Râfizî
şöyle diyor:
“İlk
üç halifeyi sevmek vacip değildir.”
Ey
Râfizî!
Senin
bu hükmün de hiçbirşey ifade etmez.
Aksine Onları sevmek
ve Onları halife olarak kabul etmek vaciptir.
Çünkü Allah (c.c.)'ın Onları sevdiği sabit olmuştur. Onları
sevmek imanın kopmaz ipine sarılmaktır. Onlar Allah (c.c.)'ın en yüce dostlarındandır.
Allah (c.c.)'ın Onlardan razı olduğu muhakkaktır.
Sahihayn'da rivayet edildiğine göre
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyuruyor:
“Mü'minler, birbirlerini sevmede, birbirlerine karşı merhametli
davranmada ve şefkat etmede bir tek vücut gibidir. O vücudun bir uzvu
hastalandığı zaman diğer uzuvları humma ve uykusuzluğa tutulurlar.”
(Ebu
Davud, Sünnet: 14, Tirmizi, Rada: 11)
Râfizî
ise, Ali'yi (r.a.) (hâşâ!) tekfir eden haricîler ve ehli beyte düşmanlık eden Nâsibîlere
karşı Ali'yi (r.a.) savunmaya bile muktedir değildir. Mesela, Haricîlerle
Nâsibîler, Ali'nin (r.a.) veliyullah olduğunu nasıl bilirsin? diye Râfizîye soracak olurlarsa:
Râfizî
“Müslümanlığının ve hasenatının mütevâtir oluşu ile biliyoruz” diyecektir. O
zaman da Haricî ve Nâsibîler Ona:
“Ebubekir
(r.a.)
ve arkadaşları hakkında da aynı haberler tevatürle sabittir” deyeceklerdir. Râfizî,
Ali'nin (r.a.) üstünlüğü Kur'anla sabittir derse, Kur'an'daki deliller
bütün ashab hakkındadır. Sen ise ashabın ileri gelenlerini umumiyyet ifade eden
bu delillerden dışına çıkarıyorsun. Halbuki birtek kişiyi bu delillerin dışına
çıkarmak daha kolaydır, diye cevap verirler.
Râfizî
Ali (r.a.)' nin veliyyullah olduğunu faziletine delalet eden hadislerle biliyoruz,
derse, diğer halifelerin fazileti hakkında vârid olan hadisler daha çok ve daha
sıhhatlidir, cevabını vereceklerdir. Fakat sen, Ali (r.a.)' nin faziletiyle ilgili
hadisleri rivayet eden sahabileri zemmediyorsun. Eğer gerçekten zemmediyorsan
Ali'nin (r.a.) faziletiyle ilgili olarak gelen nakiller geçersiz olur. Nakiller
sıhhatli ise senin zemmedişlerin hükümsüz kalır. Râfizî müdafasına devam
ederek:
“Ali'nin (r.a.) üstünlüğü ile ilgili olarak vârid
olan haberler Ali'nin (r.a.) taraftarı
olan ashab'ın kanalıyla gelmiştir” diyecek olursa, Ona şöyle deriz:
“Senin
indinde çok azı müstesna bütün ashab zemmedilmişlerdir. Sen bir kaç kişinin
ittifak ettiği sözleri kabul ettiğin halde nasıl binlerce zevatın nakillerini
tekzib ediyorsun?”
Böyle
bir yola tevessül eden iddiasını da ispatlayamaz. Biz ehl-i sünnet olarak Allah
ve Rasulünün sevdiğini severiz. Ali'yi (r.a.) sevdiğimiz gibi.
Sahihayn'
de rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'e,
insanlardan en çok kimleri seviyorsun diye sorulması üzerine Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem):
“Aişe’yi seviyorum,” Erkeklerden kimi denilince:
“Babasını” buyurdular.
(Müslim Fedail: 33 Ahmed: 2/384)
Buhari'de rivayet edildiğine göre Ömer
(r.a.), Sakife gününde Ebu Bekir (r.a.)'e şöyle dedi:
“Muhakkak
sen efendimiz, hayırlımız ve Rasulullah'a (sallallahu aleyhi ve sellem)en çok sevimli olanımızsın.”
Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem):
“Ümmetimden birini kendime dost edinseydim, Ebubekir'i edinirdim.
Lâkin İslâm yüzünden meydana gelen kardeşlik ve muhabbet şahsi dostluktan
efdaldir. Mescitte Ebubekir'in kapısından başka kapatılmadık hiçbir kapı kalmasın.”
(Buhari Menakıb: 45, Müslim Fedail:
2)
“Ali'ye (r.a.) muhalefet ehl-i beyti sevmeye münâfidir” sözüne gelince şöyle diyoruz:
Ehl-i
beyti sevmek onlara itaat etmeyi vacip kılıyorsa Fâtıma'nın (r.a.) da imam
olması gerekir.
Vacip kılmıyorsa, sevgi imameti gerektirmez.
İmamı sevmek vacip
ise Fâtıma (r.a.) imam değildir.
Binaenaleyh senin iddiana göre ehl-i beyti sevmek
vacip olmaz, hükmü ortaya çıkıyor.
Halbuki ehl-i sünnete göre ehl-i beyti
sevmek vacip olmakla beraber onlara muhalefet etmenin sevgiyle hiçbir alâkası
yoktur.
|