Ey
Râfizî!
“Ali
olmasaydı Ömer helak olurdu” şeklindeki iddiana gelince şöyle diyoruz:
Ebu'l-Meâlî
El-Cüveynî:
“Dünya Ömer (r.a.) gibisini görmemiştir.” der. Rasulullah (sallallahu aleyhi
ve sellem) da Ömer'e (r.a.):
“Şeytan senin bir yolda yürüdüğünü görünce, mutlaka senin
yolundan başka bir yola sapar” demiştir.
Binaenaleyh
Emirulmümimîn Ömer'in (r.a.) müsbet durumu güneşten daha aşikârdır.
Hâşim
ve Umeyye oğulları Rasulullah ile Ebubekir ve Ömer'in (r.a.) hilafetleri zamanında da
müttefik idiler. Hatta Ebu Süfyan Mekke fethinde haber toplamak üzere Mekke'nin
dışına çıktığında Abbas (r.a.) Onu gördü. Abbas (r.a.), Ebu Süfyan'ı bineğine
bindirerek O'nu Rasulullah'a (sallallahu aleyhi ve sellem) götürdü. Rasulullah'a:
“Ebu
Süfyân şerefi seviyor. Onu bir hediye ile şereflendir” dedi. Bütün bunlar
Abbas'ın, Ebu Süfyân ve Ümeyye oğullarına karşı duyduğu sevgiden ileri geliyor.
Çünkü her iki kabile de Abd-i Menaf oğullarındandır. Hatta Ali (r.a.) ile müslümanlardan bir zat arasında sınır ihtilafı vardı.
Osman (r.a.), aralarında Muaviye'nin (r.a.) de bulunduğu bir toplulukta ihtilafı çözmek için sınıra gittiler.
Muâviye hemen sınırın nişanelerinden birine sorarak:
“Bu
Nişane Ömer'in (r.a.) zamanında da böyle miydi?” dedi.
“Evet” demeleri
üzerine Muâviye (r.a.) şöyle buyurdu:
“Bu
durum zulüm olsaydı -yani Ali (r.a.) (hâşâ) mütecaviz olsaydı- mutlaka Ömer Onu
değiştirecekti.”
Böylece
Muâviye (r.a.) bu meselede Ali'yi (r.a.) desteklemiştir. Ali (r.a.)'de o sırada
hazır değildi. Ancak yerine İbn-i Ca'fer'i vekil olarak tayin etmişti. O,
“Husumetin aşılması güç olan problemleri vardır. Şeytan orada hazır olur.”
diyordu. Onun için bu davada Abdullah b. Ca'fer'i yerine vekil olarak tayin
etmişti.
İşte bu tevkile binaen Şafiî ve bazı fakihler bu hadiseye dayanarak davalarda
vekaletin caiz olduğunu söylemişlerdir. Şafiî mezhebi, Hanbeli mezhebinden bazı
fakihler ve bir rivayete göre Ebu Hanife bu görüştedirler. Davayı halledip
döndüklerinde meseleyi Ali'ye (r.a.) anlattılar. Ali (r.a.):
“Muâviyenin
bunu niçin yaptığını biliyor musunuz? Hepimiz Menaf oğullarından olduğumuz için
yapmıştır. (Yani aramızda ihtilaf yoktur)” dedi.
İbn-i
Teymiye
şöyle diyor:
Kâdilkuddât,
bir mahkemenin durumunu benimle istişare etti ve bana bir kitap getirdi. Bu
kitapta yukarda zikrettiğimiz hadise vardı. Hakimler “Menâfiyye = Menaf
oğulları” lafzını bilmiyorlardı. Yukarıda açıkladığım şekilde onlara cevap
verdim. Tabii ki, “Hepimiz Menaf oğullarındınız” cümlesinden maksat,
hâşim ve Ümeyye oğullarının Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), Ebubekir
(r.a.)
ve Ömer'in devirlerinde ittifak halinde olduklarını açıklamaktır.
|