Rafizî
şöyle diyor:
“Muhammed b. Ka'b el-Kurazi şöyle dedi:
Abduddar
oğullarından Talha b. Şeybe, Abbas ve Ali (r.a.) bir birlerine karşı iftihar
ederek Talha; Kabe'nin anahtarları bendedir, istersem içinde yatarım.
Abbas (r.a.);
“Sıkaye
(su dağıtma) vazifesi bendedir. Ben de istersem içinde gecelerim.” dedim.
Ali
(r.a.) de;
“Ben
herkesten önce ben Kabe'ye doğru altı ay namaz kıldım, cihadın gerçek sahibi de
benim” dedi. Bunun üzerine:
“Siz
(müşriklerin)
hacılara su dağıtma işi ile mescid-i Haram'ın imârını, Allah'a ve âhiret
gününe iman edip de Allah yolunda cihad eden kimsenin işi gibi mi tuttunuz?” (Tevbe: 9/19) mealindeki ayet-i kerime indi.”
Râfizînin
bu iddiasına şöyle cevap veriyoruz:
Naklettiğin
bu ibare itimad edilen hiçbir hadis kitabında yoktur. Aksine yalan olduğu
hakkında açık deliller vardır. Şöyleki:
Herşeyden önce Taha b. Şeybe
isminde biri yoktur. Ka'be'nin hizmetçisi Şeybe b. Osman b. Ebi Talha'dır. (Bu
zat Osman b. Talha b. Ebi Talha'nın amcası oğludur. Şeybe b. Osman,
Halid ile birlikte Mekke'den gelirken “El Hed'e” denilen yerde Amr b.
El-As ile karşılaşırlar. “El-Hede” Mekke ile Asafan arasında bir
yerdir. Halid ve Amr b. El-As. müslüman oluyorlar, Şeybe ise Huneyn
gazvesine kadar müslüman oluşunu te'hir ediyor. Hatta Huneynde Rasulullah’ı
öldürmek isteyince, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve selem) elini Şeybenin
göğsüne koyarak “Şeytanı senden kovalıyorum” buyurması üzerine Allah
(c.c.) kalbine imanı yerleştirdi. Bundan sonra Şeybe Rasulullah (sallallahu
aleyhi ve sellem) ile birlikte savaştı ve savaşlarda sabretti. Mekke fethi
gününde Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Ka' be'nin anahtarlarını Osman
b. Talha b. Ebi Talha ile amcasının oğlu Şeybe b. Osman b. Ebi Talhaya
vererek onlara:
“Ey Ebi Talha oğulları anahtarları ebedi ve kalıcı olarak
alınız. Onları sizden ancak zâlim olan alır.” buyurdular. Kabe anahtarları o
günden bu güne Abduddar oğularından bir ailenin elinde bulunmaktadır. Bu aileye
“Şeybiyyîn” denilmektedir. )
Bu
dahi hadisin sahih olmadığını sana ispatlamağa kâfidir. Sonra hadiste Abbas'ın; İstersem mescidde gecelerim, sözü vardır. Mescidde gecelemenin büyük
bir iş olduğu nereden çıkıyor ki hatta onunla iftihar edilsin?
Yine mezkûr
hadiste Ali'nin (r.a.); “herkesten önce ben Ka'be'ye doğru altı ay namaz kıldım”,
sözü vardır ki, bu sözle mezkûr hadisin batıl olduğu zarureten anlaşılmış oldu.
Çünkü Ali (r.a.), Zeyd, Ebubekir (r.a.) ve Hatice'nin müslüman oluşları
arasında birkaç günlük fark vardır. O halde nasıl olur da Ali (r.a.) herkesten
önce altı ay Kabe'ye doğru namaz kılmış olabilir?
Bütün bunlara rağmen
ve başkası da cihada katıldığı halde Ali (r.a.), “Cihad sahibi, yalnız benim”
der mi? Şu halde bu hadis uydurmadır.
Râfizînin
iddiasına sahihi Müslimde Nu'man b. Beşir'den rivayet edilen bir hadis
ile de cevap verilebilir. Şöyleki:
Nu'man
b. Beşir
şöyle diyor:
Rasulullah (sallallahu
aleyhi ve sellem)'in mimberi yanında bulunduğunun bir sırada adamın biri:
“İslamı kabul
ettikten sonra hacılara su vermekten başka bir amel işlemesem umurumda
değildir.” Bir diğeri:
“İslamı
kabul ettikten sonra mescid-i haramı imar etmekten başka bir amel işlemesem
umurumda değildir.”
Bir
başkası da:
“Cihadı
zikrederek, o dediklerinizden üstündür,” dedi. Bunun üzenine Ömer (r.a.) onları
dağıtarak:
Bugün
Cumadır. Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) mimberi yanında sesinizi yükseltmeyin. Cumayı kıldıktan
sonra Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in yanına girip ihtilaf
ettiğiniz konuyu soracağım, dedi. Bunun üzerine:
“Siz
(müşriklerin)
hacılara su dağıtma işi ile Mescid-i Haramın imarını, Allah'a ve ahiret gününe
iman edip de Allah yolunda cihad eden kimsenin işi gibi mi tuttunuz?” (Tevbe:9/19) mealindeki ayeti kerime nazil oldu.
Bundan
da anlaşılmış oldu ki Cihad yalnız Ali'ye (r.a.) mahsus bir özellik değildir.
Onunla beraber cihad edenler çoktur. Allah (c.c.) şöyle buyurur:
“İman
edenler, hicret yapanlar, Allah yolunda mallarıyla ye canlarıyla savaşanlar,
Allah katında daha büyük dereceye sahibidirler.” (Tevbe:
9/20)
Şüphesiz ki, Ebu
Bekir'in (r.a.) can ve malıyla yaptığı cihad Ali (r.a.) ve başkalarınkinden
daha çoktur. Onun içindir ki rivayet edilen sahih bir hadiste Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem) Onun hakkında şöyle buyururlar.
“İnsanlar arasında sohbetinde ve harcamasında bana en çok
yardımı olan Ebu Bekir'dir.” (Buhari Salat: 80, Fedail: 3, Tirmizi, Menakıb: 15, Ahmed:
2/18)
Ebubekir (r.a.) hem diliyle hem de eliyle mücahid idi. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve
sellem)'dan sonra Allah (c.c.)'a ilk davet eden eden, hicretinde ve cihadında onunla
birlikte olan yine odur. Hatta Bedir Muharebesinde El-Arişte (Rasûlullah'a ait
özel çadır) yalnız kendisi Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile beraber
idi. Uhud muharebesi gününde de Ebu Süfyan; - Şiddetli düşmanlığından dolayı -
yalnız Rasulullah, Ebubekir ve Ömer'i (r.a.) sormuştur. Ebu Süfyan:
“Muhammed
içinizde mi?” diye sorunca Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
“Cevab vermeyiniz” buyurdu. Ebu Süfyan:
“İbn-i
Ebi Kuhafe (Ebu Bekir (r.a.)) aranızda mı? Ömer (r.a.) aranızda mı?” sorularını da sorunca yine Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem)
“Cevab vermeyiniz” buyurdular. Bunun üzerine Ebu Süfyan’ın:
“Bu
sizin için yeter”, diye müslümanlara hakarette bulunması üzerine Ömer (r.a.)
kendini tutamadı ve yalan söylüyorsun ey Allah (c.c.)'ın düşmanı! Saydıklarının hepsi
hayattadır. Allah (c.c.) seni yasa boğacak olanı sana bıraktı, dedi (Buharî).
|