Râfizî
şöyle diyor:
“İkinci
haber şudur:
“Ey
Peygamber! Rabbin tarafından sana indirileni tamamen tebliğ et.” (Maide:
5/67)
Mealindeki
âyet-i kerime inince, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), Gadir Hum'da
bir hitapta bulunarak şöyle dedi:
“Ey
insanlar! Ben size kendi nefizlerinizden
daha evlâ değil miyim? Evet, dediler. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) devamla şöyle buyurdu:
“Ben
kimin efendisi isem Ali de Onun efendisidir. Allah'ım! Ali'yi seveni Sen de
sev. O'na düşman olana düşman ol. Ona yardımcı olana Sen de yardımcı ol. Ondan
yardımını kesenden yardımını kes!” Bunun üzerine Ömer:
Ne
hoş! Benim ve her mü'min kadın ile erkeğin velisi -efendisi- oldun, dedi.
Buradaki Veli'den kasıt, tasarruf etmektir. Çünkü Rasulullah (sallallahu aleyhi
ve sellem):
“Ben size kendi nefsinizden daha evlâ değil miyim?”
(Tirmizi Menakıb: 19)
Şeklindeki
istifhamı takriri ile onlara hitap etmiştir.”
Ey
Râfizî!
Bu
hususta daha önce cevap vermiştik. Âyet, Mâide sûresinde olmasına rağmen Ğadır
Hum hadisesinden çok daha önce nazil olmuştu. Âyetteki “Allah seni
insanlardan koruyacaktır” mealindeki lafızları görmüyor musun?
Bu da âyetin İslâmın başlangıcında nazil olduğunu göstermektedir. Sonra hadisin başlangıcını
Tirmizî ve Ahmed rivayet etmişlerdir. Ama “Allahım!
Ali'ye dost olana dost ol” ve ondan sonra gelen sözler şüphesiz ki
yalandır.
İbn-i
Hazm şöyle
diyor:
“Ali'nin (r.a.) faziletleriyle ilgili olarak rivayet edilen ve Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem)'in:
“Senin bana olan yakınlığın, Harun'un Musa'ya olan yakınlığı
gibidir”
(Buhari Fedail: 19, Tirmizi Menakıb:
20)
Şeklindeki
sözü ile Ali'yi (r.a.) ancak mü'min olan kişinin sevdiğini ve ancak münafık olanın
ona buğzettiğini ve benzeri sözler doğru olup, aynı sözler ensardan bazıları
hakkında da söylendiği rivayet edilmiştir. Ama:
“Ben
kimin efendisi isem, Ali de Onun efendisidir” şeklindeki hadisin sıhhati sabit
değildir.
İbn-i Hazm devamla şöyle diyor:
Râfizîlerin
delil olarak ileriye sürdükleri diğer bütün hadisler uydurma olup, hadis
ilminden biraz haberi olan bunların uydurma olduklarını gayet iyi bilir.
Biz
de (Ş. İslâm İbn-i Teymiyye) şöyle diyoruz:
Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem) Gadir, Hum'da böyle bir şey söylemiş ise de
bununla asla halifeliği kastetmemiştir. Hadisin lafzında da buna delâlet eden
açık birşey yoktur. Böyle önemli olan bir meselenin açıkça beyan edilmesi
gerekirdi. Hadiste geçen “Mevla” kelimesi “dost” mânâsındadır.
Allah
(c.c.) şöyle buyuruyor:
“Muhakkak
ki, sizin dostunuz Allah, Resulü ve iman edenlerdir.” (Maide:
5/55)
Görülüyor
ki, mü'minler Allah (c.c.)'ın velisi (dostu) dirler. Onlar da birbirlerinin
dostudurlar.
Sevgi
düşmanlığın zıddıdır. Birbirlerini seven iki kişiden biri daha büyük ise onun
dostluğu iyilik ve yüceliktir. Diğerinin dostluğu da taat ve ibadettir.
Dolayısıyla Allah, Rasulü ve Ali'nin mü'minlere veli (dost) olmalarının mânâsı
düşmanlığın zıddı olan dostluktur. Mü'minler de düşmanlığın zıddı olan dostluk
ile Allah ve Rasulünü dost edinirler. Bu hüküm her mü'min için bu şekilde
sabittir. Ali (r.a.) de, mü'minlerin büyüklerinden olup mü'minleri sevdiği gibi,
onlar da Onu sever ve dost bilirler.
Bu hükümde haricîlere redd vardır. Fakat
hadiste Ali'den başka mü'minlerin dostu yoktur, diye birşey mevcut değildir.
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
“Eşlem, Gifar, Muzeyne, Cuheyne, Kureyş (kabileleri) ve Ensar
insanlar arasında bana en yakın dostlardır. Onların Allah ve Rasulünden başka
dostları yoktur” buyurmuşlardır.
|