Râfizî
şöyle diyor:
Ondokuzuncu
delil şu âyet-i kerimedir:
“Senden
önce gönderdiğimiz peygamberlerden sor iki, biz Rahman'dan başka ibadet
olunacak ilahlar yapmış mıyız?” (Zuhruf: 43/45)
Ebu
Nu'aym'in rivayet ettiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) İsrâ
gecesinde peygamberlerle bir araya geldiğinde Allah (c.c):
Yâ
Muhammed! Peygamberlere ne ile gönderildiklerini sor, buyurdu. Peygamberler
şöyle cevap verdiler:
Allah'dan
başka ilah olmadığına, senin peygamberliğini ve Ali'nin velayetini İkrar etmekle
gönderildik. İşte bu durum açıkça Ali'nin imametine delalet eder.”
Ey
Râfizî!
Şüphesiz
ki bu ve buna benzer bütün nakillerin yalandır. Yalan olmasa da sıhhatine delil
getirmediğin müddetçe bunlar hüccet olamaz. Sonra peygamberler imanın
esaslarına dahil olmayan şeyden nasıl sorulurlar? Bütün müslümanlar:
Bir
insan Allah ve Resulüne iman ettikten sonra itaat edip vefat etse ve Ebubekir
(r.a.)
ile Ali'nin (r.a.) varlığından haberi bile olmasa onun imanına zarar vermiyeceği
hususunda ittifak etmişlerdir.
Hal
böyle iken peygamberler nasıl bir sahabeye iman etmekle mükellef tutulurlar.
Üstelik Allah (c.c.), hayatta oldukları takdirde Muhammed (sallallahu aleyhi ve
sellem)'i gönderirse O'na iman edip ve destek tutmaları için peygamberlerden
bağlılık sözünü almıştır.
Bu hususta
Allah (c.c.) şöyle buyurur:
“Hem
Allah vaktiyle peygamberlerin mîsakını (bağlılık sözünü) şöyle almıştı: Celâlim hakkı için
size kitab ve hikmetten verdim. Sonra size, beraberinizdekini tasdik eden bir
peygamber geldiğinde mutlaka O'na iman edeceksiniz ve her halde O'na yardımda
bulunacaksınız...” (Ali İmran: 3/81)
|