Ey
Râfizî!
“Ömer
meziyetleri ayrı olan kişileri eşit tutmuştur.” diyorsun.
Bu
iddia sence doğrudur. Ama Ömer'in (r.a.) tercih ettiği altı kişi, Onun nezdinde
bunlar fazâilde birbirlerine yakın idiler. Hatta Şûra ehli dahi hangilerinin
hilafete layık olduğu hususunda mütereddit idiler. Ama sen:
“Tercih
edilenin Ali (r.a.), kendisine tercih edilen de Osman'dır.” diyecek olursan; o
zaman, sana:
“Ensar
ve muhacirler kendisine tercih edilen bir kimsenin hilafeti üzerine nasıl
ittifak ettiler?” sorusunu soracağız.
Eyyüb
Sahtiyan ve arkadaşları:
“Kim
Ali'yi Osman'a tercih ederse muhacir ve ensara hakaret etmiştir,” demişledir.
Sahihaynde rivayet edildiğine göre İbn-i Ömer (r.a.) şöyle diyor:
“Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) devrinde Onun ashabından hangisinin efdal
olduğundan bahseder, önce Ebubekir sonra Ömer, sonra Osman'ı zikrederdik.”
Bir başka sözünde de:
Sonra
Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) diğer ashabını bırakır, aralarında tercih yapmazdık, buyuruyor.
Ashab-ı Kiram'ın Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) zamanındaki hallerini işte böyle naklediyor.
Aslında bunun eseri de ashabta açıkça görülmüştür. Onlar korkmadan ve bir
mükafaat beklemeden Osman'ın (r.a.)' hilafetinde ittifak etmişler ve Ona bîât
etmişlerdir. Onlar Allah (c.c.)'ın kendilerini tavsif ettiği gibi idiler. Allah (c.c.)
onlar hakkında şöyle buyuruyor:
“...
Allah onları sever onlar da O'nu severler. İnananlara karşı alçak gönüllü,
inkarcılara karşı güçlüdürler. Allah yolunda cihad ederler, yerenin yermesinden
korkmazlar...”
(Maide: 5/54)
İbn-i
Mesud da
şöyle diyor:
“Hiç zorluk çekmeden bizden faziletli olanı tayin ettik.”
İbn-i
Mesud, bu
sözü söylerken Abbas, Ubade b. es-Sâmit ve Ebu Eyyub el-Ensari gibi
zatlar vardı ki, bunların sözünü kabul etmeyecek hiçbir mazeret yoktu.
Bunlardan her biri
Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) tayin ettiği kişiler hakkında fikir beyanında
bulunabilen zatlardır. Halbuki Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) mutlak olarak tayin etme hakkına
sahib idi. Bu beyanlarından dolayı da kendilerine hiçbir zarar gelmezdi.
Ebubekir (r.a.), Ömer'i tayin edince Talha ve başkası, Rasulullah'ın (sallallahu
aleyhi ve sellem) zamanında da
Useyd b. Hudayr, Usame b. Zeyd'in tayini hususunda görüşlerini açıklamışlardır.
Ömer'in (r.a.) yaptığı tayin ve azil işlerinde de görüşlerini açıklayabilen ashab,
Umeyye oğullarından olması hasebi ile güçlü ve kuvvetli olmasına rağmen,
Osman'ın (r.a.) tayin işlerinde de görüşlerini açıklayarak gerek Ümeyye oğullarından
ve gerekse başkalarından olsun kendilerine yardım ettiği kimseler hususunda onunla
münakaşa edebiliyorlardı. Bunun üzerine kendilerinden şikayetçi oldukları bazı
görevlileri azletmiş, mali yardımda bulunduğu kişilerin yardımına da son
vererek ashabın isteklerini yerine getirmiştir. Durum böyle olunca ashab
Osman'ın (r.a.) hilafeti hakkında konuşsalardı -ki, onun zamanında birçok, fetihler ve
hayırlı işler gerçekleşmiştir.
(Hasan el-Basri anlatıyor: Osman (r.a.) zamanında tellalın şu
ilanlarda bulunduğunu işittim: “Ey insanlar! Paylarınızı almaya geliniz. Ey
insanlar! Rızıklarınızı teslim alınız! Hatta ey insanlar! giyeceklerinizi
almaya geliniz!” diyordu. Onlar da gelir, ihtiyaçlarını karşılayacak kadar mal
ve erzak alıp giderlerdi.
Hasan El-Basri devamla şöyle diyor:
“Osman (r.a.) zamanında bereketli rızıklar ve bol bol hayırlı işler
yanında insanlar arasında iyi ilişkiler vardı. Hatta yeryüzünde biri diğerinden
korkan bir tek mümin yoktu. Aksine her mümin diğer mümin kardeşini sever ve ona
yardım etmek isterdi.”
Yukardaki rivayeti Hasan el-Basri'den El-Hâfız İbn-i
Abdil Berr nakletmiştir.
Osman'ın (r.a.)' muasırı ve Hasan Basrinin de yakın arkadaşı olan İbn-i
Sirîn de şöyle diyor:
“Osman (r.a.) zamanında o kadar mal bolluğu oldu ki, Cariye ağırlığı
mukabilinde para ile, yüzbin, at, bir hurma ağacı da bir dirheme karşı
satılıyordu.”
Abdullah b. Ömer'e Osman ve Ali'nin faziletleri hakkında bir soru
sorunca:
“Allah seni iyilikten uzaklaştırsın! Her ikisi de benden hayırlı
olan iki kişiyi mi soruyorsun? Onlardan birini yüceltip birini alçaltmamı mı
istiyorsun?” şeklinde cevab verdi. )
Onların
seslerine kulak vermemezIik mümkün olur muydu? Üstelik onlar güçlü kuvvetli ve
muteber zatlar idi. Osman (r.a.) akrabalarını iş başına getirmiş ve onlara çeşitli
hediyeler vermişse, ondan sonra gelenler de aynı şeyi yapmışlardır. Üstelik
onların bu hareketleri fitneye de sebep olmuştur.
Evet
ashab-ı kiram yanlış olan bir harekete karşı asla susmazlardı. Ebubekir
(r.a.),
Ömer'i (r.a.) halife olarak tayin ettiğinde onların kendisine:
“Bize sert tabiatlı olan Ömer'i halife tayin ettiğin için,
Rabbinin huzuruna çıktığında Ona ne diyeceksin?” dediklerini görmedin mi? Bunun
üzerine Ebubekir (r.a.) ashaba şöyle dedi:
“Allah (c.c.)'ın beni muahaze edeceğiyle mi korkutuyorsunuz?
Dostlarına (müminlere) onların en hayırlı olanını halife olarak tayin ettim,
diyeceğim.”
Râfizîler
“bilahare kendilerine zulüm etmemesi için seçecekleri kimseye
iltimasta bulunmaları insanların âdetlerindendir” diyorlar. Ama Osman'ın (r.a.) ehlinde ne vardı ki, ashab ona iltimas etsin?
Demek
ki ashabın Osman'ı (r.a.) hilafete seçmeleri onun hakketmesindendir. Bu durum öyle
açıktır iki, akıl sahibi olan biraz düşünecek olursa Onu daha da iyi
kavrayacaktır. Câhil ve nefsî arzularına tabî olan kimsenin de elbette Allah
kalbini köreltmiştir. Meseleyi delilleriyle bilen âlim de şüphesiz ki, meseleyi
beyan ettiğimiz gibi kabul ediyor.
|