Râfizî
şöyle diyor:
“Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem), serbest bırakılmış esir oğlu esir olan
Muaviye'ye lanet ederek:
“Onu
mimberimde görürseniz öldürünüz,” demiştir. Ehl-i sünnet ise, “Vahiy kâtibi”
diyerek ona yüksek bir makam vermektedirler. Halbuki Rasulullah için vahiyden
bir tek kelime bile yazmamıştır. Ancak Ona mektup yazmıştır.”
Ey
Râfizî!
Hadis
diye rivayet ettiğin ve “Onu mimberimde görürseniz öldürünüz” şeklinde olan
sözün İslâmî kitaplarda asla yeri yoktur. Hadis âlimlerine göre bu söz
Rasulullah'a yapılan bir iftiradır. İbn'ül Cevzî Onu uydurma hadisler
arasında zikretmiştir. Kaldı ki Muaviye'den (r.a.) daha şerli olanlar çıkmıştır
ki Rasulullah onların öldürülmesini emretmemiştir.
“Serbest
bırakılmış esir oğlu esir” şeklindeki sözüne gelince; bu sözün zem ifade eden
bir tarafı yoktur. Çünkü Mekke fethinde serbest bırakılmış kişilerin çoğu
İslâm'ı kabul etmişler ve Ona göre kendilerini terbiyelendirmişlerdir. Haris
b. Hişâm, İkrime, Süheyl b. Amr, Safvan b. Ümeyye, Yezid b. Ebi Süfyan, Hakîm
b. Hizam ve emsali zatlar gibi.
Bütün
bunlar, müslümanların seçkin zatlarından olmuşlardır. Muaviye de İslâmî yönden
terakki eden zatlardandır. Ömer (r.a.) bile Onu vali olarak tayin etmiştir.
Hiçbir zaman yağcılık olsun diye bu tayini yapmamıştır. Allah (c.c.)'a kasem
ederim ki, Ömer (r.a.) böyle bir karaktere sahip değildir. O, Allah için
yaptığı bir şeyden dolayı başkasının kendisini kınamasından asla korkmazdı.
Mekke fethinden önce Ebu Süfyan'ı da sevmiyordu. Hatta Abbas (r.a.) fetihten
önce Ebu Süfyan'ı Rasulullah'ın yanına getirdiğinde Onu öldürmek istemiştir. Ömer
(r.a.) başkasının gözüne girmek isteyen insanlardan biri olsaydı, mensub olduğu
Adiy oğulları kabilesinden olan akrabalarını devletin çeşitli kademelerine
tayin ederdi. Ondan sonra Muaviye (r.a.),
Şam ve çevresine yirmi sene valilik ve emirlik yapmıştır. Siyasetteki
meharetinden ve onlara karşı olan iyi muameleden dolayı maiyetindekiler de onu
çok seviyorlardı. Hatta Ali'ye (r.a.) karşı hepsi onun yanında savaşmışlardır.
Halbuki Ali (r.a.), Muaviye ve emsalinden daha üstün ve ondan daha haklı idi. Muâviye'nin
(r.a.) birçok askerleri de bu hakikati itiraf ediyorlardı. Fakat Osman'ı (r.a.)
şehid edenlerin Ali'nin (r.a.) ordusunda olduklarını zannederek Ona karşı
savaşmışlardır. Bu zanlarından dolayıdır ki karşı taraf savaşa başlamadıkça
savaşa girişmemişlerdir. Tabiî ki karşı taraf savaşa başlayınca Muâviye'nin (r.a.)
taraftarları da kendilerini müdafaa etmişlerdir. Çünkü önce hücum edene karşı
savaşmak caizdir. Bunun içindir ki. Ester Nehaî:
Onlar
bize galip gelecekler çünkü önce biz savaşa başladık, demiştir. Ali (r.a.) de
ordusunda bulunan âsîlerin hakkından gelemiyordu. Hatta taraftarları bir çok
hususlarda sözünü dinlemiyorlardı. Halbuki Muâviye'nin (r.a.) taraftarları
O'nun emirlerine muvafakat ediyorlardı.
|