Ey
Râfizî!
“Meselelerin
hükümleri ilhamla bilinir” diyorsun.
Bu
sözün mânâsına göre, kendisine “Bu hüküm doğrudur” diye ilham edilen kimsenin
mücerred olarak o ilhama göre hüküm vermesi gerekir. Halbuki İslâm dininde bu
şekilde hüküm vermek caiz değildir.
İlham, hüküm vermek için bir yol olsaydı, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in bununla hükmetmesi herkesten daha
çok uygun olacaktı. Çünkü Allah (c.c.), Ona hak sahibini vahiy ile
bildirebilirdi. O zaman delile de gerek duymazdı.
Eğer yukarıdaki sözün mânâsı “Allah,
Şer'î hükmü ilham ediyor” şeklindedir diyorsun, bu mânânın doğru olduğuna
dair şer'î bir delil getirmen gerekir. Kaldı ki Rasulullah (sallallahu aleyhi
ve sellem) bir hadislerinde:
“Daha önceki ümmetlerde kendilerine ilham edilenler vardı.
Ümmetimden böyle biri olursa (O kişi) Ömer'dir” buyurmuşlardır.
(Buhari Fedail: 6, Enbiya:
54, Ahmed: 6/55).
Bununla
beraber ilham ile hükmetmesi Ömer (r.a.) için caiz olamazdı. O, meseleyi kitap ve
sünnete arzetmeden, kalbine ilham edilen mücerred hükmüyle amel edemezdi. Ancak
kalbin ilham edilen hükmü kitap ve sünnete arzettikten sonra, onlara muvafakat
ettiğini görürse o hükümle amel ediyor, etmezse onu terkediyordu.
|