Râfizî:
“Ebubekir şeraît hükümlerinin çoğunu bilmezdi. Kelâlenin hükmünü bilmediği için; Kelâleyi
görüşüme göre açıklarım. İsabet edersem Allah'tandır, hata edersem
şeytandandır, diyordu. Dedenin mirastaki payı ile ilgili olarak yetmiş defa
ayrı ayrı hükümler vermiştir. Bu da Onun ilmindeki geriliğe delalet eder.” diye
iddia ediyor.
Râfizînin
bu iddiasına karşı cevabımız şudur:
Bu iddia büyük bir iftiradır.
Ebubekir'den (r.a.) başta Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in huzurunda hüküm ve fetva verebilen
olmadığı halde, nasıl olur da şeriat hükümlerini bilmesin?
Hatta
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), en çok Onunla ve Ömer'le (r.a.) istişare
ediyordu. Mansur b. Abdil Cabbar ve daha başkasından gelen nakillere göre,
Ebubekir'in bütün ümmetten daha âlim olduğu üzerinde icma vuku bulmuştur. Bu
acık bir gerçektir.
Ümmet,
onun zamanında bir meselede ihtilafa düştüğünde mutlaka Ebubekir (r.a.), Kur'an
ve Hadisten delil getirerek onu kendilerine tafsilatlı bir şekilde
açıklamıştır.
Ümmete
Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) vefatını ve defnedilecek yeri açıklayıp, onları imanlarında karar
kıldırması, onlara âyet okuyarak, zekatı inkar edenlerle savaşın gerekli
olduğunu beyan etmesi ve Hilafetin Kureyş'in hakkı olduğunu ilan etmesi gibi.
Eğer
haccın menâsikini ve namazla ilgili malumatı bilmemiş olsaydı, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)
onu bu işlerle görevlendirmezdi. Enes'in (r.a.) Ebu Bekir'den (r.a.) aldığı ve sadaka
ile ilgili açıklamaları fakihlerin dayandıkları açıklamalardır.
Hülasa
olarak Ebubekir'in (r.a.) yanıldığı şerî bir meselenin var olduğunu bilmiyoruz. Ama
başkaları için bu ölçüde isabet etmek söz konusu değildir.
|