بســـم الله الرحمن الرحيم

 

3.2.11

 

Râfizî:

“Ebubekir şeraît hükümlerinin çoğunu bilmezdi. Kelâlenin hükmünü bilmediği için; Kelâleyi görüşüme göre açıklarım. İsabet edersem Allah'tandır, hata edersem şeytandandır, diyordu. Dedenin mirastaki payı ile ilgili olarak yetmiş defa ayrı ayrı hükümler vermiştir. Bu da Onun ilmindeki geriliğe delalet eder.” diye iddia ediyor.

Râfizînin bu iddiasına karşı cevabımız şudur:

Bu iddia büyük bir iftiradır. Ebubekir'den (r.a.) başta Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in huzurunda hüküm ve fetva verebilen olmadığı halde, nasıl olur da şeriat hükümlerini bilmesin?

Hatta Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), en çok Onunla ve Ömer'le (r.a.) istişare ediyordu. Mansur b. Abdil Cabbar ve daha başkasından gelen nakillere göre, Ebubekir'in bütün ümmetten daha âlim olduğu üzerinde icma vuku bulmuştur. Bu acık bir gerçektir.

Ümmet, onun zamanında bir meselede ihtilafa düştüğünde mutlaka Ebubekir (r.a.), Kur'an ve Hadisten delil getirerek onu kendilerine tafsilatlı bir şekilde açıklamıştır.

Ümmete Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) vefatını ve defnedilecek yeri açıklayıp, onları imanlarında karar kıldırması, onlara âyet okuyarak, zekatı inkar edenlerle savaşın gerekli olduğunu beyan etmesi ve Hilafetin Kureyş'in hakkı olduğunu ilan etmesi gibi.

Eğer haccın menâsikini ve namazla ilgili malumatı bilmemiş olsaydı, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) onu bu işlerle görevlendirmezdi. Enes'in (r.a.) Ebu Bekir'den (r.a.) aldığı ve sadaka ile ilgili açıklamaları fakihlerin dayandıkları açıklamalardır.

Hülasa olarak Ebubekir'in (r.a.) yanıldığı şerî bir meselenin var olduğunu bilmiyoruz. Ama başkaları için bu ölçüde isabet etmek söz konusu değildir.

 

İÇİNDEKİLER

Üçüncü Bölüm

3.2