Râfizî
şöyle diyor:
“Onuncu
delil cumhurun rivayet ettiği şu hadistir:
“Ben
size kendilerine sımsıkı sarıldığınız müddetçe sapıtmayacağınız iki şey
bıraktım:
Allah’ın
kitabı ve benim soyumdan gelenler. Her ikisi havuz başına gelinceye kadar
birbirinden ayrılmayacaklar”.
Başka
bir hadiste de:
“Ehl-i
Beytim, Nuh'un gemisi gibi aranızda bulunuyorlar. Bu gemiye binen kurtulur.
Ondan ayrılan batar” buyururlar. Ehl-i Beytinin efendisi de Ali olduğuna
göre, herkesin Ona itaat etmesi vaciptir. Binaenaleyh imam Ali olmalıdır.”
Ey
Râfizî!
Müslimde
bulunan ve Zeyd b. Erkam'ın rivayet ettiği hadisin lafzı şöyledir:
Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem) Ğadir Hum'da bize hitab ederek şöyle buyurdular:
“
“Ben size, kendisine sımsıkı sarıldığınız müddetçe
sapıtmıyacağınız birşey bıraktım. O da Allah'ın kitabıdır.”
(Muvatta, Kader: 3).
Soyumdan
gelenler mânâsındaki “İtretî” lafzı ise Tirmizî'de mevcuttur.
Tirmizî'deki hadisi yalnız Zeyd b. Hasan el-Enmâtî rivayet etmiştir ki, Ebu
Hatim, bu zâtın münkerül hadis olduğunu söylemiştir.
Tirmizîdeki hadis, İbn-i
Fudayl, A'meş, Hubeyb b. Ebi Sabit, Zeyd b. Erkanı, Atiyye, ve Ebu Saîd
tarikiyle rivayet edilmiştir. Şöyle ki:
Ebu
Said şöyle der:
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
“Ben size kendilerine sımsıkı sarıldığınız müddetçe benden sonra
asla sapıtmıyacağınız iki şey bıraktım. Biri diğerinden de daha büyüktür.
Bunlardan biri Allah'ın kitabıdır ki, semadan yeryüzüne sarkıtılan Allah'ın
ipidir. Diğeri de, soyumdan gelenlerdir. Bu ikisi havuz başına gelinceye kadar
birbirinden ayrılmayacaklar. Dikkatli olunuz, nasıl olur da bu iki konuda bana
muhalefet edersiniz?”
(Tirmizi Menakıb: 77).
Tirmizî,
bu hadis için hasendir, demiştir. Gemiden bahseden hadis ise sahih değildir.
Mutemed kitaplardan hiçbirinde de mevcud değildir. Rasulullah (sallallahu aleyhi
ve sellem)'in:
“Soyumdan gelenlerle, Allah'ın kitabı birbirinden
ayrılmayacaklar” şeklindeki beyanları ise, bunların icmâ'larının hüccet olduğuna
delâlet eder. Bazı âlimlerimiz de bu görüştedirler. Kadı, El-Mu'temed adlı
eserinde şöyle diyor:
Hadiste
geçen “İtretî” kelimesinin şümuluna bütün “hâşim oğulları” girer. Bunlar,
Ali, Abbas ve Haris b. Abdülmuttalip'in evladıdır. Bunların efendisi de Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'dir.
İbn-i Abbas da, peygamber
ailesinin
en
fakîhi idi. Birçok meselede Ali'ye (r.a.) muhalefet etmiştir. Ali (r.a.) de, fetva
verdiği hususlarda hiç kimsenin kendisine itaat etmesini vâcip kılmamıştır.
Kaldı
ki, itre (Haşimoğulları), ne Ali (r.a.)' nin imameti ve ne de üstünlüğü
üzerinde ittifak etmişlerdir. Aksine İbn-i Abbas ile bizzat Ali (r.a.) şöyle
diyorlardı:
“Ümmetin en üstünü Ebubekir sonra Ömer'dir. Her ikisinin
hilafeti haktır.”
Hatta
Abbasiler, Ali taraftarlarının çoğu, Hasan ile Hüseyin, Ali b. Hüseyin, Onun
oğlu ile torunu Ca'fer es-Sâdık'ın aynı görüşte oldukları hususunda mütevâtir
nakiller vardır.
Sonra
ümmetin îcma'ı da itirazsız olarak hüccettir. Bunların da en üstünü Ebubekir
(r.a.)
olduğuna göre icma'ı hüccet olan ümmetin en üstününe ittiba etmek vaciptir. Bunu
da kabul etmiyorsanız Ali'nin (r.a.) imametiyle ilgili olarak
zikrettikleriniz de tamamen hükümsüzdür.
|