Râfizî
şöyle diyor:
“Ömer
kendi görüş, istek ve zannına göre hükmederdi.”
Bu durum yalnız
Ömer'e (r.a.) ait değildir.
Ali (r.a.) de kendi görüşüne göre
hükmedenlerden idi. Buna delil olarak da Sıffîn muharebesine gitmesini
gösterebiliriz. Ali (r.a.) bu hususta şöyle diyor:
“Rasulullah
bu hususta bana bir şey söylememiştir. Ancak görüşüme göre bu savaşa
gitmeliyim.”
Ama
hâricilerle savaşması konusunda hadisten delili vardır. Cemel ve Sıffîn
savaşıyla ilgili olarak her iki taraf da bir delil getirmemişlerdir. Ancak
Kaidûn, (savaşa katılmayanlar) fitne çıkmaması için savaşın terkediimesine dair
hadislerle delil getirmişlerdir.
Bilinen
şu ki;
görüş nasslara aykırı değilse onda hiçbir sakınca yoktur. Aykırı ise, bunun en
uygun olmayanı binlerce müslümaran kanlarının akıtılmasına sebep olan ve o
kişilerin öldürülmesinde ne dünya ve ne de âhiretlerine yararlı bir maslahatın
bulunmadığı görüş olur.
Eğer
Ali (r.a.), (Sıffîn ve Cemel Vak'ası) görüşü ile ayıplanmazsa -ki ayıplanamaz-
Ömer (r.a.) ve başkalarının ferâiz, talak v.s. fiıkhî meselelerle ilgili görüşlerinden
dolayı haliyle kınanamazlar.
Bununla
birlikte Ali (r.a.) fıkhî meselelerde ashabın görüşlerine iştirak etmiş fakat
kan akıtma davasındaki görüşüyle tek başına
kalmıştır. Oğlu Hasan (r.a.) ve ilk müslümanların çoğu bu
savaşlarda maslahat görmemişlerdir. Onların bu görüşleri, birçok şer'î
delillere dayandığı için savaşı gerektiren görüşe nazaran maslahata daha uygun
idi.
Ali'nin (r.a.) dedenin payı vesâir ffkhî meselelerdeki hükümleri de aklî görüşlerine
dayanıyordu. O şöyle diyordu:
“Ben
ve Ömer cariyenin çocukları olduktan sonra satılamıyacağı hususunda görüş;
birliğine varmıştık. Fakat şimdi onların satılmasını caiz görüyorum.”
Bunun
üzerine kadısı Ubeyde es-Selmâni:
“Sizin
ve Ömer'in cemaatla beraber olan görüşleriniz, senin küçük fırkalarla beraber
olan görüşünden bize daha güzel geliyor”, demiştir.
Buharide
rivayet edildiğine göre:
Ubeyde
es-Selmânî Ali (r.a.)'den naklettiğine göre Ali (r.a.) şöyle diyor:
“Daha
önce hüküm verdiğiniz gibi hüküm veriniz. Ben ihtilaf istemiyorum.
Müslümanların cemaat olmalarını ve arkadaşlarım olan üç halife gibi ölmek
istiyorum.”
Bu
sözü İbn-i Sîrin, Ubeydeden nakletmiş, ayrıca O, Ali (r.a.)'den nakledilen
sözlerin bir çoğunun kendisine isnad edilen yalanlar olduklarını söylemiştir.
İbn-i
Ömer (r.a.) şöyle diyor:
Babamın
(Ömer (r.a.)) bir şey hususunda görüş beyan edip de onun öyle olmadığını görmüş
değilim.
Nasslar,
İcma ve muteber sözler, Ömer'in (r.a.) görüşü; Osman, Ali, Talha ve Zübeyr'in
görüşlerinden daha isabetli olduğunu gösteriyorlar. Bunun içindir ki,
görüşlerinin neticesi hayırla neticelenmiştir.
Zerre kadar insaf ve vicdanı
olan kimse, Ömer'in (r.a.) ahlâk ve ilminin kemâlinde şüphe etmez.
Ebubekir ve
Ömer'in (r.a.) sadakat ve kemalinde şüphe eden, mutlaka ve zır câhil veya
münafık zındıktır.
Onların yüceliklerinde şüphe etmek
Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) ve İslâm’ın,
kemalinden şüphe etmektir. Bu da râfizîlerin ve bâtınîlerin işidir.
Râfizî “Ali masumdur. Mücerred görüşüyle
hükmetmez. Aksine onun söylediği herşey nass gibidir” derse, “Öte tarafta ve
senin gibi aşırı giderek (haşa!) Ali'yi tekfir eden haricilerin var olduğu”
kendisine hatırlatılır.
|