1155 - Abdürrahim Fetvalarından: Malının zekatını vermeden ölen Zeyd'in
zekatını, Amr teberru olarak verecek olsa (ahiret hesabında) fayda vermesi umulur"
(H.Ec. c. 1/16)
İslam dini, mali bir ibadet olmak üzere, müntesiplerine zekat mükellefiyetini
getirmiş bulunmaktadır. Bu dini vecibe, birtakım şartlara bağlı olarak emredilmiş
bulunmaktadır. Şöyle ki:
1- Zekata tabi olan mallar ve bunlara ait hükümler.
2- Farziyetin tahakkuku için, servet ele geçtikten sonra gerekli zaman.
3- Zekatın verilmesi caiz olan kimseler ile, verilemeyecek şahıslar. Bu kayıt ve
şartlar dikkate alındığı zaman, birçok meseleler ortaya çıkmış olmakla istifta
ve iftaya zaruret hasıl olmaktadır. Tarih boyunca, İslam fukahası bu farizayla ilgili
pek çok soru ile karşılaşmış ve bunları fetvalarıyla cevaplandırmışlardır. Bu
cümleden olarak bazı fetvaları okuyucularımızın gözleri önüne sererken,
takatımız nisbetinde açıklamalarda bulunacağız.
1156 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Müteveffanın (ölen kimsenin) vasiyet
eylediği zekat, malının tamamından verilmeyip servetinin üçte birinden ödenir"
(H.Ec. 1/17)
Açıklama: Ölümden sonra yapılmak üzere vasiyette bulunmak, ancak malın üçte biri
ile karşılanır. Bundan fazlası, verenin kabul etmesine bağlıdır. Bu sebeple kişi,
zekatını zamanında ödemeli; malının üçte biri ile tam olarak ödenmeyen zekat
borcu için İlahi huzurda sorumlu olacağını hatırdan çıkarmamalıdır.
1157 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zekatını verirken (kalben) niyet etse ve
fakat (dil ile) açıklamasa zekatını ödemiş olur" (H.Ec. 1/18)
Açıklama: Niyetin yeri esasen kalptir. Dil ile söylenmesi şart değildir. Vereceği
para veya malı, zekat niyetiyle fakire verirken, dili ile söylemese bile zekat olur.
1158 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd (adındaki şahıs), zekatımı falan
fakire ver, diyerek Amr'a bir miktar para verip, o da (bahsi geçen kimseye) verse, mal
sahibi daha sonra pişman olsa tazmin ettiremez" (H.Ec. c. 1/16)
1159 - Abdürrahim Fetvalarından: "Malsız olarak ölen bir borçlunun üzerinde
alacağı bulunan bir kimsenin, alacağını zekata tutması caiz olmaz" (H.Ec. c.
1/16)
1160 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Borçlunun, borcundan fazla bulunan ve
nisap miktarına ulaşan malının zekatını vermesi icap eder" (H.Ec. 1/17)
1161 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Zekatı henüz verilmemiş mal, helak olsa, zekat
da sakıt olur" (H.Ec. 1/17)
Açıklama: Bir malın aslı helak olsa, ona düşen zekat mükellefiyeti de düşer ve
sahibinin üzerinde borç olarak kalmaz. Fakat zengin iken üzerine hac farz olup da bu
farzı ifa etmeden fakir düşen kimse üzerinde hac borç olarak kalır.
1162 - Feyziye Fetvalarından: "Zeyd (adındaki şahıs), borçlu fakirin
üzerindeki alacağını, zekatım olsun diyerek hibe etse, ancak o alacağının
zekatını ödemiş olur" (H.Ec. 1/18)
Açıklama: Bağış yapmakla alacağın tamamı kadar zekat verilmiş olmaz. Şu kadar
var ki, bağış yapılan para, kendi mülkiyetinden çıkınca ona düşecek zekat da
kalkmış olur. Mesela 40 bin lira alacağını bağışlasa ancak 1000 lira zekat
ödemiş olur.
1163 - Soru: Bir Müslüman, zekatını dağıtmak üzere gayri-müslime vekalet verebilir
mi? Bu hususta dinimizin hükmü nedir?
Cevap: Evet, caizdir. Çünkü zekat vermeyi emreden mal sahibinde niyet bulunduğu
için, ödemenin gayrimüslim eliyle yapılması zekatın sıhhatine mani olmaz.
1164 - Soru: Zekatta vekil kullanmak caiz olduğuna göre, zekatın farzı
bulunan niyeti vekil mi yapacak, yoksa müvekkil mi?
Cevap: Zekatta muteber olan niyet, müvekkilin niyetidir. Bu itibarla malın sahibi,
vekil tayin ettiği kimseye parayı teslim ederken zekat niyeti ile teslim etmelidir.
1165 - Soru: Altın veya gümüşün zekatını kağıt para ile ödemek caiz midir?
Cevap: Hanefi mezhebine göre, altının zekatını kağıt para ile ödemek caizdir.
Ancak, Şafii mezhebinde bulunan bir kimse, bu fetva ile amel edemez. O, altının
zekatını altınla ödemek zorundadır.
1166 - Behce Fetvalarından: "Kişi mevcut malının ve başkaları üzerindeki
alacağının zekatını ödemek için, fakir bulunan Amr'daki alacağını hibe etse
zekatını ödemiş olmaz" (H.Ec. c. 1/17)
Açıklama: Böyle bir alacağı, zekata saymak suretiyle hibe edebilmek, doğrudan olmaz.
"Sendeki alacağımı, zekatıma mahsuben sana bağışladım" demekle alacak
kadar zekat borcundan kurtulmak mümkün değildir.
1167 - İbni Nüceym Fetvalarından: Fakir bir kimse, hakim huzurunda (dava ikame)
etmek suretiyle, zengin bir şahıstan zekat isteyecek olsa, davası kabul olunmaz"
(H.Ec. c. 1/16)
Açıklama: Zekat, her ne kadar şahsın fakirlere olan borcu ise de, belirli bir şahsa
ait değildir. Bu itibarla zekatını dilediği fakire vermekte serbesttir. Herhangi bir
fakir, hak iddiası ile bu zekatın kendisine verilmesini zorlayamaz.
1168 - Abdürrahim Fetvalarından: Zeyd, zekatı için falan fakire ver, diyerek
Amr'a verdiği parasını, fakir olması sebebiyle Amr, kendisine sarf etse o para Amr'a
ödetilir" (H.Ec. c. 1/18)
Açıklama: Vekil, başkasına dağıtmak üzere verilen parayı kendisine mal edecek
olursa vazifesini suiistimal etmiş olur ve aldığı para kendisine ödetilir.