بســـم الله الرحمن الرحيم

 

3.6.4

 

Râfizî şöyle diyor:

 “İmam ma'sum olmazsa, ma'sum olan bir imama muhtaç olur.”

Ey Râfizi!

Ehli sünnetin dediği gibi, bütün ümmetin hataya düşmemesi için, idare edilenlerden biri hata işlediğinde imamın onu ikaz ederek hatasını düzelttiği gibi, imam hata ettiğinde ümmetten biri de imamı ikaz ederse, böylece hatada ittifak etmeyeceklerinden dolayı masumiyet bütün ümmetin olursa daha iyi olmaz mı? Neden bu caiz olmasın?

Aynı şekilde haberi nakledenlerden her birisinin yalan söylemesi veya hata etmesi caiz olbailir ama, bütün ümmetin böyle olması normal değildir. Aslında masumiyeti bir cemaate mal etmek bir tek kişiye mal etmekten daha kolaydır. Böylece ma'sum imam tayin edilmeden de ondan beklenen şeyler hâsıl olmuş olurdu. Ama bu câhil râfizîler ümmetten bir kişinin ma'sum omasını vacip, tümünün de hata işlemelerini -aralarında ma'sum imam yoksa- caiz görüyorlar.

Bazılarının belirttikleri gibi, Ali'nin (r.a.) ma'sumiyetini ve Onun nass ile halife olduğunu iddia eden ilk kişi bir zındıktır. Bu zındık İslâmı ifsad ederek, Pavlosun hıristiyanlara yaptığı gibi o da müslümanlara aynısını yapmak istemiştir. Fakat Pavlos'un hıristiyaniara yaptığını bu zındık müslümanlara yapamamıştır. Çünkü hıristiyanlar aptaldırlar. Onlar, İsa (a.s.) göğe kaldırılmadan önce Ona ittiba ederek dinini öğrenmemişler ilmen ve amelen de O dini tatbik etmemişlerdir. Pavlos, İsa (a.s.) hakkında aşırı gidince (Onu ilahlaştırınca) kralları ile birlikte halkın çoğunluğu Ona uydular. Bir kısım ilim adamları Pavlos'a karşı çıkmaları üzerine bunlardan kimisi krallar tarafından öldürülmüş kimisi de kiliseye çekilmiştir.

Fakat Allah (c.c.)'a hamd olsun ki, ümmetimiz arasında her zaman hakkı müdafaa ve tatbik edecek bir topluluk mevcut olacaktır. Hiç bir mülhid ve müfsid yaptığı fesad veya hakka karşı direnmesi ile bu ümmeti yolundan saptıramıyacaktır. Ancak körü körüne Mülhid ve Müfsidlere tabi olacak bazı kişiler sapıklığa duçar olabilirler.

Ey Râfizî!

İmamın ma'sumiyeti ne demektir? Söyle bakalım, imamın kendi ihtiyarı -isteği- ile iyilikleri yapıp kötülükleri terketmesi midir? Halbuki siz Allah (c.c.)'ın, kulun ihtiyarını yaratmadığını söylüyorsunuz.

Yoksa iyilikleri yaparken O'na kudreti verip, kötülükleri işlemek isterken de kudreti ondan alması mı demektir? Bu da olamaz. Çünkü daha önce Allah (c.c.)'ın kulun ihtiyarını -isteğini- yaratmadığını söylemiştin.

Buna göre sence Allah ma'sum birisini yaratamaz. Kaderle ilgili sözlerini reddedersen, o zaman ma'sum imamın yaptığı iyilikler karşısında sevab almaması gerekir.

 

İÇİNDEKİLER

Üçüncü Bölüm

3.6