Râfizînin:
“Muhammed
b. Ebî Bekir şanı yüce bir zattır” şeklindeki sözüne gelince şöyle diyoruz:
Râfizî, “Şan”ından nesebini kasdediyorsa
onların indinde nesebin önemi yoktur. Çünkü babası olan Ebubekir'i (r.a.) ve
kızı Aişe'yi zemmediyorlar.
Neseb hususunda ehl-i sünnet'e gelince;
onlar
insanları takva yönünden yüce sayarlar. Mücerred nesebin ehl-i sünnet indinde
kıymeti yoktur.
Bu
hususta Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
“Şüphesiz,
Allah katında en değerliniz, O'na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır.”
(Hucurât:
49/13)
Eğer
“Şan” ından maksadı ensar, muhacirin ve ashabdan olduğu ise şüphesiz ki
Muhammed b. Ebî Bekir, e ashab ne muhacirin ve ne de ensardandır.
Yok
eğer Onun müslümanların en yücesi ve en âbidi olduğunu kasdediyorsa durum hiç
de öyle değildir. Muhammed b. Ebî Bekir, zamanında yaşamış olan büyük âlim ve
sâlih zatlardan sayılmaz.
Bütün
bunlardan başka “Şan”ından maksadı onun makam ve riyasete sahip olduğunu
açıklamak ise, Muaviye (r.a.) rütbe makam ve riyasette ondan daha üstün
idi. Hatta Muaviye (r.a.) ondan daha dindar ve halîm-selîm idi.
Nitekim Muaviye
(r.a.), hadis rivayet etmiş, fıkhî konularda görüş beyanında bulunmuş, hadis
âlimleri onun hadislerini sahih, müsned ve diğer kitaplarda rivayet etmiş ve
âlimler de onun verdiği hüküm ve fetvâlarını kaydetmişlerdir.
Muhammed b. Ebî
Bekir'e gelince Onun mutemed hadis ve fıkıh kitaplarında bahsi bile
geçmemiştir.
|