Rafızî
şöyle diyor:
“Osman malları akrabasına dağıttı.”
Ey
Râfizî!
Osman
(r.a.) bu malları dağıtırken günâh olduğunu ve âhirette cezasını göreceğini
bilerek dağıtmamıştır. Kaldı ki içtihada binaen bunu yapmışsa -hata etse de bir
sevabı olduğu için- bunun hiç bir sakıncası yoktur. Belki de ictihad etmiştir.
Osman'ın (r.a.)' içtihadı gibi daha nice ictihadlar yapılmıştır. Mesela:
FakihIer
Rasulullah'a (sallallahu aleyhi ve sellem) ayrılan payda Onun vefatından sonra halifenin tasarrufu olup
olmadığı meselesinde ictihad ederek iki görüşe ayrılmışlardır. Yetime yapılan
velayetten dolayı ve yetim zengin ise ücret alınır mı, alınmaz mı?
Ücreti
almamak mı efdal, yoksa almamak vacip imidir diye, iki görüşe ayrılmışlardır.
Alınması caizdir diyenler, hazine memurlarının zengin olmalarına rağmen ücret
almalarının caiz olduğuna dayanarak bu görüşü ileri sürmüşlerdir. Velayetten
dolayı yetimin malından ücret almak caiz değildir, diyenler ise bu ücretin
beytülmalden alınabileceğini söylemişlerdir. Zekat memurlarının zengin
olmalarına rağmen ücretlerini beytül-maldan almalarının caiz olduğu gibi.
Yetimin velisi hakkında Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
“Ey
yetimlerin velileri! Yetimleri, bulûğ çağına ermelerine kadar deneyin. Eğer
bulûğa vardıktan sonra kendilerinde bir akıl ve rüşd görür ve anlarsanız, hemen
mallarını onlara teslim edin. Büyüyecek de ellerine alacaklar diye, o malları,
israfla yemeğe kalkmayın. Veli zenginse yetimin malına dokunmasın. Fakir olduğu
takdirde, örfe göre (meşru surette) bir şey yesin. Mallarını
kendilerine teslim ettiğiniz zaman da karşılarında şâhid bulundurun...”
(Nisa: 4/6)
Bu
ihtilaflı ictihadlardan bir tanesi de şudur:
Akrabalara
ayrılan pay, Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) akrabalarına mı, yoksa İmamın akrabalarına mıdır? Hasan
Basri ve Ebu Sevr, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)
Mü'minlerin velisi olduğu için akrabalarına pay verirdi. Dolayısıyla vefat
ettikten sonra akrabalarının payı düşmüştür, diyorlar. Ebu Hanife ve bazıları
da bu görüştedirler. Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) vefatı ile akrabalarının payı düşünce, bu
payın silah, su işleri ve benzeri ihtiyaçların temininde harcanmasını
söylemişlerdir. Ebubekir (r.a.) ve Ömer
(r.a.)'de böyle
yapıyorlardı.
Bazıları
da Osman'ın akrabalarına mal dağıtmasının esası “akrabaların payı”
hususundaki ihtilaftan kaynaklandığını söylemişlerdir. Çünkü Osman'ın (r.a.)
bizzat kendisinin bu meseledeki ihtilafı ve Ebubekir (r.a.) ile Ömer'in tatbikatlarını
zikrettiğini nakletmişlerdir. Ancak Osman (r.a.) kendi içtihadına dayanarak
akrabaların payını kendi akrabalarına dağıtmış ve bunun caiz olduğunu
söylemiştir. Ebubekir ve Ömer'in (r.a.) tatbikatları daha iyi olmasına
rağmen halife iki görüşten birini alıp tatbik edebilir. Hülasa Ömer'den (r.a.)
sonra gelen halifeler akrabalarına görev veya mal vermekle önem vermişlerdir.
Ali (r.a.) de akrabalarını tayin etmiştir.
Küfe ehlinin Saîd b. Âs'a karşı ayaklanmaları
kesinlikle onun kötü olduğundan değildir. Aslında onlar, amirlerine karşı isyan
ettiler. Said b. Âs gibi birisini nerede bulabilirlerdi?
|