Kelimenin
Aslı, Manaları ve Tanımı
Hayır
Yapmanın Anlamı ve Şekli
Hayra
Davet Müslümanların Görevidir
“Ey iman değerine ermiş olanlar! Allah'ın huzurunda eğilin, yere
kapanın ve yalnızca Rabb’nize kulluk edin; iyi işler yapın ki kurtuluşa ve esenliğe
ersesiniz.” [1]
İslam, iman esaslarına
bağlı, doğruluk ve adalet üzerine kurulu bir ahlak toplumu oluşturmayı gaye
edinmiştir. İdeal manada bir İslam toplumunun oluşumu, öncelikle İslami
esasların ruhlarda yer edip, vicdanlarda kökleşmesi ve insan hayatının yapısına
işlemesi ile mümkündür. Bunun için Kur’an, şaşmaz kılavuzluğu ile insanlığa
canlı bir hayat iksiri sunmuş, böylece onları hakka ve hayra yöneltmiştir.
Kişilerin
kötülüklerden, toplumun da fesat amillerinden korunması, Allah'ın dininin
hayatta uygulanması ile gerçekleşir. Bu tespit bize. Kur’an'ın üzerinde çokça
durduğu hayır mefhumunu hatırlatır. Şimdi bu mefhumu manalarıyla kavramaya çalışalım.
[2]
Hayır kelimesi,
sözlükte iyi, faydalı ve yararlı olmak, iyilikte üstün gelmek gibi anlamlar
taşır. [3]
Üstünlük ismi (ism-i tafdil) olarak, daha iyi ve en iyi anlamına gelen hayır
kelimesi [4], aynı
zamanda çok mal ve servet [5]. Kur’an
ve İslam [6]
manasına da gelir. Bu kelimenin zıttı, kötülük anlamındaki şerâk.
"Aklın beğendiği,
dinin yapılmasını istediği ve Allah'ın rızasını kazanmaya vesile saydığı her
türlü güzel şeylere ve iyi işlere" hayır denir. [7]
Kelime anlamlarını belirttiğimiz ve tanımını yaptığımız hayır kavramı,
genellikle ikiye ayrılır. Bunlardan birincisi, "akıl, ilim ve cennet gibi
her durumda beğenilip, herkesin rağbet ettiği nesneler" anlamına gelen
hayr-ı mutlaktır. İkincisi de "bir kimse tarafından iyi kabul edildiği
halde diğerine göre iyi kabul edilmeyen, (çok mal ve servet gibi) şeyler"
anlamına gelen hayr-ı mukayyetidir.
Hayır olan her işin
neticesinde bir sevap vardır. Bu sevabın en büyüğü ise Allah maşıdır. Bu yüzden
Kur’an, genellikle insana faydalı olacak ve Allah'ın rızasını kazandıracak her
türlü iyiliği hayır olarak niteler. [8] Çünkü
Kur’an'da hayır kelimesi, her türlü iyi tutum ve davranışın ahlaki değerini
belirtmek için de kullanılır [9];
böylece ahlaki ve dini ödevler, hayır kelimesinin kapsamına alınır. [10]
Din, Allah'ın
insanlara bildirdiği ilahi bir kanun, dindarlık ise insanın kendi arzusu ile bu
kanunlara uyması olduğundan gerçek iyilik, hayrı Allah katında iyi olduğu için
yapmaktır. Çünkü böylesi bir imanla hayır işlemek, Allah'ın hoşnutluğunu talep
etmek demektir.
Kur’an'ın, hayra davet
edenleri en hayırlı ümmet [11]
olarak nitelendirmesi hayrın faziletini; insanları iyilikte yarışa teşvik etmesi
[12] de
hayrın önemini belirtir. “Ey iman
değerine ermiş olanlar” Allah'ın huzurunda eğilin, yere kapanın ve yalnızca
Rabb'inize kulluk edin: İyi işler yapın ki kurtuluşa ve esenliğe erimesiniz.”
[13]
anlamındaki ayet ve benzeri diğer ayetler ise, hayrın ibadetlerin tamamını
kapsayıcı özelliğine ve hayır işlemenin gereğine işaret eder.
Hayır işlemenin ve
hayra davet etmenin en güzel örneğini ortaya koyan Allah Resulü:
"İnsanların en hayırlısı Allah'ın kitabını en
çok okuyan, O'na en çok saygı duyan, iyiliği emredip kötülüklerden sakındıran
ve akrabayı en çok ziyaret edendir.” [14]
buyurarak hayrın faziletinin yanında mahiyetine de açıklık getirmiştir. Ayrıca
Peygamber (as)'ın:
"İyiliğe öncülük eden kimseye o iyiliği
yapanların ecri gibi ecir verilir." [15] buyurması,
hayır yapmanın yanında ona vesile olmanın önemine de dikkat çeker.
Ayet ve hadislerde
önemi açıkça vurgulanan hayrı yapmanın ve hayırlı insan olmanın ilk şartı,
sağlam bir imanla iyiliği hayatta uygulanır bir ilke haline getirmektir.
Nitekim, bu şuura eren Müslümanlar, inançlarından kaynaklanan hayır sevgisini
hayatlarına da taşımışlar, yaşadıkları her yerde kalıcı hayır eserleri yaparak
iyiliği adeta anıtlaştırmıslardır. [16]
Faziletini ve önemini
belirttiğimiz hayır mefhumunun, günümüzde Kur’an ve sünnet ölçülerine uygun
biçimde gerçekleştirilemediğini müşahede etmekteyiz. Belirtilen eksikliğin en
önemli sebebi, bu mefhumun İslami kıstaslar içersinde kavranamayışıdır. Öyleyse
söz konusu eksikliğin giderilmesi için, İslam'da hayrın anlam ve mahiyetinin
ne olduğunu ortaya koymak gerekir. Hz. Peygamber'in:
"Hayır, Kur’an'a ve benim sünnetime uymaktır."
[17]
şeklindeki açıklaması hayrın anlam ve mahiyetini yeterince ortaya koymaktadır.
Şu halde Kur’an ve sünnetle aynı çizgide buluşmayan ve bunlarla örtüşmeyen
hiçbir görüş ve iş, İslami olamaz. İslami olmayan bir iş de hayır sayılamaz.
Hayır yapmanın pek çok
şekilleri vardır. Bunun için her insan, az yada çok iyilik yapabilecek
imkânlara sahiptir. Ancak bol imkânlara sahip olan kimse, hayrın en çoğunu
yapmakla mükelleftir. En faziletli hayrın, "en çok sevilen şeyleri Allah yolunda Onun rızasını kazanmak için sarf
etmek" [18] olduğuna dikkat çeken Kur’an,
hayrın sadece maddi imkânlarla değil, ayrıca konusu maddi olmayan şeylerle de
yapılabileceğini; yerine göre bir tatlı sözün ve hoşgörünün bile bir hayır
olabileceğini bildirmiştir. [19]
Kur’an'ın beyanından,
hayır yarışının öncülerinin peygamberler olduğunu anlamaktayız. [20]
Ayrıca Allah'a inanıp tevhid yolunun takipçisi olan samimi müminler de bu
yarışın öncülerindendir. [21]
Çünkü müminler, dini hayata hakim kılmanın şuurunda olan ve imanla yücelmenin
bizzat hayır olduğunu bilen kimselerdir. Ancak dinde bilmenin yanında bir de
irade meselesinin bulunduğu hatırlanırsa, hayır yarışına katılıp bu yarışın
öncülerinden olabilmek için hayrı bilmenin yeterli olmayacağı, ayrıca hayrı
severek yapmanın gerekli olduğu kolayca anlaşılır. [22]
İslam dini, kişi ve
toplum hayatına iyiliği hakim kılmak için "insanları hayra çağırıp iyiliği
emretmeyi ve kötülüklerden sakındırmayı" farz kılmıştır. [23]
Şüphesiz ki hayra davetten maksat, insanları tevhid inancına ve hak din olan
İslam'a uymaya çağırmaktır. [24]
Hayra çağırmanın en önemli boyutu ise iyiliği emredip kötülüklerden
sakındırmaktır. Peygamberlerin insanlığa gönderiliş sebeplerinden birinin de
hayrın hakimiyetini sağlamak olduğu hatırlanırsa, hayra davet vazifesinin
Müslüman açısından önemi daha iyi kavranmış olur. Eğer Kur’an'ın müminlere
yüklediği bu görev ihmal edilirse, ilim ve iyi işler yok olur, dini hayat
geriler, sapıklıklar yayılır, cehalet ve bozgunculuk her tarafı sarar. Şu halde
Kur’an'la belirtilip sünnetle ortaya konulan hayat şeklinin gerçekleşmesi,
iyiliklerin toplumda yerleşip kötülüklerin yok edilmesiyle mümkündür. İşte
bunun için İslam, insanları hayra davet edip kötülüklerden sakındıran bir toplumun
varlığını şart koşmuş, [25]
hayır yolundaki sapmalardan hem kişileri hem de toplumu sorumlu tutmuştur. [26]
Başta Ashab-ı kiram olmak üzere Allah'ın dinine inanıp onu hayatın hakim unsuru
kılmak gayesiyle bu vazifeyi yerine getiren bütün samimi müminler, Kur’an'da
en hayırlı ümmet [27]
vasfıyla övgüye mazhar olmuşlardır. Kısacası, Kur’an ve sünnette, hayır konuşup
hayır işlemek emredilmiş, kötülüklerin de her çeşidi yasaklanmış, böylece
insanlığın iyilik ve hayır içinde yaşaması hedeflenmiştir. [28]
Hayır yolunun
engellerinden maksat, insanları bu yoldan alıkoyan sebepler ve müsebbipleridir.
Bunların başında, hayır yolunun düşmanı olan şeytan gelir. [29]
Çünkü şeytan, bütün hayırların kaynağı olan imanın ve İslam'ın düşmanıdır.
Ayrıca şeytan yolunun takipçisi olup pek çok kötülüğü huy edinmiş olanlar da [30]
hayrı engelleyenlerdir. Özellikle günümüzde insanları hayır yolundan
uzaklaştırmaya çalışan ve sapık bir düşüncenin ürünü olan ideolojiler, her
türlü kötülükleri teşvik edip yaymakla hayra karşı bir savaş açmışlardır.
İnsanları yozlaştırmak isteyen bu ideolojilerin savunucuları ise ruhsuz
bedenlerden inançsız bir toplum oluşturup kendi "çıkar ve şer
saltanatlarını" sürdürmek arzusundadırlar. Böylesine tehlikeli boyutlara
ulaşmış şer güçlerin varlığını bilen ve gören Müslümanlar, artık hayrın Kur’an
ve sünnete göre yaşamak olduğunu, dünyalık için dini satmanın da İslam'dan,
dolayısıyla hayır yolundan sapmak anlamına geldiğini unutmamalıdırlar.
Sonuç olarak hayır,
Hak ölçüsüne göre iyi ve faydalı olan işleri yapıp tevhid inancının ve
nizamının insanlık hayatında devam etmesini sağlamaktır. Hayır, insanları
Allah'a yaklaştıran, onları maddi ve manevi yönden en ileri seviyeye ulaştıran
ve Allah'ın rızasını kazandıran iyilikleri, içten gelen bir sevgi ile
yapabilmektir. Kısacası hayır, dinin ve dindarlığın en güzel semeresidir. [31]
[1] Hac: 22/77
[2] Fahrettin Yıldız, Kur’an Aydınlığında Hayatı Doğru
Yaşamak, İşaret Yayınları: 156.
[3] Bkz İbn Manzur. Lisanu’l Arab, IV, 264 vd.
[4] Hayır kelimesi, h y r kökünün türemiş şeklidir. Hayır
kelimesi. Kur’an’ın tamamında 176 kez geçmektedir bkz. M.Fuad Abdulbaki.
Mu'cemu’l müfehres, s. 249-251)
[5] Bkz. Bakara: 2/180; Adiyat: 100/8
[6] Bkz. Kalem: 68/12: Al-i İmran: 3/104 vb.
[7] Bkz. Ragıb el-İsfehani. el-Müfredat ,s.300
[8] Bkz. Bakara: 2/197
[9] Bkz. Bakara: 2/215
[10] Bkz. Bakara: 2/210 Fahrettin Yıldız, Kur’an
Aydınlığında Hayatı Doğru Yaşamak, İşaret Yayınları: 156-157.
[11] Bkz. Al-i İmran: 3/110
[12] Bkz. Bakara: 2/148
[13] Hacc: 22/77
[14] Bkz. İbn Kesir. Tefsiru'l Kurani'I 'azim, II, 89
[15] Bkz. Nevevi, Riyazü 's Şalinin Tercemesi, I, 26
[16] Fahrettin Yıldız, Kur’an Aydınlığında Hayatı Doğru
Yaşamak, İşaret Yayınları: 157-158.
[17] Bkz. İbn Kesir, age, II, 86
[18] Bkz. Al-i İmran: 3/92: İnsan: 76/7-9
[19] Bkz. Bakara: 2/263 Fahrettin Yıldız, Kur’an
Aydınlığında Hayatı Doğru Yaşamak, İşaret Yayınları: 158-159.
[20] Bkz. Enbiya: 21/90
[21] Bkz. Müminim: 23/61; Fatır: 35/32
[22] Fahrettin Yıldız, Kur’an Aydınlığında Hayatı Doğru
Yaşamak, İşaret Yayınları: 159.
[23] Bkz. Al-i İmran: 3/104
[24] Bkz, Nahl: 16/125
[25] Bkz. Âl-i İmran: 3/104
[26] Bkz. Hud: 11/16; Ra'd: 13/11
[27] Bkz. Al-i İmram: 3/10
[28] Fahrettin Yıldız, Kur’an Aydınlığında Hayatı Doğru
Yaşamak, İşaret Yayınları: 159-160.
[29] Bkz. Kasas: 28/15
[30] Bkz. Kalem: 68/10-15
[31] Fahrettin Yıldız, Kur’an Aydınlığında Hayatı Doğru
Yaşamak, İşaret Yayınları: 160-161.