بســـم الله الرحمن الرحيم

 

3.10.14

 

Râfizî şöyle diyor:

“Tarikat ilmi Ali'ye  dayanır. Sûfiyye, hırkayı Ona nisbet ederler.”

Bu hususta şöyle diyoruz:

Birkaç hırkadan bahsediliyor. En meşhur olanları iki tanedir.

Bunlardan biri Ömer (r.a.)'e diğeri de Ali'ye (r.a.) nisbet edilir.

Ömer (r.a.)'e nisbet edilen hırka, Üveys el-Kuranî (Karanî) veya Ebu Müslim el-Hevlanî'ye,

Ali'ye (r.a.) nisbet edilen hırka da, Hasan el-Basrî'ye varmıştır.

Müteahhirûn âlimleri ma'ruf el-Kerhiye kadar vardırıyorlar. Ondan sonra da isnad kesiliyor. Müteahhirûn âlimleri, bazan Ma'ruf el-Kerhi'nin Ali b. Musa'nın sohbetinde bulunduğunu söylüyorlar ki, bu iddia kesinlikle yanlıştır. Çünkü Ma'ruf, Bağdad'ta inzivaya çekilmiş iken, Ali b. Musa, Horasan'da Me'mun'un beraberindeydi.

Üstelik Ma'ruf, Ali b. Musa'dan daha yaşlıdır. Ma'ruf el-Kerhî'nin onunla bir araya geldiğine ve ondan bir şeyler aldığına dair iddiaya asla inanmıyoruz. Allah (c.c.)'a kasem ederim ki, Ma'ruf Ali b. Musa'nın bevvabı olmadığı gibi Onun eliyle de müslüman olmuş değildir.

Müteahhirûn âlimleri, bazan da Ma'ruf el-Kerhî'nin Davut et-Tâî'nin arkadaşlığını yaptığını söylüyorlar. Bunun da aslı yoktur. Ma'rufun, Davut et-Tâî'yi gördüğü de bilinmemektedir. Hırkanın bir isnadında Davud et-Tâî'nin Hübeyb el-Acmî ile arkadaşlık ettiği de söylenmektedir. Bunun aslı da bilinmemektedir. Yalnız Hubeyb el-Acmî'nin, Hasan el-Basrî ile arkadaşlık ettiğini söylüyorlar. Bu ise doğrudur. Çünkü Hasan el-Basrî'n'in arkadaşları çoktu. Eyyûb es-Sehatiyânî, Yunus b. Ubeyd, Abdullah b. Avf, Muhammed b. Vâsi', Mâlik b. Dînar, Hubeyb el-Acmî, Farkad es-Sebhî (veya Sebehî) ve emsalleri Basra âbid ve zâhidleri gibi arkadaşları vardı.

Ali'ye (r.a.) nisbet edilen hırkanın bir isnadında Hasan el-Basrî'nin Ali (r.a.) ile arkadaşlık ettiğini söylüyorlar. Bu da asılsız bir iddiadır. Ali'nin (r.a.) Basra'ya girip Hasan Basrî'yi bırakıp, vaizi camiden çıkarttığına dair yapılan rivayet açık bir yalandır. Çünkü Hasan Basri, Ali'nin (r.a.) vefatından sonra ilim tahsiline başlamıştır. Bununla beraber Osman'ı (r.a.) hutbe irad ederken görmüştür. İbnü'l Cevzî, Hasan Basrî'nin menkibeleriyle ilgili olarak başlı başına bir eser te'lif etmiştir.

Biz kesin olarak biliyoruz ki; Ashab-ı Kiram, müridlerine (kendilerine tâbi olanlara) hırka giydirmemişler ve onların saçlarını kestirmemişlerdir. Tâbiûn da böyle birşey yapmamışlardır. Onlar ancak ashabın edebiyle edeplenmişlerdir.

Tabiîn, beldelerinde bulunan ashabtan ilim almışlardır.

Medine ehli, Ömer (r.a.), Übeyy, Zeyd ve Ebu Hureyre'den ilmi almışlardır.

Ali (r.a.) Küfeye gittiğinde oranın halkı dinî ilimlerde İbn-i Mesud, Sa'd, Ammar ve Huzeyfe'in yanında yetişmişlerdi.

Basra ehli, ilimlerini İmrân b. Huseyn, Ebu Musa, Ebubekire ve İbn-i Mağfelden almışlardır.

Şam halkı da, dini bilgilerini Muaz, Ebu Ubeyde, Ebudderdâ, Ubâde b. es-Sâmit ve Bilal'den elde etmişlerdir.

Durum böyle olunca, “Bütün zühd ve tasavvufİ tarikatlar yalnız Ali (r.a.)'den alınmıştır” sözünü nasıl söyleye biliyorsun ey Râfizî?

Zühd ile ilgili olarak ciddi bir çok eserler yazılmıştır. Mesela:

Ahmed b. Hanbel, İbn-i Mübarek, Vekîl b. Cerrah ve Henad b. es-Sirri Zühd mevzuunda eser te'lif etmişlerdir. “Hilyetü'l-Evliya” ve “Safvetü's-Safve” gibi Zühd'ten bahseden eserler de, Muhacirin, ensar ve onlara güzelce tâbi olanların zühdleriyle ilgili haberler vardır.

Bu eserlerde Ali'nin (r.a.) zühdünden bahseden haberler, Ebubekir, Ömer, Muaz, İbn-i Mesud, Ubey b. Ka'b, Ebu Zerre, Ebu Umâme (r.a.) ve emsallerinin zühdünden bahseden haberlerden fazla değildir. Allah cümlesinden razı olsun.

 

İÇİNDEKİLER

Üçüncü Bölüm

3.10