>XI - ADAK VE ÇEŞİTLERİ
A) Adağın Mahiyeti :
Adak; Allah Teâlâ'ya ibadet amacıyla, mükellef olmadığı halde mübah olan bir işi yapmayı kararlaştırmak, böyle bir işi kendisine vacip kılmak ve bu konuda Allah'a söz vermek demektir. Arapçada adağın karşılığı “nezir” olup, çoğulu “nüzür” dür.
Allah rızası için ibadet sayılan bazı şeyleri adamak sevaba vesiledir. “Adağım olsun ki Allah rızası için yarın oruç tutayım” veya “yoksullara şu kadar para vereyim” denilmesi gibi .
Dünyevî bir amaç için yapılacak adaklar makbul değildir. “ Filan işim yoluna girerse üç gün oruç tutayım ” veya “ yoksullara şu kadar para vereyim ” denilmesi gibi.
Bu şekilde dünyevî bir gaye için yapılacak bir ibadet ve taat yüce bir maksada değil dünyalık isteğine dayanmış olur. Bu ise ibadetlerde bulunması gereken ihlâsla bağdaşmaz. Zaten böyle bir adak kaderi değiştiremez. Kaderde yazılı olan ne ise o meydana gelir.
Belki dünyada bir takım nimetlere kavuşma veya bir takım sıkıntılardan kurtulma halinde Allah'a şükür için fazla ibadet ve taat, hayır ve hasenât yapmak daha uygun olur.
Bununla birlikte aşağıda şartlarını belirleyeceğimiz ölçüler içinde yapılacak adakları yerine getirmek vacip olur.
Adak önceki semâvî dinlerde de yer almış bulunan bir ibadettir. Kur'an- ı Kerim'de Hz. Meryem ile ilgili kıssada adaktan şu şekilde söz edilmektedir: “Hani İmran'ın karısı şöyle demişti: Rabbim! karnımda taşıdığım çocuğu sadece sana hizmet etmek üzere adadım . Bunu benden kabul buyur. Allah'ım! sen her şeyi çok iyi işiten ve çok iyi bilensin.” 129 Ve yine Hz. Meryem'e şöyle hitap edilmişti: “İnsanlardan birini görürsen;“ Rahman olan Allah'a konuşmama orucu adadım, bugün kimse ile konuşmayacağım.” de”130
Allah Teâlâ Kur'an- ı Kerim'de “Adaklarını yerine getirsinler” 131 buyurmuştur. Hz. Peygamber ( s.a.s. ) de meşru konulardaki adakla ilgili olarak şöyle buyurmuştur: “Her kim Allah'a itaat edeceğini adarsa itaat etsin, her kim de Allah'a isyan edeceğini adarsa, Allah'a âsi olmasın.” 132
B ) Adağın Şartları
Adağın İslâmî hükümlere göre geçerli olabilmesi için şu şartların bulunması gerekir :
1 ) Adanan şeyin cinsinden bir farz veya vacibin bulunması gerekir. Bir kimse; “Üç gün oruç tutayım” , “On rekat namaz kılayım” veya “Bir kurban keseyim” diye adakta bulunsa bunları yerine getirmesi vacip olur. Çünkü bunların cinsinden farz veya vacip ibadetler vardır. Fakat; “Hasta ziyaret edeyim” veya “Mevlit okutayım” diye yapılacak adağın yerine getirilmesi gerekmez. Çünkü bunların cinsinden farz veya vacip yoktur.
2) Adayanın akıllı ve bûlüğ çağına girmiş olması gerekir. Küçüğün veya akıl hastasının yaptığı adağın yerine getirilmesi zorunlu değildir.
3 ) Adanan şeyin cinsinden olan farz veya vacip başkasına bağlı olarak değil, kendi başına bir ibâdet olmalıdır. Meselâ ; “İki rekat namaz kılayım” diye yapılan adak geçerli iken “Abdest alayım” veya “Tilâvet secdesinde bulunayım” diye yapılacak bir adak geçerli olmaz. Çünkü abdest ile tilâvet secdesi bizzat maksut değildir. Belki asıl ibadetlere birer vesiledir.
4 ) Adanan şey o anda veya gelecekte zaten yapılması gereken bir farz veya vacip olmamalıdır.
“Yarın sabah namazını kılayım” veya “Vitir namazını kılayım” yahut zengin mukim kimsenin “bu yıl kurban bayramında kurban keseyim” diye yapacağı adaklar geçerli olmaz.
5 ) Adanan şey, temelde Allah'a ve Rasûlüne isyan niteliğinde olmamalıdır. Meselâ; “ Şu işim olursa kendimi Allah yolunda kurban edeyim ” diye yapılacak adak geçerli olmaz.
Ancak temelde meşru iken, başka bir sebebten ötürü yasaklanmış olan birşeyi adamak geçerlidir.
Meselâ ; bir kimse Ramazan bayramının birinci gününde veya kurban bayramının dört gününde oruç tutmayı adasa bu sahih olur. Ancak o günlerde oruç yasaklandığı için tutmayıp sonra kaza eder. Bununla birlikte o günlerde orucunu tutsa adağını yerine getirmiş olur.
“Şu işim olursa Allah için oğlumu Kurban edeceğim ” diye yapılan adak için, Ebû Yusuf ile İmam Şâfîî' ye göre bir şey lâzım gelmez. Çünkü bu caiz olmayan bir adaktır. Fakat Ebû Hanife ile İmam Muhammed'e göre bu durumda bir koyun kurban edilmesi gerekir. Çünkü İbrahim ( a.s ), oğlu İsmail'in yerine böyle bir kurban ile emrolunmuştur.
6 ) Adanan şeyin yerine getirilmesi imkânsız olmamalıdır. Meselâ; “ Allah için dünkü günü veya geçen falanca günü oruç tutayım ” diye adak yapılsa bir şey gerekmez. Çünkü böyle bir ibadetin yerine getirilmesi imkânsızdır.
“ Filân zatın geleceği gün oruç tutayım ” diye yapılan adakta, bu zat gece gelse veya gündüz zevalden sonra gelse artık oruç tutma imkânı olmaz. Sabahtan oruca engel bir hal olmaksızın gelmişse zevalden önce niyet edilerek oruç tutmak mümkün olur.
7 ) Adanan şey bir malın sadaka olarak verilmesi ise, mal adayanın mülkünden fazla olmamalı veya başkasına ait bulunmamalıdır. Çünkü adağı yapan kimse ancak mal varlığı kadar bir tasaddukta bulunabilecektir. Diğer yandan başkasının malını tasaddukta bulunmayı adamak da caiz değildir.
C ) Adağın Çeşitleri :
Adak genel olarak şarta bağlı olan ve şarta bağlı olmayan diye ikiye ayrılır.
1) Şarta Bağlı Olan adaklar :
Bunlara “ muallak adaklar ” da denir. İkiye ayrılır :
a) Bazı hususların gerçekleşmesine ve yapılmasına bağlanan adaklar. Meselâ; “ Hastalığım iyileşirse şu kadar oruç tutayım ” veya “ Kurban keseyim ” diye yapılan adak şartlıdır. Bu hastalık iyileşirse adağı yerine getirmek vacip olur.
b) Meydana gelmesi istenmeyen olumsuz bir şarta bağlanan adaklar : Meselâ; bir kimse kendisini yalan söylemekten men için; “ Eğer yalan söylersem bir ay oruç tutayım ” diye adakta bulunduktan sonra yine yalan söylese, bu kimse muhayyer olur. İsterse bu adağını yerine getirir, yani bir ay oruç tutar ve isterse yemin keffâreti yapar. Çünkü yalan söylemek şartı kendisince istenen bir şey değildir. Bu adak bir çeşit yemin niteliğindedir.
Bir şarta bağlanan adaklar bu şartın gerçekleşmesinden önce yapılmazlar. Meselâ; “ Oğlum askerden gelince üç gün oruç tutacağım ” diye yapılan bir adakta, daha oğlu gelmeden oruç tutulsa adak yerine gelmiş olmaz. Oğlu gelince yeniden oruç tutması gerekir.
İmam Züfer dışındaki Hanefi müctehidlerine göre, mutlak adakta yer, zaman, belli para ve yoksulu belirlemek boş ve geçersizdir. Bunlara uyulması gerekmez. Meselâ; “ Cuma günü oruç tutayım ” , “ Kâbe'de şu kadar namaz kılayım ” , “ Şu parayı falanca beldede filanca yoksula vereyim ” diye yapılan adaklarda, bunun aksine, başka bir günde oruç tutsa veya başka bir mescitte o kadar rekat namaz kılsa veya o miktarda başka bir parayı başka bir beldede başka bir yoksula verse adağını yerine getirmiş olur.
Bu gibi yer, kişi, zaman vb. şartlar sıkıcı ve yerine getirilmesi güçlük doğurabilen şartlar olduğu için uyulması gerekmez. Bunların bazıları anlamsız şartlardır. Belirli yüz bin lirayı vermeye zorlanmak ve uzun süre bu parayı adak amacıyla saklamak anlamsızdır. Onun yerine misli olan başka yüz bin lira da bu işi görebilecektir.
2 ) Şarta Bağlı Olmayan Adaklar:
Bunlara mutlak adaklar adı verilmektedir. İkiye ayrılır:
a ) Muayyen adak. Şarta bağlı olmaksızın belirli bir zamanda yapılması adanan adaktır. “ Bu ayın son günü oruç tutayım ” diye adamak gibi.
b ) Gayri muayyen adak . Bunlar herhangi bir şart veya zaman söz konusu olmaksızın yapılan mutlak adaklardır. “ Üç gün oruç tutayım ” diye yapılan adak gibi.
Bir şarta bağlı olmayan adakların da yerine getirilmesi gerekir. Belirli bir zamanda yapılması adanan adak, başka günde kaza edilebilir. Belirlenen yer ve kişi de değiştirilebilir.
“ Üzerime oruç vacip olsun ” diye adayan kimseye yalnız bir gün oruç tutmak gerekir. Miktarını belirlemeksizin; “ Bir çok günler oruç tutayım ” diye adayan kimse için Ebû Hanife'ye göre on, Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed'e göre yedi gün oruç tutması gerekir.
“ Filan kimseye şu kadar para adadım ” “ Fİlan türbeye şu mumu adadım ” veya “ Filan zatın gelmesi için kurban keseceğim ” gibi sözler caiz değildir. Özellikle bir ölü hakkında ; “ Ey mübarek zat, sen hastama şifa verirsen veya şu işimi yoluna koyarsan veya bana çocuk verirsen ya da kaybolan şu malımı iade edersen, türben için şu kadar harcayayım ” diye yapılacak adak batıldır, haramdır.
Adak kurbanının etini adayan, kendisi yiyemeyeceği gibi, eşi, usûl ve fürûu , yani annesi, babası, dede ve nineleri ile çocuk ve torunları da yiyemez. Bunu yoksullara tasadduk etmesi gerekir. Eğer yiyecek olurlarsa yediklerinin kıymetini tasadduk etmeleri gerekir.
Yapılan bir adak veya yemin keffâreti yerine getirilmezse hâkim tarafından yapılmasına zorlanamaz. Çünkü bunlar sırf diyanetle ilgili, yükümlünün kendisine yönelik bir vecibedir.133XII -