler: “Sen kırata bu sûreyle başlıyor, sonra onu yeterli görmüyor ve başka bir sûre daha okuyorsun. Ya sadece bu sûreyi oku veya onu bırakıp
başka bir sûre oku.” İmam onlara şu cevabı verdi: “Hayır, ben bunu bırakmam. Bu şekilde
size imam olmamı istiyorsanız, size imamlık
yaparım. Eğer hoşunuza gitmiyorsa, imamlığınızı bırakırım.” Halk, o kişiyi, içlerindeki en faziletli kişi olarak kabul ediyordu; bu yüzden başkasının kendilerine imam olmasını istemediler. Hz. Peygamber (s.a.v.) onlara gelince, olup
biteni kendisine anlattılar. Hz. Peygamber (s.a.v.) adama şöyle dedi:
“Ey falan! Arkadaşlarının söylediğini
yapmaktan seni alıkoyan nedir? Her rekâtta bu sûreyi okumanın sebebi nedir?” Adam: “Ben o sûreyi seviyorum.” dedi. Bunun üzerine Hz.
Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Ona olan sevgin, seni cennete sokacaktır.”[40]
Hz. Peygamber’in Aynı Rekâtta
Birden Fazla Sûre Okuması
Hz. Peygamber (s.a.v.), Kur’an’ın mufassal sûrelerinden benzer[41]
olanları kıratta birleştirirdi. Bir rekâtta “er-Rahman” (55:78)[42] ile “en-Necm”i (53:62), bir rekâtta “İkterebet” (54:55) ile “el-Hâkka”yı (69:52), bir rekâtta “et-Tûr” (52:49) ile “ez-Zâriyât”ı (51:60), bir rekâtta “İzâ vaka’at” (56:96) ile “en-Nûn”u (68:52), bir rekâtta
“Se’ele sâilun” (70:44) ile “en-Nâziât”ı (79:46), bir rekâtta “Veylü’n lil mutaffifîn”
(83:36) ile “Abese”yi (80:42), bir rekâtta “Müddessir” (74:56) ile “Müzzemmil”i
(73:20), bir rekâtta “Hel etâ” (76:31) ile “Lâ uksimu biyevmi’l-kıyâme”yi (75:40), bir rekâtta “Amme yetesâelûn” (78:40) ile
“el-Mürselât”ı (77:50), bir rekâtta “Duhân” (44:59) ile “İze’ş-şemsu kuvvirat”ı (81:29) birlikte okurdu.”[43]
Bazen ileride geleceği üzere
Hz. Peygamber ﴿اَلَيْسَ
ذلِكَ
بِقَادِرٍ
عَلى اَنْ
يُحْيِىَ الْمَوْتى﴾
âyetini okuyunca,
سُبْحانَكَ
فََبَلَى derdi.﴿سَبِّحِ
اسْمَ
رَبِّكَ
الأعْلَى﴾ âyetini okuyunca
da سُبْحانَ
ربِّي
الأعْلَى derdi.[45]
Kıraatta Fâtiha’yla
Yetinmenin Caiz Olması
“Muaz (r.a.), Rasûlullah (s.a.v.) ile beraber yatsı namazını kılıyor, sonra kavmine dönüp onlara namaz kıldırıyordu. Bir gün
yine onlara namaz kıldırdı. Kavminden bir genç de [Seleme oğullarından
Süleym] namazdaydı. Namaz gence uzun gelince [namazdan
ayrıldı] ve [mescidin
bir kenarında] namazını kıldı. Ardından
mescidden çıktı, devesinin
yularından tutup, oradan uzaklaştı. Muaz namazı bitirince, bu olay ona anlatıldı. Bunun üzerine
Muaz: “Bu adamın yaptığı münafıklıktır! Onun yaptığı bu işi Rasûlullah’a (s.a.v.) anlatacağım.” dedi. Genç de bunu duyunca: “Yemin ederim ki,
ben de onun yaptığını Rasûlullah’a (s.a.v.) anlatacağım.”
Sabahleyin Rasûlullah’ın yanına
gittiler. Muaz (r.a.) gencin yaptığını Hz. Peygamber’e (s.a.v.) anlattı. Genç de şöyle
dedi: “Ey Allah’ın Rasûlü! Senin yanında uzun süre kalıyor. Sonra bize dönüp, namazı
iyice uzatıyor.” Rasûlullah (s.a.v.) bunu duyunca: “Ey Muaz! sen fitneci
misin?” buyurdu. Ardından gence dönerek: “Yeğenim, sen namaz kıldığın zaman
nasıl yapıyorsun?” Genç: “Fâtihatü’l-kitabı okuyorum. Allah’tan cenneti
istiyor, ateşe karşı da O’na sığınıyorum. Ne sizin ne de Muaz’ın namazda ne mırıldandığınızı
(sessizce yaptığınız duaları) bilmiyorum.” dedi. Rasûlullah (s.a.v.): “Ben de
Muaz da aynı şeyler etrafında mırıldanıyoruz.” buyurdu. (Ravi dedi ki:) Genç
dedi ki: “Düşmanın geldiği haberi etrafa yayılınca, Muaz durumu anlayacak.”
(Ravi dedi ki:) Düşman geldi ve genç şehit düştü. Daha sonra Rasûlullah
(s.a.v.) Muaz’a: “İkimizin hasmı olan kişi ne yaptı?” diye sordu. Muaz: “Ey
Allah’ın Rasûlü! Allah doğru söyledi, ben yalancı çıktım. O genç,
şehit oldu.” dedi.[46]
Beş Vakit Namazda ve Diğer Namazlarda
Sesli ve Sessiz Okumak
Hz. Peygamber (s.a.v.) sabah
namazında, akşam ve yatsının ilk iki rekâtında kıraatı sesli yapardı. Öğle ve ikindi
namazlarıyla, akşamın üçüncü, yatsının da üçüncü ve dördüncü rekâtlarında ise
sessizce okurdu.[47]
Gizli okuduğu
namazlarda, Rasûlullah’ın okuduğunu, sakalının titremesinden[48] ve bazen de âyeti onlara duyuracak şekilde sesli okumasından anlıyorlardı.[49]
Hz. Peygamber (s.a.v.) cuma, bayram,[50] istiska[51]
ve küsuf[52]
namazlarında da kıraatı açıktan yapardı.
Gece Namazlarında
Açıktan ve Gizli Okumak[53]
Hz. Peygamber (s.a.v.) gece namazlarında bazen sesli, bazen de sessizce okurdu.[54] “Evde
kıldığı zaman okuyuşunu salonda bulunan bir kimsenin işitebileceği şekilde sesli yapardı.”[55]
“Bazen de sesini öyle yükseltirdi ki, evin dışında bulunanlar da onun okuyuşunu
duyarlardı.”[56]
Ebû Bekir ve Ömer’e de bu şekilde yapmalarını emret-mişti. Bu şöyle
olmuştu: Hz. Peygamber (s.a.v.) bir gece evinden dışarı çıktı. Ebû Bekir’e uğradı; onu sessizce namaz kılarken gördü. Sonra Ömer b. Hattab’a uğradı, onu da seslice namaz kılarken buldu. Her ikisi de Hz. Peygamber’in huzuruna bir araya gelince,
Hz. Ebu Bekir’e (r.a.) dönerek:
“Ey Ebû Bekir! Sana uğradım;
sessizce namaz
kılıyordun.” dedi. Ebû Bekir (r.a.): “Ey Allah’ın Rasûlü! Sesimi sadece dua ettiğime (Allah’a) duyuruyordum.” dedi.
Hz. Peygamber (s.a.v.), Hz. Ömer’e (r.a.) de dönerek: “Sana da uğradım; sen
de seslice namaz kılıyordun.” dedi. Hz. Ömer (r.a.) de: “Ey Allah’ın Rasûlü! Uykusu geleni uyandırıyor, şeytanı da
kovuyordum.” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.), Hz. Ebû Bekir’e
(r.a.): “Ey Ebû Bekir! Sen sesini biraz yükselt.” ve Hz. Ömer’e (r.a.) de: “Sen
de sesini biraz alçalt.” buyurdu.”[57]
Hz. Peygamber (s.a.v.) bir başka hadisinde de şöyle buyurur:
“Kur’an’ı
sesli okuyan,
[1] Ebû Davud, İbn Mâce, Dârekutnî ve Hâkim.
Hâkim, İbn Hibbân ve Zehebî hadisin sahih olduğunu söylemiştir. Bu ve sonraki
hadis, “İrvau’l-ğalîl” (342) adlı kitabımda tahriç edilmiştir. Bazı raviler hadiste
geçen, şeytanın sıkıştırması (hemz) bir tür delilik, üfürmesi (nefh) kibir,
üflemesi de (nefs) şiir olarak açıklamıştır. Bu üç yorum da sahih mürsel bir
senedle Hz. Peygamber’den (s.a.v.) rivâyet edilmiştir. Burada şiirden maksat,
kötülenen şiirdir. Zira Buharî’de yer
alan bir hadiste Hz. Peygamber (s.a.v.): “Şiirin bazısı hikmettir.” buyurmuştur.
[Ebû
Dâvud, Salât 119,120 (775), c.3, s.191; İbn Mâce, İkametü's-salât 2 (807,
808), c. 3, s. 13,14. Mütercim]
[2] Ebû Davud ve Tirmizî hasen bir senedle
rivâyet etmiştir. İbn Hânî’nin “el-Mesâil” adlı kitabında (1/50) Ahmed b.
Hanbel böyle söylemiştir. [Tirmizi, Salât 179 (242), c.1, s.183; Ebû Dâvud,
Salât 119,120 (775), c.3, s.191; İbn Mâce, İkametü's-salât 2 (807, 808), c. 3,
s. 13,14. Mütercim]
[3] Buhârî, Müslim, Ebû Avâne, Tahâvî ve Ahmed.
[Müslim,
Salat, 50, 51, 52 (399), c.3, s.1268-1269; Muvatta, Salat 30, c.1 s.100.
Mütercim]
[4] Ebû Davud, es-Sehmî (64-65) ve Hâkim. Hâkim
hadisin sahih olduğunu söylemiş; Zehebî de bu
görüşünde ona katılmıştır. Ayrıca bkz. “el-İrvâ” (343). Ebû
Amr ed-Dânî “el-Müktefâ” adlı kitabında (5/2)
bu hadisi rivâyet etmiş ve şöyle
demiştir:
“Bu
hadisin birçok tarîki vardır. Hadis bu konuda temel dayanaktır. İlk dönem imam
ve kârilerinden bir topluluk, birbirleriyle bağlantılı olsalar bile âyetlerin
aralarını ayırmayı müstehab sayardı.”
Ben
diyorum ki: Bu, günümüzde sıradan insanlar bir tarafa kârilerin bile çoğunun
terk ettiği bir sünnettir.
[Ebû
Dâvud, (29) Huruf (4001), c.0, s.0; Tirmizi, Kıraat 1 (3094), c.5, s.60
[5] Temmâm er-Râzî, “el-Fevâid”; İbn Ebû Davud,
“el-Masâhif” (2/7); Ebû Nuaym, “Ahbâru Asbahân” (1/104). Hâkim hadisin sahih olduğunu söylemiş; Zehebî de bu görüşünde
ona katılmıştır. Bu مَلِكِ biçimindeki okuyuş da bir önceki مَالِكِ okuyuşu gibi mütevatirdir.
[Tirmizi,
Kıraat 1 (3094), c.5, s.60. Mütercim]
[6] Buhârî, Müslim, Ebû Avâne ve Beyhakî. Bkz.
“el-İrv┑ (302).
[Buhari,
Sıfatü's-salati 14 (766), c.2, s.766; Müslim, Salat 34, 37 (394), c.3, s.1242;
Ebû Dâvud, Salât 131,132 (820, 822), c.3, s.275, 280; Nesaî, İftitah 24 (911),
c.1-2, s.543-544. Mütercim]
[7] Dârekutnî rivâyet etmiş ve sahih olduğunu
söylemiştir. Hadisi İbn Hibbân da “es-Sahih”inde rivâyet etmiştir. Ayrıca bkz.
a.g.e.
[8] Müslim, Ebû Avâne.
[Müslim,
Salat 38, 41 (395), c.3, s.1250-1251. Mütercim]
[9] Yani Fâtiha’yı. Burada saygı ifadesi olarak,
bütün dile getirilip, onun parçası
kastedilmiştir.
[10] Müslim, Ebû Avâne ve Malik. Hadisin Cabir’in
rivâyetinden bir şahidi de vardır. Bunun için bkz.: es-Sehmî, “Târihu Cürcân”
(144). [Müslim, Salat 38 (395), c.3,
s.1249-1250; Muvatta, Salat 39, c.1 s.104. Mütercim]
[11] Yani Fâtiha.-Mütercim.
[12] el-Bâcî şöyle demiştir: Hz. Peygamber
(s.a.v.) “sürekli tekrarlanan yedi” sözüyle “Andolsun
ki, biz sana tekrarlanan yedi âyeti ve yüce Kur'an'ı verdik.” (Hicr, 87)
âyetini kasdetmiştir. “Yedi” olarak adlandırılmasının sebebi, Fâtiha’nın
yedi âyet olmasıdır. “Tekrarlanan” olarak anılmasının sebebi ise, her
rekâtta tekrar ediliyor olmasıdır.” “Yüce Kur’an” olarak anılmasının sebebi
de, Kur’an’da yer alan her şeyin “Kur’an” olarak isimlendirilmesi mümkün
olmakla birlikte bu ismi ona özgün kılma kabilindendir. Nitekim bütün mescidler
Allah’ın evi olmakla beraber “Allah’ın evi” (Beytullah) ismi saygı ve tahsisin
ifadesi olarak sadece Kâbe için kullanılmıştır.
[13] Nesâî, Hâkim. Hâkim hadisin sahih olduğunu söylemiş; Zehebî de bu görüşünde
ona katılmıştır. [Nesaî, İftitah 27 (913-914), c.1-2, s.545-546;
Tirmizî, Fezailu'l-Kur'ân 1, (3035), c.5, s.21-22. Mütercim]
[14] Buhârî, “Cüz’ü’l-kıraati halfe’l-imâm” adlı
kitabında sahih bir senedle rivâyet etmiştir.
[Ebû
Dâvud, Salât 143, 144 (859), c.3, s.355; Nesaî, Sehv 67 (1313, 1314), c.3-4,
s.89. Mütercim]
[15] Ebû Davud, İbn Huzeyme (1/80/2), Hâkim,
Taberânî ve İbn Hibbân. İbn Hibbân ve Hâkim hadisin sahih olduğunu söylemiş; Zehebî de bu görüşünde
ona katılmıştır Bkz. “el-İrvâ” (303).
[Ebû
Dâvud, Salât 134, 135 (832), c.3, s.298. Mütercim]
[16] Ebû Davud, Tirmizî. Tirmizî hadisin hasen
olduğunu söylemiştir. Hadisin senedi sahihtir. Bkz. “Sahîhu Ebî Davud” adlı
kitabımız (807).
[Ebû
Dâvud, Salât 143,144 (861), c.3, s.357; Tirmizî, Salat 225 (301), c. 1, s.217.
Mütercim]
[17] Buhârî, “Cüz’ü’l-kıraati”, Ebû Davud, Ahmed,
Tirmizî ve Dârekutnî rivâyet etmiştir.
Dârekutnî hadisin hasen olduğunu söylemiştir.
[Buhârî,
Salât 14 (25), c.2, s.764; Müslim, Salat 34-37 (394), c.3, s.1242-1243; Ebû
Dâvud, Salât 131, 132 (823), c.3, s.281; Tirmizî, Salat 183 (247), c.1, s.186.
Mütercim]
[18] Bu sözü Hattâbî şöyle açıklamıştır: “Ben de
neden Kur'an okurken bana karışanlar ve sesimi bastıranlar oluyor diyordum.”
[19] Malik, Humeydî, “Cüz’ü’l-kıraati” adlı kitabında Buhârî, Ebû Davud, Ahmed, el-Mehamilî
(6/139/1). Tirmizî hadisin hasen olduğunu, Ebû Hâtim er-Râzî, İbn Hibbân ve İbn
Kayyim de sahih olduğunu söylemişlerdir.
[Muvatta,
Salat 44, c.1 s.106-107, Ebû Dâvud, Salât 132-133 (826), c.3, s.287; Nesaî,
İftitah 28 (919), c.1-2, s.548; İbn Mâce, İkametü's-salât 13 (848), c. 3, s.
75. Mütercim]
[20] İbn Ebû Şeybe (1/97/1), Ebû Davud, Müslim, Ebû
Avâne ve “el-Müsned” adlı kitabında er-Ruyânî (24/119/1) rivâyet etmiştir.
Hadis “el-İrvâ” adlı kitabımda (332 ve 394) tahriç edilmiştir.
[Ebû
Dâvud, Salât 68 (604), c.2, s.456; Nesaî, İftitah 30 (921, 922), c.1-2, s.549;
İbn Mâce, İkametü's-salât 13 (846), c. 3, s. 71. Mütercim]
[21] İbn Ebû Şeybe (1/97/1), Dârekutnî, İbn Mâce,
Tahâvî ve Ahmed, mürsel ve müsned olan birçok yoldan rivâyet etmişlerdir. Şeyhülislâm
İbn Teymiye hadisin sahih olduğunu söylemiştir. İbn Abdülhâdî’nin “el-Furu”
adlı kitabında (varak: 48/2) bu şekildedir. el-Bûsîrî, hadisin bazı rivâyet
yollarının sahih olduğunu söylemiştir. Bu hadisin rivâyet yolları hakkında
ayrıntılı açıklamayı önce “el-Asıl”, sonra da “İrvâu’l-ğalîl” (500) adlı
kitaplarımda yaptım.
[İbn Mâce,
İkametü's-salât 13 (850), c.3, s.78. Mütercim]
[22] İbn Mâce sahih bir senedle rivâyet etmiştir.
Bkz. “el-İrva” (506).
[İbn Mâce,
İkametü's-salât 11 (843), c. 3, s. 65. Mütercim]
[23]
Müslim, Ebû Avâne ve Serrâc.
[Müslim, Salât 47-49 (398), c.3, s.1266-1267; Ebû Dâvud, Salât
133,134, (828), c.3, s.291-292; Nesâî, İftitah
27 (917, 918), c.1-2, s.547. Mütercim]
[24]
“Cüz’ü’l-kıraati halfel-imâm” adlı kitabında
Buhârî, Ahmed ve Serrâc hasen bir senedle rivâyet etmiştir.
[25]
Malik ve “Ef’âlu’l-ibâd” kitabında Buhârî sahih bir senedle rivâyet etmiştir.
UYARI:
Sadece gizli okunan namazlarda imamın arkasında okumanın meşru olduğu görüşü,
eski içtihadında İmam Şafiî’ye ve bir rivâyete göre; Ebû Hanîfe’nin öğrencisi
İmam Muhammed’e aittir. Aliyyü’l-Kârî ve ileri gelen bazı Hanefî âlimleri bu
görüşü tercih etmişlerdir. Bu aynı zamanda İmam Zührî, Malik, İbnü’l-Mübarek,
Ahmed b. Hanbel ve bir grup muhaddisin görüşüdür. İbn Teymiye de bu görüşü
benimsemiştir.
[Muvatta,
Salat 29, c.1 s.100. Mütercim]
[26] Tirmizî ve Hâkim sahih bir senedle rivâyet
etmiştir. “el-Âcurrî” de bu hadisi “Adâbu hameleti’l-Kur’an” adlı kitabında
rivâyet etmiştir. Hadis “es-sahîha” adlı kitabımda (660) tahriç edilmiştir.
“İmamın
arkasında okuyanın ağzı ateşle doldurulur.” hadisine gelince; bu, hadis diye
uydurulmuş bir sözdür. Açıklama için bkz. “Silsiletü’l- ehâdîsi’d-daîfe”
(569).
[Tirmizi,
Fezailü'l-Kur'an 16 (3074), c.5, s.48. Mütercim]
[27] “Cüz’ü’l-kıraati” adlı kitabında
Buhârî ve Ebû Davud sahih bir senedle rivâyet etmiştir.
[Ebû
Dâvud, Salât 167,168, (934), c.3, s.473; Tirmizi, Salat, 184 (248), c.1, s.187.
Mütercim]
[28] Buhârî, Müslim, Nesâî ve Dârimî (hadisteki
ziyade diğerlerine aittir). Hafız İbn Hacer, “Fethü’l-bârî” adlı kitabında
ziyadeyi Ebû Davud’a nispet etmiştir; ancak bu, yanlıştır. Çünkü bu ziyade,
imamın âmin demeyeceği konusunda hadisin hükmünü geçersiz yapmaktadır. Bu
yüzden Hafız İbn Hacer: “Bu hadis, imamın da âmin diyeceği hususunda
açıktır.” demiştir.
Ben
diyorum ki: İkinci hadis metni de buna şahitlik etmektedir. İbn Abdülberr “et-Temhid” adlı
kitabında (7/13) şöyle der: “Bu, âlimlerin çoğunluğunun görüşüdür. Bu
âlimlerden biri de Medinelilerin ondan rivâyet ettiği üzere İmam Malik’tir. Bu
hususta Resûlullah (s.a.v.)’den Ebû Hüreyre (bu hadis) ve Vâil b. Hucr'dan
gelen hadisler sahihtir.”
[Buhârî
Sıfatü's-salati, 30-32 (49-51); Müslim, Salât 72, 74-76 (410), c.3,
s.1320-1322; Muvatta, Salât 4, c.1, s.106; Ebû Dâvud, Salât 167,168 (935, 936),
c.3, s.473, 475; Tirmizî, Salât 185 (250), c.1, s.188; Nesâî, İftitah 33-35, (925-930), c.1-2, s.551-553; İbn Mâce İkâmet 14, (851), c.3, s.83;
Darimi, Salat 38 (1248, 1249), c.3, s.68. Mütercim]
[29] Müslim, Ebû Avâne.
[Müslim,
Salat 62 (404), c.3, s.1304-1305; Nesaî, İftitah 38, 113 (830, 1064), c.1-2,
s.494-495, 610-611, Sehv 44 (1280), c.3-4, s. 63. Mütercim]
[30]
“el-Edebü’l-müfred” adlı kitabında Buhârî, İbn Mâce, İbn Huzeyme, Ahmed ve
Serrâc iki sahih senedle rivâyet etmiştir. İmamın arkasındaki cemaatin amin
sözü açıktan ve imamın amin sözüne yakın olmalıdır. Namaz kılanların genelinin
yaptığının aksine imamın sözünü ne geçmeli, ne de ondan sonra olmalıdır. Benim
en son benimsediğim görüş budur. Bazı kitaplarımda ve “Silsiletü’l-
ehâdîsi’d-daîfe” (952) ve “Sahîhu’t-Terğîb ve’t-terhîb” (1/205) adlı
kitaplarımda bu konuyu ele aldım.
[İbn Mâce,
İkametü's-salât 14 (856, 857), c. 3, s. 90-91. Mütercim]
[31] Bu ve benzer hadisler, çocukların camiye
girmelerinin caiz olduğuna delildir. Ağızlarda dolaşan “Çocukları mescidlerden
uzak tutun.” Hadisi zayıftır; bu nedenle delil olamayacağında ittifak
vardır. İbnü’l-Cevzî, Münzirî, Heysemî,
İbn Hacer el-Askalânî ve el-Bûsîrî bu hadisin zayıf olduğunu söyleyenlerden
bazılarıdır. Abdülhak el-İşbîlî de hadis için: “Aslı yoktur.” nitelemesini
yapmıştır.
[32] Ahmed, sahih bir senedle rivâyet etmiştir.
Diğer hadisi ise İbn Ebû Davud “el-Masahif” adlı kitabında (2/14/4) rivâyet
etmiştir.
[33] Buhârî, Müslim.
[Buhârî,
Salât 65 (98-101), c.2, s.731-733; Müslim, Salat 192 (470), c.3, s.1443; İbn
Mâce, İkametü's-salât 49 (989), c. 3, s. 285. Mütercim]
[34] İleride de geleceği üzere buna işaret eden
birçok hadis vardır.
[35] İbn Ebû Şeybe (1/100/1), Ahmed ve “es-Sünen”
adlı kitabında (9/2) Abdülganî el-Makdisî sahih bir senedle rivâyet etmiştir.
[36] İbn Nasr ve Tahâvî sahih bir senedle rivâyet
etmiştir. Bana göre, hadisin anlamı şöyledir: “Her rekâtta tam bir sûre
okuyun ki, her rekâtın ondan aldığı pay da tam olsun.” Buradaki emir,
kendisinden sonraki delilden de anlaşıldığı üzere “mendupluk” ifade
etmektedir.
[37] Ahmed ve Ebû Ya’lâ hadisi iki yoldan rivâyet
etmiştir. Bkz. “el-Kıraatü fî salâti’l-fecr”.
[38] Birazdan geleceği üzere, Hz. Peygamber
(s.a.v.)
[39] Açıklaması ve kaynakları biraz sonra
gelecektir.
[40] Buhârî, muallak olarak, Tirmizî de mevsul
olarak rivâyet etmiş ve “sahih” demiştir.
[Buhârî,
Sıfatü's-alât 25 (Bab başlığında) c.1, s.776-777; Tirmizi, 11 (3063), c.5,
s.40. Mütercim]
[41] Yani vaaz, hikmetli sözler, kıssalar gibi
anlam itibariyle birbirine benzeyen sûreler. Mufassal sûreler ise, Kâf sûresinden
başlayıp Kur’an’ın sonuna kadar olan bölüme yer alan sûrelerdir.
[42] Birinci rakam sûre numarasını, ikinci rakam
ise âyet sayısını belirtir. Birinci rakamlardan anlaşıldığı üzere, Resûlullah
(s.a.v.) benzer sûreleri aynı rekatta okurken Mushaf’taki tertibe riayet
etmemiştir. Bu da böyle yapmanın caiz olduğunu gösterir. “Gece Namazı”nda
kıraat konusu anlatılırken bunun başka bir örneği daha gelecektir. Bununla
beraber kıraatta Mushaf’taki tertibe riayet etmek daha faziletlidir.
[43] Buhârî, Müslim.
[Buhârî,
Sıfatü's-salât 25 (44), c.1, s.778-779; Müslim, Salatü'l-müsafirin 275-279
(822), c.4, s.2294-2295; Ebû Dâvud, Salât 9 (1396), c.5, s.291; Nesaî, İftitah
75 (1004-1006), c.1-2, s.586-587. Mütercim]
[44] Müslim, Tahâvî.
[Müslim,
Salatü'l-müsafirin 164-165 (756), c.4, s.2148-2149; Ebû Dâvud, Salâtu't-tatavvu
23 (1325), c.5, s.145; İbn Mâce,
İkametü's-salât 200 (1421), c. 4, s. 242. Mütercim]
[45] Ebû Davud ve Beyhakî sahih bir senedle rivâyet
etmiştir. Hadisin anlatımı mutlaktır; bu sebeple namazda, namaz dışında,
nafile namazlarda veya farz namazlarda okumayı içine alır. İbn Ebû Şeyb de
(2/132/2) Ebû Musa el-Eş’arî ve Muğire’den, bu sözleri farz namazlarda; Hz.
Ömer ve Hz. Ali’den ise herhangi bir kayda bağlı olmadan söylediklerini
nakletmiştir.
[Ebû
Dâvud, Salât 148,149 (883, 884), c.3, s.391-392. Mütercim]
[46] “es-Sahîh” adlı kitabında (1634) İbn Huzeyme
ve Beyhakî sahih bir senedle rivâyet etmiştir. Hadisin benzeri için bkz.:
“Sahihu Ebî Davud”, 758. Olayın aslı “Sahîhayn”da geçmektedir. Birinci ziyade
Müslim’in bir rivâyetine, ikinci ziyade Ahmed’e (5/74), üçüncü ve dördüncü
ziyade de Buhârî’ye aittir. Bu konuda İbn Abbas’tan da bir rivâyet gelmiştir.
Rivâyet şudur: “Resûlullah (s.a.v.) iki rekât namaz kıldı ve o ikisinde sadece
Fâtiha’yı okudu.” Bu haidisi, Ahmed (1/ 282), “Müsned”inde (Zevâid, s.38)
Haris b. Ebû Üsame ve Beyhakî (2/62)
zayıf bir senedle rivâyet etmiştir. Geçmiş baskılarda hadisin “hasen” olduğunu
söylemiştim. Ancak daha sonra bu konuda yanıldığımı fark ettim. Çünkü hadis
Hanzala ed-Devsî’den gelmekte olup, bu ravi zayıftır. Bunu nasıl fark
edemedim, bilemiyorum. Belki onu başka bir raviyle karıştırdım. Her halükarda
bana hatamı gösteren Allah’a hamd olsun. Bunu fark edince hemen kitapta hadisin
üzerini çizdim. Allah onun yerine bana daha iyisini, Muaz hadisini verdi. Bu
hadis de İbn Abbas’tan gelen hadisle aynı konuya değinmektedir. Salih amellerin
nimet ve ihsanıyla tamamlandığı Allah’a hamd olsun.
[Buhârî,
Ezan 60, 63 (92, 96), c.2, s.726-729; Müslim, Salat 178-181 (465), c.3,
s.1430-1432; Ebû Dâvud, Salât 123,124 (790-793), c.3, s.228-235; Nesaî, İmamet
41 (835), c.1-2, s.501-502. Mütercim]
[47] Bu konuda sahih hadisler bulunmasının yanı
sıra halefin seleften nakletmesiyle de müslümanlar arasında ittifak gerçekleşmiştir.
Nitekim Nevevî de böyle söylemiştir. Bu hadislerin bir bölümü ileride da
gelecektir. Bkz. “el-İrvâ” (345).
[48] Buhârî, Ebû Davud.
[Buhârî,
Sıfatü's-salât 15, 16 (28- 30), c.2, s.767-768; Ebû Dâvud, Salât 124,125 (801),
c.3, s.247; İbn Mâce, İkametü's-salât 7 (826), c. 3, s. 38. Mütercim]
[49] Buhârî, Müslim.
[Buhârî, Sıfatü's-salât 15, 16 (28, 31),
c.2, s.767-769; Müslim, Salat 154, 155 (451), c.3, s.1411,1412. Mütercim]
[50] Hz. Peygamber’in “Cuma Namazı” ve “Bayram
Namazları”nda kıraatı konularına bakınız.
[51] Buhârî, Ebû Davud.
[Buhârî,
İstiska 14, 15,16 (18, 19), c.2, s.977-978; Ebû Dâvud, İstiska 1 (1161, 1162),
c.4, s.303, 308; Nesaî, İstiska 14 (1522), c.3-4, s.238. Mütercim]
[52] Buhârî, Müslim.
[Buhârî,
İstiska 15, 16 (18, 19), c.2, s.977-978; Müslim, Küsuf 5 (901), c.5, s.64; Ebû
Dâvud, İstiska 5 (1188), c.4, s.351; Nesai; Küsuf 18 (1494), c.3-4, s.216.
Mütercim]
[53] Abdülhak “et-Teheccüd” adlı kitabında (1/90)
şöyle demiştir: “Hz. Peygamber’in (s.a.v.) gündüz kıldığı nafile namazlara
gelince, onun bu namazlarda açık veya gizli olarak kıratta bulunduğuna dair
sahih bir rivâyet yoktur. Bu namazlarda gizli okuduğu görüşü daha fazla kabul
görmüştür. Bir rivâyette Hz. Peygamber’in (s.a.v.) gündüz namaz kılarken
açıktan okuyan Abdullah b. Huzafe’nin yanına uğradığı ve ona şöyle dediği
anlatılır: “Ey Abdullah! Allah’a işittir, bize işittirme.” Bu hadis sahih
değildir.
[54] Buhârî, “Ef’âl’ül-ibâd”; Müslim.
[Müslim,
Ebû Dâvud, Vitr 8 (1437), c.5, s.371; Ebû Dâvud, Tatavvu 25 (1328), c.4, s.150;
Tirmizi, Salat, 327 (445), c.1, s.307-308, Fezailü'l-Kur'an 22 (3091), c.5,
s.57. Mütercim]
[55] Ebû Davud ve “eş-Şemâil” adlı kitabında
Tirmizî hasen bir senedle rivâyet etmiştir. Bu hadisin anlatmak istediği şudur:
Hz. Peygamber (s.a.v.) gizli ile aşikare arası okurdu.
[Ebû
Dâvud, Tatavvu 25 (1327), c.5, s.149. Mütercim]
[56] Nesâî, “eş-Şemail” adlı kitabında Tirmizî ve “ed-Delâil” adlı kitabında Beyhakî hasen
bir senedle rivâyet etmiştir.
[Nesaî,
İftitah 81 (1013), c.1-2, s.591; İbn Mâce, İkametü's-salât 179 (1349), c. 4, s.
138. Hadislerde, Ümmü Hâni (r.anhâ), kendi evinin damından Hz. Peygamber'in
[57] Ebû Davud, Hâkim. Hâkim hadisin sahih olduğunu söylemiş; Zehebî de bu görüşünde
ona katılmıştır.
[Ebû
Dâvud, Tatavvu 25 (1329), c.4, s.175; Tirmizi, Salat 327 (444), c.1, s.307.
Mütercim]
[58] Ebû Davud, Hâkim. Hâkim hadisin sahih olduğunu söylemiş; Zehebî de bu görüşünde
ona katılmıştır.
[Ebû
Dâvud, Tatavvu 25 (1333), c.4, s.159; Tirmizi, Fezailü'l-Kur'an 19 (3085), c.5,
s.54; Nesaî, Kıyamül'l-leyl 24 (1663), c.3-4, s.328, Zekat 68 (2551), c.5-6,
s.102. Mütercim]