Ey Râfizî!
Ehl-i sünnetin “Sonra imamette
ihtilafa düştüler. Bazısı Ali'den sonra imam Hasan'dır. Bazısı da Muâviye'dir”
dediklerini iddia ediyorsun.
Bu sözüne cevabımız da
şudur:
Ehl-i sünnet bu konuda hiç ihtilaf etmemiştir. Onlar
şunu iyi biliyorlar ki Irak ehli babasının yerine geçmek üzere Hasan'a
(r.a.)
biat etmişler, fakat Hasan (r.a.)
imameti gönül rızasıyla Muaviye'ye
teslim etmiştir.
(“El-Avâsım
Mine'l-Kevâsım”
adlı eserimizin talikinde şöyle demiştik:
Râfizîlerin başta gelen inançlarından
biri Hasan'ın
(r.a.), babasının, kardeşinin ve kardeşinin soyundan gelen dokuz
kişinin masum olduklarına inanmaktır. Onlara göre yukarıda saydıklarımız
kişiler asla hata etmezler. Onlardan sâdır olan her şey haktır. Halbuki hak olan şeyler hiçbir zaman mütenakız değildir. Halbuki Hasan (r.a.)'dan sâdır olan en önemli şey Onun kendi
isteğiyle babasından sonra ( Ali'nin (r.a.) vefatından sonra) emîru'l mü'minin Muaviye'ye biat etmesi olmuştur. Onların da bu biata iştirak etmeleri hak
olduğuna da inanmaları gerekirdi. Çünkü bu biat masum olan bir zâttan sudur etmiştir. Halbuki
onlar bu biati inkâr ederek masum olan imamlarına muhalefet ediyorlar. Bu durum
ancak iki şekilde izah edilebilir:
a - Ya oniki imamlarının masum
olduklarına dair olan iddiaları yalandır. Ki böyle bir iddia ile bütün
inançları sarsılmış olur. Çünkü masumiyet onlarda esastır.
b - Veya Hasan'ın
(r.a.) masum
olduğuna inanıyorlar. Onun biati da masum bir kişinin amelidir. Fakat onlar
bunu kabul etmezler. Masumun uygun gördüğüne muhalefet ediyorlar. Bunu da
nesilden nesile aşılıyorlar. Şu halde masuma muhalefetleri küfürdür.
Biz de bu iki şıktan hangisinin onlara
uygulanacağını bilmiyoruz. Ama üçüncü bir şıkkın olmadığını da kesinlikle
biliyoruz.)
|