Râfizînin
iddialarından biri de şudur:
“(Şiîlerin
dışında) Geri kalan müslümanlar çeşitli mezheblere ayrıldılar. Bazıları -ki
bunlar eş'arîlerden bir cemaattır- Allah ile birlikte ezeli olan şeyler çoktur,
diyerek bu ezeli olanların hariçte sabit olan Allah (c.c.)'ın sıfatları
olduğunu söylüyorlar. Kudret, İlim vb. sıfatları gibi. Bunlar zâtında âlim olan
Allah (c.c.)'ı manâya yani kudrete muhtaç kılmışlardır. Allah (c.c.)'ı zâtıyla
Kadir, Alim ve Hayy kabul etmiyorlar. Üstelik onlar Allah (c.c.)'ı ezeli
manalara ve bu sıfatlara muhtaç kılıyorlar. Hatta Üstadları olan Fahruddin
Er-Razi bu konuda onlara itiraz ederken :
“Hıristiyanlar
ezeli varlıklar üç tanedir demekle kâfir oldular, Eş'arîler ise bunları dokuza
çıkarttılar” demiştir.”
Râfizînin
bu iddialarına bir kaç yönden cevap verilmesi gerekir:
Birincisi:
Herşeyden
önce bu iddia Eş'arîlere yöneltilmiş bir iftiradır. Onlardan hiçbiri Allah
(c.c.)'ın başka şeyle kemâle erdiğini söylemez. Senin zikrettiğini de Râzi o
şekilde söylememiştir. Aksine Razi isimlerini anmaktan haya duyduğu ve Allah
(c.c.)'ın sıfatlarını inkâr eden cehmiyye mezhebi mensupları için bu itirazı
yöneltmiştir, İmam Ahmed de, Cehmiyye'nin fikirlerini reddederken aynı şeyi
zikretmiştir.
Bu
arada Ahmed b. Hanbel şöyle diyor:
“Biz Allah “ezelidir, kudreti de ezelidir; Allah ezelidir, Nuru
da ezelidir; demeyiz. Belki biz “Allah kudretiyle, Nuruyla ezelidir” deriz. Ne
zaman ve nasıl kudreti olduğundan da söz etmeyiz.”
Râfizîler, “Allah var iken, başka bir şey
yoktu” demediğiniz müddetçe Allah (c.c.)'ın bir olduğuna inanmış
sayılmazsınız, demişlerdir.
Evet biz de diyoruz ki, Allah var iken, başka bir
şey yoktu. Lâkin Allah sıfatlarıyla ezelidir dediğimizde bir tek ilâhı, sıfatlarıyle tavsif etmiş sayılmaz mıyız? -Elbette ki sayılırız- Bu hususta
onlara misal de veririz. Şöyle ki:
“Söyleyin
bakalım, bu hurmanın gövdesi, dalları, lifleri, yaprakları ve özü yok mudur?
Bütün bunlarla beraber buna bir tek isimle “Hurma Ağacı” denmemiş midir?
İşte
Allah (c.c.) da (Ki O teşbihten münezzehtir) bütün sıfatlarıyle bir tek İlah'tır.
Hiçbir surette Allah bir zamanlar kudretli değildi de sonra kudreti yarattı.
Alim değildi de sonra kendine ilmi yarattı demeyiz. Çünkü kudret ve ilmi
olmayan, âciz ve câhildir. Allah (c.c.) bu durumdan münezzehtir. Fakat tekrar
diyoruz ki Allah ezelden beri kudretli ve âlimdir, ama zaman ve keyfiyetten
bahsetmeyiz.
İkincisi:
Zikredilen
bu görüş bütün Eş'arilere mâl edilemez. Ancak keyfiyetten bahsedenlerin işidir.
Bunlar “Bilmeyi” “ilme” bağlı ayrı bir durum telakki ederler. Buna da
“Alim” lik diyorlar. Bu görüş Bakillâni, Ebu Ya'lâ ve Ebu'l Meâlî'nin
görüşüdür. Sıfatların sübutuna inanan Eş'arilerin cumhuru ise şöyle diyorlar:
İlim, Cenâb-ı Allah (c.c.)'ın âlim
olması demektir. İlimsiz Âlim, kudretsiz Kadir, Hayatsız Hayy
olması caiz değildir.
Masdarsız
ismi failin mevcudiyeti mümkün değildir. Namaz kılana namazsız, oruç tutana
oruçsuz, konuşana kelamsız denilemiyeceği gibi.
Ama namaz kılana -musalli-
denilebilir, diyorsak burada istenilen üç şeyin tahakkuk etmiş olması içindir. Birisi
namazın kendisi,ikincisi namazın edasına bağlı olan haldir. İşte o zaman
Musalliye namaz hasıl olur. Aslında Eş'arîler “Allah Hayy'dır, hayatı yoktur,
âlimdir, ilmi yoktur, kadirdir kudreti yoktur” diyerek sıfatları inkâr edenleri
reddetmişlerdir.
Kim
ki Allah zatıyla Hayy, Âlim ve Kadirdir diyerek, bununla da Zatının hayatı,
ilmi ve kudreti gerektirdiğini kasdederse, Allah (c.c.)'ı başka şeye (Haşa)
muhtaç kılmış sayılmaz. Bunların söylediklerini iyice düşünen bir kimse,
sıfatları isbat (kabul) ettiklerini görmüş olur. Bunların sözleriyle gerçekten
Allah (c.c.)'ın sıfatlarını isbat edenlerin sözleri arasında gerçek bir ayrılık
bulmak mümkün değildir. Çünkü onlar da Allah (c.c.)'ın zatıyla âlim, hayy ve
kadir olduğunu isbat etmişlerdir. Yoksa Allah ayrı, âlim, hayy ve kadir
sıfatları ayrıdır demezler Onlar ancak zâtının sıfatlarına mücerred mânâlar
isbat etmişlerdir.
Ey
Râfizî!
“(Eş'arîler)
Ezelî birçok şeyleri isbat (kabul) etmişlerdir.” sözün mücmeldir.
Bu
sözünden onların ezelde Allah (c.c.)'tan başka ilâhlar kabul ettikleri tevekküm
edilir. Bu ise onlara yapılan büyük bir iftiradır. Aslında Eş'arîler ezelî olan
Allah (c.c.)'a zatıyla kâim olan sıfatlar isbat etmişlerdir. Bunu akılsız ve
alçak olan birisinden başka kim inkâr edebilir? “Allah” ismi, sıfatlarla
muttasıf olan zâta delalet eder. Mücerred -sıfatsız- bir zâta isim değildir.
Ey
Râfizî!
“Allah
(c.c.)'ı zatıyla âlim ve kadir kılmıyorlar” diyorsun.
Eğer
sen bu sözünle Allah (c.c.)'ı ilim ve kudretten âri mücerred bir varlık
olmadığını kasdettiklerini söylüyorsan bu haktır ve doğrudur. Sıfatları inkar
edenlerin dediği gibi Allah, sıfatsız mücerred bir varlık olamaz. Çünkü ilim ve
kudretten yoksun olan mücerred bir varlığın hariçte hiçbir tesiri olmaz. Böyle
bir varlık Allah değildir.
Ama bu sözünle Eş'arîlerin Allah (c.c.)'ın zatıyla
ilmi ve kudreti gerektiren Âlim ve Kadir sıfatlarının bulunmadığını iddia
ettiklerini söylüyorsan bu tamamen onlara isnad edilen büyük bir yalandır.
Aksine onlara göre ilmi ve kudreti gerektiren Allah (c.c.)'ın Zatı yine Âlim ve
Kadir olmasını gerektirmiştir. Bütün bunlar birbirlerini gerektiren şeylerdir.
Ey
Râfizî!
“Allah
(c.c.)'ı bizatihi noksan, başkasına muhtaç ve başka şeylerle O'nu kâmil
kıldılar” diyorsun.
Bu
sözün de tamamen bâtıldır. Allah (c.c.) öyle sıfatlarla muttasıftır ki, o
sıfatlar da kendilerine gerekli olanı gerektirirler. Sıfatsız hiçbir varlık
yoktur. Allah (c.c.)'ın sıfatları da kendinden başka değildir.
“Hıristiyanlar
ezelîler üçtür demekle kafir oldular. Eş'arîler ise ezelî varlıkları dokuza
çıkarttılar.”
(Reddiyenin kendisine yazıldığı Rafızî
İbnu'l-Mutahhar'a göre bu söz Fahreddin Er-Râzi'nin Eş'arîler hakkında
söylediği söz olduğunu iddia ediyorsa da bu yalandır. Er-Râzi bu sözü sıfatları
inkar eden Cehmiyye hakkında söylemiştir.) sözüne gelince şöyle deriz:
Hıristiyanlar
“Ezelîler üçtür” demekle kâfir olmamışlar, belki onlar:
“Allah
üç ilâhtan üçüncüsüdür diyenler elbette kâfir olmuşlardır. Halbuki bir tek
ilâhtan başka hiçbir ilâh yoktur.” (Maide: 5/73)
Âyet-i
Kerimesinde beyan edildiği gibi, Onlar Allah (c.c.)'ın üç ilâhın, üçüncüsü
olduğunu söylemekle kâfir olmuşlardır. Halbuki Allah, “Bir tek ezeliden başka
hiçbir ezeli yoktur.” dememiştir.
Bir
başka âyetle diğer ikisinin halini de beyan ediyor ve şöyle buyuruyor:
“Meryem
oğlu Mesih ancak bir peygamberdir. O'ndan önce birçok peygamberler geçti. Anası
çok doğru bir kadındı, ikisi de yemek yerlerdi.” (Mâide: 75/5)
Halbuki
ilâh, yiyen değil yedirendir. Başka bir âyette Allah (c.c.) şöyle buyurur:
“Hatırla
ki kıyamet gününde Allah şöyle buyuracak: “-Ey Meryem oğlu İsâ, Allah'ı
bırakıp da beni ve anamı iki ilâh edinin, diye insanlara sen mi söyledin?” İsâ
“- Seni tenzih ederim...”
(Mâide: 5/116)
Görülüyor
ki kitap ve sünnette “Kıdem = ezel” lâfzı manâsı doğru olmasına rağmen
Allah (c.c.)'ın isimleri arasında zikredilmiş değildir.
Kaldı
ki hıristiyanlar Meryem ile İsa'nın doğduklarını itiraf etmişlerdir. Nasıl
onlara Kadîm = Ezelî, diyebilirler?!
Sıfatların
Allah (c.c.)'ın zâtında kâim olduklarını söyleyenler “Allah ezeli olan dokuz
şeyin dokuzuncusudur? dememişlerdir. Belki onlara göre Allah (c.c.)'ın ismi zât
ve sıfatlarına şâmildir. Onlara göre Allah (c.c.)'ın sıfatları ondan ayrı
değildir. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurur:
“Kim Allah'tan başka bir şey ile yemin ederse Allah'a ortak koşmuştur”.
(Tirmizi Nüzur: 9, Nesai
Eyman: 4, İbn Mace Keffaret: 2)
Buhârî
ve Müslim'de Allah (c.c.)'ın izzetiyle yemin etmenin Allah (c.c.)'tan
başkasıyla yemin edilmiş sayılmıyacağı sabit olmuştur. Doğru olan yalnız sekiz
sıfat olmadığı -bazı Eş'ârilerin dediği gibi- belki sayı ile sınırlanmamasıdır.
Hıristiyanlar
üç esas tesbit ederek bunların cevher olduklarını ve bir cevherde
toplandıklarını ve bu cevherlerin herbiri (Hâşâ!) İlâh olduğunu, bu ilâhın da
yaratıp rızıklandırdığını iddia ediyorlar. Yine onlara göre Mesih'e bağlı olan
diğer iki esas:
Kelime ve İlimdir. Bu durum tezat teşkil eder. Çünkü Mesih'te birleşen
şey sıfat ise sıfat hiçbir zaman yaratmaz, rızık vermez ve mevsuftan da
ayrılamaz. Sıfat mevsufun kendisi ise Mesih tek cevherdir. O da babadır. Mesih
de O'na göre baba olur. İddiaları ise bu değildir.
Hıristiyanların
bu sözleri ile:
“Allah birdir O'nun güzel isimleri vardır. O güzel isimler
yüce sıfatlarına delalet ederler, O'ndan başka yaratıcı ve kendisinden başka
ibadet edilecek kimse yoktur.” diyenlerin sözleri bir midir? Elbette ki
değildir.
Ali
bin Kullab
Cehmiyyeye reddiye olarak çeşitli eserler te'lif edince, kız kardeşi adına bir
hikâye uydurarak ona iftira ettiler.
(Ebu Muhmmed Abdullah b. Said b.
Kullab
El-Masri'dir. Cehmiyye ve Mutezilelilerin birçok safsatalarını ortaya koyan bir
âlimdir. Bu zât İbni Nedim'in Fihristinde bahsettiği şahıs değildir. Eğer İbn-i
Nedim bunu kastediyorsa başkaları nasıl bu zât hakkında iftira etmişlerse bu da
ona iftira etmiştir. İbn-i Subkî bu zâtın Yahya b. Said El-Kattan'ın kardeşi
olduğunu ileri sürüyor ise de bu konu araştırmaya değer bir konudur)
Hikâye de şudur:
“Kız
kardeşi hıristiyanmış, İbni Kullab müslüman olunca kız kardeşi O'ndan
alâkayı kesmiş. Bunun üzerine İbni Kullab kız kardeşine:
Kız
kardeşim! Ben İslâm dinini bozmak istiyorum.” demiş. Bu sözden dolayı da kız
kardeşi O'nunla barışmış.
İftira
edenin bu hikâyeden maksadı sıfatların isbatı hıristiyanların işi olduğunu
isbatlamaktır.
(Allah (c.c.)'ın sıfatlarını inkâr eden Cehmiyyeye reddiyye yazıp
Allah (c.c.)'ın sıfatlarını isbatlayınca ve bu fikrî Eş'ariler de savununca, bu
zâta hıristiyan diyecekler ki, sıfatların isbatı hıristiyanların işi olduğunu
açıkça söyleyebilsinler. (Mütercim.)
Halbuki
hıristiyanların iddiası ile Allah (c.c.)'ın sıfatlarını zâtında isbat edenlerin
görüşleri arasındaki fark ayak ile saç ayrımı -halk tabiriyle dağlar
kadar- arasındaki fark kadardır.
|