Kaderi
inkâr eden Râfizî şöyle diyor:
“Kulların
fiillerini Allah yaratıyorsa, ömrünü iyilikle geçirenle ömrünü kötülükle
geçiren arasında bir fark kalmaz. Birincisini övmemiz yanında ikincisini
zemmetmemiz doğru olmaz. Çünkü her iki fiil de Allah (c.c.)'tan sâdır
olmuştur.”
Ey
Râfizî!
Senin bu sözlerin tamamen batıldır.
Her iki fiilin Allah tarafından yaratılması
hususunda müşterek olması, onların hükümde de müşterek olmalarını gerektirmez.
Evet Allah (c.c.)'tan başka herşey, Allah (c.c.)'ın mahlûku olması hususunda
müşterektir.
Allah
(c.c.) şöyle buyurur:
“Ne
gözleri kör olanla gözleri gören, ne karanlıklarla aydınlık, ne gölge ile
sıcaklık müsâvî olmaz”
(Fâtır: 19-20-21)
Cenneti,
cehennemi, âlimi, câhili, balı, zehiri, lezzeti, elemi, Âdem ve İblis'i yaratan
Allah'tır. Akıl ve nakil; camid bir şey olsa da Allah (c.c.)'ın faydalı kıldığı
bir şeyin medhedilmesi hususunda ittifak ederlerse, Allah (c.c.)'ın insanlar
için gayet iyi kıldığı kimsenin medhe daha çok müstahak olması gerekmez mi?
Zararlının zemmedilmesi hususunda da aynı metod geçerlidir.
Kaderi (kaderi inkâr
eden) ise şöyle diyor :
Kul
yaptığı iyilikten medih, kötülükten de zemmedilemez. Bu yapılacaksa Allah, o
halleri kula mukadder kılmaması, iyiliğinden dolayı bize minnet ve şerriyle de
bizi imtihan etmemesi şartıyla yapılabilir Kaderiyecilerin sözlerinin hakikati
şudur:
Her
nerede kula teşekkür edilecekse orada Allah (c.c.)'a teşekkür edilmez. Her
nerede Allah (c.c.)'a şükredilecekse, orada da kula teşekkür edilmez. Yine
onlara göre peygamberi öğretip bize tebliğci kılmasından dolayı Allah (c.c.)'ın
bize karşı hiçbir minneti yoktur.
Halbuki
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor :
“Andolsun
ki, Allah insanlara, âyetlerini okuyan, onları arıtan, onlara kitab ve hikmeti
öğreten kendilerinden bir peygamber göndermekle iyilikte bulunmuştur..”
(Âl-i İmran 3/164)
Kulların
fiillerinin Allah (c.c.)'ın mahlûku olmadıklarını iddia eden Kaderî -ki
rafizîler de buna tabiîdir- yine şöyle diyor:
Meleklerin
kullar için istiğfarda bulunmaları, âlimlerin onlara ta'limde bulunmaları ve
idarecilerin adaletli davranmaları kullar için Allah (c.c.)'tan bir nimet
değildir. Onlara göre Allah, hükümdarları âdil veya zâlim kılamaz. Birini
diğeri için kötü veya iyi yapamaz. Binaenaleyh bunların iddialarına göre Allah
hiçbir surette şükre müstahak değildir. Çünkü şükür dini, dünyevî veya uhrevî
bir nimete karşı yapılır. Onlara göre dünyevî nimet Allah (c.c.)'a vaciptir.
Dini nimeti de bize vermemiştir. Çünkü Allah kimseyi mümin veya kâfir, iyi veya
kötü yapamaz. Uhrevî nimetlere gelince, Allah iyilik yapanlara mükafat vermesi
haliyle vaciptir.
Bizi
hak ile hidayete erdiren, bu sapık fikirlerden uzak kılan Allah'a hamd
olsun.
Kadere inananlar iyi kişiyi medhetmek ve kötülüğü zemmetmekle beraber her
ikisinin fiilleri, kendilerinin istekleri ve Allah (c.c.)'ın yaratmasıyla
meydana geldiklerine inanırlar.
Kaderî'nin “İyiyi ve kötüyü birbirinden
ayırmamak gerekir” şeklindeki sözü manasızdır.
Durum gayet açıktır. Allah
iyilik yapanı medhe, kötülük yapanı da zemme müstahak kılmıştır. Böyle olunca
iyi kişilerin medhedilmesi, kötülüklerin zemmedilmesi asla mümteni değildir.
|