"Duâ ve davet" sözü Kur'an'da iki
anlam içerir:
1 - İbadet duası (İbadet
amacıyla yapılan duâ)
2 - Dilek duası (Allah'tan birşey dilemek için
yapılan duâ)
Şu âyetler bu tanımlara örnektir:
"Allah'la beraber başka bir ilâha duâ (ibâdet) etme,
sonra azab edilenlerden olursun." (Şuarâ, 26/213)
"Kim, Allah'la beraber varlığını ispatlayacak
hiçbir delil bulunmayan bir ilâha ibâdet
(duâ) ederse, onun hesabı Rabbinin yanındadır. Kuşkusuz kâfirler
kurtulamaz."
(Mü'minûn, 23/117).
"Allah'la beraber başka bir ilâha duâ etme, O'ndan
başka
ibadete layık
ilâh yoktur." (Kasas, 27/88).
"Allah'ın kulu Muhammed O'na ibâdet
(duâ) etmek için kalkınca, neredeyse çevresinde birbirlerine kenetlenerek
keçeleşirlerdi."
(Cin,
72/19).
"Onlar Allah'ı bırakıp dişilere duâ (ibâdet)
ediyorlar ve yalnız başkaldıran şeytandan başkasına ibâdet etmiyorlardı."
(Nisa,
4/117)
"Hak duâ Allah'a yapılır; ondan başka duâ ettikleri,
kendilerine hiçbir cevap veremez. Bunlar suyun ağzına gelmesi için avuçlarını
suya açan kimseye benzerler. Hiçbir zaman su ağzına ulaşmaz."
(Râd, 13/14)
"Onlar ki Allah ile beraber başka bir ilâha duâ
etmezler. Allah'ın haram ettiği canı haksız yere öldürmezler, ve zina etmezler."
(Furkân, 25/68)
"Ey Muhammed, de ki: "Duanız (ibâdetiniz)
olmasa Rabbim sizi ne yapsın (ne diye size değer versin?)
Yalanladığınızdan ötürü azaba çarptırılmanız gerekecek." (Furkân, 25/77)
Âyetin yorumu ile ilgili olarak şöyle denildi:
"Eğer sizin O'na duanız olmasa; onun duası size
olmasa..."
Buradaki mastar bazen özne ile bazen de nesne ile
tamlanmaktadır. Ancak özne ile tamlanma olasılığı daha güçlüdür. Çünkü o duayı
yapan bir öznenin olması mutlak gereklidir. Bu nedenle iki görüşten en güçlüsü
budur. Bu durumda âyette şöyle denilmektedir:
"Şayet O'na duâ etmiyor, O'na ibâdet etmiyor ve
O'ndan dilekte bulunmuyorsanız Rabbim sizi ne yapsın ? (ne diye size kıymet verip
dikkate alsın?) "
|