BOY ABDESTİ (GUSÜL)
Gasl; yıkamak, gusl ve iğtisal; gusletmek, yıkanmak, demektir. Şer’î bir terim olarak; bütün vücudun özel bir şekilde yıkanmasını ifade eder.
1) Guslü gerektiren haller:
a) Cünüplük: Cinsî münasebet, ihtilam ve ne şekilde olursa olsun meninin vücûd dışına çıkması boy abdestini gerektirir.
Erkek veya kadının cinsel organından alışılmış lezzet ve tazyikle uyku veya uyanıklık halinde iken bakmak veya düşünmekle yahut fiilen cinsî münasebette bulunmakla meninin dışarı çıkması cünüplüğe sebep olur. Meni; şehvetin arttığı bir anda, tazyikle dışarı çıkan yoğun sıvıdır. Kadının menisi ince ve sarıdır. Mezî ve vedî sebebiyle gusül gerekmez. Mezî beyaza yakın ince bir sıvı olup, eşlerin sevişmesi sırasında cinsel organdan dışarı çıkar. Vedî ise, küçük abdest bozduktan sonra cinsel organdan gelen kalınca bir sıvıdır.
Baygın veya sarhoş kendisine geldikten sonra meni zannettiği bir ıslaklık bulursa ihtiyaten gusletmesi gerekir. Ancak, gusül abdestinden sonra, kişiden meninin çıkması halinde ise yeniden gusül yapmak vacip olur.
Diğer yandan şehvet ve tazyik söz konusu olmaksızın, ağır bir şey kaldırmak veya yüksek bir yerden atlamak gibi bir sebeple meni çıksa gusül gerekmez. Çünkü; “Eğer cünüp olursanız iyice temizlenin”127 ayetinde sözü geçen “cünüplük”, meninin şehvet yoluyla dışarı çıkması anlamını ifade eder.
Şehvetle yerinden ayrılıp, şehvet kesildikten sonra dışarıya çıkan meniden dolayı Ebû Hanîfe ile İmam Muhammed’e göre gusül gerekir. İmam Ebû Yûsuf’a göre ise gerekmez. Bu görüş ayrılığının etkisi, şu gibi durumlarda görülür: Rüyada şehvetle yerinden ayrılan cinsel organ tutulup şehvet sükûn bulduktan sonra dışarıya çıkan meniden dolayı Ebû Yûsuf’a göre gusül gerekmez. Özellikle yolculukta veya kış mevsiminde bu görüşe uyulması kolaylık sağlar. Yine, cinsî münasebetten sonra, fakat uyumadan küçük abdest bozmadan veya biraz yürümeden önce gusleder, sonra da şehvetsiz olarak meni gelirse Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed’e göre guslü iade etmesi gerekirken, Ebû Yûsuf’a göre gerekmez.
Meninin çıkması ile guslün gerektiğine şu hadisler delâlet eder: Hz. Ali şöyle demiştir: “Ben mezisi çokca gelen bir kişi idim. Hz. Peygamber’e sordum da şöyle buyurdu: “Mezide abdest menide gusül vardır”128 Ümmü Seleme (r. anhâ)’den şöyle dediği nakledilmiştir: “Enes’in annesi Ümmü Süleym dedi ki: “Ey Allah’ın elçisi! Gerçek şu ki, Allah hakkın söylenmesinden haya etmez. İhtilam olduğu zaman kadının üzerine gusletmek düşer mi?” Hz. Peygamber: “Evet, yaşlık görürse düşer” diye buyurdu. Bunun üzerine orada bulunan Ümmü Seleme: “Kadın da ihtilâm olur muymuş?” diye sordu. Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurdu: “Hay Allah iyiliğini versin! Peki çocuğu ona nasıl benzer ki?”129
Mezî ve vedîde yalnız cinsel organ yıkanır ve abdest alınır. Çünkü Allah’ın elçisi; “Her erkekten mezî çıkar ve bundan dolayı abdest almak gerekir”130 diye buyurmuştur.
Cinsî münasebet halinde, sünnet mahallinin veya o kadar bir kısmın girmesiyle her iki taraf büluğ çağında ise gusül gerekir. Meninin gelip gelmemesi sonucu değiştirmez. Yalnız birisi büluğ çağında ise, gusül ona gerekli olur. Büluğ çağına yaklaşan kimse (mürahik) gusledinceye kadar namazdan alıkonur, on yaşında iken de terbiye maksadiyle gusletmesi emredilir.
Karşı cinse şehvet hissi duymayan çocuğun münasebeti ne kendisi ve ne de ilişkide bulunduğu bâliğa (ergin kadın) hakkında guslü gerektirir. Bu, bir parmak veya odun parçası gibi olup, bunların önden veya arkadan sokulması, tercih edilen görüşe göre, boşalma olmadıkça guslü gerektirmez. Başka bir görüşe göre ise bunların ön taraftan lezzet almak için girdirilmesi guslü gerektirir. Diğer yandan ölü, hayvan, kendisine karşı cinsel istek duyulmayan çocuk veya bekâreti izâle olmamış kız ile ilişki kurulması halinde, boşalma olmadıkça gusül gerekmez. Çünkü bu çeşit ilişkiler selîm fıtrata aykırı düşer.131 Bekâret zarı, guslün vücubu için gerekli olan sünnet yerlerinin girmesine engel teşkil eder.
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “İki sünnet yeri kavuştuğu zaman boşalma olmasa bile gusül vacip olur.”132
Yatağından uyanıp kalkan kimse, ihtilam olduğunu hatırlarsa ve cinsel organında bir yaşlık görürse gusletmesi gerekir. Ayakta veya oturduğu yerde uyuyan kimse, uyanınca, uzvunda böyle bir yaşlık görürse, bunun menî olduğuna kanaat getirir veya uyumadan önce bu uzvu hareketsiz bir halde bulunmuş ise gusül gerekir. Kanaatı bu şekilde olmaz ve uzvu daha önce münteşir bulunmuş olursa gusül gerekmez. Bu yaşlık mezî olarak kabul edilir. Çünkü uzvun, sertleşmiş olduğunun bilinmesi mezîye delâlet eder. Küçük abdestini bozarken boşalma halinde ise, cinsel uzuv münteşir durumda ise gusül gere kir, değilse gerekmez. Çünkü burada sertleşmenin varlığı, şehvetin varlığına delil sayılır.
b) Hayız ve nifas (lohusalık): Hayız ve nifas hali sona erince gusül farz olur. Ayette; “Ay başı halinde kadınlardan uzak durun”133 buyurulur. Hz. Peygamber de Fatıma Binti Ebî Hubeyş’e şöyle demiştir: “Hayız kanı geldiğinde namazı bırak. Kesildiğinde guslet ve kıl.”
Aybaşı veya lohusalıktan sonra guslün gerektiğine şu ayet delâlet eder: “İyice temizlendiklerinde, o zaman Allah’ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın.”134 buyurulur. Bu ayetteki “temizlenmeleri”nden maksat gusletmeleridir.
Herhangi bir ıslaklık olmaksızın doğum veya düşük yapma halinde, Hanefîlerde tercih edilen görüşe göre, yine gusül abdesti gerekir.
c) Cenazeye gusül abdesti aldırmak: Şehit olmayan veya cünüp bulunmayan müslüman ölünün boy abdesti aldırılması İslâm toplumuna yükletilen kifâî bir farzdır. Bineğinden düşüp ölen kişi hakkında Rasûlullah (s.a.s) şöyle buyurmuştur: “Onu su ve sidr ağacının yapraklarıyla yıkayınız ve iki parça bezle kefenleyiniz.”135
2) Guslün farzları:
Guslün farz oluşu şu ayetlerle sabittir:
“Eğer cünüp iseniz temizleniniz”136 “Sarhoşken, ne söyleyeceğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın ve yolcu olduğunuz zaman müstesna, cünüp iken de gusledinceye kadar (namaza) yaklaşmayın”137 Hz, Âişe (r. anhâ), Rasûlullah (s.a.s)’ın gusül abdestini şöyle aldığını anlatmıştır: “Rasûlullah, cünüplükten dolayı gusledeceği vakit, önce ellerini yıkamakla başlar, sonra sağ eliyle soluna (su) boşaltıp, avret yerini yıkar, sonra abdest alır. Ondan sonra su alarak parmaklarını saçlarının dibine kadar sokar. Daha sonra başına üç avuç su döker, ondan sonra da vücudunun diğer kısımlarına su dökerdi. Arkasından da ayaklarını yıkardı.”138
Guslün farzları birer defa ağzı, burnu ve bütün vücudu yıkamak olmak üzere üç tanedir.
a) Ağız ve burnu yıkamak (mazmaza ve istinşak): Hanefî ve Hanbelîlere göre, ağız ve burun, gusülde vucudun dış kısmı gibidir. Yıkanması gerekir. Bu, ağız ve buruna çokca su alınarak, abdesttekinden daha dikkatli bir şekilde temizlenmesi sağlanır. Burada; “Eğer cünüp iseniz iyice temizlenin” ayeti ile; “Sonra da üzerine bol bol su dökersin”139 hadisinin ağız ve burnun içini de kapsamına aldığı kabul edilmiştir.
b) Bütün vucudun su ile yıkanması: Saçların ve tenin bütününe bir tek defa olsun, suyun ulaşması gerekir. Hadis-i şerifte; “Her bir saç telinin altında cünüplük vardır. Bu bakımdan saçları yıkayınız ve teni de iyice temizleyiniz.”140 buyurulmuştur.
Vücuttan hiç bir noktanın kuru kalmaması için özellikle kulak, göbek çukuru, bıyık, kaş ve sakalın iç kısımları, baştaki saçlar, avret yerlerinin dış kısımları gibi bedenin sıkıntı çekilmeksizin yıkanması mümkün olan diğer yerlerine de suyun ulaştırılması gereklidir.
Kadınların aşağıya sarkmış örülü saçlarını çözmeleri ve yıkamaları gerekmez. Suyun saçların dip kısımlarına yani başın derisine ulaşması yeterlidir. Çünkü Rasûlullah (s.a.s) saç örgülerini çözmeden gusül abdesti alabileceği konusunda, Ümmü Seleme (r. anhâ)’ye ruhsat vermiştir.141 Bu, uzun saçlı hanımlara gösterilen bir kolaylıktır. Saç diplerinin ıslatılmasının vücubu ise şu hadisle sabittir: “... Sonra başının üzerine su döker ve ovalar. Saçlarının diplerine varıncaya kadar bunu yapar, sonra da üzerine su döker.”142
Diğer yandan kapanmış küpe deliklerine, tırnak aralarına, sünnet olmamış kimsenin sünnet yerindeki derinin altına, dişlerin arasında nohut büyüklüğünde bir yiyecek parçası kalmışsa bunun altına ve parmak aralarına dikkat edilerek suyun ulaşması sağlanmalıdır. Acele veya dikkatsizlik yüzünden bir yerin kuru kaldığı veya ağız ve burnun yıkanmadan unutulduğu sonradan anlaşılsa yeniden gusül gerekmez. Yalnız bu yerleri yıkamak yeterli olur. Ancak bu arada farz bir namaz kılmış ise, onu iade etmek gerekir.
Hanefîler dışındaki çoğunluk fakihler guslün üç farzına “niyet”i ve Mâlikîler ayrıca “bedeni ovma” ile “azaları peşpeşe yıkama (muvâlât)”yı ilâve etmişlerdir.143
3) Guslün sünnetleri:
a) Gusle besmele ve niyet ile başlamak. Hanefîler dışındaki üç mezhebe göre ise bu niyet farzdır. Cünüplükten temizlenmek için yıkanmakta olduğunu bilmek niyet sayılır ve ibadet sevabı kazanmaya sebep olur.
b) Öncelikle elleri ve avret yerini yıkamak, bedenin herhangi bir yerinde pislik varsa onu temizlemek.
c) Daha sonra namaz abdesti gibi abdest almak. Bulunduğu yerde su toplanıyorsa, ayakların yıkanması sona bırakılır. Abdest alırken Hanefî ve Hanbelîlere göre, farz hükmünde olan mazmaza ve istinşak da gerçekleştirilir.
d) Abdestten sonra, önce üç defa başa, sonra üç defa sağ, üç defa sol omuza su dökerek, her defasında bedeni iyice oğuşturmak, daha önce ayaklar yıkanmamışsa, çıkarken önce sağ, sonra sol ayağını yıkamak.
e) Guslederken çok fazla veya çok az su kullanmaktan kaçınmak.
f) Kimsenin göremeyeceği bir yerde yıkanmak. Ancak erkek, erkeklerin; kadın da kadınların bulunmadığı bir yer bulamazsa bir köşeye çekilerek, avret yerlerini bir peştemalla örtmek suretiyle yıkanır. Kadın; yalnız erkeklerin veya erkek- kadın karışık bir topluluğun arasında yıkanamadığı gibi, her iki cins, peştemal gibi şey bulamadığı takdirde kendi cinsleri arasında da yıkanamaz. Bu durumda su, hükmen bulunmamış sayılır ve teyemmüm yapılarak namazlar kılınır; gusül yapma imkânı bulununca da bu namazlar iade edilir.
g) Tenha bir yerde yıkanılsa bile, avret yerlerini açmamak. Eğer avret yeri açılırsa kıble tarafına dönmemek.
h) Guslederken konuşmamak.
i) Gusl bitince bedeni bir havlu ile kurulamak.
j) Gusülden sonra çabucak giyinmek.
k) Bir kimse, ağzına ve burnuna su almak suretiyle, deniz, göl, nehir veya havuza dalsa yahut yağmur altında durup bütün vücudu ıslansa gusül farizası yerine gelmiş olur. Bu durumda iken uzuvlarını hareket ettirse veya su içinde abdest ve gusle elverişli bir süre dursa, sünnete de uymuş olur.144
Abdestte mekruh olan şeyler gusulde de mekruhtur. Suyu israf etmek, çok az su kullanmak, suyu yüze çarpmak, gereksiz yere konuşmak, özürsüz olarak başkasından yardım istemek gibi. Ayrıca gusülde dua okumak da mekruhtur. Avret yerleri örtülü bulunmadıkça kıbleye doğru dönülmez.
4) Guslün sünnet veya müstehap olduğu haller:
Cünüplük, ay hali veya lohusalıkta guslün farz olduğunu yukarıda belirtmiştik. Bazı durumlarda ise gusletmek sünnet veya müstehap hükmünde bulunur. Bunların başlıcaları şunlardır:
a) Cum’a veya iki bayram namazı için yıkanmak. Hadiste şöyle buyurulur: “Cuma günü abdest alan kimse iyi ve güzel bir iş yapmıştır. Eğer guslederse bu daha da faziletlidir.”145 Hz. Peygamber (s.a.s)’in bayram namazları için de guslettiği nakledilmiş146, ayrıca bayram namazları cumaya kıyas edilmiştir.
b) Hac veya umre için ihrama girmek, zevalden sonra Arefe’de vakfeye durmak için gusül sünnet, Mekke’ye girmek, Müzdelife’de gecelemek, ziyaret ve veda tavafında bulunmak maksadıyla gusletmek ise müstehaptır.
c) Güneş ve ay tutulması namazları ile, yağmur duası namazı için gusletmek menduptur.
d) Akıl hastalığından veya baygınlıktan kurtulan , sarhoşluktan ayılan, cenaze yıkayan, berat veya kadir gecesine ulaşan ve kan aldıran kimsenin yıkanması menduptur.
e) Yolculuktan gelen veya yeni elbise giyen kimse için yıkanmak.
f) İnsanların toplanacakları yerde hazır bulunan kimsenin yıkanması.
g) Özür kanından (istihaza) kurtulan kadının yıkanması
h) Bir günahtan tevbe etmek için yıkanmak.
i) Her cinsî münasebetten sonra yıkanmak. Prensip olarak cünübün, eşiyle yıkanmadan önce yeniden cinsî temasta bulunması caizdir. Ancak arada yıkanması veya abdest alması menduptur.
j) Namaz vakti girmeden önce yıkanmak. Cünüp bir kimsenin, yıkanmayı namaz vaktine kadar geciktirmesi mümkün ve caiz ise de, daha önce yıkanması efdaldir147
5) Cünüp ve cünüp hükmünde olan için
haram olan şeyler:
Cünüp, ay hali gören veya lohusa olan için namaz kılmak, tavaf yapmak, mushafa veya parçasına dokunmak, haram olduğu gibi Kur’an-ı Kerim okumak ve mescide girmek de caiz değildir.
a) Namaz kılmak. Cünüp, hayızlı ve lohusanın farz, vacip veya nafile namaz kılması, tilâvet secdesi yapması caiz değildir. Delil: “Eğer cünüp iseniz iyice temizlenin” ayetidir.
b) Kâ’be’nin çevresinde nâfile bile olsa tavaf yapmak. Çünkü tavafın bir çeşit namaz olduğu hadis-i şerifle haber verilmiştir.148
c) Kur’an-ı Kerim’e dokunmak. Yüce Allah; “Ona ancak iyice temizlenmiş olanlar el sürebilir.”149 buyurmuştur. Aynı mealde hadis-i şerif de nakledilmiştir.150 Buna göre, Kur’an’a ancak, cünüplük ve benzeri şeylerden temizlenmiş olanlar el sürebilir. Fakat bitişik olmayan bir kılıf, bir çanta, torba veya sandık içinde bulunan bir mushaf-ı şerifi tutmak ise caizdir.
Bu üç husus abdestsiz kimse için de haramdır. Buna ilâve olarak cünüp, hayızlı veya lohusaya aşağıdaki hususlar da caiz değildir:
d) Kur’an-ı Kerim’den bir parça da olsa okumak. Ancak dua niyetiyle okumak caizdir. “Rabbenâ âtinâ...” âyetini ve Fâtiha Sûresini duâ niyetiyle okumak gibi. Hz. Ali’nin naklettiği bir hadiste şöyle buyurulmuştur: “Rasûlullah (s.a.s) her durumda, cünüp olmadığı sürece bize Kur’an-ı Kerim’i öğretirdi.”151
İmam Mâlik’e göre cünüp olan Kur’an’ı okuyamaz ise de hayızlı veya lohusa olan kadın okuyabilir. Çünkü cünüp derhal yıkanabilirken hayızlı veya lohusa uzun süre yıkanamaz. Dayandıkları delil istihsandır.152
e) Bir zaruret olmadıkça bir mescid içine girmek veya içinden geçmek. Rasûlullah (s.a.s)’ın, bir gün mescide girerek şöyle seslendiği nakledilmiştir: “Mescit hayızlı olan kimseye ve cünübe helal değildir.” 153
Mescit içinde yatan kimse ihtilam olsa dışarı çıkmak için teyemmüm eder, dışarı çıkmaktan korkarsa, teyemmüm ile oturur, fakat bununla ne okuyabilir ve ne de namaz kılabilir.
Cünübün; dini kitaplardan, herhangi birini elle tutması ve okuması; elini ağzını yıkamadan yiyip içmesi ve eliyle tutmadığı bir kâğıda Kur’an âyetlerini yazması mekruhtur.
Gusletmeleri farz olanların, gusülsüz olarak yapmaları caiz olan hususlar da şunlardır: Zikretmek, tesbih etmek, salât ve selâm getirmek; Kur’an âyetlerini kelime kelime öğretmek; dua maksadıyla Kur’an’dan âyetler okumak; Kelime-i şehadet getirmek; Kur’an’a bakmak, bir kılıf içindeki Kur’an’a el sürmek, uyumak. Ancak cünübün abdest aldıktan sonra uyuması daha iyidir. Cünüp iken yemek yeneceği veya içileceği zaman elleri yıkamak ve ağzı çalkalamak gerekir. Diğer yandan, Ramazanda cünüp olarak sabaha ulaşan veya gündüz uyuyarak boşalan kimsenin orucu bozulmaz.
Guslün vücûd için faydaları konusunda doktorlar şunları söylemektedir: İnsanın başına, gusletmeyi gerektiren bir hal gelince bütün damarlarda büyük bir sarsıntı olur. Vücutta bir yorgunluk ve gevşeklik meydana gelir. İşte bu yorgunluk ve sarsıntıyı gidermek ve bedende yeni bir denge kurmak için vücudun her tarafını yıkamak lâzımdır. Demek ki; guslü gerektiren hallerde sadece bazı organları değil, bütün vücudu yıkama ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Çünkü gerek cünüplükte ve gerekse aybaşı, lohusalık hallerinde, başta kalp olmak üzere bütün organlar ve kan dolaşımı tüm yorgunluklarını, ancak boy abdesti sayesinde tertemiz bir zindeliğe bırakır. Allah’ın her emrinde olduğu gibi gusülde de bizim bildiğimiz ve bilemediğimiz daha bir çok hikmet ve faydalar bulunmaktadır.