بســـم الله الرحمن الرحيم

 

3.7.25

 

Râfizî şöyle diyor:

“Yirmiikinci delil şu âyet-i kerimedir:

“Doğruyu (Kur'an-ı) getiren ve Onu tasdik eden ise, işte bunlar takva sahibi kimselerdir.” (Zümer: 39/33)

Ebu Nu'aym ve Mücâhid'in “Onu tasdik eden.” den murad Ali olduğunu, söylemektedir. Bu da Ali'ye mahsus bir fazilettir. Dolayısıyla imam O'dur.”

 

Ey Râfizî!

Bu söz Mücâhid'in olduğu tesbit edilmiş olsa da hüccet değildir. Kaldı ki, sabit olan bunun tam zıddıdır. O da şudur:

“Doğru olan Kur'an-ı Kerim'dir, Onu tasdik eden de Onunla amel edenlerdir. Aslında Mücâhid'in söylediği ve müfessirlerin yanında meşhur olan, Kur'an'ı tasdik edenin Ebu Bekir (r.a.) olduğu istikametindedir. İbn-i Cerir et-Taberi böyle nakletmektedir. Fakih bir âlim olan Ebubekir b. Abdülaziz b. Ca'fer'e âyetin kimin hakkında nazil olduğu sorulması üzerine, “Ebu Bekir (r.a.) hakkında nazil olmuş” dediği bize kadar intikal etmiştir. Ancak soruyu soran kişi âyetin Ali (r.a.) hakkında nazil olduğunu ısrarla iddia etmesi üzerine, Ebubekir (r.a.), kendisinden âyetin sonrasını okumasını istemiştir. O da Zümer Otuzbeşinci âyetine kadar okudu. Âyet şöyleydi:

“Çünkü Allah, onların daha önce işledikleri amelin en kötüsünü bile örtüp bağışlayacak...”

Bunun üzerine Fakih Ebubekir (r.a.) soruyu sorana şöyle dedi:

Sence Ali ma'sum olup kötülüğü olmadığına göre, kendisinden bağışlanacak şey nedir? Tabiî ki soruyu soran şaşırıp kaldı.

Doğrusu âyetin lâfzının umumi olmasıdır. Ebubekir (r.a.), Ali (r.a.) ve bütün mü’minler bu lafzın şümulüne girerler.

 

İÇİNDEKİLER

Üçüncü Bölüm

3.7