Râfizî
şöyle diyor:
“Kul
için kudretin varlığı kabul edilirse, kuluna gücünün üstündeki şeylerle
mükellef kılınması gerekir. Binaenaleyh iman etmeye kudreti (gücü) olmadığı
halde kâfiri iman ile mükellef kılmak kötü bir şeydir.
Halbuki Allah (c.c):
“Allah
bir kimseye, ancak gücü yettiği kadar teklif eder.” buyurur.”
(Bakara: 2/286)
Ey
Râfizî! Kadere
inananlar kulun kudreti hususunda iki görüşleri vardır.
Birincisi:
Kulun
kudreti ancak fiili işlediği zaman tahakkuk eder. Buna göre kâfir Allah
(c.c.)'ın ezeli ilminde iman etmeyeceği bilindiği için, ebediyyen imana gücü
yetmeyecektir.
İkincisi:
Bir emir veya yasak ile mükellef
kılınmak için şart olan kudret, fiil işlenmeden önce ve fiil meydana gelinceye
kadar vardır. Ama fiili meydana getirecek ve fiilin lâzımı olan kudret şüphesiz
ki fiille beraber meydana gelir. Dolayısıyla kul için kudretin varlığını kabul
edenlerin kasdettikleri mâna şudur:
Allah
(c.c), mü'min kulunu hidayetine vesile olacak çeşitli nimetlerle başkasına
tercih etmiştir. Bu nimetleri kâfire vermemiştir. (Çünkü ezeli ilmiyle kâfirin
iman etmeyeceğini biliyordu.) Kul, yapacağı fiili henüz yapmadan önce de onu
yapacak kudrete sahiptir. Ancak fiili yapacağı zaman kudreti tahakkuk eder. Bu
anlayış, mü'min ile kâfire verilen nimet eşittir, diyenlerin hilâfınadır.
Şeyhu'l-İslâm, devamla şöyle diyor:
“Kafir,
iman etmeye gücü yeter” diyenlere göre, Teklif-i Mâlâyutak yapılamaz. Bunlardan
hangisi doğruysa ehl-i sünnetin görüşü onun dışında değildir. Teklif-i
Mâlâyutak da, yatalak hastaya yürümeyi, yürüyen insana uçmayı teklif etmek
gibidir.
Ehl-i sünnetin cumhuruna göre;
şeriatta böyle bir şey vâki değildir.
Onu gerektirecek herhangi bir şer'î delil de yoktur.
Ama mâlâyutak'dan kasıt
bir şeyin zıddı ile iştigâl etmek ise, -kâfirin imanı kabul etmeyen küfür ile
meşgul olması ve otururken iştigal edenin ayakta olmasının mümteni' olduğu gibi-
biz bunu kabul ediyoruz.
Kâfirin iman ile
mükellef kılınması bu kabildendir. Bu teklif de hiçbir zaman kötü değildir.
Bütün akıl sahipleri biliyorlar ki, insan
çeşitli emirlere mükellef kılındığı zaman onların zıddıyla meşgul olduğu için o
emirleri yapamayacağı muhakkaktır. Bu teklif o anda mâlâyutak ise de insan,
meşgul olduğu ve emredilenin zıddı olan şeyi bıraktığı takdirde emredileni
yapabilir demektir. Dolayısıyla bu teklif mâlâyutak değildir.
|