Râfizî
şöyle diyor:
“Ehl-i
sünnet Ali'ye (r.a.) inad olarak Halid b. Velid'e “Seyfullah” (Allah
(c.c.)'ın kılıcı) lakabını verdiler. Halbuki Emirulmü'minin bu lakabı almaya
ondan daha layıktır. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Emirulmü'minin
hakkında şöyle buyurmuş:
“Ali, Allah'ın kılıcı ve Allah'ın okudur.”
(Buhari,
Cenaiz: 4, Cihad: 7, 183 Menakıb: 25, Fedail: 25,44 Nesai, Cenaiz: 27)
Ali (r.a.)
de mimbere çıkarak:
Ben,
Allah (c.c.)'ın düşmanlarına karşı olan kılıcıyım, demiştir. Hâlid ise henüz
Rasulullah'a düşman olmaya ve Onu tekzib etmeye devam ediyordu. Uhud
muharebesinde müslümanların öldürülmelerine Hâlid sebep olmuştur. Hâlid İslama
girince Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Onu Cezimeoğulları üzerine
gönderdi. Fakat Rasulullah'a hiyânet etmiş, emrine aykırı davranmış ve
müslümanları öldürmüştür. Bunun üzerine Peygamber (sallallahu aleyhi ve
sellem):
“Allahım! Hâlid'in yaptığından uzağım, sana sığınıyorum” buyurmuşlardır.” (Buhari, Megazi: 58, Ahkam: 35, Nesai, Kudat: 16)
Ey
Râfizî!
Ali'nin
(r.a.) “Seyfullah” lakabı ile lakablandırıldığı doğru değildir.
Güvenilir hiçbir kitapta da böyle birşey yoktur. Hâlid'in “Seyfullah” lakabı
ile lakablandırılması ise yalnız Ona mahsus bir şey değildir. Buna rağmen
Hâlid, Allah (c.c.)'ın müşrikler üzerinde çektiği kılıçlarından bir kılıçtır. Enes
b. Mâlik'ten rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi ve
sellem) bir hutbe irad ederek, hutbesinde:
“İslâm sancağını Zeyd eline aldı, şimdi Zeyd şehid oldu. Sonra
sancağı Ca'fer aldı. O da şehid düştü. Sonra Abullah İbn-i Revâha aldı. O da
şehid oldu. Sonra sancağı Allah'ın kılıçlarından bir kılıç
(Hâlid b. Velid)
aldı. Nitekim fetih ona müyesser oldu” buyurmuşlardır.
Bu
hadis de Hâlid'den (r.a.) başkasının “Seyfullah” olmasına manî
olmadığını, aksine Allah (c.c.)'ın kılıçlarının müteaddit olduklarını tazammun
eder.
Şüphesiz
ki Hâlid, başkasından daha çok kâfir öldürmüştür. Mekke fethinden
önce müslüman olmuş ve Medine'ye hicret etmiştir. Savaşlarda da oldukça
başarılı olmuştur, İslâmı kabul ettikten sonra Rasulullah (sallallahu aleyhi ve
sellem), çoğu kez Onu komutan olarak tayin etmiştir. Yalnız Mu'te muharebesinde
elinde dokuz kılıç kırılmıştır. Bu hakikat Buharî'nin rivayet ettiği bir
hadisle sabittir. Şüphesiz ki, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Hâlid
b. Velid'i Cezime oğulları üzerine göndermiş, O da bir ictihad hatası olarak
bazılarını öldürmüş, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)de bu hâdiseden
haberdar olunca ellerini kaldırarak:
“Ya Rabbi! Halid'in yaptığından ben beriyim.” buyurmuş, fakat Onu öldürmediği
gibi vazifesinden de azletmemiştir.
Şüphesiz
ki, Ali (r.a.) de Allah (c.c.)'ın kılıçlarındandır. Bu konuda kim seninle
münakaşa etmiştir? Muhakkak ki O Hâlid (r.a.) den efdaldir. İlimde olan yüce
payesinden başka O, İslâm'a ilk girenlerden ve Rasulullah ile beraber birçok
hâdiseleri müşâhade edenlerdendir. Ondan sonra “kılıç” yalnız savaştaki
kahramanlığın simgesidir. Halbuki savaştaki kahramanlık, Ali'nin (r.a.) sayısız
ve övgüye medar olan meziyetlerinden yalnız bir tanesidir.
Hâlid'e
(r.a.) “Allah'ın kılıçlarından bir
kılıçtır” denilmeğinin sebebi savaş alanlarında göstermiş olduğu
kahramanlıklarındandır. Bera b. Mâlik de bizzat ve mübâreze ile yüz kişi
öldürmüş, bir cok kâfirin katline de iştirak etmiştir.
Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem), Ebu Talha (r.a.) hakkında:
“Ebu Talha'nın ordudaki sesi, bir cemaat
(ın orduda
bulunmasından)dan daha iyidir.”
Zübeyr (r.a.) hakkında da:
“Her peygamberin ashabı içinde bir havarisi vardır. Benim
havarim de Zübeyr'dir” buyurmuşlardır.
Râfizîler
ise iddialarında çelişki halindedirler. Bir yandan, “Rasulullah'ın destekçisi
yalnız Ali (r.a.)'dir. O, olmasıydı Rasulullah'ın dini ayakta durmazdı” derken;
bir yandan da, Ali'yi (r.a.) acizlik ve takiyye ile nitelendiriyorlar.
Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem) Mekke fethinden sonra Hâlid b. Velid'i Cezime
oğulları'nı irşad etmeye göndermiş, fakat kan dökmekten menedildiği halde kan
dökmüştür. Çünkü onlar “Eslemnâ = Müslüman olduk” yerine “Sabe'ne =
Çıktık” demişlerdi.
( “Sabe'ne”
kelimesinin mezkur kabiledeki asıl manası: “Birinden öbürüne geçmek”tir. Onlar
bağlı bulundukları bâtıl dinden çıkıp islama girdiklerini kasdetmişlerdi. Fakat
(r.a.) Hâlid, bu mânâya geldiğini bilmediği için onlara karşı savaşmıştır. )
Binâenaleyh
Hâlid (r.a.) onların bu sözlerini reddederek, böyle bir sözün İslâm'a girmeyi
ifade etmediğini söylemiş ve onlardan bir kısmını öldürmüştür. Halid'in (r.a.) bu
hareketi şüphesiz ki ictihadî bir hatadır. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve
sellem)de hâdiseyi duyunca Ka'beye yönelerek :
“Yâ Rabbi! Halid'in bu hareketinden razı değilim” demiştir.
(Buhari
Diyet: 2, Müslim İman: 69,158,159, Ahmed: 5/200-207)
Ondan
sonra Ali'yi (r.a.) Cezime oğullarına göndererek kanları dökülen insanların
diyetlerini verdikten başka Cezime'nin öldürülen köpeklerinin bile diyetini
vermiştir.
Bu
hâdiseyi tahrif edip, Halid'in (r.a.) Rasulullah'a (sallallahu aleyhi ve
sellem) inad ederek hareket ettiğini ileri sürmek tamamen kasıtlı ve yalandır. Halid'in
(r.a.) Rasulullah'a (sallallahu aleyhi ve sellem) karşı inad etmesinden Onu
tenzih ederiz. Aksine O içtihadında hata etmiş olsa da, Rasulullah'a (sallallahu
aleyhi ve sellem) karşı kesinlikle itaatkâr idi. Halid'in (r.a.) bu hareketi
Üsame b. Zeyd'in hareketine benzer Şöyle ki:
Üsame
bin Zeyd (r.a.), “Lâ ilahe illallah” diyen bir adamı öldürdüğü zaman
Resûl-i Ekrem Ona:
“Usâme!
Lâ ilahe illallah” dediği halde O adamı nasıl öldürebildin?” tarzında acı hitaplarla
Usame'nin hareketinden ne derece müteessir okluğunu göstermiş, o hareketi
beğenmediğini anlatmış, fakat Usame'yi cezalandırmamış, hatta onun herhangi bir
keffârette bulunmasına bile lüzum görmemiştir.
Buna
benzer bir başka hâdise de şöyledir:
Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem) Gatafân kabilesi üzerine mücâhidlerden bir
seriyye göndermiş, mücâhidleri gören Gatafanlılar da kaçmışlar. Yalnız onlardan
Mirdas isminde bir zat kaçmamış ve mü'min olduğunu söyleyerek mücâhidlere selam
vermiştir. Fakat askerler -inanmamış olacaklar ki- Onu öldürmüş ve
ganimetlerini alıp götürmüşlerdir. Bunun üzerine:
“Ey
inananlar! Allah yolunda yürüdüğünüz zaman, her şeyi iyice anlayın. Size,
müslüman olduğunu bildirene, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek:
“Sen mü'min değilsin” demeyin. Allah katında birçok ganimetler vardır...” (Nisa: 4/94)
mealindeki âyet-i kerime inmiştir.
|