بســـم الله الرحمن الرحيم

 

3.8.10

 

Râfizî şöyle diyor:

“Dokuzuncu delil, cumhur'un rivayet ettiklerine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in Ali'ye selam göndermeleri için müslümanlara emretmesidir. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bu hususta şöyle buyururlar:

“Müslümanların efendisi müttekîn'in imamı, yüzleri el ve ayakları (abdest nurundan) parlak olanların lideri Ali'dir. O, benden sonra her mü'min için en yakın olandır!”

Bundan dolayı imam Ali'dir.”         

 

Ey Râfizî!

Hadis diye rivayet ettiği bu haberin sıhhatini ispatlamanı taleb ediyoruz.

Mezkur haber hiçbir sahih veya muteber olan müsned eserde mevcut değildir. Ancak bazı kişiler, yalancılıkla itham edilmiş, bazı kişilerin isnadlarıyla yukardaki haberi nakletmişlerdir. Hadis ilminden biraz anlayanın indinde dahi naklettiğin haber uydurmadır. Onu ma'sum olan Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'a isnad etmek caiz değildir.

Biz, Rasulullah'tan (sallallahu aleyhi ve sellem) başka bir kimsenin, “müslümanların efendisi, müttekîn'in imamı ve el ve ayakları parlak olanların lideri” olan birisini tanımıyoruz.

Mevzu bahis olan bu zatları da ashab-ı kiram ve onların yolunu takib edenlerdir. Sizce bunlar (haşa!) kâfir ve fâsık olduklarına göre Ali (r.a.) nasıl onların lideri olabilir?

Aslında hadisin sahih şekliyle meali şöyledir:

“Muhakkak Ümmetim kıyamet gününde abdest nurlarından yüzleri el ve ayakları parlak olduğu halde çağrılırlar. Yüzünün parlaklığını arttırmak isteyen kimse elinden geldiği kadar abdest alsın” (Buhari Vudu: 3, Müslim Taharet: 34, 35, 40, Nesai Taharet: 110).

Müslim'in bir başka rivayetinde Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem):

“Ben de bunlardan önce gidip havuz başında onları bekliyeceğim” buyurdular. (Müslim Taharet: 34, 35).

Bu hadis, abdest alıp yüzünü, kollarını ve ayaklarını yıkayan herkesin el ve yüzleri parlak olanlardan olacağını beyan ediyor. Bunlar, sizden başka bütün ümmeti- Muhammed'tir. Çünkü siz ayaklarınızı yıkamıyorsunuz. Ne Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ve ne de Ali (r.a.) size liderlik etmeyecektir. Ayaktaki parlaklık eldeki gibidir. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem):

“Abdesti eksiksiz alınız. Cehennemde yanacak ökçelere yazık!” buyurmuşlardır. (Buhari İlim:3,30 Vudu: 27,29, Müslim Taharet: 5, Ebu Davud Taharet: 48).

Ayaklarını topuklara kadar yıkamayan hiçbir zaman abdest nurundan el ve ayakları parlak olanlardan olamaz. Haddi zatında senin yukarıda rivayet ettiğin hadis tamamen uydurmadır. Çünkü Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in; Ali'yi, Ebubekir ve Ömer'e (r.a.)  -iddia ettiğin gibi- apaçık üstün tuttuğunu bildiren bir hadisi avam ve havastan hatta müşriklerden hiçkimse bilmiş değildir.

Buhari ve Müslim'de rivayet edildiğine göre İbn-i Abbas şöyle buyururlar:

“Ömer İbnül Hattab vefat ettiğinde ve hayır ile şehâdet ettiğimiz sırada ben, bir cemaat içinde ayakta idim, Ömer'in na'şı tabutuna konmuştu. Cemaat Ömer İbnü'l Hattat için Allah'a dua ettiler. Birisi omuzuma dirseğini koymuş şöyle diyordu:

“Ey Ömer! Allah sana rahmet etti. Ben, Allah'ın muhakkak seni, iki dostunla (Rasulullah ve Ebubekir ile) beraber bulunduracağını kuvvetle umuyorum. Çünkü ben, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in çok defa:

“Ben, Ebubekir ve Ömer'le şöyle oldum; ben, Ebubekir ve Ömer'le şöyle işledim; ben, Ebubekir ve Ömer'le şuraya gittim” dediğini işitmiştim.

Bunun için ben, Allah'ın seni (Hücre-i saadette) iki dostunla beraber bulunduracağını kuvvetle umarım. (İbn-i Abbas der ki:) Bir de dönüp baktım ki: Bu hitabe sahibi, Ali b. Ebî Talib'tir.” (Buhari Edail: 6, Müslim Fedail: 14, İbn Mace,Mukaddime: 11, Ahmed: 1/112 ).

Aslında Ebubekir ve Ömer'in (r.a.), Ali'ye (r.a.) ve diğerlerine olan üstünlükleri hiç kimseye kapalı değildir. Hatta Ali'nin (r.a.) ilk taraftarları Onu aşırı bir şekilde seçmelerine rağmen Ebubekir ve Ömer'i (r.a.) Ali'ye (r.a.) üstün tutuyorlardı. Ancak Ali'yi (r.a.) Osman (r.a.)'dan üstün tutarlardı.

Hatta Abdurrezzak, şiî olmasına rağmen Ali'yi (r.a.) sevip de Onun “Peygamberinden sonra bu ümmetin en hayırlısı Ebubekir ve Ömer (r.a.)'dir. Bir üçüncü kişinin adını anabilseydim anmış olacaktım şeklindeki bu sözüne muhalefet etmem günah olarak bana yeter,” demiştir.

Uhud muharebesi sona erdikten sonra müşriklerin komutanı Ebu Süfyan, müslümanların yakınına gelerek:

Müslümanlar arasında Muhammed var mı? deyip üç defa seslendi. Peygamberimiz:

“Ona cevap vermeyiniz” dedi. Ebu Süfyan, bundan sonra:

Müslümanlar arasında Ebu Kuhâfe'nin oğlu Ebubekir var mı? diyerek üç kere sordu. Peygamberimiz:

“Ona cevap vermeyiniz” buyurdu. Ebu Süfyan:

Müslümanlar arasında Hattâb'ın oğlu Ömer var mı? diyerek sordu ve sorusunu üç kere tekrarladı. Peygamberimiz, yine:

“Ona cevap vermeyiniz” dedi. Bunun üzerine Ebu Süfyan, kendi arkadaşlarına dönerek:

Herhalde bunların hepsi öldürülmüş! Eğer sağ olsalardı, cevap verirlerdi, dedi. Ömer dayanamayarak:

“Ey Allah'ın düşmanı! Vallahi sen yalan söylüyorsun! İsimlerini saydığın kişilerin hepsi de sağdırlar! Allah seni zelîl ve hakîr etmek için, Onları sağ bıraktı. İşte Rasulullah! İşte Ebubekir! İşte ben!” dedi. (Buhari Meğazi: 9,17,20, Cihad: 164).

Görülüyor ki, bu düşman ordusunun başı bu üç kişiden başkasını sormamıştır. Bu hâdise de mezkur zâtların müşrikler karşısında da büyük olduklarını gösteriyor.

 

Ey Râfizî!

“O, benden sonra her mü'minin velisidir” şeklinde, ki söz de Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'e isnad edilen bir iftiradır.

Aksine Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), hayatında da, vefatından sonra da her mü'minin velisidir. Her mü'min de, Rasulullah'ı (sallallahu aleyhi ve sellem) hayatta olsa da vefat etse de onu kendisine veli olarak kabul etmiştir.

Düşmanlığın zıddı olan bu velayetin (yani dostluk) zamanla ilgisi yoktur.

Emirlik mânâsında olan velayet kasdedilirse, yine de, Rasulullah her mü'minin velisidir, denilebilir.

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in, Ali'ye:

“Sen bendensin, ben de senden'im” dediği doğrudur. (Tirmizi Menakıb: 62).

Azadlı kölesi Zeyd'e:

“Sen kardeşimiz ve efendimizsin”, (Buhari Sulh: 6, Fedail: 17, Ahmed: 1/106).

Ca'fer b. Ebi Talib'e:

“Yaratılışında ve ahlâkında bana benziyorsun” dediği de sahih hadislerle sabittir.

Buhari ve Müslimde rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), Eş'arî kabilesi için şöyle buyuruyor:

“Hakikaten Eş'arîler, gazada azıklarım bitirirken, yahud Medine'de ailelerinin yiyeceği azaldığında hemen yanlarındaki erzakı bir yaygı içinde toplayıp sonra bir kab içinde (ölçerek) aralarında eşit olarak paylaşmış kimselerdir. Binaenaleyh Eş'ariler bendendir, ben de Eş'arilerdenim.”

Onun için Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in Ali'ye (r.a.) söylediği ve gerçekten onun medhine medar olan sözleri hiçbir zaman Ali'nin (r.a.) imametine delâlet etmez.

Cüleybîb hakkında da:

“Bu bendendir, ben de ondanım” buyurmuşlardır.

 

İÇİNDEKİLER

Üçüncü Bölüm

3.8