Râfizî
şöyle diyor:
“İbn-i
Abbas'ın rivayet ettiğine göre Rasalullah (sallallahu aleyhi ve sellem)
hastalığı esnasında şöyle buyurmuştur:
“Bana
kâğıt kalem getiriniz. Size öyle bir kitap (vaziyetname) yazacağım ki, benden
sonra sapmıyacaksınız.” Bunun üzerine Ömer:
Bu
adam sayıklıyor mu? Allah (c.c.)'ın kitabı bize kâfidir, dedi. Rasulullah:
“Yanımdan
savulun, benim yanımda kargaşa olmaz” buyurdu. İbn-i Abbas şöyle dedi:
“Ah
ne büyük musibettir. O musibet ki Rasulullah ile yazmak istediği kitap arasına
engel çıktı. Rasulullah vefat ettiğinde Ömer:
“Muhammed
ölmedi. Bazılarının el ve ayaklarını kesmeden de ölmez.”
Ebubekir Ömer'i bu sözlerinden vazgeçirtip Ona:
“(Ey Resulüm) elbette sen
öleceksin ve elbette o kâfirler de ölecekler” (Zümer:
39/30),
“Şimdi
O (Muhammed)
ölür veya öldürülürse siz ardınıza dönüverecek misiniz?” (Al-i İmran: 3/144) ayetlerini okuyunca Ömer: Bu
ayetleri işitmiş gibiyim, dedi.”
Ey
Rafizî:
Herşeyden
önce Ebu Bekir'in (r.a.) dışında hiç kimseye nasib olmamış ilim ve faziletin
Ömer (r.a.) için sabit olduğu bir gerçektir. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem),
Ömer (r.a.) için şöyle buyurmuştur:
“Sizden önceki ümmetlerde
(Allah tarafından mülhem olan)
öyle kimseler vardır ki, onlar peygamber olmadıkları halde kendilerine haber
ilham olunurdu. Ümmetim içinde de bunlardan bir kimse varsa o da muhakkak
Ömer'dir.”
(Buhari, Fedail: 6, Enbiya: 54,
Ahmed: 6/55)
Müslim'de
de buna benzer rivayetler vardır.
Buhari'nin Ebu Hureyre yoluyla rivayet
ettiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
“Uykuda iken bana bir kadeh süt getirdiler. O kadar içtim ki,
kanıklık tâ tırnaklarımdan sızdığını duyuyordum. Artığımı Ömer b. Hattab'a
verdim” buyurmuştur.
“Ya Rasulullah! Bunu ne ile te'vil ettin?” diye sormaları
üzerine:
“İlim ile” cevabını- verdi.
(Buhari, İlim: 22 Tabir: 15, Müslim
Fedail: 16, Darimi Rüya: 13)
Buharî'deki
bir -başka hadiste Ebu Said'den rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu
aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
“Rüyamda gördüm ki halk bana arz olunuyordu. Üstlerinde
gömlekler vardı. Kiminin gömleği memelerine kadar uzanıyor, kiminin ki daha
uzun bulunuyordu. Ömer b. El-Hattab da bana arzolundu. Üstünde
(etekleri) yere
sürünen gömleği vardı ki onu yukarıya doğru çekiyordu.”
“Ya Rasulullah, bunu ne ile te'vil ettin” diye sormaları
üzerine:
“Din ile” cevabını verdi.” (Buhari,
Tabir: 15)
Buhari
ve Müslim'de rivayet edildiiğne göre Ömer (r.a.) şöyle buyuruyor:
“Ben üç şeyde Rabbime muvafakat ettim. (Yani görüşüm, Rabbimin
ezeli hükmüne muvafık düştü).
“Ya Rasulullah, makam-i İbranim'i musalla (Yani namazgah)
ittihaz etsek” dedim. “Makam-ı İbrahim'i namazgah edinin.”
âyeti nazil
oldu.
Bir de âyet-i hıcab: “Ya Rasulallah, emretsen de ezvac-ı
tâhirâtın hicab içine girseler. Çünkü iyiler ve kötüler onlarla konuşabiliyor”
dedim. Derken tesettür ayeti nazil oldu. Üçüncüsü Bedir esirleri meselesidir.” (Bedir esirleri
hakkında “Allah’ın ilmî ezelisinde mukarrer olmasaydı aldığınız fidyeler
mukabilinde elbet büyük bir azaba erişecek idi,” (Enfal: 68) ayeti nazil olup
Ömer'in (r.a.) fikri te'yid edilmiştir. )
Vasiyetname
meselesine gelince, Buhari ve Müslim'de rivayet edildiğine göre Aişe (r.a.) şöyle buyurur:
Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem) (son) hastalığında (bana) şöyle buyurdu:
“Babanı, kardeşini bana çağır da bir mektup yazayım. Belki biri
bir sevdaya düşer, bir müddet davaya kalkar da, ben daha lâyıkım, der. Lakin
Allah da, mü'minler de Ebubekir'den başkasını istemezler.” (Buhari
Megazi: 83, Müslim Fedail: 11)
Buhari'de
rivayet edildiğine göre Aişe (r.a.):
“(Şiddetli
bir baş ağrısından) Vay başım (ölüyorum!) demişti. Rasulullah (sallallahu
aleyhi ve sellem) de:
“Eğer sen ölür de ben hayatta kalırsam senin için istiğfar eder
ve senin için dua eylerim,” buyurdu. Bunun üzerine Aişe (r.a.):
“Vay
başıma gelen musibet! Vallahi öyle sanıyorum ki, muhakkak sen benim ölümümü
istiyorsun. Eğer ben ölürsem muhakkak sen o son günün gecesinde kadınlarının
birisiyle gerdekte olup yaşayacaksın,” dedi Aişe'nin bu sözü üzerine Rasulullah (sallallahu
aleyhi ve sellem)
şöyle buyurdu:
“Yâ Âişe! (Endişelenme!) belki ben “vay başım!”
demeliyim.
“Yâ Âişe! Şimdi Ebubekir'e ve oğluna haber göndermek ve
-Hilafet dedikoducuların sözlerinden ve hilafet umanların temennilerinden
nefret ederek- Hilafeti Ebubekir'e vasiyyet etmeği arzu ettim. Fakat sonra
düşündüm ki, Allah
(Hilafeti Ebubekir'den başkasına müyesser kılmaktan)
imtina eder. Mü'minler de Ebubekir'den başkasının halife olmasını men' ederler. Yahud Allahu Taâlâ (Ebubekir'den başkasının halife olmasını) men' eder.
Mü'minler de (Ebubekir'den başkasına bîat ve mutâbaattan) imtina'
ederler.”
Müslim'de
rivayet edildiğine göre İbn-i Ebi Müleyke şöyle diyor:
“Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) yerine halife tayin
etseydi, kimi edecekti? diye Aişe'ye soruldu. Aişe:
“Ebubekir'i”, dedi. Ondan sonra kimi?”
“Ömer'i” dedi.
“Ömer'den sonra kimi denilince”:
“Ebu Ubey'de'yi” dedi.”
Ömer'in (r.a.) sözleri ise; Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem)'in hastalığı
anındaki sözlerini hastalık şiddetinden mi? Yoksa bilinen normal sözlerinden
midir? Şeklindeki bir şüpheye düşmesinden kaynaklanıyor. Tabii ki Peygamberler
için de hastalık caizdir. Onun için Ömer (r.a.):
“Rasulullah
sayıklıyor mu?” diye şüphe etmiştir. Kesin olarak sayıklıyor dememiştir. Ömer'in
(r.a.) şüpheye düşmesi caizdir. Çünkü peygamberlerden başka masum bir kimse
düşünülemez. Binaenaleyh Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) söylediklerini hummanın şiddetinden
olduklarını caiz görmüştür. Hatta bundan dolayı vefat etmediğini zanetmiştir.
Ama vefatını müşahade edince inanmıştır. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve
sellem) da Aişe (r.a.) için zikrettiği kitabı (vasiyetnameyi) yazmağa azmetmişti.
Ancak bazı şüpheleri müşahade edince bu vasiyetnamenin şüpheleri
kaldıramıyacağına, böylece faydasının da olmayacağına inandı. Fakat, Allahu
Taala'nın ashab-ı kiramı razı olacağı davada birleştireceğini bildiği için:
“Allah da, mü'minler de Ebubekir'den başkasını istemezler” buyurmuştur. (Müslim
Fedail: 11)
İbn-i
Abbas'ın:
“Ah ne büyük musibettir. O musibet ki Rasulullah ile yazmak istediği kitab
(vasiyyetname) arasına engel çıktı”
sözü engelin gerçekten musibet olduğunu gösteriyor.
Bu
söz haddi zatında Ebubekir'in (r.a.) hilafetinde şüphe edenlerin ve meselenin kendillerine şüpheli geldiği kimselerin aleyhindedir. Hilafetin
Ebubekir'in (r.a.)
hakkı olduğuna inananlar için hiçbir musibet yoktur. Allah (c.c.)'a hamd olsun!
Vasiyyetname, Ali'nin
(r.a.) hilafeti ile ilgiliydi, diye hayal kuranlar, bütün ehl-i sünnet
âlimlerinin ittifakı ile dalalettedirler. Hatta şiîlerin bir kısmı da, ehl-i
sünnetin Ebu Bekir'in (r.a.) hilafet ve imametinde müttefik olduklarını kabul
etmişlerdir.
Ali'nin (r.a.) halife olduğunu söyleyen şiîler ise, Rasulullah'ın (sallallahu
aleyhi ve sellem)
daha önce açık bir nass ile Ali'nin (r.a.) halife olduğunu beyan ettiğini iddia
ederek, onun için Rasulullah (sallallahu aleyhi ve
sellem) vasiyyetname yazmamıştır, diyorlar.
|