Râfizî
şöyle diyor:
“Ehl-i
sünnet, kıyas ve ferdî görüşün delil olduğunu kabul ederek, Allah (c.c.)'ın
dininde olmayan bir şeyi Ona İdhâl ettiler. Ayrıca şerî ahkamı tahrif ve
Rasulullah'ın zamanında olmayan dört mezhebi ihdas ederek Ashab-ı kiramın
görüşlerini ihmal ettiler.”
Ey
Râfizî!
Bu
iddialar senin aleyhindedir. Çünkü Zeydîler Kıyası kabul ediyorlar. Ondan sonra
kıyas, ilimde Mâlik, Sevrî, Şafiî ve Ahmed gibi müctehid
imamların derecesine ulaşmayan birisini taklid etmekten daha hayırlıdır. Bu
zatlar, el-askeriyeyin yani el-Hasan ve babası olan Ali b. Muhammed'den daha
âlim ve daha fakihtirlar. Allah (c.c.)'ın dininde olmayanı idhal ederek şer'î
ahkâmı tahrif etmek ise en çok râfizîlerde görülüyor. Çünkü onlar hiç kimsenin
yapmadığı iftirayı Rasulullah’a (sallallahu aleyhi ve sellem) yapmışlar ve
sayılmayacak kadar doğru olan hükümleri reddetmişlerdir.
“İki
denizi mezcetmiştir” ayetiyle Ali (r.a.) ve Fâtıma'nın (r.a.),
“Her
ikisinden Lü'lü' ve Mercan çıkıyor” ayetiyle Hasan (r.a.) ve Hüseyin'in (r.a.)
“Açık
bir kitapta”
ayetiyle Ali'nin (r.a.) kasdedildiğini ileri sürerek âyetleri tahrif
etmişlerdir.
“Ali
İmran-ı insanlara (tercih etti)” ayetiyle Ebu Talib'e İmran adını vermişlerdir.
“Mel'ûn
ağaç” tan
Ümeyve oğulları'nın,
“Bir
inek kesmenizi (emretmiştir)” ayetiyle Aişe'nin (r.a.) kasdedildiğini iddia
eden râfizîier, daha ileri giderek
“Şirk
koşarsanız ameliniz boşuna gider” âyetini de “Eğer Ebubekir ile Ömer'in arasında
münâsebet kurarsanız” şeklinde tahrif etmişlerdir. Kitaplarında bunun gibi daha
nice misaller mevcuttur. Bu sebepledir ki, İsmaililer, vacip ve haramları da
te'vil etmişlerdir. Çünkü onlar tahrif imamlarıdır.
|