بســـم الله الرحمن الرحيم

 

3.7.31

 

Râfizî şöyle diyor:

“Yirmisekizinci delil şudur:

Ahmed b. Hanbel, İbn-i Abbas'tan rivayet ettiğine göre şöyle diyor:

Kur'an'da “Ey iman edenler” diye hiçbir hitab yoktur ki, Ali bu hitabın başında olmasın. Allah (c.c.) Kur'an'da Muhammed'in ashabına ita'bta bulunmasına rağmen, Ali'yi hep hayırla anmıştır. Bu da Onun üstün olduğuna delâlet eder. Binaenaleyh imam Ali'dir.”

 

Ey Râfizî!

Bu naklin de sahih olduğunu isbatlaman gerekirdi. Bunu Ahmed b. Hanbel'in naklettiğini iddia ediyorsun. Bu olsa olsa el-Kâtiî'nin ziyadelerindendir.

İbn-i Abbas'dan mütevâtir olarak rivayet edilen Onun, Ebubekir  ve Ömer'i (r.a.) Ali'ye (r.a.) tafdil etmesidir. Hem de İbn-i Abbas bazı yerlerde Ali'ye (r.a.) itabta ve muhalefette bulunmuştur. Ali (r.a.), zındıkları yakınca İbn-i Abbas Ona şöyle demiştir:

“Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah (c.c.)'ın azabıyla ta'zib etmekten nehyettiği için ben senin yerinde olsaydım onları yalnız öldürecektim.”

Yukarıdaki haberi Buhari rivayet etmiştir. Ondan sonra Hz. Abbas'ın yukarıda rivayet ettiğin sözünde Ali (r.a.) için bir medih yoktur. Allah (c.c):

“Ey iman edenler! Niçin yapmıyacağınız şeyi söylersiniz” (Saf: 61/2) buyuruyor.

Eğer Ali (r.a.), her “Ey iman edenler” hitabının başında ise, Allah Ona itab'ta da bulunmuştur. Bu da yukarda naklettiğin hadisteki “Allah, Onu (Ali'yi (r.a.)) hep hayırla zikretmiştir” şeklindeki ifadeye aykırıdır. Başka bir âyette Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

“Ey iman edenler! Düşmanlarımı ve düşmanlarınızı dostlar edinmeyin” (Mümtehine: 60/1)

Bu âyetin de Hâtîb b. Ebi Belte'a hakkında nazil olduğu sabittir. Buna benzer daha birçok misaller vardır.

Demek istediğimiz “Ey iman edenler” lafzı bütün mü’minlere şâmil umumi bir lafızdır. Üstelik öyle âyetler var ki bazı kimseler, Ali (r.a.)'den önce Onlarla amel etmişlerdir. Yine bazı âyetler vardır ki, Ali (r.a.) Onlarla amel etmemiştir.

“Allah, bütün ashab'a itabta bulunurken yalnız Ali'yi (r.a.) hayırla zikretmiştir” şeklindeki sözün açık bir iftiradır.

Allah, hiçbir zaman Ebubekir'e (r.a.) itab etmemiştir. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bir hutbesinde şöyle buyurdu:

“Ebubekir'in kıymetini biliniz. O hiçbir zaman beni üzmemiştir.”

Ayrıca Ali (r.a.) önemli işlerde istişare için Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) yanına girmiyordu. Halbuki Ebubekir ve Ömer (r.a.)  Onun iki büyük veziri bulunuyorlardı. Hem de Ali (r.a.) yaşça onlardan küçük idi. Sahihaynde rivayet edildiğine göre, Ömer (r.a.) vefat ettiğinde Ali (r.a.) şöyle demiştir:

“Allah'a yemin ederim ki, Allah'ın seni iki arkadaşınla (Rasulullah ve Ebubekir) haşretmesi için dua ediyorum. Ben, sıksık Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in:

“Ben, Ebubekir ve Ömer girdik” dediğini işitiyordum.” (Buhari Fedail: 6, Müslim Fedail: 14, İbn Mace Mukaddime: 11, Ahmed: 1/112)

Ancak Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), özel hallerde Ali'yle (r.a.) istişare etmiştir. “İfk hadisesinde” de Aişe (r.a.) meselesinde yine Ali (r.a.) ile istişare etmiştir. O zaman Ali (r.a.) Rasulullah'a (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle demişti:

“Allah, seni âciz bırakmış değildir. Ondan başka kadın çoktur. Cariye'ye sorarsan sana doğrusunu söyleyecektir.”

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) sonra Usame b. Zeyd ile istişare etti. Üsame:

“Aişe (r.a.) hakkında iyilikten başka bir şey bilmiyoruz.” dedi. Ondan sonra Üsame'nin işaret ettiği gibi Aişe'nin (r.a.) beratına dâir âyet-i kerime nazil oldu.

 

İÇİNDEKİLER

Üçüncü Bölüm

3.7