Râfizî
şöyle diyor:
“Yirmiikinci
delil şu âyet-i kerimedir:
“Doğruyu
(Kur'an-ı)
getiren ve Onu tasdik eden ise, işte bunlar takva sahibi kimselerdir.” (Zümer: 39/33)
Ebu
Nu'aym ve Mücâhid'in “Onu tasdik eden.” den murad Ali olduğunu, söylemektedir.
Bu da Ali'ye mahsus bir fazilettir. Dolayısıyla imam O'dur.”
Ey
Râfizî!
Bu
söz Mücâhid'in olduğu tesbit edilmiş olsa da hüccet değildir. Kaldı ki, sabit
olan bunun tam zıddıdır. O da şudur:
“Doğru
olan Kur'an-ı Kerim'dir, Onu tasdik eden de Onunla amel edenlerdir. Aslında
Mücâhid'in söylediği ve müfessirlerin yanında meşhur olan, Kur'an'ı tasdik
edenin Ebu Bekir (r.a.) olduğu istikametindedir. İbn-i Cerir et-Taberi böyle
nakletmektedir. Fakih bir âlim olan Ebubekir b. Abdülaziz b. Ca'fer'e âyetin
kimin hakkında nazil olduğu sorulması üzerine, “Ebu Bekir (r.a.)
hakkında nazil olmuş” dediği bize kadar intikal etmiştir. Ancak soruyu soran kişi âyetin
Ali (r.a.) hakkında nazil olduğunu ısrarla iddia etmesi üzerine, Ebubekir (r.a.),
kendisinden âyetin sonrasını okumasını istemiştir. O da Zümer Otuzbeşinci
âyetine kadar okudu. Âyet şöyleydi:
“Çünkü
Allah, onların daha önce işledikleri amelin en kötüsünü bile örtüp
bağışlayacak...”
Bunun
üzerine Fakih Ebubekir (r.a.) soruyu sorana şöyle dedi:
Sence
Ali ma'sum olup kötülüğü olmadığına göre, kendisinden bağışlanacak şey nedir?
Tabiî ki soruyu soran şaşırıp kaldı.
Doğrusu
âyetin lâfzının umumi olmasıdır. Ebubekir (r.a.), Ali
(r.a.) ve bütün mü’minler bu lafzın
şümulüne girerler.
|