Râfizî
şöyle diyor:
“Ali
insanlar arasında ençok ibadet eden idi, O gündüz oruç tutar, geceyi
ibadetle geçirirdi. İnsanlar gece ve gündüz nafilelerini ondan öğrenmişlerdir.
Ondan rivayet edilen me'sur ibadet ve sünetler vakti doldururlar. Birgün ve
gecesinde bin rek'at kılardı. Namaz kılmayı ve zekat vermeyi bir arada
yaşamıştır. Çünkü O rüku'da iken zekât vermiştir. Kendi kazancı ile bir köleyi
azad etmiştir. Şi'b te kendisi çalışarak kazancını Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem)'a verirdi.”
(Şi'b. Ebu Talib'in mahallesi
mânâsına gelir. Müşrikler, başta Rasulullah olmak üzere diğer bütün
müslümanlara işkence edince Ebu Talib, Mekkede bütün müslümanlarla
akrabalarının Şi'b'te toplanmalarını istedi. Toplandılar ellerindeki mal ve
erzakla geçinmeğe çalıştılar, fakat müşrikler onlara boykot ilan ettikleri için
çok sıkıntı çektiler. )
Ey
Râfizî!
Bu
iddialarında hiç kimseye gizli olmayan yalanlar vardır. Sünnetin çoğuna
muhalefet ettiği için bu iddianda medih de yoktur. Buharî'de şöyle bir hadis
vardır:
Peygamberimiz,
Abdullah b. Amr'e:
“Ya
Abdullah! Senin her gün oruç tuttuğun ve her gece baştanbaşa namaz kıldığın
bana bildirilmedi mi sanırsın?” buyurmuşlar. Abdullah da:
Evet
öyledir ya Rasulullah, bütün gece namaz kılarım, demişti. Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem):
“Sakın öyle yapma, kâh oruç tut, kâh iftar et; gecenin bir
kısmında namaz kıl, bir kısmında da uyu.”
(Buhari Enbiya: 39,
Müslim Siyam: 35) buyurmuşlardır.
Sahihayn'de bulunan bir başka hadis
şöyledir:
Ali
(r.a.) şöyle diyor:
Bir gece Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), kızı
Fâtıma'ya (ziyaret için) geldi ve siz namaz kılmaz mısınız? (diyerek teheccüd
namazına teşvik) buyurdu. Ali (r.a.) devamla şöyle diyor:
Ben, “Ya Rasulullah! Hayatımız Allah (c.c.)'ın yedindedir, bizi
uyandırmak dilerse uyandırır,” dedim. Biz böyle cevab verince Rasulullah geri
döndü. Ve bana hiç cevap vermedi. Yalnız yüzünü bizden çevirirken Rasulullah'ın
(sallallahu aleyhi ve sellem)
(mübarek elini) dizine vurarak:
“Umumiyetle insanlar, ne de çok cidalci oluyor” buyurduğunu işittim.
Bu hadîs de Ali'nin
(r.a.) geceleyin uyuduğuna ve Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi
ve sellem) Onunla yaptığı
mücadeleden yine kendisinin hoşlanmadığına delâlet eder.
“İnsanlar
gece ve gündüz nafilelerini ondan öğrenmişlerdir” diyorsun.
Eğer
bu sözünle bazı müslümanları kasdediyorsan, gerçekten büyükler her zaman onlara
tabî olanlara ilim öğretirler. Ama bütün müslümanIarın yalnız Ali (r.a.)'den ilim
aldıklarını iddia ediyorsan, bu iddian en çirkin yalanlardandır.
Tâbiîn'e
gelince, onlardan bir kısmı Ali (r.a.)'den rivayet de etmemişlerdir.
“Ali
(r.a.)'den rivayet edilen ve me'sûr olan dualar vakti doldururlar (insana kâfi
gelir.)” diyorsun.
Evet, bir çokları Ali'ye (r.a.) isnad edilen uydurmalardır. Çünkü
O, kendisine isnad edilen ve halefine uygun olmayan bir çok duaları dile
getirmekten çok çok yüce idi.
Duaların, en faziletli olanı da Rasulullah'dan
rivayet edilenleridir. Allah (c.c.)'a hamd olsun ki, bunlar da yetecek kadar çoktur.
“Ali
(r.a.), birgün ve gecesinde bin rek'at namaz kılardı” diyorsun. Bu iddian da
tamamen bâtıldır.
İşte Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ki, birgün ve
gecesindeki kıldığı namazların toplamı kırk rek'attır. Kaldı ki, Emirülmü'minin
ümmetin ve şahsının işleriyle ilgili olan meşguliyetinden dolayı bin rek'at
kılması için zaman da bulamaz. Ancak bu namaz horoz döğüşü gibi olursa
olabilir. Fakat muhakkak ki Allah (c.c.) Ali'yi (r.a.) böyle bir namazdan tenzih
etmiştir.
“Namaz
ve zekatın ikisini de bir anda ifâ etmiştir” şeklindeki sözünün yalan olduğunu
daha önce açıklamıştık. Bunda da hiçbir medih yoktur.
Kendi
kazancıyla bin köle azad etmiştir” şeklindeki sözüne gelince; bu da yalandır,
diyoruz. Böyle bir iddiayı ancak câhil olanlar yapabilir. Bin değil yüz köle
bile azad etmemiştir. Çünkü bunu yapacak kadar malı yoktu. Böyle bir kazancı
elde edecek kadar vakti de yoktu. Çünkü cihadla meşgul idi. Ticaretle iştigal
etmediğini ve sanatkâr olmadığını da biliyoruz. Şu halde bu kazancı neredendir?
“Şi'b
(hâdisesinde)de kendisi çalışır, malını Rasulullah'a (sallallahu aleyhi ve
sellem) infak ederdi” şeklindeki
ihbarın da açık bir yalandır.
Çünkü müslümanlar Şi'b (yerin ismi) den dışarıya
çıkarmıyorlardı. Onun için Ali (r.a.) de çalışamıyordu. Babası Ebu Talib
müslümanlarla beraber olup ihtiyacını kendisi karşılardı. Hatice'de (r.a.) zengin
olduğu için durmadan malını infak ediyordu. Zaten Ali (r.a.) Şi'b hadisesinde
yaşça onbeş yaş civarında bulunuyordu.
(Ali (r.a.) Nübüvvetten 13 veya 15 sene
önce doğmuştur. Şi'b hadisesi de Nübüvvetin 10 cu senesinde vuku bulduğuna göre
Ali'nin (r.a.) o sıralarda 23 ilâ 25 yaşlarında olması daha uygundur. (Mütercim)
“Ali
(r.a.) insanların en âlimi idi” diyorsun.
Aksine Ebubekir ve Ömer
(r.a.) Ali (r.a.)'den daha âlim idiler. Çünkü, Ebubekir (r.a.)'den başka hiç-kimse Rasulullah (sallallahu
aleyhi ve sellem)'in huzurunda hükmetmek, hitabette bulunmak ve fetva vermek
cesaretinde bulunamamıştır.
Müslümanlar Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem)'in vefatından şüphe ederken O, hiç çekinmeden Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem)'in vefatını herkese açıklamıştır. Nerede defnedeceklerini Ebubekir beyan etmiştir. Müslümanlar zekatı vermek istemeyenlerle savaşmak
hususunda kararsız iken, Ebubekir (r.a.) zekatı vermeyenlerle savaşmanın nass ile
sabit olduğunu ispat etmiştir. Feth süresindeki:
“And
olsun ki, inşaallah emniyet içinde bulunan kimseler olarak başlarınızı traş
etmiş ve kısaltmış olduğunuz halde korkmaksızın mutlaka Mescid-i Haram'a
gireceksiniz”
mealindeki âyeti Ebubekir (r.a.), Ömer (r.a.)'e açıklamıştır.
Rasulullah (sallallahu
aleyhi ve sellem)'in:
“Allah, bir kulu dünya ve âhiret arasında muhayyer kılmıştır.” hadisini kendisi ashaba
açıklamıştır. “El-Kelâle”yi Ebubekir (r.a.), müslümanlara tefsir
etmiştir. Ali (r.a.) de Ondan biraz ilim almıştır. Sünen'de rivayet edildiğine
göre Ali (r.a.) şöyle buyuruyor:
“Rasulullah (sallallahu
aleyhi ve sellem)'in bizzat kendisinden işittiğim hadislerden
Allah (c.c.)'ın dilediği kadar faydalanıyordum. Başkasının Rasulullah (sallallahu
aleyhi ve sellem)'dan bana hadis rivayet etmesi karşısında da Onu yemin
ettiriyordum. Yemin ettikten sonra Ona inanıyordum. Her haliyle doğru olan
Ebubekir (r.a.) de Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem):
“Günah işleyen her müslüman, abdest alır, iki rekat namaz kılar
ve Allah'tan bağışlanmasını dilerse, muhakkak Allah onu affeder.” buyurduğunu rivayet etmiştir.
(Tirmizi Tefsir Al-i İmran, Ebu Davud
Salat: 361, İbn Mace İkamet: 193)
“Sonra
başkalarının da rivayet ettiği gibi Ebubekir (r.a.)'in başkalarından daha âlim
olduğu icma' ile sabittir. Aynı sözleri Mansur b. es-Sem'ânî rivayet etmiştir.
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) da şöyle buyuruyor:
“Benden sonraki iki kişiye; Ebubekir ve Ömer'e uyunuz.” (Tirmizi Menakıb: 16,37, İbn Mace
Mukaddime: 11)
Müslim'de
rivayet edilen ve müslümanların Rasulullah'la beraber bulundukları bir seferde
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlardır:
“Müslümanlar, Ebubekir ve Ömer'e itaat ederse doğru yolu
bulurlar.”
(Müslim Mesacid: 311, Ahmed: 5/298)
Yine
rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) her ikisine:
“İkiniz bir hükümde ittifak ederseniz, size muhalefet etmem” buyurmuşlardır.
Bilindiği
gibi İbn-i Abbas bir konuda nass bulamadığı zaman, Ebubekir (r.a.) ve Ömer'in
sözlerine dayanarak fetva verirdi. Kaldı ki Rasulullah (sallallahu aleyhi ve
sellem)'in İbn-i Abbas'a dua ederek:
“Allah'ım Onu dinide âlim kıl” dediği sabittir. (Buhari Vudu: 10, Müslim Fedail: 138,
Ahmed: 1/266, 314)
Ebu Şeyhe; Ebu
Muaviye'den, O'da A'meş'den, O'da İbrahim'den, O'da Alkame'den rivayet ettiğine
göre Ömer (r.a.) şöyle buyuruyor:
“Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem),
geceleyin Ebubekir'in yanına giderek müslümanların, işleriyle ilgili olarak
müşaverede bulunurken ben de Onunla beraber idim”
Rasulullah (sallallahu aleyhi
ve sellem), hicret ederken yaşadığı en korkulu günlerinde Ebubekir'den (r.a.) başkasını
arkadaş edilmemiştir. Bedir muharebesi'nin yapıldığı günde Rasulullah (sallallahu
aleyhi ve sellem)'in çadırında Ebubekir (r.a.)'den başka hiç kimse Onunla
beraber çadırda kalmamıştır.
Buhari'de rivayet edildiğine göre Ebu'd-Derdâ
(r.a.), şöyle buyuruyor:
“Bir kere ben, Peygamber (sallallahu aleyhi ve
sellem)'in yanında oturduğum sırada
bir de Ebubekir'in elbisesinin eteğini diz kapakları açılıncaya kadar toplayarak
(telaşla) geldiği görüldü ve Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) bize:
“Herhalde arkadaşınız birisiyle çekişmiş olacak” buyurdu.
Sonra
Ebubekir (r.a.) gelip selam verdi. Ve:
“Yâ
Rasulallah! Benimle Hattab oğlu arasında bir münazaa vuku buldu. Fakat bu
münakaşada ben, Ömer'in hukukuna tecavüz etmiştim. Sonra pişman oldum da
Ömer'den kusurumun affını diledim. Fakat Ömer imtina etti. Ben de huzurunuza
geldim,” dedi. Bunun üzerine Rasulullah üç kere:
“Allah seni mağfiret
etsin ya Ebâbekr!” buyurdu. Sonra Ömer de bu dargınlıktan nedamet etti ve
Ebubekir'in
evine giderek:
“Ebubekir
burada mı?” diye sordu. Ev halkı:
Hayır, burada değil, diye cevap vermeleri üzerine
Ömer de Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'in huzuruna geldi ve Ona selâm
verdi. Bu sırada Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'in siması (nın rengi) değişmeye başladı. Hatta
Ebubekir (Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) Ömer'e itab etmesinden) korktu da iki dizi üzerine
çökerek iki kere:
“Ya
Rasulullah! Vallahi bu işde ben Ömer'den ziyade ileri gitmişimdir” dedi. Bunun
üzerine Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem), (Hepimize hitab ederek):
“Şüphesiz ki Allah beni size Peygamber göndermişti. Bunu size
tebliğ ettiğimde hepiniz beni yalanlamıştınız da
(Nübüvvetime yalnız)
Ebubekir inanmıştı. Ve uğrumda canını, malını feda etmişti,”
buyurdu.
Sonra
Rasulullah iki kere:
“Şimdi Ashabım! Siz,
(bu aziz) dostumu bu nisbetiyle ve bu
hususiyetiyle bana bırakmıyacak mısınız?” buyurdu.
(Buhari Fedail: 5)
(Râvi
Ebu'd-Derdâ der ki):
“Ebubekir (r.a.)
hakkında izhar olunan bu ta'zim üzerine Ondan sonra onun hatırı hiç incitilmedi.”
Reşîd; Mâlik b. Enes'ten
Ebubekir (r.a.) ve Ömer'in (r.a.) Rasulullah (sallallahu aleyhi ve
sellem)'a nisbeten olan makamlarını sorunca. Mâlik b. Enes şöyle buyurdu:
“Onların,
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'a nisbeten olan makamları, Onun vefatından
önce kendisiyle beraber bulundukları makam gibidir.”
Ondan
sonra Ebubekir'i (r.a.)n nass'a muhalif olan, hiç bir sözü tesbit edilmemiştir. Ama bu
özellik başkasında yoktur.
Yine
Sahihayn'de rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle
buyuruyor:
“Hiç şüphe etmeyiniz ki, sizden evvelki ümmetlerde peygamber
değilken kendilerine ilham edilenler, var idi. Benim ümmetimde de böylesi varsa
Ömer'dir.” (Buhari Fedail: 6, Enbiya: 54, Ahmed:
6/55)
“Bir kere uyurken bana
(bir bardak) süt sunuldu. Ben sütü
içtim, hem o kadar içtim ki, şimdi bile onun kanıklığı tırnaklarımda cereyan
eder, sanıyorum. Sonra (artığımı içmesi için bardağı) Ömer'e sundum.”
Ashab:
“Ya Rasulallah! Bu rüyanızı ne ile te'vil edip yordunuz?” diye
sorunca, Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
“İlim ile!” buyurdular.”
(Buhari İlim: 22, Tabir: 15, Müslim: 16,
Darimi Rüya: 13)
Tirmizi'de
bulunan ve Bekr b. Amr'ın, Mişrah b. Âhan'dan, O da Ukbe b. Âmir'den rivayet
ettiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyururlar:
“Benden sonra Peygamber olsaydı, Ömer olurdu.” (Tirmizi Menakıb: 19)
Tirmizi
aynı zamanda bu hadise “Hasen” demiştir. Yine sahihaynde rivayet
edildiğine göre Ebu Said el-Hudrî:
Peygamberin
haletini aramızda en iyi bilen Ebubekir (r.a.) idi, buyuruyor. Ali (r.a.) de:
“Beni
Ebubekir ve Ömer'e (r.a.) tercih eden birini işitirsem, Ona müfteriye (iftira eden)
uyguladığım cezayı uygularım,” buyururlar. Yine seksen ayrı rivayetle beyan
edildiğine göre Ali (r.a.) mimberden müslümanlara:
“Peygamberinden sonra bu ümmetin en hayırlısı Ebubekir ve
Ömer'dir.”
buyurmuşlardır.
Buhari
şöyle diyor:
Muhammed
b. Kesîr, Süfyan'dan, Cami' b. Şadad'dan, Münzir es-Sevrî'den, naklettiğine göre Muhammed
b. el-Hanefiyye şöyle diyor:
“Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem)’dan sonra insanların en hayırlısı kimdir?” diye
babama sordum. Babam da:
“Oğlum
bilmiyor musun?” dedi. Ben de:
“Hayır”
dedim. Babam:
“Ebubekir'dir”
dedi.
“Ondan
sonra kimdir?” dedim.
“Ondan
sonra Ömer'dir” dedi.
|