Kul ne zaman "Lâ ilâhe İllallah -Allah'tan
başka ibadete layık ilah yoktur-" kelimesinin,
anlamını gerçekleştirirse, hevâsını ilâh edinme düşüncesi kalbinden çıkar,
masiyetler ve günahlar ondan uzaklaşır.
"Böylece biz kötülüğü ve fuhşu ondan çevirmek
istedik; çünkü o ihlâsa erdirilmiş temiz kullarımızdandır." (Yusuf, 12/24)
Âyette, Hz. Yusuf tan kötülüğün ve fuhşun
çevirilmesine gerekçe olarak, onun Allah'ın hâlis kullarından olduğu,
gösterilmiştir.
Cenâb-ı Hak muhlis kulları hakkında şeytana ise şöyle
buyurmuştur:
"İblis benim kullarım üzerinde senin otoriten
yoktur." (Hicr, 15/42)
Bu özelliği taşıyan kullarla ilgili, şeytan da şunu
söylemiştir:
"Senin şerefin hakkı için! Onların hepsini
saptıracağım."
"Ancak onlardan muhlis olanlar hariç (onları
saptıramayacağım)" (Sâd, 38/82-83)
Rasûlullah da şöyle buyuruyor:
"Kim kalbinden gelerek ihlâsla "Lâ ilâhe
İllallah -Allah'tan başka ibadete layık ilah yoktur-"
dese Allah onu cehenneme haram kılar."
(Buhari, c.1 s. 41; Müslim, c. 1, s. 61, Beyhûkî,
Şu'ab'ul-îman 7. hadis)
Gerçekte ihlâs, cehenneme girme nedenlerini ortadan
kaldırır, "Lâ ilâhe İllallah -Allah'tan başka ibadete layık ilah yoktur-" diyenlerden kim cehenneme
düşerse, kendisini ateşe haram kılan ihlâsı gerçekleştirememiş demektir.
Belki, kendisinin ateşe düşmesine vesile olan bir
çeşit şirk vardı. Çünkü bu ümmetin kalbinde şirk, karanlık gecede siyah mermer
üzerinde yürüyen bir karıncanın yürüyüşünden daha gizli, daha sinsidir. Bundan
dolayı kul, her namazında:
"Yalnız sana ibâdet eder ve yalnız Senden yardım
dileriz" ifadesini söylemekle emredilmiştir.
Şeytan şirki emreder, nefis, bu emirde ona itaat
eder. Bu yüzden nefis Allah'tan başkasına yönelir.
Bu, ya o yöneldiği varlıktan korkması ya da ondan
bir-şey dilemesinden kaynaklanır.
İşte bütün bu nedenlerden ötürü kul sürekli tevhid inancını şirk belirtilerinden arındırmaya muhtaçtır.
Bu hususta Rasûlullah, İbn Ebû Asım'ın rivayet ettiği bir hadiste şöyle buyurmuştur:
"Şeytan şöyle der:
Ben insanları günahlarla yok
ederim, onlar da beni "Lâ ilâhe İllallah -Allah'tan başka ibadete layık
ilah yoktur-" ve istiğfar ile yok ederler. Böyle
yaptıkları zaman onların kalbine hevâlarını yayarım da böylelikle günah işlerler
fakat istiğfar etmezler. Çünkü yaptıklarının güzel olduğunu sanırlar."
(İbn Ebû Âsim, Kitab'us-Sünne, c.
1, s. 9, H. No
7; El-Albânî bu hadisin uydurma (mevzu) olduğunu söylemiş. Aynı hadisi Ebû Ya'lâ
Müsned'inde kaydetmiş: C. 1, s. 123, H. No 136. El-Heysemî, hadisin râvilerinden
Osman b. Matar'ın zayıf olduğunu söylüyor. M. Zevûid, c. X, s. 207)
Allah'tan bir hidâyet olmadan hevâsına uyan kimsenin
de, hevâsını ilâh edinme tehlikesinden bir parça nasibi vardır. Bu giderek şirke
dönüştüğü için kişiyi istiğfardan alıkoyar.
Ama tevhidi ve istiğfarı gerçek anlamıyla hakikate
çeviren kimseye gelince, şirkin tamamen bu kimseden uzaklaştırılması gerekir.
İşte bundan dolayı Hz. Yunus (a.s.):
"
لاَ
إِلَهَ إِلاَّ
أَنتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي
كُنتُ مِنَ الظَّالِمِينَ
lâ ilahe illâ ente Sübhâneke innî küntü
minezzalimin = Senden başka ibadete layık ilâh yoktur; Senin şanın yücedir; ben
zalimlerden oldum." demiştir.
|