Râfizî
şöyle diyor:
“Ali'nin imametine delâlet eden kırkıncı delil -ve râfizînin âyetten getirdiği son
delil- şu âyet-i kerimedir:
“Yok
eğer Peygamberin aleyhinde birbirinizle yardımlaşırsanız, bilmiş olunuz ki,
Allah O'nun yardımcısıdır, Cibril de, mü'minlerin sâlih olanı da...” (Tahrim:
66/4)
Bütün
müfessirler “Sâlihul Mü'minin = Mü'minlerin sâlih olanı” olan zatın Ali
olduğu üzerinde ittifak etmişlerdir. Ebu Nu'aym, Umeys kızı Esmâ'nın:
“Rasulullah (sallallahu
aleyhi ve sellem)'in:
“Allah,
Onun yardımcısıdır, Cibrîl de, mü'minlerin salih olanı da..” ayetini okuyarak mü'minlerin sâlih
olanının, Ali olduğunu, söylediğini işittim.” dediğini nakletmiştir.
Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem)
Ali'yi bu şekilde tahsis etmesi, Onun üstünlüğüne delâlet eder. Dolayısıyla imam
Ali'dir. Bu mânâda daha birçok âyetler vardır.”
Ey
Râfizî!
İddia
ettiğin icma' iftiradır. Aksine tefsir kitapları senin iddianı bozmaktadırlar. Mücahid
ve bazı müfessirler:
“Sâlihül
Mü'minin” inden
kasıt Ebubekir ve Ömer (r.a.) olduğunu söylemiştir. Mücâhid'in bu sözünü İbn-i
Cüreyc ve daha başkaları nakletmişlerdir. Bazıları, peygamberlerdir
demişlerdir. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in, Ali'yi (r.a.) tahsis
etmesi sabit olmadığı gibi, zikredilen hadis de kesinlikle yalandır.
Aslında
“Salihü'l-Mü'minin” lafzı umumî bir lafız olup, mü'minlerden sâlih olan
herkesi kapsar. Sahihayn'de bulunan aşağıdaki hadis de buna delalet eder.
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyuruyor:
“Filan adamın yakınları benim dostlarım değildir. Benim dostum
ancak Allah ve Sâlihü'l-Mü'minin'dir”
(Buhari Edeb: 43)
Ondan
sonra Allah (c.c); âyette mü'minlerden sâlih olanı Rasulullah'ın (sallallahu
aleyhi ve sellem) dostu
yapmıştır. Kendisinin (Allah (c.c.) Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) mevlâsı olduğunu haber
verdiği gibi.
Fakat,
mü'minlerden sâlih olanının Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) mevlâsı olması, Onun üstünde âmir
olduğu mânâsına gelmez. Aksine
Onu seven mânâsına gelir. Bilinen bir gerçektir ki,
bütün iyi mü'minler kesinlikle Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) dostudurlar. Ona dost olmayan iyi
mü'minlerden değildir. Kaldı ki, sâlih olmasa da mü'minler Rasulullahı
severler.
“Bu
mânâda âyetler çoktur” sözüne gelince, aslında bu âyetin mânâsı terkedilenin, zikredilenin
cinsinden olduğudur. (Yani âyetten kasıt yalnız Ali (r.a.) değil, sâlih olan bütün
ashab ve mü'minlerdir.) Senin iddiaların ise tamamen yalandır. Çünkü yalanın
kapısı kapanmaz. Ama Allah (c.c.) Hakkı bâtıla galip getirecek ve bâtılı eritip
yok edecektir. Bu iddialarınızdan dolayı size yazıklar olsun!
Karun
b. Zekeriyya el-Muttariz'in hikayesi ise meşhurdur. Karun diyor ki:
Abbad
b. Ya'kub el-Esdî er-Râvecnî er-Râfizî'nin yanına girdim. Abbad'ın bidatlari olmasına rağmen
hadiste doğru idi.
(Ehl-i sünnetin insaflı oldukları, muhaliflerinin
faziletlerini itiraf etmekle sabittir. Râvecnî, Rasulullah'ı
(sallallahu
aleyhi ve sellem)
sevenlere
buğz edip, bâtıl itikadlara sahip olmasına rağmen ehl-i Sünnet âlimleri onun
hakkını vermişlerdir. )
Ravecnî:
“Denizi
kim kazdı?” dedi. Ben de:
“Allah”,
dedim.
“Doğru
söyledin, fakat onu kim kazdı? Siz söyleyiniz” dedim.
“Ali
onu kazdı, fakat Onu kim akıttı?”
“Bunun
cevabını da siz veriniz” dedim.
“Hüseyin
onu akıttı” dedi.
Abbad
er-Râvecnî kör idi. Ben de orada bir kılıç görmüştüm. Bunun kime ait olduğunu
sordum. Râvecnî:
“Mehdi
ile beraber savaşmak için onu hazırladım” dedi.
Ondan
öğrenmek istediklerimi öğrendikten sonra dışarıya çıktım ve tekrar yanına
geldiğimde, bana:
“Denizi
kim kazdı?” dedi.
“Muaviye
kazdı ve Amr b. As onu akıttı” dedim. Sonra dışarıya koştum ve:
Allah
düşmanı olan şu fâsıkı gelin öldürün, diye bağırmaya başladım.
Zehebî, bu hikayenin doğru olup İbn-i
Muzaffer, Kasımdan rivayet etmiştir, diyor. Muhammed b. Cerir: Abbad
b. Ya'kub'un; Her namazında Muhammedin soyunun düşmanlarından kaçınmayan
kimsenin onlarla beraber haşrolunacağını, söylediğini işittim, diyor.
|