Râfizî
şöyle diyor:
“Silsile
gazvesinde bir bedevî Rasulullah'a (sallallahu aleyhi ve sellem) gelerek bir cemaatin kendisini Medine'de
kuşatmak üzere yola çıktıklarını haber verdi. Bunun üzerine Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem):
Düşmana
karşı koymak için vadiye kimin gitmek istediğini sordu. Ebubekir:
“Ben
gideceğim” dedi. Rasulullah Ona sancağı teslim ederek beraberinde yediyüzkişi
gönderdi. Ebubekir düşmana varınca, düşman Ona:
“Geriye
dön ve arkadaşına yetiş. Biz çok kalabalık bir orduyuz.” (Yani bize karşı
koyamazsın.) Ebubekir döndü. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ikinci
defa:
“Vadiye
kim gidecek?” diye sordu. Ömer:
“Ben
gideceğim,” dedi. Onu da gönderdi. Fakat Ebubekir gibi geri döndü.
Üçüncü gün Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
“Ali
nerededir?” diye sordu ve sancağı Ona teslim etti. Ali yola düştü ve düşmanı
gördü. Onlardan altı veya yedi kişi öldürdü. Diğerleri de kaçtılar. Bunun
üzerine Allah (c.c.), Emirül mü'min'in bu haline kasem ederek:
“Andolsun,
soluyarak koşanlara” (Âdiyât: 100/1)
mealindeki âyet-i kerimeyi indirdi.”
Ey
Râfizî!
Bu
naklin de bâtıldır.
Böyle bir muharebe asla vuku bulmamıştır.
Olsa olsa Antere
ve Battal'ın sîret kitaplarında uydurulmuş yalanlardandır.
Urve,
Zührî, İbn-i İshak, Musa b. Ukbe, Ebu Ma' şer es-Sindî, Leys b. Sa'd, Ebu İshak
el-Fezârî, Velîd b. Müslim, Vâkidî, İbn-i Âiz ve emsali siyer âlimleri,
Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) hayatını ve devrini teferruatına kadar tesbit etmelerine rağmen,
senin nakletmiş olduğun hâdiseden asla bahsetmemişlerdir. Halbuki onlar,
kaydetmedikleri en ufak bir hadise bırakmamışlardır.
“Âdiyât” Sûresi de bahsettiğin gazve
hakkında nazil olmamıştır. Ali (r.a.)'den rivayet edilen meşhur görüşüne göre:
“El-Âdiyât
= koşanlar”
hacıların develeridir. Onları Müzdelifeden Mina'ya koşturuyorlar.
İbn-i
Abbas ve Cumhur
“El-Âdiyât” kelimesiyle Allah yolunda savaşta koşuşan atların
kasdedildiğini söylüyorlar.
|