Râfizî
şöyle diyor:
“Yirmisekizinci
delil şudur:
Ahmed
b. Hanbel, İbn-i Abbas'tan rivayet ettiğine göre şöyle diyor:
Kur'an'da
“Ey iman edenler” diye hiçbir hitab yoktur ki, Ali bu hitabın başında olmasın.
Allah (c.c.) Kur'an'da Muhammed'in ashabına ita'bta bulunmasına rağmen, Ali'yi
hep hayırla anmıştır. Bu da Onun üstün olduğuna delâlet eder. Binaenaleyh imam
Ali'dir.”
Ey
Râfizî!
Bu
naklin de sahih olduğunu isbatlaman gerekirdi. Bunu Ahmed b. Hanbel'in
naklettiğini iddia ediyorsun. Bu olsa olsa el-Kâtiî'nin ziyadelerindendir.
İbn-i Abbas'dan mütevâtir olarak rivayet edilen Onun, Ebubekir ve Ömer'i
(r.a.) Ali'ye (r.a.) tafdil etmesidir. Hem de İbn-i Abbas bazı yerlerde Ali'ye
(r.a.) itabta ve
muhalefette bulunmuştur. Ali (r.a.), zındıkları yakınca İbn-i Abbas Ona şöyle
demiştir:
“Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem) Allah (c.c.)'ın azabıyla ta'zib etmekten nehyettiği için
ben senin yerinde olsaydım onları yalnız öldürecektim.”
Yukarıdaki
haberi Buhari rivayet etmiştir. Ondan sonra Hz. Abbas'ın yukarıda rivayet
ettiğin sözünde Ali (r.a.) için bir medih yoktur. Allah (c.c):
“Ey
iman edenler! Niçin yapmıyacağınız şeyi söylersiniz” (Saf:
61/2) buyuruyor.
Eğer
Ali (r.a.), her “Ey iman edenler” hitabının başında ise, Allah Ona itab'ta
da bulunmuştur. Bu da yukarda naklettiğin hadisteki “Allah, Onu (Ali'yi (r.a.))
hep hayırla zikretmiştir” şeklindeki ifadeye aykırıdır. Başka bir âyette Allah
(c.c.) şöyle buyuruyor:
“Ey
iman edenler! Düşmanlarımı ve düşmanlarınızı dostlar edinmeyin” (Mümtehine:
60/1)
Bu
âyetin de Hâtîb b. Ebi Belte'a hakkında nazil olduğu sabittir. Buna
benzer daha birçok misaller vardır.
Demek
istediğimiz “Ey iman edenler” lafzı bütün mü’minlere şâmil umumi bir
lafızdır. Üstelik öyle âyetler var ki bazı kimseler, Ali (r.a.)'den önce Onlarla
amel etmişlerdir. Yine bazı âyetler vardır ki, Ali (r.a.) Onlarla amel etmemiştir.
“Allah,
bütün ashab'a itabta bulunurken yalnız Ali'yi (r.a.) hayırla zikretmiştir”
şeklindeki sözün açık bir iftiradır.
Allah,
hiçbir zaman Ebubekir'e (r.a.) itab etmemiştir. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve
sellem) bir hutbesinde şöyle buyurdu:
“Ebubekir'in kıymetini biliniz. O hiçbir zaman beni üzmemiştir.”
Ayrıca
Ali (r.a.) önemli işlerde istişare için Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve
sellem) yanına girmiyordu. Halbuki
Ebubekir ve Ömer (r.a.) Onun iki büyük veziri bulunuyorlardı. Hem de Ali (r.a.) yaşça
onlardan küçük idi. Sahihaynde rivayet edildiğine göre, Ömer (r.a.) vefat
ettiğinde Ali (r.a.) şöyle demiştir:
“Allah'a yemin ederim ki, Allah'ın seni iki arkadaşınla (Rasulullah
ve Ebubekir) haşretmesi için dua ediyorum. Ben, sıksık Rasulullah (sallallahu
aleyhi ve sellem)'in:
“Ben, Ebubekir ve Ömer girdik” dediğini
işitiyordum.” (Buhari Fedail: 6, Müslim
Fedail: 14, İbn Mace Mukaddime: 11, Ahmed: 1/112)
Ancak
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), özel hallerde Ali'yle (r.a.) istişare etmiştir. “İfk hadisesinde”
de Aişe (r.a.) meselesinde yine Ali (r.a.) ile istişare etmiştir. O zaman Ali
(r.a.)
Rasulullah'a (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle demişti:
“Allah, seni âciz bırakmış değildir. Ondan başka kadın çoktur.
Cariye'ye sorarsan sana doğrusunu söyleyecektir.”
Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem) sonra Usame b. Zeyd ile istişare etti.
Üsame:
“Aişe (r.a.) hakkında iyilikten başka bir şey bilmiyoruz.” dedi. Ondan sonra Üsame'nin işaret
ettiği gibi Aişe'nin (r.a.) beratına dâir âyet-i kerime nazil oldu.
|