Râfizî
şöyle diyor:
“Uhud
muharebesinde Ali'den başka bütün ashab Rasulullah'ı (sallallahu aleyhi ve selem) bırakarak
kaçmışlardır. Daha sonra birkaç kişi Rasulullah'a (sallallahu aleyhi ve sellem) dönmüşler. Bunlar Asım b.
Sabit, Ebu Dücâne ve Sehl b. Hüneyf'tir. Osman da üçgün sonra Rasulullah'ın
(sallallahu aleyhi ve sellem)
yanına gelmiştir. Melekler dahi Ali (r.a.)'den Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi
ve sellem) yanında kalmasından
hayret etmişler, Cibril de:
“Züfikardan
başka kılıç, Ali'den başka delikanlı yoktur” demiştir. Ali (r.a.) mezkûr
muharebede müşriklerin çoğunu öldürmüştür. Uhud'daki başarı Onunla müyesser
olmuştur. Kays b. Sa'd, Ali'nin (r.a.):
“Bedir
günü onaltı yara alarak yere düştüm. Hemen biri gelip beni kaldırdı...”
dediğini rivayet etmiştir. Ali'yi (r.a.) kaldıran mezkûr kişi “Cibril'dir.”
Bu
Râfizî Allah (c.c.)'a karşı hiç utanmıyor.
Rivayet ettiği bu yalanlar ancak ineklere anlatılır.
Müşriklerin çoğunun öldürülmesi nerede? Başarı nerede? Aksine Uhud muharebesi
müslümanların aleyhinde olup lehlerinde değildi. Bu hususta Allah (c.c.) şöyle
buyuruyor:
“Başkalarını
iki misline uğrattığınız bir musibete kendiniz uğrayınca mı: “Bu nereden?”
dersiniz? (Ey
Muhammed) de ki: “O kendi tarafınızdandır.” Doğrusu Allah herşeye kadirdir.” (Al-i İmran: 3/165)
Bu
savaşta önce müslümanlar kâfirleri yenmişlerdi. Rasulullah (sallallahu aleyhi
ve sellem), savaşta okçuları dağın bir gediğinde görevlendirmişti.
Fakat
okçular müşriklerin yenildiklerini görünce yerlerini terkederek ganimeti
toplamağa başladılar. Komutanları olan Abdullah b. Cübeyr onları bu hareketten
alıkoymasına rağmen onu dinlemediler. Bunu fırsat bilen düşman, müslümanlara
arkalarından hücum etti. Şeytan:
Muhammed
öldürüldü, diye bağırdı. Bu sırada müşriklerden Abdullah b. Kamîe,
müsIümanIardan Mus'ab b. Umeyr'i şehid etmişti. Zırh içinde olduğundan
Onu Peygamber'e benzetmişti. Ve Muhammed'i öldürdüm, demişti. O gün müslümanlar
yetmiş şehid vermişti. Rasulullah'a (sallallahu aleyhi ve sellem) indirilen bir darbe ile miğferi ikiye
bölünmüş, halkaları yanağına batmıştı. Bunun üzerine Rasulullah (sallallahu
aleyhi ve sellem):
“Peygamberleri Onları Allah'a
(dinine) davet
ettiği halde, Ona bu durumu reva gören kavim nasıl iflah edebilir?” buyurdu.
(Buhari, Meğazi: 21, Müslim, Cihad:
104,Tirmizi, Tefsir: 3)
Ondan sonra şu âyet-i
kerime indi:
“Senin
elinde birşey yok. Allah, ya onların tevbesini kabul eder, yahut onları zâlim
bulundukları için azablandırır.”
(Al-i İmran: 3/128)
O
gün Rasulullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem) beraberinde oniki kişi
kalmıştı. Ebubekir, Ömer, Talha ve Sa'd (r.a.) kalanlar arasında yer
alıyorlardı. Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) etrafında savaşarak şehit olmuş bir cemaat da vardı.
Bu üzücü manzara karşısında şımaran müşriklerin reisi Ebu Süfyan:
Yüksel
Hübel! Yüksel (yüce ol) Hübel! Bu gün Bedire bedel bir gündür, diyordu. Bu
sözüyle öçlerini aldıklarını ifade etmek istiyordu. Uhud muharebesinde
müşriklerden on küsur kişi öldürülmüştü. O gün ne Ali (r.a.) yaralanmış ve ne de
Cibril Onu yerden kaldırmıştır. Bu naklin isnadı nerededir? Hangi uydurma
kitaplarında mevcuttur?
“Osman
üç gün sonra geldi” şeklindeki sözün bir yalandır.
“Cibril:
Zülfikardan başka kılıç yoktur, dedi” şeklindeki sözün de bir başka yalandır.
Çünkü Zülfikar ismindeki kılıç Ali'nin (r.a.) değildi. Bu kılıcı müslümanlar Bedir
muharebesinde Ebu Cehil'den ganimet olarak almışlardı.
İbn-i
Abbas şöyle
diyor:
“Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem) Bedir muharebesinde Ebu Cehil'in Zülfikar
kılıcını ganimet olarak aldı. Bu kılıç Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve
sellem) Uhud muharebesinde
rüyasında gördüğü kılıçtır. Rasulullah bu rüyayı şöyle anlattı:
“Zülfikar kılıcımda bir gedik
(kırık)
gördüm.
Bunu aranızda açılacak bir gedikle te'vil ettim, Bir koçun arkasında olduğumu
gördüm. Bunu da askerin koçuna te' vil ettim. Kendimi muhafaza edilmiş bir kalede
gördüm. Bu kaleyi Medine şehriyle te'vil ettim. Bir sığırım kesildiğini gördüm.
Vallahi sığır iyiliktir, Vallahi sığır iyiliktir.”
Hadisi
Tirmizi, İbni Mace ve Ahmed b. Hanbel müsnedlerinde rivayet etmişlerdir.
|