Râfizî
şöyle diyor:
“Ali'in imametine delalet eden delillerin bir bölümü hadislerdir. Bunlardan
birincisi şudur:
Müslümanların
cumhuruna göre “Önce en yakın soydaşlarını korkut” (Şuara: 26/214) mealindeki ayet-i kerime nazil olunca
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Muttalib oğullarından kırk erkek ve
iki kadını Ebu Talib'in evinde toplayarak:
Onlara
ziyafet verdi. Onlardan herbiri bir deve yiyecek ve bir tulum ayran içecek
güçte olmasına rağmen, doyuncaya kadar yediler ve içtiler. Ama yemekten hiçbir
şey eksilmedi. Bu durum onları hayrete düşürdü. Böylece Rasulullah'ın (sallallahu
aleyhi ve sellem)
nübüvvetinde sâdık olduğu onlara açıkça görünmüş oldu. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu
:
“Ey
Muttalib oğulları! Allah, beni bütün insanlara ve hâsseten size peygamber
olarak gönderdi ve “Önce en yakın soydaşlarını korkut” buyurdu. Ben sizi dile
hafif, mizanda ağır gelecek ve onlarla arap ve aceme hâkim olacağınız, bütün
ümmetlere liderlik ederek onlarla cennete gireceğiniz ve cehennemden
kurtulacağınız iki kelimeye davet ediyorum. O iki kelime de:
“Allah'tan
başka ilâh olmadığına ve Benim de O'nun Peygamberi olduğuma inanmaktır. Kim
davetime icabet eder ve bana yardımcı olursa, onu kendime kardeş, vâsî, vezir,
vâris ve benden sonra halifem kılacağım.”
Ali: Ben davetine icabet ediyorum ve sana yardımcı olacağım, buyurdu.”
Ey
Râfizî!
Yukarıdaki
naklin sıhhatinin ispatını istiyoruz. Ne Sünen kitaplarında, ne Müsnedlerde ve
ne de Meğâzî eserlerinde böyle bir şey yoktur.
“Bütün
müslümanlar nakletmişlerdir” şeklindeki sözün nerede kaldı? Bu haber ancak bir
uydurmadır.
(Bu haberi uydurarak Rasulullah'a (sallallahu aleyhi ve sellem) hadis diye isnad eden,
Albdul-ğaffar b. Kasım b. Fehd Ebu Meryem el-Kûfî'dir. Uydurmacı bir şiîdir. Şeyhül
İslâm İbn-i Teymiyye “Minhacüssünne” adlı eserinde (4/81.) mezkûr şahsın
haberlerini terketme hususunda icma'ın var olduğunu naklediyor. İbnül Medenî:
Onun hadis uydurduğunu; Nesâî ve Ebu Hatim: Onun rivayet ettiği
hadislere itibar edilmemesi gerektiğini; İbn-i Hibban: Sarhoş oluncaya
kadar şarap içerek haber uydurduğunu; Ahmed b. Hanbel: rivayet ettiği
bütün hadislerin bâtıl olduklarını; Ebu Davud ve Semmak: Onun yalancı
olduğunu söylemektedirler. )
Sonra
yukarıdaki âyet nazil olduğunda Muttalip oğullarının sayıları kırk kişiye
varmamıştı. Hatta Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) hayatında hiçbir zaman kırk kişi olmamışlardır.
Bütün Muttaliboğulları,
Abbas, Ebu Talib, Haris ve Ebu Leheb'in çocuklarından meydana
geliyordu.
Ebu Talib' in dört çocuğu vardı. Bunlar
Ali, Ca'fer, Akil ve Talib idi. Talib İslâm'ı görmemiştir. Abbas'ın çocukları ya henüz süt
emmekteydiler veya doğmamışlardı.
Hâris'in üç çocuğu vardı. Bunlar
Ebu Süfyan,
Rabî'a ve Nevfel idi.
Ebu Leheb'in ise ya iki veya üç çocuğu vardı. Dolayısıyla Muttalib oğulları On kişi civarında idi. Kırk kişi nerede kaldı?
“Onlardan
her birinin bir deve yiyecek ve bir tulum ayran içecek güçte idi” şeklindeki
sözün de yalandır. Çünkü Haşim oğulları çok yemekle tanınmış değildirler.
Onlardan bir tek kişi hakkında bile böyle birşey işitilmemiştir.
Rivayet
ettiğin hadisin lafızlarının bozuk olması da onun uydurma olduğunu gösteriyor.
Farzedelim ki, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) zikrettiğin hadisi kırk kişiye arzetmiştir. Peki
hepsi Ali (r.a.) gibi cevap verselerdi kim Ona halife olacaktı? Çünkü Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) tümünü irşad etmekle mükelleftir. Hem de cümlesinin davetine icabet etmelerini
istiyordu.
Bütün
bunlardan başka Sahihayn'de senin rivayet ettiğinin bâtıl olduğunu gösteren
hadisler vardır. Ebu Hureyre (r.a.) şöyle buyuruyor:
“Önce
en yakın
soydaşlarını korkut”. (Şu'ara: 26/214) âyeti
inince Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bütün Kureyş kabilesini
çağırdı, onlar da toplandılar. Onlara şöyle buyurdu:
“Ey Ka'b b. Lüeyy oğulları! Kendinizi ateşten kurtarınız.”
“Ey Abd-i Şems oğulları! Kendinizi ateşten kurtarınız.”
“Ey Abdülmuttalib oğulları! Kendinizi ateşten kurtarınız.”
“Ey Fâtıma! Kendini ateşten kurtar. Ben Allah'a karşı sizin için
bir şey yapamam. Ancak şu kadar var ki, siz benim akrabalarım olduğunuz için,
size üzüleceğim.” (Buhari
Vesaya: 11, Tefsir: 26/2, Nesai Vesaya: 6, Darimi Rikak: 23, Ahmed: 1/206)
Buhari
ve Müslim'de bulunan bir başka rivayette “Önce en yakın soydaşlarını korkut”
mealindeki âyet inince Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), şöyle
buyurdular:
“Ey Kureyş topluluğu! Müslüman olup nefislerinizi Allah'ın
azabından koruyunuz!. Yoksa ben, Allah'ın azabından hiçbir şeyi sizden men'
edemem.
Ey Abd-i Menaf oğulları! Sizden de ben Allah'ın azabından hiçbir şeyi
def edemem.
Ey Abbas İbn-i Abdüülmuttalib! Senden de Allah'ın azabından hiçbir
parçasını men'edemem.
Ey Rasulullah'ın
(sallallahu aleyhi ve sellem) halası Safiyye!
Senden de ben Allah'ın
azabından bir kısmını olsun def edemem.
Ey Muhammed'in kızı Fâtıma! Malımdan ne dilersen dile, Allah'ın azabından bir parçasını bile senden def edemem.”
(Buhari Vesaya: 11, Tefsir: 26/2,
Nesai Vesaya: 6, Darimi Rikak: 23, Ahmed: 1/206)
|