بســـم الله الرحمن الرحيم

 

3.6.9

 

Râfizî şöyle diyor:

“İmamın; vahiy kesildiği, Kur'an ve sünnet de ahkâmı tafsil etmedikleri için Şer'î ahkâmı ezbere bilmesi gerekir. Onun için Allah tarafından nassla ta'yin edilmiş ma'sum bir imamın bulunması şarttır ki, bazı hükümleri terketmesin, bilerek veya bilmeyerek ahkam'a ekleme ve eksiltmede bulunmasın. Ali'den başka hiç kimsenin bu vasıfta olmadığı icma' ile sabittir.”

Ey Râfizî!

“İmamın Şer'î ahkâmı ezberlemiş olması gerekir.” şeklindeki iddianızı kabul edemeyiz.

Aksine bütün ümmetin Şer'î ahkâmı bilmekle onu korumasının gerekli olduğunu kabul ediyoruz.

Bu da cemaatlarla olduğu gibi bazan da fertlerle tahakkuk eder. Ancak şer'î hükümlerin tevatür yoluyla nakledilmesi, bir tek kişinin onları nakletmesinden daha hayırlıdır.

Şiîlerin iddia ettiği gibi Ali'nin (r.a.) şerî ahkamı daha iyi bildiğini de kabul edemeyiz. Çünkü Ebu Bekir ve Ömer (r.a.) Ondan âlim idiler. Böylece iddia ettiğin icma'da hükümsüz kalmış oldu.

Ey Râfizî!

Eğer “Ali (r.a.) masumdur, binâenaleyh Şer'i bir hükmün sıhhati ancak Onun rivayetiyle bilinir” diye iddia edersen, O'nun rivayeti olmadan yeryüzünde bulunan hiç kimseye karşı hüccet getirmek mümkün olmaz. Halbuki biz Ondan gelen birçok rivayetlerin sıhhatini bilmiyoruz ki, O'nun ma'sum olduğunu kabul edelim.

Ondan sonra Ali (r.a.)'den başkalarını ma'sum olmadıkları hakkında icma' olmadığı müddetçe O'nun ma'sum olduğunu kabul edemeyiz. İcmâ' sizce hüccet ise Ali'nin (r.a.) şer'î hükümleri ezberlediğini söylemek mümkün olabilir. Hüccet değilse masumiyetini asla kabul edemeyiz. (Şiîler icma'ı hüccet kabul etmediklerine göre Ali (r.a.) ma'sum değildir. Müt.)

Ey Râfizî!

Şimdi söyle bakalım. İmam'ın şer'î ahkâmı kendisinden tevatür yoluyla almak isteyenlere tebliğ etmesi mümkün müdür? Veya halen de bu ahkâmı ma'sumlar teker teker birbirlerinden mi naklediyorlar?

Mümkündür diyorsan, bu durum Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) için daha kolaydır. O zaman imamın nakline de ihtiyaç kalmaz. Mümkün değildir, diyorsan, İslâm dininin ahkâmı Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) akrabaları tarafından ve biri diğerine tebliğ etmekle nakledilmesi gerekir. Böyle bir durum karşısında da peygamberliği zemmedenler “(Hâşâ!) Peygamberin akrabaları Ona dilediklerini isnad ediyorlar. O bir saltanat kurdu, akrabaları da Onu devam ettiriyor. Bu saltanatı devam ettirmeleri için onlara çeşitli imtiyazlar vermiştir” deme cür'etini göstereceklerdir.

Ey Râfizî!

“Dinin korunması ve ahkâmının nakli için ma'sumiyete şiddetle ihtiyaç vardır” diyorsan, acaba neden dinin ahkâmını koruyan ve Onları tebliğ eden ashabın cümlesine birden ma'sumiyet caiz olmasın?

Dini ahkâmı tebliğ ettikleri ve korudukları nisbette ma'sumiyet neden muhtelif cemaatların hakkı olmasın?

Mesela Kur'an-ı Kerim'i ezberleme ve tebliğ etmede, muhaddisler sahih hadisleri ezberleme ve tebliğ etmede, fakihler hükümleri anlamada ve istidlalda masum olmaları gerekir. Haddizatında doğru olan ve vâki olan da budur. Allah (c.c), bu zatlar vasıtasıyla bazı fertlerin tek başlarına biri diğerine yaptığı nakillere ihtiyaç bırakmamıştır. Farzedelîm ki, Şer'î ahkâmın tebliiğ bir ma'sumun diğer ma'suma tebliğ etmesiyle mümkündür. Dörtyüzaltmış seneden beri hiç kimse de muntazar'dan bir tek mesele almadığına göre, bu müddet zarfında Kur'ân ve sünneti kimden öğrendiniz? (Dörtyüzaltmış Şeyhülislam İbn-u Teymiyye'nin zamanına göredir. )

Eğer şu okuduğunuz Kur'ân-ı Kerim sizce Allah (c.c)'tan nazil olanın aynısı olmadığı caiz ise, beklediğiniz o ma'sum imamınızdan da ma'lûmat almadığınız halde Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ve amcasının oğlu (Ali (r.a.)) hakkındaki bilgiyi nereden öğrendiniz. “Bu bilgi arkası kesilmeden bize ulaştı diyecek olursanız, size şöyle deriz:

İmamlarınızdan ardı kesilmeden gelen nakiller şer'î ahkâmın korunmasını temin ediyorsa acaba topyekûn ümmetin Rasulullah'tan (sallallahu aleyhi ve sellem) alıp naklettiği haberler neden aynı şeyi temin etmesin? Üstelik iddia ettiğiniz o fertlere de ihtiyaç kalmaz.

 

İÇİNDEKİLER

Üçüncü Bölüm

3.6