Cenâb-ı Hak birden fazla yerde "tevhidi" ve
"istiğfarı" birlikte kullanmıştır.
Sözgelimi şu âyetlerde olduğu gibi:
"Öyleyse,
(fırsat elde iken) şu: "Allah'tan başka ibadete layık hiçbir ilah yoktur"
hakikatini
bil, hem
kendinin ve
hem erkek hem de kadın mü'minlerin
günahının bağışlanmasını
iste. Allah hem dolaştığınız, hem de barındığınız yeri çok iyi bilir"(Muhammed, 47/19)
"Allah'tan başkasına ibâdet etmeyin. Gerçekten
ben O'nun tarafından size gönderilen bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim."
"Ve Rabbinizden mağfiret dileyesiniz."
(Hûd, 11/2-3)
"Âd kavmine de peygamber olarak kardeşleri Hûd'u
gönderdik. Şöyle dedi: "Ey kavmim! Sizin için ondan başka ilâh olmayan Allah'a
ibâdet edin."
"Ey kavmim! Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra
O'na tevbe edin." (Hûd, 11/50-52).
"Ona yönelin ve O'na istiğfar edin"
(Fussilet, 41/6)
Rasûlullah meclislerin bitiminde şu duayı okurdu:
"Allah'ım! Senin şanın yücedir; hamd sanadır.
Senden başka ibadete layık ilâh olmadığına şehâdet ederim; sana istiğfar eder ve sana tevbe
ederim."
Şayet meclis bir rahmet meclisi ise, duanın okunması
ile, doğasına uygun olduğu gibi olur; şayet faydasız şeylerin konuşulup
yapıldığı bir meclis ise, bu duâ onun keffareti olur."
(Nesâî Amel'ül-yevm vel-leyle, s.
429-430; Ebûl Âliye hadisi Rasûlullah'tan mürsel olarak nakletmiş. Aynı hadisi
merfû olarak şu kaynaklar almışlar: Nesâî, s. 427; Hakim, el-Müstedrek, c. II,
s. 537; Ebû herze el-Eslemî'den, Nesâî, H. No 426; Ebû Davud, c. V, s. 182, H.
No 4859; Dârimî ve Hakim, el-Müstedrek, c. 1, s. 537; ayrıca Nafî b. Cübeyr'den
Nesâî, H. No 424; Hâkim, c 1, s. 537; Taberânî, Mû'cem el-Kebîr, H. No 1586)
Abdestin sonunda Rasûlullah'ın şu duayı okuduğu
naklediliyor:
"Allah'tan başka ibadete layık ilâh olmadığına, ortağı olmadığına,
Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna şehâdet ederim. Allah'ım! Beni çokça
tevbe edenlerden ve çokça temizlenenlerden kıl."
(Tirmizî, Camî, c. 1, s. 77-78; H.
No 55; Müslim son cümleyi zikretmeden kaydetmiş, c. I, s. 209; H. No 234; Ebû
Davud, c. I, s. 118-119; H. No 169; Nesâî, c. I, s. 92; Ahmed, c. I, s. 19; c.
IV, s. 153; Ebû Yâ'lâ, Müsned, c. I, H. No 180, 213, H. No 249. Öte yandan Nesâî,
Amel-ül yevm vel-leyle adlı eserinde aynı hadisi Ebû Said'den şu sözlerle
rivayet etmiş: (s. 81) "Kim abdest alıp ardından: "Allah'ım! Senin şanın
yücedir, sana hamdolsun, Senden başka ibadete layık ilâh olmadığına şehâdet ederim; Sana
istiğfar eder Sana tevbe ederim" derse bir deriye yazılıp mühürlenir ve kıyamete
kadar bu mühür bozulmaz.")
Bu duâ hem "tevhidi" hem de "istiğfarı" içerir.
Çünkü
başlangıcında, dinin bütün ilkelerini kendilerinde toplayan iki temel ilkesi, şehâdet kelimeleri vardır.
Zira dinin tamamı bu iki şehâdet ilkesinde
toplanmıştır.
- Bu ilkeler bizim Allah'tan başkasına kulluk
etmememizi,
- O'nun Resûlü'ne itaat etmemizi içerir.
Aslında dinin tamamı bu noktada Allah'a ve
Resûl'e itaat etmek sayesinde Allah'a kulluk etmeye dahildir. Farz ve müstehab
olan her eylem / amel Allah'a ve Resûlü'ne itaat kapsamına dahildir.
Nitekim konumuzla alakalı olarak bir haberde Allah
elçisinin şöyle duâ ettiği nakledilmiştir:
"Allah'ım! Senin şanın yücedir. Sana hamdolsun. Senden başka
ibadete layık
ilâh olmadığına şehâdet ederim. Sana istiğfar eder ve sana tevbe
ederim."
Bu duâ meclisin kefaretidir. Meclisin sonunda
okunacağı gibi abdestin sonunda da okunur.
Nitekim Rasûlullah (s.a.v.), namazın
sonunda şöyle duâ ederdi:
"Allah'ım, önce yaptığım, sonraya
bıraktığım gizlediğim açıkladığım şeyden ötürü beni bağışla Sen onu benden çok
daha iyi bilirsin. Öne alan, sonraya bırakan Sensin. Senden başka ilâh
ibadete layık
yoktur."
(Müslim, c. 1, s. 534-536, H. No
771)
Burada "duâ" öne alınmış, "tevhid" sona bırakılmıştır.
Çünkü namazın sonunda duâ yapılması emredilmiştir. Tevhidle bitirilmesi, namazın
iki emirden en faziletlisi olan tevhidle bitirilmesi içindir. Bunun
amaçlanmadığında durum bunun tersinedir (Tevhid öne alınır, duâ sona bırakılır).
Çünkü tevhidin öne alınması daha faziletlidir.
Hakikatte ibâdet ve Allah'ı övme amacıyla yapılan
duâ türü, dilek ve temenni amacıyla yapılan duâ türünden daha faziletlidir.
Birkaç faziletlinin bir arada bulunması halinde, daha çok faziletli olan daha az
faziletli olanın önüne alınır.
Sözgelişi namaz, Kur'ân okumaktan, Kur'ân okumak
zikirden, zikir dilekte bulunulan duadan daha faziletlidir. Bunun yanı sıra
faziletli kılınan bir şey için, daha da fazilet kazanılacak zamanlar, mekanlar ve
durumlar vardır.
Ne var ki dinin başı, sonu, dışı, içi hepsi tevhiddir;
Dinin
tamamını Allah'a özgü / has kılmak ise: "Lâ ilâhe İllallah
-Allah'tan başka ibadete layık ilah yoktur-" ilkesini
gerçekleştirmektir.
|