Râfizî
şöyle diyor:
“Ali'nin imametine delalet eden âyetlerden biri de şudur:
“İnsanlardan bir kısmı da vardır ki, Allah'ın rızasını isteyerek nefsini Allah'a ibadet
yolunda sarfeder.”
(Bakara: 2/207)
Sa'lebî
bu hususta tefsirinde şöyle diyor:
Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem), hicret etmek isteyince Mekke'de kalıp borçlarını
ödemek ve emanetleri sahiplerine vermek için Ali'ye (r.a.) yatağında yatmasını ve
yeşil abasıyla örtünmesini emretti. O gece müşrikler Rasulullah'ın (sallallahu
aleyhi ve sellem) evini çember
içine almışlardı. Ondan sonra Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), Ali'ye
(r.a.) şöyle dedi:
“Müşriklerden
sana bir zarar gelmiyecektir.”
Ali'de Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi
ve sellem) dediğini yaptı. Allah
(c.c.) Cibril ve Mikail'e vahyederek Onlara şöyle dedi:
“Ben
ikinizi kardeş yaptım ve sizden birinizin ömrünü diğerinden uzun kıldım.
Hanginiz arkadaşı için uzun ömrü tercih ediyor? Her ikisi de uzun hayatı
kendisine isteyince Allah (c.c.) Onlara “Siz Ali gibi olamıyor musunuz? Onunla
Muhammedi kardeş yaptım. Ali O'nun yatağında yattı ve dostunun yaşamasını
arzulayarak nefsini feda etmek istedi.” dedikten sonra Cibril ve Mikail'e:
Yeryüzüne ininiz ve
Ali'yi koruyunuz! emrini verdi. Onlar da indiler. Cibril Ali'nin (r.a.)
baş tarafında, Mikail de ayaklarının ucunda durup Onu muhafaza ettiler. O
esnada Cibril Ali'ye (r.a.) şöyle diyordu:
“Aferin!
Senin gibi kimse var mıdır? Melekler sana gıbta ediyorlar.”
Ondan sonra Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Medine'ye doğru giderken Allah (c.c.)
şu âyeti Ali hakkında indirdi:
“İnsanlardan bir kısmı da vardır ki, Allah'ın rızâsını isteyerek nefsini Allah'a ibadet
yolunda sarfeder.”
İbn-i Abbas şöyle diyor:
Bu
âyet, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) mağaraya doğru giderken Ali
hakkında nazil olmuştur. İşte bu öyle bir fazilettir ki, başkası için aynısı
görülmediğinden Ali'nin üstünlüğüne delalet eder. Onun için imam Ali
olması gerekir.”
Ey
Râfizî!
Herşeyden
evvel yaptığın nakillerin sıhhatine dair delil getirmeni istiyoruz. Bu nakli
Sa'lebî'ye nisbet etmen hiçbir fayda sağlamaz.
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve
sellem), hicret ettiğinde Kureyş'in Ali'yi (r.a.) bulmalarında bir gayeleri yoktu.
Onlar Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile Ebubekir'i
(r.a.) bulmak
istiyorlardı. Hatta Onları bulup yakalayan ve Onları getirenlere vermek üzere
her birisi için ayrı ayrı mükafaatlar va'dettiler.
Rasulullah (sallallahu
aleyhi ve sellem), müşrikler O'nun evde olduğunu zannetsinler ve kendisini
aramasınlar diye Ali'yi (r.a.) yatağına yatırmıştır.
Sabah olup, Ali (r.a.) yataktan
çıkınca, müşriklerin plânı boşa çıktı.
Ali'ye (r.a.) de işkence etmediler.
Kendisinden Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) nerede olduğunu sormaları üzerine, Ali (r.a.):
“Nerede
olduğunu bilmiyorum,” cevabını verdi.
Müşriklerin Ali (r.a.) hakkında bir gayeleri
olsaydı, Ona işkence ederlerdi. Aslında Rasulullah'ı en çok koruyan şüphesiz ki
Ebu Bekir (r.a.) olmuştur. O Rasulullah'ı
(sallallahu aleyhi ve sellem) korumak için bir önünden bir arkasından
yürüyordu. Birçok ashab da savaşlarda canlarını Rasulullah'a (sallallahu aleyhi
ve sellem) feda etmişlerdir.
Onlardan bazıları Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) kolları arasında öldürülmüş, bazıları da O'nun
için sakat kalmışlardır. Talha (r.a.) gibi. Hadd-i zâtında Rasulullah için
canların feda edilmesi her müslümana vaciptir. İbn-i İshak'in sîretinde beyan
edildiği üzere, Cibril (a.s.) Rasulullah'a (sallallahu aleyhi ve sellem) gelerek:
“Bu
gece yatağında yatma!” demiştir.
Yatsıdan sonra müşrikler Rasulullah'ın (sallallahu
aleyhi ve sellem)
evini kuşattılar. Yatınca O'na hücum etmek için evi gözetlemeye başladılar.
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) müşriklerin durumunu görünce Ali'ye
(r.a.):
“Yatağımda yat. Şu hırkamla da örtün. Muhakkak ki
bunlardan sana zarar gelmiyecektir” buyurdu.
Muhammed
b. Ka'b el-Kurazî şöyle diyor:
Ebu
Cehl'in de aralarında bulunduğu müşrikler, Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem) ile ilgili konuyu
görüşmek üzere toplandıklarında Ebu Cehil Onlara şöyle dedi:
“Muhammed,
emrettiği hususlarda Ona uyduğunuz takdirde arap ve acemin reisleri olacağınızı,
öldükten sonra diriltilip Ürdün cennetleri gibi cennetlere gireceğiniz;
emirlere uymadığınız takdirde de sizi keseceğini, dirildikten sonra da sizi
yakacak bir ateşe atılacağınızı iddia ediyor.”
İbn-i
İshak,
Sîretinde devamla şöyle diyor:
Ondan
sonra Rasulullah (sallallahu aleyhi ve
sellem) evinden çıktı. Bir avuç toprak alarak:
“Evet bunları ben söylüyorum. Sen de
(Ebu Cehil)
cehennemde
yanacak kişilerden
birisin” dedi. (Toprağı üzerlerine saçınca)
Allah gözlerinden görmeyi giderdi. Ve Rasulullah'ı görmez oldular. Toprağı
kafasına saçmadığı kimse de kalmamıştı. Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem) sonra dilediği tarafa gitti.
O esnada birisi gelerek Onlara:
“Niçin
buralarda bekliyorsunuz?” dedi. Muhammedi bekliyoruz dediler. Adam Onlara:
“Allah
dileğinizi vermesin! Vallahi, Muhammed çıkıp gitti. Giderken de başına toprak
saçmadığı hiç biriniz kalmadı” dedi. Başlarına baktılar ve gerçekten toprağı
gördüler. Sonra eve bakmaya başladılar. (Ali (r.a.)) Rasulullah'ın (sallallahu
aleyhi ve sellem) yatağında
yatmış ve O'nun hırkasıyla örtünmüş olduğunu görünce:
“Vallahi işte Muhammed yatıyor üstünde de hırkası vardır” demeye başladılar.
Sabah
oluncaya kadar bu şekilde beklediler. Ali (r.a.) yataktan kalkınca:
“Vallahi bizimle konuşan O adam doğru söylemişti” dediler.
Ondan
sonra şu âyet-i kerime indi:
“Bir
vakit, o kâfirler, seni bağlayıp hapsetmeleri, ya öldürmeleri, ya da Mekke'den
çıkarmaları için sana tuzak kuruyorlardı. Onlar bu hileyi kurarlarken Allah,
hilelerini başlarına yıkıverdi. Allah hilekârlara ceza verenlerin en
hayırlısıdır.”
(Enfâl: 8/30)
Bundan da anlaşılıyor ki Rasulullah (sallallahu
aleyhi ve sellem), Ali'ye (r.a.) müşriklerden bir zarar gelmiyeceğine dâir va'di
vardır. Ali (r.a.) de, Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) sâdık haberine karşı mutmain olmuştur.
Ey
Râfizî!
Senin bütün
iddiaların hezeyandan ibarettir.
Bilhassa Cibril ile
Mikâîl'in muhaveresi, kardeşlikleri ve ömürleri ile ilgili iddiaların tam bir
hezeyandır.
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)
ile Ali'nin (r.a.) kardeşlikleri ile ilgili haber de doğru değildir.
Doğru olan, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile Ali'nin (r.a.) kardeşlikleri olup, hicretten sonra ve
Medine'de vuku bulmuştur. Buna dair Tirmizî'de bir rivayet vardır.
“İnsanlardan bir kısmı da vardır ki, Allah'ın rızasını isteyerek nefsini Allah'a ibadet
yolunda sarfeder” mealindeki ayet, Bakara suresinde olup, bu sûrenin de Medine'de nazil
olduğu ittifak ile sabittir. Bazıları, Suheyb'in hicret etmek isterken
müşriklerin onu yakalamak istediklerini Onun da bütün malını Onlara vererek
Medine'ye gelmesi üzerine bu âyetin nazil olduğunu söylemişlerdir. Medine'ye
geldikten sonra Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Ona:
“Alış-veriş kârlı oldu ey Yahya'nın babası!” demiştir. Bu anlattığımız kıssa
tefsir kitaplarının bir çoğunda mevcuttur.
Katâde:
“Âyet,
Muhâcir'in mücâhidleri hakkında nazil olmuştur” diyor.
İkrime
de: “Mezkûr
âyet, Ebu Zerr ve Suheyb hakkında nazil olmuştur” diyor.
Fakat
âyetin lafzı mutlaktır. Nefsini Allah için feda eden herkes bu ayetin şümuluna
girer. Rıdvan biatında bulunanlar da, gerekirse canlarını feda edecekleri
hususunda Rasulullah'a (sallallahu aleyhi ve sellem) söz vermişlerdir.
Şüphesiz ki üstünlük Ebu Bekir'e (r.a.) aittir.
Çünkü hicrette ve mağarada yalnız kendisi Rasulullahla (sallallahu aleyhi ve sellem) beraber bulunmuştur. Binaenaleyh, Ömer, Osman Ali ve diğer
sahabelerden ziyade üstünlük Ebu Bekir'in (r.a.) olduğu apaçıktır. Onun için
kendisinin imam olması gerekir.
Üstünlüğü ifade eden ve şüphesiz ki doğru olan delil de şu âyet-i kerimedir.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
“Eğer
siz, Peygambere yardım etmezseniz, Allah vaktiyle Ona yardım ettiği gibi yine
eder. Hani Mekke kâfirleri Onu Mekke'den çıkardıklarında! ikinin ikincisi
(Peygamberin arkadaşı Ebu Bekir
(r.a.))
ile (Sevr dağında) mağaradaydılar. O vakit Peygamber arkadaşına şöyle
diyordu: Mahzun olma, zira Allah'ın yardımı bizimle beraberdir.” (Tevbe: 9/40)
Kur'an'ın
nassıyla sabit olan bu özellik Ebu Bekir'den (r.a.) başka kimsede var mıdır?
Elbette yoktur.
Ondan sonra Ali (r.a.), Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve
sellem) yatağında yattığından dolayı
işkence görmemiştir. Buna karşılık başkaları Rasulullah'ı
(sallallahu aleyhi ve sellem) korumak isterlerken
canlarını vermişlerdir.
|