C- Dini Bir Terim Olarak

 

Dini bir terim olarak ibadetin genel an­lamdaki tanımı .şudur: “Yapılması sevap olan, Allah'a yakınlık ifade eden, yalnız O’nun emirlerini yerine getirmiş olmak ve rı­zasını kazanmak niyetiyle yapılan, her türlü harekete ibadet denir.”

Bu tanımdan sonra, dinî bir kavram olan ibadetin önemli özelliklerini kısaca belirte­biliriz. Bu özellikler şunlardır:

a- Taât: Niyete bağlı olsun veya olma­sın, yine kimin için yapıldığı bilinsin veya bi­linmesin, yapılması sevap olan fiili yapmak­tır..                                        

b- Kurbet: Niyete bağlı olmasa bile, yapılması sevap olan işi,, kime yaptığını bilerek, yani yaklaşmak istediği varlığı tanıyarak yapmaktır.

c- Niyet: Yapılan işteki irade ve mak­sada denir. İbadetin geçerli olmasında en önemli unsur niyettir. Bu özelliklere sahip olmayan bir iş veya davranış, dinî anlamda­ki ibadet teriminin kapsamına giremez. Çün­kü her ibadet, Allah'a bir yaklaşma (Kur­bet), her kurbet (yaklaşma) de bir taâttır. Ancak her taât, kurbet olamadığı gibi, her kurbet te ibadet olamaz. Örneğin: Allah'ı ve yüce kudretini tanımak için düşünmek (Tefekkür), bir taât'tır. Ancak Allah, bu te­fekkür halinde henüz tanınmış olmadığın­dan bu düşünce bir kurbet olmadığı gibi, ni­yete bağlı olmadığından bir ibadet de değil­dir. Yine Kur'an okumak, yoksullara yardım etmek gibi niyete bağlı olmayan fiiller, hem kurbet, hem de taât'tır, ibadet değildir. An­cak Oruç, Hacc, Namaz, Cihad, Zekât gibi niyetle şartlanmış olan fiiller hem ibadet, hem kurbet ve hem de taâttır. Demek ki di­nî manâsıyla ibadet: “insanın ruhen ve be­denen, gizli ve açık bütün mevcudiyetiyle yalnız Allah'a yapmış olduğu şuurlu (bilinç­li) bir taât ve kurbettir.” İbadette öncelikle şart olan niyettir. Çünkü niyet, yapılacak işte ancak Allah'a taât ve yakınlık kasdetmekdir.

İbadet, imanın uygulanması, hâk ve doğru kabul edilen esasların günlük hayat­ta yaşanması olduğundan, Allah katında taât kabul edilen her iş, yapılmış olmalıdır. Yoksa yalnız istek halinde kalıp, davranış sahasına çıkmayan duygu ve düşünceler, Al­lah'a yakınlık anlamına gelen kurbet ve taât olsalar da, ibadet değillerdir. Bunun için­dir ki, ibadetlerin, başı olan imanda, sadece kalbin tasdiki yeterli olamıyacağından, hiç olmazsa dil ile ikrar ederek açıklanması ge­rekli görülmüştür. Bunun yanında, niyetsiz, sadece görünürde yapılan işlerde ne olursa olsun ibadet sayılmazlar. Niyetsiz yatıp kalk­mak namaz olmadığı gibi, niyetsiz aç dur­mak da oruç değildir. O halde kötü niyetle, veya Allah'a itaat ve yakınlık kasından baş­ka bir maksatla yapılan işler, ibadet ola­mazlar.

Dinî bir terim olan ibadet mefhumu, bü­tünü ile İslâm şeriatının birinci kısmını içi­ne almaktadır. Bunlar, tahârat (temizlikler) Namaz, Zekât, Oruç, Hacc ve Cihad'dır.

Meşruat beş kısma ayrılır: a- İman, b- İbadet, c- Muamelât (ki buna malla ilgili iki taraflı anlaşmalar, evlenmeye ait hukukî hükümler, emniyete (güvenilirliğe) dayanan tek taraflı anlaşmalar ve veraset meselesi girer.) d- Cezalar, e- Keffâretler.

İbn Nucaym (el-Bahr el-râ'ik 1,7) İbn Abidin (Redd ül-Muhtar, 1,58) birinci grup yerine Âdâb'ı koyuyorlar. Âdâb, mane­vî ahlâk hükümleridir. Umumiyetle iman erkânı gibi, bu hükümler de fıkıh eserlerin­de değil, hadis kitaplarında yer almıştır

Lisanımızda çokça kullanılan “tapınmak ve tapmak” kelimeleri, ibadet'in değil, yalnızca taât'in karşılığı olabilirler. Hatta tap­mak ve tapınmak kelimelerinden az çok, ne yaptığını bilmemek gibi bir şuursuzluk ma­nası anlaşıldığı için, bu kelimeleri “puta tap­mak “Haç'a tapmak” gibi yerlerde kullanı­rız. Oysa kulluk etmek, şuur bakımından tapmak kelimesinden daha iyi ve anlamlı­dır' Şu halde ibadet terimi, bir taât merte­besini ifade etmektedir ki, en hususi anla­mı “ibadet”, en genel anlamı ise “kulluk” manasına gelen “ubudiyyet”dir.

“İbadet, Allah'ın razı (hoşnud) olduğu şeyi yapmak ubudiyyet ise, Allah'ın yaptı­ğına razı olmaktır,” diye de tanımlanmıştır.

Kur'an'da ibadet kelimesi, daha çok ne­fislerin sadece Allah için başka kayıtlardan kurtarılması, yalnız O'nun ibadetine tahsis edilmesine işaret etmektedir. Yani insan; sevgide, korkuda, ümit ve tevekkülde, itaat edip boyun eğmede, Allah'a hiç bir varlığı ortak koşmayacaktır. Çünkü ibadet, sevgi­nin, bağlılığın ve korkunun en güzel ifade­sidir. Nitekim dinin bütününü de bu esaslar oluşturur. İbadet terimi bu açıdan incelen­diğinde, kulun, ibadet ettiği ilah (Allah) kemâl derecesinde sevmesi ve tevazu göster­mesi ve bütün bunların ancak Allah için ol­masıdır.

“Sadece sana ederiz kulluğu, ibadeti.”[1] mealindeki ayette, kulun, ibade­ti sadece Rabb'ına ait kılıp, nefsini ancak Allah'a teslim etmesinin gereği vurgulan­maktadır. Allah'dan başkasına gösterilen “itaat ve kulluk”, o varlığı sahte bir ma'bud yapar. Bu ma'bud ya şeytandır, ya da ken­dilerini Tâğut kılan azgın kişilerdir. Yahut da Allah'ın kitabını hiçe sayarak insanları icad ettikleri hayat düsturlarına ve yaşayış tarzlarına sevkeden önderlerdir...

İnsanların Şeytanın teşviki ile yapageldikleri ibadetlerinin yönü olan putlar ve ha­yalî kuvvetler, Allah'tan başka tapınılan tüm varlıklar birer sahte mabud'dur. Çün­kü Kur'an, Allah'dan başka hiç bir Hak Ma'­bud olmadığını en açık bir şekilde bildirir­ken, insanların, Aliah'dan başkasına tap­malarını ve onları ilah kabul etmelerini de büyük günah sayıyor...

Şimdi ibadet konusunda, Kur'an'ın bil­dirdiği İslâm mefkuresinin temel esaslarını, Allah'a ibadet şeklini ve O'ns yönelmeyi ih­tiva eden ayetleri inceleyerek, doğru yolu bulmanın, dünya ve ahiret saadetine erme­nin kafi teminatını görmeye çalışacağız.

 

 



[1] Fatiha: 1/5.