Râfizî
şöyle diyor:
“Ömer'den
rivayet edildiğine ve el-Hilye kitabında yazıldığına göre Ebubekir, ölmek üzere
iken:
“Keşke
kavmim için bir koç olsaydım da beni keserlerdi,” demiştir. Bu söz kâfirin
“Keşke toprak olsaydım” sözünden başka bir söz müdür?
İbn-i Abbas,Ömer ölmek
üzere iken:
“Yeryüzü
dolusu altınım olsaydı, şu halin korkunç neticesinden kurtulmak için hepsini
feda ederdim,” dediğini naklediyor. Bu söz de:
“Eğer
bütün aradakiler -bir misli ile beraber- o kafirlerin olsa, kıyamet günü azabın
kötülüğünden kurtulmak için onu mutlak feda ederlerdi.” (Ra'd:
13/47)
Ayetinin
mefhumu değil midir? İnsaf sahibi, olan şu iki adamın dediklerine ve şehid
edildiği zaman Ali'nin “Ka'be'nin Rabbına yemin ederim iki, zafere ulaştım”
sözüne baksın.”
Ey
Râfizî:
Bu
iddianda da aşırı bir cehalet vardır.
Ali (r.a.)'den naklettiğin sözün benzeri
ondan başkasından da nakledilmiştir. Hatta bazı hariciler dahî bu sözü
söylemişlerdir. Ebubekir'in (r.a.) azadlı kölesi Bilal vefat etmek üzere iken,
hanımı da ahu vahlar çekerken Bilal:
“Yarın
Dostum Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) ve arkadaşlarıma kavuşacağım,”
diyordu.
Buhari'de,
Misver b. Mahreme'nin rivayetine göre, Ömer (r.a.) vurulunca elem çekmeğe ve
endişelenmeye başlamıştı. Hemen İbn-i Abbas yanına gelerek endişesini gidermek
ve teselli etmek maksadiyle:
“Ey
Emirul Mü'minin, vaziyetten o kadar endişe etme!” demiş ve sözüne şöyle devam
etmiş:
“Ey Emirul mü'minin! Sen
Rasulullah'a (sallallahu aleyhi ve sellem) yâr oldun. Ona pek güzel dostluk ettin, Sonra Rasulullah'tan, o, senden memnun olarak ayrıldın. Ondan sonra Ebubekir'e arkadaş oldun. Ona da pek iyi refakat ettin. Sonra Ebubekir'den, O da senden
hoşnut ve razı olarak ayrıldın. Sonra Peygamberin ve Ebubekir'in bunca ashabına
dost oldun. Bunlara da pek güzel dostluk ettin. Eğer sen (bu defa) Ashabtan
ayrılırsan, muhakkak onlar senden hoşnut ve razı oldukları halde ayrılacaksın!”
demiştir.
Bunun
üzerine Ömer (r.a.):
“Ey
sevgilim İbn-i Abbas! Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ile sohbet ve
O'nun rıza ve memnuniyeti hakkında yadettiğin o güzel hatıralar, zikri âli olan
Allah (c.c.)'ın bana bahşettiği bir nimet ve ihsanıdır. Ebubekir'in sohbeti ve onun
memnuniyeti hakkındaki hatıralar da, zikri âli olan Allah (c.c.)'ın bir nimet ve
ihsanıdır ki, onu bana bahsetmiştir. Benim şu andaki ızdırap ve endişem senin
içindir. Vallahi şu yer dolusu altınım olsa Aziz ve CeliI olan Allah (c.c.)'ın
azabından kurtulmak için (bir an tereddüt etmeden ve millet hukukunu îfâda
kusur etmek endişesiyle derhal) o altını feda ederdim,” demiştir.
Evet
Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem) vefat ettiğinde Ondan razı olmuştur. Müslümanlar adaletine şahitlik
ederek ondan memnun olmuşlar. Allah da ondan razı olmuştur. Allah'tan korkması
onun allameliğine delildir. Allah (c.c.):
“Allah'tan,
kulları içinde, ancak (Kudret ve azametini
bilen) âlimler korkar.” buyurur. (Fatır: 35/28)
Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem) da namaz kılarken kaynayan kazandan gelen ses
gibi, Allah korkusundan göğsünden iniltiler geliyordu. Müslim'de rivayet
edildiğine göre Osman b. Maz'un şehid edildiğinde Rasulullah (sallallahu aleyhi
ve sellem):
“Vallahi, Peygamber olmama rağmen bana ve size ne yapılacağını
bilmiyorum”,
“Benim bildiklerimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız”
buyurmuştur.
Ebu Zer (r.a.):
“Kesilen bir ağaç olmak isterdim” demiştir.
Kafir
ise kıyamette:
“Keşke
toprak olsaydım” (Nebe: 40) diyecektir.
Bir
başka ayette de:
“Allah'ın
emrine itaat etmeyenler ise, arzda bulunan şeylerin hepsine bir o kadarı ile
beraber sahip olsalar, (azabdan) kurtulmak için hepsini verirlerdi..” (Ra'd: 13/18) buyrulmuştur.
Mü'minin
dünyada Allah (c.c.)'a karşı olan korkusunu, kâfirin ahiretteki korkusuna benzetmek
nuru karanlığa, gölgeyi güneş sıcaklığına benzetmek kadar yanlıştır.
Müslüman
ümmeti idare eden, ümmetin hakkında adaletle şahitlik ettiği ve buna rağmen
acaba zulüm etmişmiyim, diye korkan bir kimse, şüphesiz ki meriyetinde
bulunanların çoğunun hakkında zalim dedikleri ve haddi zatında ameliyle
güvenilir olan bir zattan daha üstündür.
Kaldı
ki, Ömer'in (r.a.) adaleti atasözleriyle ifade edilmektedir.
Hafız
ez-Zehebi şöyle diyor:
“İbn-i
Üyeyne, Ca'fer-i Sadıktan, O de babasından, O da Câbir'den rivayet ettiğine
göre Ali (r.a.), Ömer'i (r.a.) yerde uzanmış ve üstüne örtü çekmiş olarak görmüş
ve :
“Allah
(c.c.)'ın
rahmeti üzerinde olsun ey Ömer!” demiştir. Bu haber de en sıhhatli
haberlerdendir.
İbnül
Mübarek, Amr
b. Said b. Ebi Hüseyn en-Nevfeli el Mekkî, İbn-i Ebi Müleyke, O da İbn-i
Abbas'tan rivayet ettiğine göre İbn-i Abbas şöyle buyurmuştur:
“Ömer vefat edince tabuta konuldu ve bir
cemaat onu ortalarına alarak övüp dua etmeğe başladılar. Aralarında beni takib
eden birisi omuzumu tuttu. Bir de baktım ki, Ali, Ömer'e rahmet okuyarak,
“Senden başka ameline
gıpta edip, onun gibi Allah (c.c.)'ın huzuruna kavuşmayı arzu ettiğim kimse
geçmemiştir”
diyordu.”
Bu
haber de sahihtir.
|