Râfizî
şöyle diyor:
“Âmir b. Vasile,
Ali'nin (r.a.) Şûra gününde -Ömer (r.a.) altı kişi seçmiş bunların
do kendi aralarında yerine halife olması için birini seçmelerini emretmişti-
şöyle dediğini rivayet ediyor:
“Bu
işe benim layık olduğuma dair sizden hiç birinizin inkâr edemiyeceği delilleri
size getireceğim. Şöyle ki: Allah aşkına aranızda benden önce Allah (c.c.)'a iman
edeniniz var mı?”
“Hayır
dediler...”
Râfizî
yalanla dolu olan hadisin (!) cümlesini anlatıyor
(Tekrarlarla dolu olan
bu hadis'e(!) daha önceki ve bu kitapça cevap verildiği için bu hadis'in
bütününü zikretmiyoruz. Ama gerçek olan şu ki, mezkur hadis tamamen uydurmadır.
)
Bunun
için de:
“Allah
aşkına içinizde bir anda üç bin melek ile Cîbril, Mikail ve İsrafil'in -
Rasulullah'a (sallallahu aleyhi ve sellem) “Kalîb” denilen yerden su getirdiğinde - kendisine selam
verdikleri kimse var mıdır? Hayır dediler” gibi uydurmalar vardır.
Râfizînin
uydurmalarından biri de şudur:
“Ebu
Ömer ez-Zâhid, İbn-i Abbas'ın şöyle dediğini rivayet ediyor:
“Ali
(r.a.)'de kimsede olmayan dört haslet vardır. O, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile ilk namaz
kılandır. Bütün savaşlarda Rasûlullah’ın sancağı onunla beraber idi. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)
ile beraber Huneyn gazvesinde sabretmiştir. Rasulullah'ı yıkayan ve kabre koyan
O'dur. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurur:
“Miraca
çıkarken dudakları yırtılmış ve kan akan bir topluluğu gördüm. “Ey Cibril,
bunlar kimdir?” dedim. Cibril:
“Bunlar
insanların gıybetini yapanlardır”, dedi. Sonra yalvaran bir topluluğa uğradım.
“Ey
Cibril bunlar kimlerdir?” dedim. Cibril:
“Bunlar
kafirlerdir”, dedi. Sonra yolumuzu değiştirdik. Dördüncü semaya çıkınca birini
namaz kılarken gördüm:
“Ey
Cibril bu kimdir? Bu Ali midir ki, bizi geçti? dedi. Cibril:
“Hayır
bu Ali değildir. Fakat melekler onu görmeği çok arzu ettiler. Onun
faziletlerini ve özellikle Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in ona:
“Harun'un
Musa'ya olan yakınlığı gibi sen de bana o nisbette olmak istemez misin? sözünü
işitince Ali'yi istediler. Binaenaleyh Allah, Ali suretinde bir melek yarattı.”
İbni
Abbastan gelen rivayette Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bir gün:
“Ben
gencim, gençoğlu gencim, gencin kardeşiyim” diyerek bununla Ali'yi
kasdediyordu. Bu söz, Bedir gününde Cibril'in semalara çıktığında ve çok
sevinçli olduğu bir sırada:
“Zülfikar
gibi kılıç, Alt gibi bir genç yoktur” dediği sözünün benzeridir. Yine İbn-i
Abbas şöyle diyor:
“Ebu
Zerr (r.a), Kabe'nin perdesine asılarak dua ederken şöyle dediğini işittim:
“Bilen
beni biliyor. Ben Ebu Zerr'im. İstediğiniz kadar oruç tutun ve namaz kılınız.
Ali'yi (r.a.) sevmedikten sonra size hiçbir faydası olmayacaktır.”
Râfizînin yukardan
beri hadis (!) diye iddia ettiği Amir b. Vasile'nin hadisi, bütün hadis
hafızlarının ittifak ile yalandır.
Şûra gününde Ali (r.a.) böyle bir şey
söylememiştir. Aksine Abdurrahman b. Avf Ali'ye (r.a.):
“Sana
emredersem adaleti uygulayacak mısın? Osman'a biat edersem sen de biat edecek
misin? diye sorması
üzerine Ali (r.a.):
“Evet”
cevabını vermiştir. Aynısını Osman (r.a.)'a sorduğunda o da aynı cevabı vermiştir.
Bunun üzerine müslümanlarla istişare etmek için üç gün bekledi.
İbn-i
Abbas'ın hadisine gelince; bu hadis batıldır. Uhud gününde Rasulullah'ın (sallallahu
aleyhi ve sellem) sancağı
ittifak ile Musab b. Umeyr'in elindeydi. Fetih gününde de Zübeyr'in elinde
olduğu Buharî'de varid olmuştur. Hüneyn gününde ise Rasulullah'ın (sallallahu
aleyhi ve sellem) bineğine en yakın olanlar Amcası Hz. Abbas ve Ebu Sufyan
b. El-Haris idi. Hz. Abbas Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) özengisini tutmuştu.
Mi'rac
gecesinde carî olan ve güya Allah, Ali'nin (r.a.) suretinde bir melek yaratmıştır
gibi hadis ve haberler de tamamen yalandır. Çünkü Mi'rac hadisesi Mekke'de iken
vuku bulmuştur. Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) Ali'ye (r.a.):
“Harun'un Musa'ya olan yakınlığı nisbetinde sen de bana yakın
olmak istemez misin?”
Sözü ise hicri dokuzuncu yılında vuku bulan ve en son
gaza olan Tebuk gazvesinde söylenmiştir. Aynı şekilde:
“Zülfikardan
başka kılıç, Ali'den başka genç yoktur” sözü de yalandır.
“Genç”
liğe gelince bu isim medih ve zem isimlerinden değildir. Bu söz, Dinç!,
Dinamik! mânâsında bir sözdür.
“İşittik
ki, bir delikanlı bunları kötülüyor..” (Enbiya: 21/60) mealinde olan ayeti kerimedeki “delikanlı”
kelimesiyle müşrikler, hiçbir zaman medhi kasdetmemişlerdir.
Rasulullahın (sallallahu aleyhi ve sellem) Ali
(r.a.) ile, Ebubekir'in
(r.a.) Ömer'le
(r.a.) kardeşlik akdettiklerine dair hadis ise yalandır. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ancak Ensar ile Muhacir arasında
kardeşlik akdetmiştir. Zülfikar ise bir kılıçtır. Bedir gazvesinde müslümanlar
tarafından ganimet olarak alınmıştır. Bedir gününde müslümanların Zülfikar
isimli bir kılıçları yoktu.
Üstelik
Ahmed ve Tirmizî'nin İbn-i Abbas'tan rivayet ettiklerine göre Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem) Bedir günü kılıcını bağışlamıştı ve o gün yaşça
genç değil olgunlamış bir durumdaydı. Binaenaleyh o gün için “Ben gencim” demesi
akla muvafık değildir. Ebu Zerr'den nakledilen söz de doğru değildir.
Bununla
beraber Ali'yi (r.a.) sevmek farz olduğu gibi Ebubekir'i
(r.a.) ve Ensarı da sevmek
farzdır. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
“İmanın alameti Ensarı sevmektir” buyurmuşlardır. Ali (r.a.) de şöyle
buyurur:
“Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem):
“Beni ancak mümin olan sever ve ancak münafık olan buğzeder,
diye ahdetti.”
(Müslim)
|