Râfizî
şöyle diyor:
“Ehl-i
sünnet, Aişe'nin kardeşi Muhammed b. Ebî Bekir'e mü'minlerin dayısı
dememelerine rağmen Muaviye'yi mü'minlerin dayısı diye tesmiye etmişlerdir.”
Ey
Râfizî!
Muaviye
(r.a.) için bu durumu ileriye sürenler güya sizi yenmek isteyen ehl-i sünnetten
bazı câhillerdir. Haddi zâtında Muhammed b. Ebî Bekir ile Muaviye
arasında bu hususta fark yoktur. Fakat biz mezkûr dayılık meselesini caiz
görürsek bu kapı genişleyecek ve mü'minlerin dayı ve halaları çoğalacaktır.
Hatta Ebubekir ve Ömer'e de mü'minlerin dedeleri denilecek ve mü'minlerin
halalarıyla da evlenmek caiz olmayacaktır. Bunu da hiçbir beşer söyleyemez.
Çünkü Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'ın zevceleri için neseble ilgili
hükümler değil, hürmet ve isimlendirme (Mü'minlerin anneleri diye) hakkı sabit
olmuştur. Nikâhlarının haram kılınması başkadır, nesebçe ilgili olan mahramiyet
başkadır.
Ehl-i
sünnetten bazılarının özellikle Muâviye'ye “Mü'minlerin dayısı”
demelerinin sebebi, râfizîlerin Onu tel'în ve tekfiri mubah kıldıklarını
gördükleri içindir. Neden Muaviye'den ve Muhammed b. Ebi Bekir'den efdal olan
Abdullah b. Ömer'i zikretmedin?
Tabiî ki, Muhammed b. Ebî Bekir, Ali'nin
(r.a.) zevcesinin oğlu idi. Çünkü Ali (r.a.), Ebu Bekir (r.a.) vefat ettikten
sonra zevcesi olan Esma bint-i Umeys'i nikahlamıştı. Daha sonra Osman
(r.a.),
Muhammed b. Ebî Bekir'i işlediği bir suçtan dolayı cezalandırınca Ona kin
tutmuş, bu kin de Onu Osman'a (r.a.) karşı isyan etmesine kadar götürmüştür.
Muhammed b. Ebî Bekir, bilahare Ali (r.a.) tarafından Mısır'a vali olarak tayin
edilmiş ise de Mısır'a gittiğinde bir gurup tarafından tepki ile karşılaşmış,
kendisine karşı bir müddet muharebe edildikten sonra şehid edilerek
yakılmıştır. Bu durum inşaallah Ona keffaret olur. Allah Ona rahmet eylesin!
Râfizîler,
Muhammed b. Ebî Bekr'i medhederken aşırı gittikleri gibi, Osman'a (r.a.) isyan
ederek fitne çıkaran âsîleri ve Ali (r.a.) ile beraber savaşanları da aynı
şekilde mübalağa ederek medhediyorlar. Hatta Muhammed b. Ebî Bekr'i babası olan
Ebubekir es-Sıddîk'tan (r.a.) üstün tutuyorlar.
Nitekim Rasulullah (sallallahu
aleyhi ve sellem) dan sonra ümmetin en efdalini tel'în ederken, Rasulullah ile
sohbeti bulunmayan ve Ebubekir'e (r.a.) nisbeten üstünlüğü olmayan oğlunu
överek nesebleri yüceltme hususunda tenakuza düşüyorlar.
Eğer
kişinin babasının küfrü veya fıskı kendisine zarar vermiyorsa -ki vermiyor- ne
İbrahim (a.s.)'e ve ne de Ali'ye (r.a.) babalarının küfrü zarar vermemiştir.
Yok zarar verdiğini iddia ediyorsanız babasından dolayı Muhammed b. Ebi Bekr'i,
Onun da oğlu olan Kasım b. Muhammed ve torunu Abdurrahman b. Kasım'ı da
zemmetmeleri gerekir. Bu da doğru değildir. Çünkü Kasım b. Muhammed, Mâlik
ve Leys’in hocalarından ve fukahâ-i Seb'aden-dir. Abdurrahman
b. Kasım da imam oğlu imamdır. Her ikisi de bütün müslümanların indinde iyi ve
faziletli zatlar olmasına rağmen, râfizîler bunları öğmedikleri gibi onları
dillerine bile almıyorlar. Çünkü onlar fitneye karışmışlardı.
|