Rafizînin
bir iddiası da şudur:
“Hilafet
meselesi bazısına karmaşık geldi. Dünyayı isteyene, biat ederek ona uydular,
görüşlerinde acze düştüler de hakkı bulamadılar. Hakkı sahibine vermemekle
Allah (c.c.)'ın cezasına duçar kaldılar. Bazısı meseleyi kavrıyamadığı için
biat ettiler. Onlar çoğunluğu görünce onlara tabî oldular. Çokluğun doğruyu
gerektirdiğini vehmine kapıldılar da Allah (c.c.)'ın:
“Onlar
da ne kadar azdır!” (Sad: 38/24),
“Kullarım
içerde şükredenler azdır.” (Sebe: 34/13)
Âyetlerini unuttular.”
Bu
yalancı râfizî, Ebubekir'e (r.a.) biat eden sahabileri üç kısma ayırıyor. Bir kısmı
dünya menfaatini istedikleri, diğer bir kısmı meseleyi kavrıyamıyarak görüş
beyan etme aczine düştükleri, diğer bir kısmı da Ebubekir'e karşı güçte âciz
kaldıkları için biat ettiklerini iddia ediyor.
Hadd-ı zatında kötülük ya
kasıtlı ya da bilmiyerek yapılır.
Bilmiyerek yapılan kötülük, ya fikrî aşırılık
veya maddî güçsüzlükten kaynaklanır.
Râfizî, sahabe arasında fikir yürütmeden
Ebubekir'e biat edenler olduğunu, bunlar dikkat etselerdi hakkı
bulabileceklerini hatırlatarak, bu dikkatsizliklerinden dolayı sorumlu
olacaklarını saçmalıyor.
Râfizî, Ebubekir'e yapılan biatin sebeplerinden
birisinin de çokluğa kanarak fikir yürütme aczine düşenlerin sahabe arasında
bulunmalarından kaynaklandığını iddia ediyor.
Yukarıdaki
iddiaları yapan râfizîye verilecek cevap şudur:
Senin
bu iddiaların herkesin bildiği gibi yalandır. Zaten râfizîler yalancı bir
kavimdir. Bu râfizîden delil istenecek olursa, buna hiçbir delil
getiremiyecektir.
Allah (c.c), bilmeden konuşmayı haram kılmıştır. Şu halde
nasıl olurda doğru olan Allah (c.c.)'ın dediğinin zıddı olur?!
Sahabe-i
Kiramın durumunu bilmeden, bilmediğimiz hususlarda Onların aleyhinde şehadette
bulunmamız doğru değildir. Bilerek veya bilmiyerek kötülük işlediklerini iddia
etmek gibi.
Allah
(c.c.) şöyle buyuruyor:
“Hakkında
bilgi sahibi olmadığın bir şeyin ardınca gitme, çünkü kulak, göz ve kalp,
bunların hepsi ondan sorumludur”
(İsrâ:17/ 36),
“İşte
siz, O kimselersiniz ki, hakkında biraz bilgi sahibi-olduğunuz şeyde münakaşa
ettiniz; ya hiçbir bilginiz olmayan şeyde niçin münakaşa edersiniz?”
(Âl-i
İmran: 66)
Kaldı ki, biz
kesin olarak biliyoruz ki; Sahabe-i Kiram akıl, ilim
ve din hususunda da bu ümmetin en kâmil insanlarıdır.
İbn-i
Mesûd
(r.a.) şöyle diyor:
“Allah (c.c.) insanların kalbine baktı. Muhammed (sallallahu
aleyhi ve sellem) kalbini bütün insanların kalbinden temiz buldu. O'nu kendine
dost edindi. Sonra insanların kalbine bir daha baktı Muhammed (sallallahu
aleyhi ve sellem)'in Ashabının kalblerini geri kalanların en temizi olarak
buldu. Onları da peygamberinin dîni uğrunda çarpışan arkadaşları kıldı.
Müslümanların güzel gördükleri şey Allah indinde güzeldir, çirkin gördükleri
şey de Allah nazarında çirkindir. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) ashabı
ise Ebubekir'i halife yapmayı güzel görmüşlerdir.”
Başka
bir sözlerinde İbn-i Mesûd şöyle buyurur:
“Sizden biri kendisine rehber edinecek birisini istiyorsa vefat
edeni edinsin. (sizden her kim bir yol tutacaksa, ölmüş olanların yolunu
tutsun) Çünkü hayatta olan fitnelerden emin değildir. Allah (c.c.)'a yemin
ederim ki Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)'in ashabı bu ümmetin en
üstünü, kalbleri en şefkatli, ilimleri en derin ve lüzumsuz şeylere hiç
karışmayanları idi. Bunlar peygamberleri ile sohbet için Allah (c.c.)'ın
seçtiği bir kavimdir. Üstünlüklerini idrak ediniz, gittikleri yolu izleyiniz.
Elinizden geldiği kadar ahlâklarına ve dînî yaşayışlarına yapışınız. Muhakkak
onlar doğru yolda idiler.”
İbn-i
Batte Katade'den
O da başkası ile beraber bu sözü Zer b. Hübeyş'ten rivayet etmişlerdir.
Bu
sözler, Râfizî câhilin sahabe hakkında dünya sevgisi, cehalet, acz ve tefrit
gibi iddia ettiği sapık düşüncelerinin zıddıdır.
Ashâb,
tam bir ilim ve hâlis niyet sahibidirler. Onlar nesillerin en hayırlısıdır.
Rafızilik
bütün kötü
gurupların sığınağıdır. Nusayrîler, İsmaîliler ve Karamitalar gibi.
Bütün bunlarla ilim arasında hiçbir bağlantı yoktur.
(İmam Abdurrahman b. Kâsım'dır. Fustat
âlimlerinden ve Malik b. Enes'in talebelerindendir.) İbn-i Kâsım şöyle diyor:
“Mâlik
b. Enes'ten Ebubekir ve Ömer'in durumu sorulunca şöyle buyurdu:
“Muhammed
(sallallahu aleyhi ve sellem)'e uyan bir kimsenin Ebubekir ve Ömer'in
üstünlüğünde şüphe ettiğini görmedim.”
Ey
Râfizî! “Bazısı - Ali'yi (r.a.) kasdederek - hakkıyla hilafete tâlib oldu.
Fakat azınlık ona biat etti.” diyorsun.
Şüphesiz
bu sözlerin bâtıldır. Ehl-i sünnet ve şiiler Osman'ın (r.a.) vefatından sonra
Ali'nin (r.a.) biat istediği üzerine ittifak etmişlerdir. O zamandan başka hiç
kimse Ali'ye (r.a.) biat etmemiştir. Bunun aksini söyleyenler azınlıktadır.
|