Râfizî
şöyle diyor:
“Otuzbirinci
delil şu ayettir:
“O
kâfir olanlar sen Allah tarafından gönderilmiş bir Peygamber değilsin,
diyorlar. De ki: Benimle sizin aranızda, doğruluğuma şâhid Allah yeter; bir de
yanında kitap ilmi bulunan” (Ra'd: 13/43)
İbnül
Hanefiye
“Yanında kitap ilmi bulunan” kişinin Ali olduğunu söylemiştir. Sa'lebî,
tefsirinde beyan ettiğine göre Abdullah b. Selam'a yanında kitap ilmi bulunan
kişinin kim olduğunu sorması üzerine, “O Ali'dir.” cevabını almıştır.”
Ey
Râfizî!
Yukarıdaki
nakillerin mezkûr şahıslardan nakledildiğine dair sıhhatli bir delilin var
mıdır? Onlar hüccet de olamazlar. Kaldı ki bu hususta âlimlere muhalefet
etmişlerdir. Âyetten murad Ali (r.a.) olsaydı, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve
sellem), kâfirlere karşı amcasının oğlunu şahit yapıyordu, demektedir. Ali
(r.a.)'de Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) risâletine şahitlik etseydi, kâfirler bunu kabul etmezlerdi.
Onun şahitliği kâfirlere karşı bir hüccet teşkil edemezdi. Hatta kâfirler
Rasulullah'a (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle diyeceklerdi:
“Amcan
oğlu Ali'nin yanında ne varsa onu senden almıştır. Binaenaleyh Sen kendin için
şahitlik yapıyorsun. Ali sana yağcılık etmiş ve sana karşı sevgisini izhar
kılmış olabilir.”
Bu
hususta Ali'nin töhmetten uzak kalabileceğini söyleyebilir misin?
Fakat
Ehl-i kitab, peygamberlerinden mütevâtir olarak geldiği gibi şahitlik etselerdi
bunda fayda olacaktı. Peygamberler de mevcud olup Rasulullah'a (sallallahu
aleyhi ve sellem) şahitlik
etmelerinde hasıl olacak fayda gibi. Çünkü, tevatürle peygamberlerden gelen bir
şeyi söylemek onların bizzat o şeyi söylemeleri gibidir. Bunun içindir ki biz,
peygamberimizden öğrendiğimizle diğer ümmetlere karşı şehâdette bulunuyoruz.
Sonra Allah (c.c.) bazı yerlerde ehl-i kitabın şehâdette bulunduklarını beyan
ediyor. Bir âyette şöyle buyurur:
“(Yahudilere) de ki: Şunu iyice
düşünüp bana haber verin. Eğer bu Kur'ân Allah tarafından gönderilmiş de, siz
onu inkar ettinizse ve İsrailoğullarından bir şâhid Kur'an'ın (Tevhid
esaslarında) benzerine şahidlik edip iman getirdi de, siz kibirlendinizse, (artık
zâlimler değil misiniz?)” (Ahkaf: 46/10)
Farzedelim
ki yukarıdaki âyette iddia ettiğin şâhid Ali (r.a.) olsun- Bununla ashabın en
üstünü olmasını mı gerektiriyor? Gerektirmediği gibi, ehl-i kitaptan Abdullah
b. Sellâm, Ka'bul Ahbar ve Selman-i Fârisî diğer ashabdan üstün
değildirler.
|